JoomlaLock.com All4Share.net

ORUCUMUZU HAVASIN ORUCUNA BENZETMELİYİZ

orucumuzu havasin orucuna benzetmeliyiz

Orucumuzu Havasın Orucuna Benzetmeliyiz - Vahdettin ŞİMŞEK

Sayı : 79 - Temmuz 2014

 

Orucumuzu Havasın Orucuna Benzetmeliyiz

 

Oruç insanın tefekkürü ile gönlüne seyahati için gereken yolculuğun adıdır. Sûfi geleneğinde bir esas vardır: “Sefer der vatan...” Özbek meşayıhının, Türkistan diyarının ulularından -Bu diyardan çıktığı için, mekânını söylemek amacıyla söylüyorum. Aslında bütün İslam âleminin ulusudur.- Abdulhalık Gucdüvanı (ks) Hazretleri bir tespitinde, teşhisinde “Sefer der vatan” buyurmuştur. İnsanın sürekli geldiği yere, aslî vatanına yol alması, sefer etmesi... Bu insanın yaradılış gayesidir. “Fefirru ilellah - Allah’a doğru firar ediniz.” ayeti buna işarettir. Oruç böyle bir seyahatin adeta başlangıcıdır. Ramazan’a has olan bereketin, yedi cennet ve semanın kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapatılması ve şeytanların zincire vurulması ile oluşturulan huzur ve bereket ortamında insanın gecelerini de teravihle süsleyip Ramazan’ın nihayetinde ciddi bir muhasebe yapabilmek için, ben bu ayı kârla mı, zararla mı kapattım, yıllık bilançosunu kontrol için insanın on günlük itikâfa girmesi; bu ayda îfa edildikleri için zekât ve fitre gibi ibadetlerin de yardımıyla insan temizlenir. Hâce Hazretleri (ks)

Bu ayki dergimizin konusu Ramazan ve dolayısıyla oruç hakkında olacaktır. İçerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni barındıran başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olduğu beyan buyrulan ve sonunda vuslata ererek bayram edilen ayın içine giriyoruz. Biz bu yazımızda oruca büyüklerimizin bakışı nasıldır, bundan bahsetmeye çalışacağız.

İmamı Gazâlî (ksa) Hazretleri’de şöyle buyuruyorlar: 

Oruç üç derecedir:

A) Avamın orucu

B) Havassın orucu

C) Ahass’ul-Havassın orucu

Avamın Orucu: Bu oruç, mide ve tenâsül uzvunu şehvetlerden sakındırmaktır. Yani yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmaktan sakınmaktır.

Havassın Orucu: Kulak, göz, dil, el, ayak ve sâir âzaları günahlardan uzak tutmaktan ibarettir.

Ahass’ul-Havassın Orucu: Kalbi, dünyevî düşüncelerden tamamen arındırıp Allah’tan başka herşeyi kalpten uzaklaştırmaktır. Böyle bir oruç Allah’tan ve kıyâmet gününden başka birşeyi düşünmekle bozulur. Din için düşünmezse dünyayı düşünmek de bu orucu bozar. Fakat din için istenilen dünya, âhiretin azığı olduğu için dünyalıktan çıkar ve böylece bu orucun bozulmasına vesile teşkil etmez. Hattâ kalp ehli, akşam iftarda yiyeceği ve içeceği şeyleri düşünmek suretiyle fikir yürüten kimsenin hatada olduğunu kaydetmişlerdir. Çünkü bu Allah’ın fadlına güvensizlik, Allah tarafından va’dedilen rızka tam inanmamak demektir. Bu mertebe, peygamberlerin, sıddîklerin ve mukarreblerin mertebesidir.

Bu mertebenin sözle anlatılması mümkün değildir. Bunun tahkiki sadece amelî yönden mümkündür. Çünkü bu, himmetin bütünüyle Allah’a yöneltilmesi ve Allah’tan başka herşeyi bir tarafa itmek demektir.

Muhakkakki, bu üç oruç çeşidinden birincisi olan avamın orucu kısmı, bizlerin tuttuğu orucu bahsetmektedir. Avam olarak hepimizin durumu böyledir. Gündüz oruç tutarız. Bazen orucu uykuya tuttururuz. Bunun sebebi de eğer uyanık kalırsak, dışarıda insanlarla muaşeret içinde oluruz. Onların hal ve hareketlerine tahammül edemezsek sinirlenip kalplerini kırarız.

Veya sigara müptelası bir kişi sigara içemediği için onun stresiyle kötü laflar kullanabilir, düşüncesiyle orucu uykuya tuttururlar. Bu hal yanlış bir hal olduğu gibi, belki Ramazanı Şerif’te en masum hata olarak görülebilir. Bir de dışarı çıkıp insanlarla ilişki kuran bu tip insanların bahsedilen kalp kırmak, insanlara küfürlü konuşmak, hakkına razı olmamak gibi kötü amellerin neticesinde tuttuğu orucu “Sadece açlık yanına kalır.” emri Peygamberisi’nde buyrulduğu gibi olur. Özellikle bayanların ve özellikleri bayanların özellikleri gibi olan erkeklerin gıybet etmesi, başkalarını çekiştirmesi –ki, bu camilere ibadet için gittiklerinde bile görülen bir ahlaksızlıktır- orucun sıhhatini tamamen ortadan kaldırabilir.

Fakat oruç, Rabbimiz Celle Celaluhu tarafından “Sevabı benim katımdadır.”, “Oruçlunun ağız kokusu misk kokusu gibidir.” diye buyrulmuştur. Bunun manasına vakıf olmak durumundayız. İmam Gazâlî Hazretleri’nin buyurmuş olduğu havassın orucuna ulaşmak belki zor olabilir. Fakat bizim gayretimiz, iyinin en iyisine ulaşmak olmalıdır. Düşünelim ki, Rabbimiz Celle ve Âla Hazretleri bu güzel amellere bizleri niçin teşvik etmiş? Yılda on iki ay varken, onlardan birini seçip onda da oruç ibadetini emir buyurmaktan muradı nedir? Bilelim ki, Rabbimiz’in bunlardan muradı bizleri affetmek istemesidir. Bizleri sevdiğindendir.

Rabbimiz adeta “Şu bir ay içerisinde Bizim buyurduğumuz gibi yapmaya gayret ederseniz, sizleri affedeceğim ve afla da kalmayıp visalimi lutfedeceğim. Kâmil kullarımın arasına katacağım.” buyuruyorlar. Bunun için diyoruz ki, gelin bizler zora talib olalım. Havassın amelini yapmaya gayret ederek onlara verilen nimetlere ulaşalım. Aslında bizler için bu da kolaylaştırılmıştır. Çünkü bizim içimizde bu amelleri yapıp, semerelerini görmüş ve kolaylıkla nasıl elde edileceğini bizlere talim eden büyüklerimiz var, elhamdulillah. Onların tavsiyelerine uyarsak bize -biiznillah- her şey kolaylaşacaktır. 

İmamı Gazâlî (ks) Hazretleri devamen buyruyorlar ki, 

Havassın orucu ise, sâlihlerin orucudur. Bu orucun keyfiyeti, âzaları günahtan korumakla beraber şu altı şeyle tamam olur;

1. Gözü Korumak

Gözü, çirkin ve istenilmeyen şeylerden korumak, kalbi meşgul eden ve Allah’ın zikrinden alıkoyan şeylere bakmamaktır.

Hz. Peygamber (sa) şöyle buyurmuştur:

Haram bakış, İblis’in zehirli oklarından bir oktur. Kim Allah’tan korkarak onu terkederse, Allah Teâlâ o kuluna tadı kalbinde beliren bir iman ihsan eder.

2. Dili Korumak

Dilini hezeyan, yalan, gıybet, nemime, fahiş konuşma, galiz konuşma, kavga ve riya ile konuşmaktan korumaktır. Ve aynı zamanda dili sükût etmeye icbâr, Allah’ın zikri ve Kur’ân tilâvetiyle meşgul etmektir. Bu ise, dilin orucudur.

Hz. Peygamber (sa) şöyle buyurmuştur:

“Oruç, mü’min için kalkandır. Bu bakımdan herhangi biriniz oruçlu ise, fahiş konuşmasın, cahilce hareket etmesin. Eğer bir kişi kendisiyle çirkin konuşur veya dövüşürse, desin ki; ben oruçluyum, ben oruçluyum.”

Hz. Peygamber’in devr-i saâdetinde oruç tutan iki kadın, günün son saatinde açlık ve susuzluktan bitkin bir hale geldiler, neredeyse telef olacaklardı. Hz. Peygamber’in huzuruna bir elçi göndererek oruçlarını bozmak için izin istediler. Bunun üzerine Rasûlullah kendilerine bir fincan göndererek şöyle buyurmuştur; “Onlara söyle! Yediklerini bu fincana kussunlar.”

Kadınlardan birisi, fincanın yarısı kadar katı bir kan ile iri bir et parçası kustu. Diğeri de aynı şekilde kusarak fincanı doldurdu. Hâdiseyi gören halk, hayretler içerisinde kaldı. Bu durum karşısında halkın hayretini Rasûlullah şu mübârek sözleriyle gidermeye çalıştı:

“Bu iki kadın, Allah’ın kendilerine helâl kıldığı şeylerden uzaklaşarak oruç tuttular. Fakat Allah’ın kendilerine haram kıldığıyla iftar ettiler. Bir arada, oturarak onu bunu çekiştirdiler. İşte fincanda gördüğünüz irin, onların yemiş olduğu halkın kanı ve etidir.”

3. Kulağı Korumak

Kulağı her mekruhu işitmekten alıkoymak gerekir. Çünkü söylenilmesi haram olan her şeyin işitilmesi de haramdır. İşte bu sırra binaen Allah Teâlâ, gıybet dinleyen ile haram yiyeni eşit tutmuştur:

“Onlar sürekli yalan dinlerler, haram yerler.” (Mâide; 42)

Bu bakımdan gıybete karşılık sükût haramdır.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Çünkü o zaman siz de onlar gibi olursunuz.” (Nisâ; 140)

Bu sırra binaen Hz. Peygamber de şöyle buyurmaktadır:

“Gıybet edenle, onu dinleyen günahta ortaktırlar.”

4. Diğer Âzaları Korumak

Diğer âzaları da günahtan alıkoymak gerekir. Meselâ el ve ayak gibi. Karnını iftar zamanında nefsin istediği şehvetlerden korumalıdır. Helâl yemekten çekinmek suretiyle oruç tutup, iftar zamanında haram ile iftar edenin orucu hiçbir fayda temin etmez ve mânâsız kalır. Böyle bir oruçlunun durumu tıpkı bir köşk binâ edip, bir şehri yıkanın durumuna benzer. Çünkü helâl yemek ancak fazla yendiği takdirde zarar vericidir. Onun azı ise faydalıdır.

Bu bakımdan oruç, onu azaltmak için icâd edilmiş bir ibadettir. Zararından korkarak ilâçları terketmek, sonra da zehir almak, hamakattan başka birşey değildir. Haram ise, dini yok eden bir zehirdir. Helâl ise, azı fayda, çoğu zarar veren bir ilâçtır. Oruçtan gaye, helâlı azaltmaktır.

Çünkü Hz. Peygamber (sa) şöyle buyurmuştur:

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan sadece açlık ve susuzluk elde eder.”

5. İftarda Az Yemek

İftar zamanında tıka-basa; helâl de olsa yememek gerekir. Helâl de olsa tıka-basa doldurulan karın, Allah nezdinde en fazla buğzedilen kaptır. Oruçlu bir kimse, gündüz yemediklerini iftar zamanında tıka-basa yerse, acaba Allah’ın düşmanı olan nefis ve şeytanı nasıl kahredebilir ve şehvetini nasıl kırabilir? Bazen de kişi, oruçlu olmadığı takdirde yiyeceklerinin birkaç mislini temin ederek iftarda yer.

6. İftar Sonrasında Korku İle Ümit Arasında Olmak

Oruçlunun iftardan sonra kalbi korku ve ümit arasında muzdarip olmalıdır. Çünkü orucunun kabul edilip kendisinin Allah’a yakın olanlardan veya orucunun kabul edilmeyip Allah’ın gazâbına maruz kalanlardan olup olmadığını kestirememektedir. Her ibadetin sonunda da böyle olmalıdır.

Hasan b. Ebî Hasan b. Hasan el-Basrî, kahkaha ile gülen bir grubun yanından geçerken onlara şöyle der: “Ey insanlar! Allah Teâlâ, Ramazan ayını, kulları için bir yarış sahası olarak yaratmıştır. Kullar o ayda ibadet hedefine doğru koşuşurlar. Şüphesiz o grup, zaferi elde eder, diğer bir grup ise geri kalıp, mükâfat kazanmaktan mahrum kalır. Hayret edilecek durum, o gülen ve oynaşan kimselerin durumudur ki, halkın koştuğu hedefe kavuştukları bir günde, onlar gaflet içerisinde gülüşüp oynaşırlar. Böyle bir nimetten mahrum kalırlar. Ey gülenler! Şunu iyi bilin. Allah’a yemin ederim ki, eğer Allah Teâlâ perdeyi aralasaydı, iyilik yapan iyiliğiyle, kötülük yapan da üzüntüsüyle meşgul olur, böylece gülmek kapısı kapanırdı”

Kıymetli kardeşlerim, yukarda da belirttiğimiz gibi, İslam dininin tüm hakikatlerini ancak ve ancak, ehassul havas diye tabir edilen kümmelini evliullah hazeratından öğrenebiliriz.

Bu açıdan baktığımızda yukarda gerek Hâce Hazretleri’nin (ks) kibar-ı kelamları, gerekse İmam Gazâlî (ks) Hazretleri’nin İhya-u Ulumi’d-Din eserinde yazdığı kelamlar, bizlere Ramazan-ı Şerif’e bakışımızı ve bu ayda yapacağımız ibadet ve taati nasıl yapacağımızın ip uçlarını sunmaktadır. Bunun içindir ki, avamlıktan kurtulup havas olabilmenin yolu sadece onlara tabi olmakla olur. Aksi takdirde nefislerinin enaniyetlerinden kurtulamamış, mü’minleri ibadetlerinden uzaklaştırmak için çalışan ya da mü’minleri sadece amellerin fazlalığına boğarak, bıkacak seviyeye getiren anlayışların kurbanı olmaktan kurtulamayız. 

Bu vesileyle Hakk’a yakınlığa ulaştıracak oruçlar tutabilmeğe müyesser kılmasını Rabbimiz’den niyaz ediyor, sizleri Allah’a emanet ediyoruz.

 

Yazar: Vahdettin ŞİMŞEK

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort