JoomlaLock.com All4Share.net

SAHABELERİN RESÛLULLAH [sav] SEVGİSİ -1-

Hakk’ın Habibi, gönüller tabibi, eşrefi mahlûkat, ekmelu’t-tahiyyat, Cenab-ı Peygamber Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’i ashabı kiram nasıl sevmişler, nasıl bir sevgiyle bağlanmışlar? Asrısaadeti anlamak ancak bu sevgiyi anlamakla mümkün. Binler örnekten birkaçını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ancak ashab-ı kiramın aşkı, sadakati, vefası, bin dört yüz otuz yıl öncesinden bize ulaşan sedası ten kulağıyla değil, can kulağıyla dinlenirse bizdeki iman közünü alevlendirecek ve bugün Peygamber varisi insan-ı kâmili tanımamızı, ona tabi olmamızı kolaylaştıracaktır…

Cennette O’nun arkadaşı olabilmek…
Hz. Âişe (ra) anlatıyor: Adamın biri Resûlullah'ın [sav] yanına gelerek, -Ey Allah'ın Peygamberi! Seni canımdan daha çok seviyorum, seni çoluk çocuğumdan da çok seviyorum. Evimde olduğum zamanlarda seni hatırlıyor ve sabredemeyerek seni görmek istiyorum. Sonra, benim de ve senin de öleceğin hatırıma geliyor. O zaman senin cennete girip peygamberlerle beraber olacağın, benimse cennete girsem bile seni göremeyeceğim, seninle beraber olamayacağım aklıma geliyor; korkuyorum.

Adamın bu sözlerine Resûl-i Ekrem [sav] hiçbir cevap vermedi. Ve nihayet biraz sonra ayet-i kerime nazil oldu:

“Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lûtuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.”(Nisa 69) (İbn Hişam, Es-Siret-ün Nebeviyye 1/260-261)

İbn Abbâs [ra] anlatıyor: "Adamın biri Resûlullah'a [sav] geldi ve:
-Ey Allah'ın Resulü! Vallahi seni çok seviyor ve devamlı ismini anıyorum. Hatta kimi zamanlar öyle oluyor ki, gelip seni görmesem canım çıkacak gibi oluyor. Sonra ahireti düşünüyorum; şayet cennete girecek olsam bile benim derecemin seninkinin aşağısında olacağı için seni göremeyeceğim hatırıma geliyor, bu da bana çok zor geliyor. Ben ahirette de seninle beraber olmayı arzuluyorum, dedi.

Resûlullah [sav] ona bir şey söylemedi. Birazdan, Hz. Peygamber'e [sav] Nisa Suresi’nin altmış dokuzuncu ayeti nazil oldu. Resûlullah [sav] ayet-i kerimeyi sahabeye okudu ve onun için dua etti. Ayet-i kerime şöyledir:

“Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lûtuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Heysemi, Mecmau’zzevaid 7/7)

Talha b. Berâ'nın Resûlullah’ın [sav] Ayaklarını Öpmesi…
Husayn b. Vahvah el-Ensârî [ra] anlatıyor:
"Talha b. Berâ [ra] ne zaman Resûlullah'a [sav] rastlasa ona yapışır ve ellerini, ayaklarına öperdi. Yine bir gün Resûlullah'a [sav] rastladığında Ona,
Yâ Resûlullah! Bana neyi dilerseniz emredin; sizin emrinize karşı gelmeyeceğim, dedi. Talha o zamanlar daha gencecik bir delikanlıydı ve onun bu sözleri Resûlullah'ın [sav] çok hoşuna gitmişti. Bu sebeple Resûlullah [sav]:

-O halde git babanı öldür, dedi. Talha, aniden ayağa kalktı, kapıya yöneldi, fırlayıp dışarı çıktı, yıldırım hızıyla gidiyordu. Peygamberimiz şaka yapmıştı, arkasından seslendi:

-Gel, gel! Ben akraba bağlarını çiğnetmek için gönderilmedim, dedi. Talha b. Berâ geri döndü, Resûlullah'ın [sav] yanına geldi.

Bu hâdiseden bir müddet sonra Talha [ra] hastalandı. Mevsim kıştı. Bulutlu ve soğuk bir günde Resûlullah [sav] onun ziyaretine geldi. Ziyaretini tamamladıktan sonra aile efradına:
-Talha'yı iyi görmüyorum; ölümü yakın! Şayet vefat ederse hemen beni haberdar ediniz ki, geleyim, cenazesinde bulunayım ve namazını kıldırayım. Bu hususta gevşek davranmayın, dedi ve oradan ayrıldı.

Ancak daha Salim b. Avfoğulları'nın yurduna gelmeden Talha vefat etmişti. Bu sırada akşam olmuş ve karanlık da çökmüştü. Talha [ra] ölmeden önce, 'Öldüğümde beni hemen gömün, bir an evvel Rabbime kavuşturun. Resûlullah'ı da [sav] çağırmayın; zira benim yüzümden etraftaki Yahudilerin ya da karanlıkta yoldaki yılanların-çıyanların O’na bir kötülüklerinin dokunmasını istemem!' şeklinde bir vasiyette bulunmuştu ve vasiyeti gereği hemen defnedildi. Sabah olduğunda durum Resûlullah'a [sav] arz edildi. Resûlullah [sav] gidip onun kabrinin yanı başında durdu. İnsanlar da onun arkasında saf bağladılar. Resûl-i Ekrem [sav] ellerini kaldırarak şöyle dua etti: "Allah’ım! Sen ona; o da sana kavuştuğunda, onu mütebessim bir halde karşıla!" (İbn Hacer el-Askalani, el İsabe 2/227)

Sevenle Sevilenin Arasına Girme…
Zührî [ra] anlatıyor: Bir gün sahabeler, Resûlullah'ın [sav] huzuruna gidip Abdullah b. Huzâfe'nin [ra] şakacı ve boş sözler konuşan biri oluşundan dolayı şikâyette bulundular. Resûlullah [sav] onlara şöyle dedi:

-Ona ilişmeyin; onun kendine mahsus gizli halleri vardır. Zira o, Allah ve Resûlü'nü çok seviyor. (İbn Asakir, Tarihu Medineti Dımaşk 37/360)

O’na Hicret edenin Mükafaatı O’dur…
Edra' [ra] anlatıyor: Resûlullah'ı korumakta olduğum gecelerden biriydi. Mescide, Resûlullah'ın [sav] yanına gelmiştim. Mescidde yüksek sesle Kur'an okuyup zikir çeken biri vardı. Resûlullah [sav] dışarı çıktığı zaman:

-Yâ Resûlullah! Bu adamın yaptığı riyakârlık değil mi, dedim. Resûlullah [sav]: -Bu, Abdullah Zü'l-Bicâdeyn'dir, dedi. Daha sonra bu zat Medine'de vefat etti. Cenazesinin teçhizi bitirildi, namazı kılındı. Naaşı defnedilmek üzere omuzlarda götürülürken Resûlullah [sav]:

-Onu taşırken nazik olun, fazla sarsmayın, şefkatli davranın; zira Allah Teâlâ da ona şefkat ve rahmetiyle muamele etmiştir. O Allah ve Resûlü'nü seviyordu, buyurdu.

İbn Hişâm demiştir ki: O zata Zü'l-Bicâdeyn adı verilmesinin sebebi şu idi: Bu sahabi İslâm'a girmek istiyordu ancak kavmi onu bundan men ediyor, onu sıkıştırıyorlardı. Nihayet onu bicad (kaba bir elbise) içinde bıraktılar. Üzerinde başka bir şey yoktu. O da Peygamber'in (sav) yanına kaçtı. Medine’ye yaklaştığı zaman bicâdını ikiye yarıp ayırdı ve birini izar (don) edindi. Diğerini de üzerine aldı. Sonra Peygambere (sav) gelip biat etti. Ona bundan ötürü Zü'l-Bicâdeyn (iki bicâd sahibi) denildi.(ibn Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihâye, 5/84.)

O’nun ayağına Diken Batmasına Razı Değilim…
Müşriklerden bir heyet bir plan yaparak Uhud Savaşında ölen yakınlarının intikamını almak için Medine’ye geldiler ve:

-Ya Resûlullah! Bizim kabilelerimiz İslamiyeti kabul ettiler. Yalnız bize Kur’an-ı Kerim öğretecek birilerine ihtiyacımız var. Bize birkaç kişi yollar mısın? dediler.

Bunun üzerine Efendimiz altı sahabeyi gönderdi. Yolda bu müşrikler gerçek niyetlerini ortaya koydular. Hz. Asım ve üç arkadaşını şehit ettiler.

Hubeyb b. Adîy ile Zeyd b. Desine'yi [ra] ise Mekke'ye götürerek müşriklere sattılar. Hubeyb’i, Huceyr b. Ebû İhâb et Temîmî satın aldı. Zeyd b. Desine'yi de [ra] öldürülen oğlunun intikamını almak üzere Saffân b. Ümeyye aldı. Kölesi Nistâs'a onu Mekke'nin dışına çıkarmasını emretti. Zeyd'in [ra] öldürülmesinde, Ebû Süfyân b. Harb'ın da bulunduğu bir müşrik topluluğu hazır bulundu. Zeyd [ra] öldürülmek için ortaya getirildiğinde, Ebû Süfyân ona:

-Ey Zeyd! Allah adına söyle; istemez miydin ki, senin yerinde şimdi Muhammed olaydı da biz onun boynunu vursaydık. Sen de ailenle birlikte olsaydın, dedi. Zeyd ise:

-Allah'a yemin ederim ki, ben Muhammed'in (sav) ayağına bir dikenin bile batmasını istemem, dedi. Bunun üzerine Ebû Süfyân,

-Ben, Muhammed'in sahabelerinin O’nu sevdiği kadar hiçbir insanın bir başkasını öylece sevdiğini görmedim, dedi. Sonra Nistâs, Zeyd'i [ra] öldürdü. (İbn Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra 4/154)

Sahabeler Edeplerinden Ötürü Resûlullah'a Gözlerini Dikerek Bakmazdı…
Enes b. Mâlik [ra] anlatıyor: "Resûlullah [sav] kimi zaman aralarında Ebû Bekir ve Ömer'in de [ra] bulunduğu Muhacir ve Ensardan oluşan sahabe cemaatinin arasına çıkagelirdi. Ebû Bekir ve Ömer'den [ra] başka hiç kimse gözünü dikerek Resûlullah'a bakmazdı. Ebû Bekir ve Ömer [ra], Resûlullah'a [sav] bakar, Resûlullah da [sav] o ikisine bakardı. Onlar Resûlullah'a tebessüm eder, Resûlullah da onlara tebessüm ederdi." (Tirmizi, Menakıb 16)

Sahabeler Resûlullah'ın Huzurunda Nasıl Otururlardı?
Üsâme b. Şerîk [ra] anlatıyor: "Biz Resûlullah'ın [sav] huzurunda otururken sanki başımızın üzerinde kuş varmış (kıpırdasak kaçacak) gibi otururduk. Onun huzurundayken bizden hiçbir kimse çıt çıkarmazdı. Yine bir gün bizler böyle Resûl-i Ekrem'in huzurundayken birtakım kişiler geldi ve:

-(Ey Allah'ın Resulü!) Allah'ın kulları arasında O'na en sevimli geleni hangisidir? diye sordular. Resûlullah [sav]:

-Ahlâkı en güzel olanıdır, buyurdu." (Taberani,el-Mu’cemü’l Kebir 471)

Resûlullah'ın [sav] Heybeti…
Berâ b. Âzib [ra] anlatıyor: "Bir hususta Resûlullah'a [sav] soru sormak istiyordum. Ancak onun heybetinden çekindiğim için, sormak istediğim soruyu tam iki sene sonra sorabildim."

Sahabelerin Resûlullah'ın Abdest Suyuyla Teberrüklenmeleri…
Tabiînden Zührî [ra] diyor ki: "Doğruluğundan şüphe duymadığım Ensardan bir kişi bana şöyle anlattı:

-Resûlullah [sav] abdest aldığı zaman sahabeler hemen koşuşur; onun abdest suyunun arta kalanından ve sıçrayanlardan alarak yüzlerine ve bedenlerine sürerlerdi.

Yine bir defasında Resûlullah [sav] abdest almıştı; sahabeler de onun abdest suyunu almak için koşuşturmuşlardı. Resûlullah [sav] onlara:

-Niçin böyle yapıyorsunuz? diye sorunca sahabeler:
-Bununla hayır ve bereket umuyoruz, demişlerdi. Resûlullah [sav] onların böyle yapmalarına kızmamıştı, ancak şöyle buyurdu: -Kim, Allah ve Resulü'nün kendisini sevmesini istiyorsa doğru konuşsun, kendisine verilen emaneti korusun ve komşusuna eziyet vermesin. (Abdürrezzak, el Musannef 19748) Sahabelerin Urve b. Mesud'u Hayrete Düşüren Tavırları… Hudeybiye Barış Antlaşması yapılmadan önce Mekkelileri temsilen gönderilen Urve b. Mesud, dönüşünde Resûlullah'ın ashabında gördüklerini Mekkelilere şöyle anlatmıştır:

«Bu ne tazim, bu ne hürmet! Vallahi Resûlullah ağzından bir şey atsa bu muhakkak sahabelerinden bir adamın avucuna düşüyor ve o adam bunu yüzüne ve bedenine sürüp ovalıyor. Onlara bir şey emredince sahabeleri derhâl emrini yerine getirmeye koşuşuyorlar. Abdest aldığı zaman da abdest suyunun artanını almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Peygamber bir söz söylediği zaman, huzurundaki bütün sahabeler seslerini alçaltıyorlar. O’nu tazim için yüzüne dikkatle bakmıyorlardı. Ey kavmim! Vallahi ben vaktiyle birçok meliklerin huzuruna sefir (elçi) olarak çıktım. Rûm meliki Kayser'in, Fars meliki Kisrâ'nın, Habeş meliki Necâşî'nin dîvânlarına elçilik sıfatıyla girdim. Vallahi hiçbir melikin adamlarının, Muhammed'in sahabelerinin O’na tazim ettikleri gibi tazim gösterdiklerini görmedim.»

Cenabı Mevla, ashabın aşkından lütfederek bugünün peygamber varisine aşkla hizmeti nasip eyleye…

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort