JoomlaLock.com All4Share.net

HAYAT RENGİNİ SÜNNETTEN ALIR

Peygamberimiz’in (sav) hayatı bizler için sayısız faydalar içeren sünnetlerle, davranışlarla doludur. Bu hususta O’nun (sav) sünnetiyle, hayatıyla alakalı yazılı eserleri çok okumamız lazım ki yaşam tarzından haberdar olalım. Âlimlerimiz günlük yaşantı ile alakalı Peygamberimiz’den (sav) rivayet edilen dört bin küsur adet sünneti seniyye olduğunu bildirmişlerdir.

Yani sabah yataktan kalkıp, gece tekrar yatıncaya kadar olan zaman dilimi içerisinde bize yön gösteren dört bin küsur çeşit sünneti seniyye vardır. Cenabı Hak cümlemizi bunlarda muvaffak kılsın. Bizim hepsini yerine getirmemiz mümkün olamayabilir. Şartlarımız buna elvermeyebilir. Ama hayatın ana mevzularındaki sünnetlerini insan muhabbetle yerine getirmeye çalışmalı…

Sünnetler, bizim dünyada ve ahiretteki kurtuluş reçetelerimizdir. Esasında yegâne saadet ve kurtuluşun O’nun (sav) izinde, O’nun (sav) yönteminde, O’nun (sav) usûlünde olduğunu bilmeliyiz. Hidayet ve istikamete ancak O’nun (sav) sevgi ve muhabbetini gönlümüzde yeşertip, ahlâkıyla ahlâklanıp, sünnetine tabi olduğumuzda erişebiliriz.
Bu inançla dopdolu olup O’nun (sav) sevgisini gönlümüzde hep taze tutmalıyız. Peygamberimiz (sav) sanki bir gün bir kapıyı açtığımızda ya da namaza durduğumuzda bir anda karşımıza çıkıverecekmiş gibi bir his içerisinde olmalıyız. “O’nunla (sav) sanki bir gün karşılaşacağım...” coşkusu ve sevgisiyle beklemeliyiz. Buna göre de hayatımızı edeplendirmeliyiz.

Bu duygu ve alt yapıyla O’ndan bize gelen rivayetleri, nakilleri en güzel şekilde uygulamaya çalışmalıyız. Konuya bir bayan olarak yaklaştığımızda, giyim kuşamımızda örneğin Allah Rasûlü’nün ailelerine tavsiye ettiği şekilde giyinmek, yeme içmede keza O’nun (sav) sevdiği, yediği yemekleri sevip, O’nu (sav) hatırlamak adına zaman zaman o yemekleri yapmak… Bunlar maneviyatımıza renk verecek ayrı bir tat katacaktır.

Mesela Peygamber Efendimiz (sav) patlıcanlı, kabaklı yemekleri sevmişler. Özelikle patlıcanı çok sevmişler. Sofraya kabak geldiğinde diğer arkadaşlarının da iznini alarak onların önlerindeki kabakları da yerlermiş. Evlerimizde bu tip yemekler pişirmek bize Peygamberi (sav) hatırlatır, peygamberî bir hava estirir…

Efendimiz (sav) yine tirit çorbasını sevmişler.  Et suyuna küçük küçük et parçaları doğranarak hazırlanan bu çorba Anadolu’da halen aynı adla anılır ve yapılır. Eti haşlama severlermiş Allah Rasûlü (sav). Ayrıca sirkeyi de çok severlermiş. Öyle ki içine ekmek doğrayıp yerlermiş. Bunun için salatalarımızda sirke kullanmayı alışkanlık haline getirelim. Katılabilecek yemeklere sirkeyi katalım. Ayrıca sirkenin insan vücuduna çok faydaları vardır. Sirke kuvvetli bir antibiyotiktir.

Peygamber Efendimiz (sav) sütü çok severlermiş ve misafirlerine de ikram ederlermiş. Bizim kültürümüzde de bu vardır. Osmanlımızdan gelen güzel bir adettir sütlü kahve. Sünnet olduğu için tercih edilmiştir. Ecdadımız bunun için çok içmişler sütlü kahveyi…  Süt içmeyi, çocuklarımıza içirmeyi alışkanlık haline getirelim, O (sav) sevdiği için, sünnetini uygulamak adına…

Efendimiz (sav) kuru hurmanın içini açıp, yumuşaması için bir müddet sütün içerisinde beklettikten sonra yemeyi severlermiş. Kuru hurma ile yaş hurmayı katık yaparlarmış. Yine muzla hurmayı katık yaparlarmış. Muzu sütle beraber yerlermiş. Bunları O (sav) sevdiği için yapmak, mutfağımızı bunlarla süslemek evimize bereket, saadet getirir.

Efendimiz (sav) yemekte temizlik adabına özen göstermişler ve üzerinde titizlikle durmuşlardır. Yemeklerden önce elleri yıkayıp kurulamamak, bir yerlere de dokunmadan yemeğe oturmak sünnettir. Hatta o nemli parmaklarımızla gözlerimize sürme çekmek göz rahatsızlıklarına iyi gelir. Sağ el ağırlıklı olarak yemek, solu ona yardımcı kullanmak, ekmeği ısırarak değil, kopararak yemek, yemekten sonra ellerimizi yıkamak ve kurulamak Efendimiz’in (sav) tavsiye ettiği hareketlerdir. Ayrıca Peygamberimiz (sav) yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirirlermiş. Tuz tükürük bezlerini harekete geçirir ve yemeği eritecek, parçalayacak salgıyı salgılar.

Esmer undan yapılmış ekmeği yerlermiş Allah Rasûlü (sav). Ayrıca sofranın aşırı bir şekilde donatılmasını ve yerken bütün yemeklerin bir anda ortaya konmasını sevmezlermiş. Bir çeşidi koyup, o yendikten sonra eğer yenecekse ikinci bir çeşidi koymayı tavsiye buyurmuşlar. Kalan yemek ya bir kişiyi doyurmalı, ya da yenmeli. Bu da Allah Rasulü’nün (sav) sünnetlerindendir.

Yemeklerden sonra tabaklar sünnetlenmeli. Peygamberimiz (sav) öyle sünnetlermiş ki tabağını, Ayşe annemiz şaşırırmış bazen,  “Yemek koymadım mı size Ya Rasûlallah?” diye sorarmış. Tabak tıpkı raftan yeni indirilmiş gibi, hiç yemek artığı bırakmazmış.

Meyveyi yemekten önce yemeyi tavsiye buyurmuş Allah Rasûlü (sav). Biz tam tersini yapıyoruz, yemekten sonra yiyoruz. Hâlbuki yemekten önce yendiği zaman meyve, mideyi koruma altına alır ve çalıştırır. Çalışır mideyle yenilen yemeğin hazmı daha rahat olur. Ülser, gastrit, mide kanseri gibi hastalıklar daha az görülür.

Yemeklerden sonra tatlı yemek de Nakşibendîlerin sünnetidir. Helva yahut sütlü veya şerbetli tatlılar gibi… Bunlar hazmı kolaylaştırır ve mideyi bastırır. Şahı Nakşibend Efendimiz (ks) titizlikle bunun üzerinde durmuşlardır.

Efendimiz (sav) çorbaları bir tasla veya maşrapayla içerlermiş. Şimdi günümüzde buna kulplu kupa bardakları örnek gösterebiliriz... Sünnettir bu.  Ve elle yerlermiş Allah Rasûlü (sav) yemeğini. Yemeğini üç parmağıyla (baş, işaret ve orta parmak) yer, diğer parmaklarını bulaştırmazlarmış. Tabi o günün yemekleri daha katı olurmuş, yufka gibi ekmeğin arasına dürüm yapar yerlermiş.

Kürdan kullanmak da sünnettir. Kürdanla dişin dibinden çıkan artığın yenmemesini, atılmasını önermiş Allah Rasûlü (sav). Bizler yiyoruz, bu sağlık açısından zararlı. Çünkü diş diplerindeki mikroplar o kırıntıya sirayet eder, yuttuğumuzda ise o mikropları yutmuş oluruz.

Bazı sünnetleri bizler alışkanlık haline getirmiş, yapıyoruz. O’nu (sav) hatırlayarak, bilinçli bir şekilde yaparsak bu hareketimiz sünnet olur. Yoksa sünnet işlemiş olmayız. Gaye Efendimiz’in (sav) hatırlanmasıdır…     

O’nun (sav) sevdiği yemekleri tercih edip hazırlarken, gönlümüzden o an “Keşke ben de O’nun (sav) zamanına yetişseydim de bu yemekten O’na da (sav) ikram etseydim…” diye geçirsek, tıpkı O’na (sav) ikramda bulunmuş gibi mükâfat getirir. İnsan samimiyeti ölçüsünde kazanır. Herkes ihlâsının meyvesini yer.

Bayanlar için hatırlanabilecek sünnetler arasında eli kınalamak, kınasız saklamamak da vardır... Allah Rasûlü (sav) bayanlarda kınayı çok sevmişler. Hatta bir gün birisi perde arkasından kendisine bir şey uzattığında, o şeyi almak için uzatan kişinin elini tutmuş. İkramda bulunan kişi ise bir bayanmış. Bayan bir an Allah Rasûlü’nün (sav) elini tutuğu için hem çok sevinmiş, hem de mahcup bir şekilde perde arkasından kendisini tanıtmış, bayan olduğunu söylemiş. Peygamber Efendimiz (sav) ise sitem etmiş ve buyurmuşlar ki: “Ne bileyim ki ben senin bayan olduğunu, niçin elinde kına yok?” Kına olmadığı, erkek zannettiği için tutmuş eli. Kadınlarda kınayı sevmişler ve onların kınalı olmalarını istemişler.

Yine başa bağladığımız bantlar O’nun (sav) ailelerine tavsiyesidir. Başörtülerinin açılmaması için başlarına bezle sarık bağlamışlar. Böylelikle örtülerini hem tutturmuşlar hem de rüzgârın uçurmasını engellemişler.

Peygamber Efendimiz (sav) bayanlardaki sarığı nurani bir halka olarak tarif etmişler. Başörtülerine bant, sarık takanların başlarında nurani halkaları olduğunu ve bu nurani halkalarından tanındıklarını buyurmuşlardır.

Bayanların elbiselerinin altından içlik giymelerini önermiş Allah Rasûlü (sav). Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Ali (ra) ile yolda giderlerken bir bayanın bineğinden yere düştüğünü ve eteklerinin açıldığını görmüşler. Allah Rasûlü (sav) yüzünü çevirmiş kadın mahcup olmasın diye. O anda Ali Efendimiz (ra) gayri ihtiyari bakmışlar ki kadının altında şalvarı var. Peygamber Efendimiz’e (sav) “Altında şalvarı var Ya Rasûlallah!” demiş. Efendimiz (sav) buna çok memnun olmuşlar ve o bayana şalvarlı, bir yeri görünmedi diye dua buyurmuşlar. Elbiselerinin altından içlik giyen hanımlara rahmet etmişler.

Hanımların eteklerinin uzun olmasını emretmişler. Hatta yerlere sürüldüğünde pis olacağı kendilerine söylendiğinde “Pis yerlere sürülür pis olur, temiz yerlere sürülür temiz olur.” buyurmuşlar, etek boylarını kısaltsın buyurmamışlardır.

Allah Rasûlü’nün (sav) hanımlara yönelik tavsiyelerinin bir kısmı da aksesuardır. Kadını süslemiş Allah Rasûlü (sav). Evde dışarı çıkmayacaksa koku sürünmesini, sürme çekmesini, temiz ve bakımlı olmasını tavsiye etmiş.

Hanımlara misvak olarak sakızı önermişler. Sakız çiğnemeleri ağızdaki kokuyu önlemesi, dişlerin temizlenmesi, bayanlardaki bazı hormonları harekete geçirip doğurganlığı arttırması açısından faydalıdır. Eskiden sakızlar çamdan ve değişik bitki özlerinden yapılırdı.

Sürekli tefekkür halinde olmalarını, yürürlerken sağa sola çok bakınmadan hızlı yürümelerini ve yollarda çok takılmadan gidecekleri yere bir an önce ulaşmalarını tavsiye etmişlerdir.
Efendimiz (sav) bayanların kapı önünde, yol üstünde oturmalarını yasaklamıştır. Anadolu’da bu yaygındır. Hanımların kapı önü muhabbetleri meşhurdur. Hz. Peygamber (sav) bunu şiddetle men etmiştir. Oturulacaksa eğer komşuluk adına veya arkadaşlarla muhabbet etmek adına, eve girip evde oturulmalı. Kapı açık apartman boşluğunda sohbet etmeleri de hoş değil kadınların. Bundan büyüklerimiz çok rahatsız olmuşlardır.

O (sav) bizim her iki dünyada da hayrımızı düşünmüş ve insanlığın zelil düştüğü cahiliye devrinde Hakk’ın razı olacağı bir hayatı bizlere talim ederek medeniyet güneşini parlatmıştır. Âlemler O’nun (sav) hürmetine yaratılmışken, O (sav) saadetini mü’minlerin felahına bağlamış ve son anlarına kadar bu uğurda çaba göstermekten geri durmamıştır.

Bundan dolayı duygu ve düşüncelerimizde Allah Rasûlü’ne (sav) karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir minnet içerisinde olmalıyız. O’nun (sav) hürmetine yaratılmışız çünkü, varlık sebebimiz O (sav).

Bize Allah’ı (cc) tanıtan O (sav), bizi Allah’a (sav) sevdiren O (sav)…  Bizleri Allah (cc) ile buluşturan, Allah’ın (cc) rızasının nerede ve nasıl kazanılacağını bizlere bildiren O (sav). Bundan dolayı O’na (sav) çok müteşekkir olmalıyız.

Şükran duygumuzu en güzel  (sav) salavât getirerek ifade edebiliriz. Bunun için yirmi dört saatin içerisinde O’nu (sav) hiç unutmamak, sürekli yâd etmek için yatarken, kalkarken, otururken, sağa sola dönerken, her işimizde O’na salâtü selam getirmeliyiz. Unutmamamız gerekir ki O (sav) kendisine gönderilen salâtü selamları işitir.

Allahümme salli alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammed.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort