Gülzâr-ı Hâcegân
GÜLZAR-I HACEGAN DERGİSİ OCAK 2016 ÇIKTI

GÜLZAR-I HACEGAN DERGİSİ ARALIK 2015 ÇIKTI

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...
Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin ARALIK 2015 sayısı çıktı.
HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “BİZİ GAYRİDEN, HAKK’A HİCRETE ZORLAYAN SEBEPLER” Başlıklı sohbetlerinde: ” Bizim yolumuzdaki tekâmülde atılması gereken adımlar, çıkılması gereken basamaklar var. Bu çok yönlü hicret ile insan Allah’a vasıl olur, neticeye ulaşır. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ya: “Kimin hicreti neye ise ona karşılığında hicret ettiği şey vardır.” (Buhârî,Bed’ü’l-Vahy, 1)
Orada (18 Ekim 2015 Erzurum Sohbetinde); kültürden/malumattan irfana, dışarıdan içeriye, zilletten izzete… hicret olarak anlattığımız bütün bu adımlar muhacir olmamız gereken, yola çıkmamız gereken başlangıç noktalarıdır. Bu noktaların nihayetinde de insan fenafillah olmuş, Allah’a ulaşmış olur. Bu bir müminin imanî ve irfanî hayatıdır.
Yoksa biz şunu da biliyor ve inanıyoruz; Cenabı Peygamber Medine-i Münevvere’ye geldikten sonra buyurmuşlar: “Bizim bu hicretimizden sonra bir hicret yoktur.”
Fakat Cenabı Peygamber bunu bugünün şartları açısından değil de temel olarak söylemiş. Çünkü o hicret olmaz; -Allah esirgesin- ricat, irtidad olur. Niye peki? Çünkü daha hicret edecek bir sebep kalmamıştır. Hicret edilmesi gereken sebepler Medine-i Münevvere’ye varışla ortadan kalkmıştır. Zulümden adalete, şirkten tevhide, yokluktan varlığa gelinmiştir… Misal darulküfürden darulİslama gelinmiştir. Bunlar daha başka nerede var ki nereye hicret edeceksiniz? Bunlardan gitmek demek geri dönüş demektir. Bu yüzden Allah Rasulü buyuruyor ki, bu hicretimizden sonra mekânsal bir hicret yoktur, hicret manaya tebdil olmuştur.
Ama bugün Medine’de olamadığımızdan dolayı bizim için mekânsal hicretler olabilir. O sayılan maddeler ile birlikte; o maddeleri yaşayabileceğimiz, onlara ulaşabileceğimiz bir beldeye, bir topluma, bir atmosfere hicret etmek de o maddelerdendir. Bu gerekli olabilir. O zahir şıkkını bir tarafa bırakırsak, günümüzde hicret artık tamamen manevidir. İnsanın kendi iç âleminde, gönlünde, zihninde, imanında, amelinde; yapması, atması gereken adımlardır hicret…
İnsanı hicrete zorlayacak bir dert, bir ruh, bir şuur, bir anlayış olması lazım. Dert olmaksızın o hicret gerçekleşmez. O dert yoksa derman arama da yoktur. Bizi şu anda şuraya toplayan, şu atmosferimizi oluşturan şey bile bir derdin neticesi olmalı..” Buyuruyorlar.
Netice-i Meram bölümünde Abdulkadir VİSâLî; “Sünnet, Hücceti İslam’dır” başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.
DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:
Sâlik-i İrfân –“Hz. İnsan. Hz. Ali (kv)”
Veysel Özsalman - Muallim
Tamer DOYMUŞ – Sen Olmasaydın, Sen Olmasaydın
Yûsuf-i Kenân- Yarıncılar Helak Oldu
İrfan AYDIN – Dünya Müslümanları
İhsan PARLAK- Allah’ın Sevdiklerine Sevgi ve Hürmet
Taha TAVACI – İnsan Başlı Başını Bir Tefsirdir
Şeb-i Vuslat –Hz. Şifa Binti Abdullah (r.anha)
Mine ŞİMŞEK- Hz. Aişe’nin (r.anha) Hayatı ve Salih Amel
Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…
“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...
GÜLZAR-I HACEGAN DERGİSİ KASIM 2015 ÇIKTI

GÜLZAR-I HACEGAN DERGİSİ EYLÜL 2015 ÇIKTI

GÜLZAR-I HACEGAN DERGİSİ AĞUSTOS 2015 ÇIKTI

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...
Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin AĞUSTOS 2015 sayısı çıktı.
HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “DİRİLİŞ VARLIK SEBEBİMİZİ ANLADIĞIMIZDA GERÇEKLEŞECEKTİR” Başlıklı sohbetlerinde: ” “اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ ” (Fatiha, 1/6) Biz diyoruz ki; “Bizi hidayete sevk et, bizi müstakim kıl ya Rabbi!” bu ifade bize lütuf… Biz nasıl “Bizi müstakim kıl Ya Rabbi!”deriz ki? Biz istikamet nedir ne biliyoruz ki?İstikameti ve hidayetiO bize bildirdi.Öyleyse aslında bize buyuruyor ki:“Siz ‘اِيَّاكَ نَعْبُدُ – ancak Sana ibadet ederim’derkenkio taabbudu yerine getirmek, kullukta muvaffak olmak istiyorsanız; size verilen hidayetin, size çizilen istikametin dışına çıkmamalısınız.”
Eğer biz bunu ruhumuzla algıladıysak O’na yalvarıyoruz:“Bizi müstakim kıl!Bizi bize bırakarak, bizi kendi halimize bırakarak,istediğin o hidayetin ve istikametin dışına çıkarma!” Ama bunu önce O bizden istiyor.
Ne çıktı ortaya? Birinci görevimiz O’nu(cellecelaluh); Rab olarak, Melik olarak, Rahim ve Rahman olarak, hamdemüstahak olarak, yüceler yücesi olarak tanımak. Tevhid böylece şekilleniyor… İkinci görevimiz; bu tanıdığımız,bize kendini tanıtan varlığa kayıtsız şartsız teslim olup ibadette bulunmak, kullukta sebat etmek. Üçüncü görevimiz; O’nun istediği anlamda doğru olmak, müstakim olmak. Hidayet bu. Hidayet, Allah’tan bir nusrettir-yardımdır, lütuftur, ihsandır, ikramdır. Peki, niçin bunları bize veriyor? Doğru olalım diye…
Biz bunları bilmediğimiz halde nasıl doğru olacağız? O bize;“صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ” buyurarak, bunu da bildiriyor;doğrulara,doğru olanlara bakarak… Kim bunlar? Bu da tevhidin ikinci kısmı: Muhammedu’r-Rasûlullah… Peygamberler…Bu anlamda bütün peygamberler aynı çizgidedirler.Onlardan daha doğru varlıklar yoktur.
Herşey zıddıyla malum; bu doğruluğu ve doğruların kıymetini anlayabilmek için bize yanlışları da gösteriyor, oraya da işaret ediyorCenâbı Hak:“غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ”Bu doğruların ve ilahi doğruluğun dışındaki her şey ama her şey, Allah’ın size gadaplanmasına ve dalaletinize,“ihdinessıratalmüstakim”dençıkmanıza sebep olur. Mağdub ve dalalet budur. Bunları biz müşahhaslaştırdığımızdakâfirler, müşrikler diyoruz veya biraz daha özel isimle yahudiler, hristiyanlar diyoruz.Ama temelde bunlar kim? İstikametin, Allah’ın hidayetinin dışında olan ve O’na itaatte bulunmayan her şey ve herkes…
Biz Fatiha’ya Ümmülkitap diyoruz… Yani Fatiha Kur’an’ın özeti.Adeta Kur’an’ın kalan bütün ayâtıbeyyinâtıFatiha’yı şerh ediyor, açıklıyor, izah ediyor, mufassal hale getiriyor.
Fatiha’daki usul, Kur’an’ın tamamında var.Bu adetullahtır,sünnetullahtır; değişmez. Cenabı Hak Fatiha’ya başlarken “اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ” diye başladı, Kudüs’ten bahsederken de “سُبْحَانَ الَّـذ۪ٓي” diye başlıyor. Bu cümle, “اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ” cümlesinin farklı bir versiyonudur. Usul aynı; orada Âlemlerin Rabbinden bahsediyordu, burada bütün noksanlıklardan münezzeh, bütün kemalat ile muttasıf dolayısıyla âlemgir bir varlıktan,zatından, birSübhan’danbahsediyor. Belki ifadeler farklı ama mana aynı.
“سُبْحَانَ الَّـذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪” (İsra, 17/1) buyuruyor. “اِيَّاكَ نَعْبُدُ” derkenki “نَعْبُدُ” ile İsrâ’daki “عَبْدِه۪” aynı… Orada Cenabı Hak meseleyi kendi zatına izafe buyurarak ibadet edilecek varlığı bildiriyordu;burada ibadet eden varlığı,abdi-kulu bildiriyor. Dolayısıyla meselenin bir abdiyyet-kulluk, bir ibadet meselesiolduğunu bildiriyor.Fatiha’daki meseleyi burada da bize şerh ediyor adeta Cenabı Hak.Dolayısıyla hikmet dediğimiz çok ince şifrelerin bulunduğu Mescid-i Haram’ı, Mescid-i Aksa’yı anlayabilmek;belkibir ruhaniyet, tecelliyat veyafüyuzat olan o manevi bereketi anlayabilmek O’na kulluk meselesidir. Yani “اِيَّاكَ نَعْبُدُ”O’na karşı olan tanıyışımızla, ibadetimizle, teslimiyetimizle alâkalıdır; kulluk bunlardır.Bu meseleyi anlayamazsak, oradakio nuraniyeti, ruhaniyeti, ince şifreleri, seçilmişliğianlayamayız;slogan atar dururuz.
Bakın Cenabı Hak her şeyin temelinde varlık sebebimize vurgu yapıyor. Bu ana konudur, ana derstir… Bu dersin, bu ana başlığın altında;adalet, doğruluk, cesaret, metanet, hizmet ve ne derseniz sayısız konu başlıkları olabilir. Bu başlıkları kâinattaki bütün ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa,yeryüzü ve gökyüzü, semanın ve arzın katmanları kâğıtolsa; yazamayız, ifade edemeyiz, bitiremeyiz. Bize bunu kendi buyuruyor. Biz bunlardan gücümüzün yettiğini, karşı karşıya kaldığımızı, idrak edebildiğimizi, nasiplenebildiğimizi yapacağız. Ama önce o varlık sebebini, kendi şifremizi çözmek zorundayız.” Buyuruyorlar.
Netice-i Meram bölümünde Vahdettin ŞİMŞEK “İslami Cemaatlerin Zaafları”, Abdulkadir VİSâLî; “İslam’ın Önüne Geçirdiği Herşey Müslümanın Altın Buzağısıdır” başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.
DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:
Sâlik-i İrfân –“Hz. Ali’nin Eli”
Tamer DOYMUŞ – Hudeybiye Ve Hikmetleri
İrfan AYDIN – Fert Olmadan Cemaat, Cemaat Olmadan Devlet Olmaz
Kerem ACAR- Mus’ab Bin Umeyr
İhsan PARLAK- Ne Zaman Sair Milletler, Ümmeti Muhammedi Birbirine İkram Eder
Yûsuf-i Kenân- Anlattıklarımız Karşımızdakinin Anlayabileceği Kadardır
Şeb-i Vuslat –Hz. Ümmü İshak El-Gazaviyye
Mine ŞİMŞEK- İbadette Huşu Ve Adab-ı Erkan
Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…
“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...



