JoomlaLock.com All4Share.net

SAHABELERİN RESULULLAH (sav) SEVGİSİ - 2

Önceki sayımızda Peygamber âşıklarının bütün hücrelerine işleyen sevgi, yaşanan hayat içerisinde itaat, hürmet, hizmet, feda, fena… hasılı güzel ahlak olarak nasıl ortaya çıkıyordu, buna dair örnekler nakletmiştik. Seven sevdiğine göre değişir, şekillenir. Hayali bir peygamber sevgisi kalbimizi yumuşatır ama ahlakımızı değiştiremez. Ümmet, “…rüyamızda görelim ya Resûlullah!” ilahileriyle kendini avutamaz. Resûlü sevmek, O’nun varisi olan, velayet sahibi insan-ı kâmili bulmak ve O’na itaat etmekle mümkündür. Sakalsız, bıyıksız, takım elbiseli, kravatlı peygamber satıcıları artık gına getirmiştir. Kutlu doğum etkinlikleri adı altında (istisnalar kaideyi bozmaz) Efendimiz’in giyim kuşamından, lihye-i şerifinden, suret ve siret-i şeriflerinden fersah fersah uzak kimseler, kimi anlattıklarını bir kez daha düşünmeliler. “Mü’min odur ki bakınca Allah’ı hatırlatır!”Aynaya bakmanın zamanı gelmiştir. Ayna, peygamber varisi insan-ı kâmildir.  

Ya sana eziyet verirsek…

Ebû Eyyûb el-Ensârî [ra] anlatıyor: Resûlullah [sav] Me¬dine'ye hicret ettiklerinde benim evime misafir olmuşlardı. Biz evin üst katına çıkmış, Resûlullah [sav] ve ailesi de alt katta ikamet etmişti. Akşam olup da Resûlullah yatınca biz evin üst katında, O’nun ise alt katında olduğu ve dolayısıyla onunla vahiy arasına gireceğimiz aklıma geldi. Sonra uyuduğumuz takdirde hareket ederiz ve bu hareketimiz sebebiyle tavandan aşağıya toz-toprağın düşeceği endişesiyle sabaha kadar uyuyamadık. Sabah olunca Resûlullah'ın [sav] yanına gittim,

- Yâ Resûlullah! Bu gece ne ben ne de Ümmü Eyyûb uyuyamadık, dedim. Resûlullah [sav]:

- Ey Ebû Eyyûb! Neden uyuyamadınız, diye sordu. Ebû Eyyûb [ra],

- Yâ Resûlullah! Sizin alt katta, benimse üst katta olduğum hatırıma geldi. Durum böyle olunca eğer biz uyur da uykumuzda hareket edersek üstünüze toz-toprak düşecek, böylece size eziyet vereceğimizi düşündük. Hem üst katta olmakla vahiyle aranıza gireceğimiz endişesine kapıldık, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem [sav] şöyle buyurdu:

- Ey Ebû Eyyûb! Böyle yapma. Ben sana bazı kelimeler öğreteyim; sen de bu kelimeleri sabah on, akşam da on defa söylersin. Eğer bunu söylemeye devam edersen, sana on sevap verilir, on günahın silinir ve Allah katında merteben on derece yükseltilir, ayrıca bu kelimeler için kıyamet günü on köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi mükâfat görürsün, dedi ve şu duayı okumamızı buyurdu:

"Lâ ilahe illallâhü, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü lâ şerike leh.”
(Taberânî, ei-Mu'cemü'l-Kebir, nr. 3986; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 3959.)

Yine Ebû Eyyûb el-Ensârî [ra] anlatıyor: "Resûlullah [sav] Medine'ye hicret ettiğinde bizim evimize misafir olmuşlardı. Dedim ki:

- Anam babam sana feda olsun yâ Resûlullah! Benim üst katta sizinse alt katta olmanız beni rahatsız ediyor; bu durum hoşuma gitmiyor.

Resûlullah [sav],

- Bizim için en uygun ve en zahmetsiz olanı alt katta oturmamızdır; zira insanlar devamlı surette bize gidip geliyorlar, dedi.

Bizim toprak bir testimiz vardı. Bir gün kırıldı ve sular etrafa yayılmaya başladı. Ben ve eşim Ümmü Eyyûb hemen kalktık; evimizde bulunan ve tek bez parçası olan yorganımızla, dökülen o suyu silmeye başladık. Çünkü suyun alt kata geçerek Resûlullah'a [sav] eziyet vermesinden korkuyorduk.

Yemek yaptığımız zaman ondan Resûlullah'a da [sav] gönderirdik. Yemek kâsesi geri geldiğinde içinde arta kalanları, Resûlullah'ın [sav] parmağıyla sıvazladığı yerlerden başlayarak yerdik. Bunu yaparak hayır ve berekete ulaşmayı temenni ediyorduk.

Yine bir gece Resûlullah'ın evine, sarımsaklı ve soğanlı bir yemek yapıp göndermiştik. Yemek kâsesi geri geldiğinde, içinde Resûlullah'ın [sav] parmak izlerini göremedik. Bunun üzerine Resûlullah'a gittim ve gönderdiğimiz yemekten yemediğini kendisine hatırlattım. Resûlullah [sav] bana şöyle dedi:

- Getirilen yemekte soğan ve sarımsak kokusunu hissettim. Ben Rabbime münacat eden biriyim. Bu sebeple bende onun kokusunun bulunmasını istemem; ancak sizler yiyin.
(Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebir, nr. 3855, 3878. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/415; Hâkim, el-Müstedrek, 3/461; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 8/301-302.)

O’nun yaptığını bozmak…

Abdullah İbn Abbâs [ra] anlatıyor: "Babam Abbâs'ın [ra] Hz. Ömer'in [ra] gelip geçtiği yola da uzanan bir su oluğu vardı. Ömer [ra] bir cuma günü camiye gitmek üzere evinden çıkmıştı. Abbâs [ra] ise bu oluğun üzerinde (tavuk benzeri) iki kuş kestirmişti. Ömer [ra] oluğun yanından geçerken oluktan akan kanlar onun elbisesine değdi. Ömer [ra] buna kızdı ve oluğun sökülmesini emretti. Sonra tekrar evine dönerek kanlanan elbisesini çıkardı ve başka bir elbise giydi. Ardından camiye giderek cuma namazını kıldırdı. Durumdan haberdar edilen Hz. Abbâs [ra] cuma namazından sonra Ömer'in [ra] yanına geldi ve:
- Vallahi, o oluğu oraya Resûlullah [sav] kendi elleriyle koymuştu, dedi. Bunu üzerine Hz. Ömer [ra]:

- Allah aşkına! Şimdi benim sırtıma bin ve o oluğu Resûlullah'ın koyduğu yere koy, dedi ve Hz. Abbâs'ı oluğu yerine yerleştirene kadar sırtında taşıdı.
(ibn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, 4/12, 20; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/210; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 4/206.)

Hz. Ömer’in oğlu ve diğer ashabın vesile edinmeleri…  

İbrahim b. Abdurrahman b. Abdülkârî [rah] anlatıyor: "Bir defasında Abdullah b. Ömer'i [ra] gördüm; Resûlullah'ın min¬berde oturduğu yere elini sürüyor, sonra da yüzünü sıvazlıyordu."
(İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, 1/254.)
Yezîd b. Abdullah b. Kusayt [rah] anlatıyor: "Resûlullah'ın sahabelerinden bazılarını görüyordum; mescid boşaldıktan sonra Resûlullah'ın [sav] sağlığında iken oturduğu minberin Ravza-i Mutahhara tarafında olan kısmını sağ elleriyle tutuyorlar, sonra kıbleye yönelerek dua ediyorlardı.
(İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, 1/254.)
Kimin O’nda hakkı kalmış…

Abdurrahman b. Ebî Leylâ [rah] babasından rivayetle anlatıyor: "Üseyd b. Hudayr [ra] güler yüzlü, şakacı ve salih bir kimse idi. Yine bir gün Resûlullah'ın [sav] huzurunda iken konuştuklarıyla sahabeleri güldürüyordu. Bu sırada Resûlullah [sav] bir ikaz anlamında parmağıyla Üseyd'in böğrüne dürttü. Üseyd [ra]:

-Yâ Resûlullah! Canımı yaktınız, dedi. Resûlullah [sav],

- Öyle ise sen de kısas yap, buyurdu. Üseyd [ra],

- Yâ Resûlullah! Fakat sizin üzerinizde gömlek var, ben de ise yoktu, dedi. Bunun üzerine Resûlullah [sav] gömleği¬ni kaldırdı. Üseyd [ra] Resûlullah'a sarılıp açılan böğrünü öpmeye başladı ve:

- Anam babam sana feda olsun yâ Resûlullah! İşte ben bunu yapmayı kastetmiştim, dedi.
(Hâkim, el-Müstedrek, 3/288; Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, nr. 556, 557.)
Ölmeden tenim tenine değsin Efendim…

Habbân b. Vâsi' el-Mâzinî el-Medenî, kavminin yaşlıla¬rından rivayetle anlatmıştır: "Resûlullah [sav] Bedir Harbi'nin yapılacağı gün, savaş başlamadan önce sahabelerinin arasında gezinerek safları düzeltiyor, elindeki okla hizaya girmeyenlere işaret veriyordu. Resûlullah [sav] Sevâd b. Guzeyye'nin yanından geçerken onun safı bozup ön tarafa doğru çıkık olduğunu gördü. Elindeki okla onu dürterek,

- Ey Sevâd! Safına gir, buyurdu. Sevâd [ra],

- Yâ Resûlullah! Canımı acıttınız. Allah Teâlâ sizi, hakkı ve adaleti ikame etmeniz için göndermiştir. O halde ben kısas istiyorum, dedi.

Resûlullah [sav] karnını açarak,

- Şimdi kısasını yap, buyurdu. Sevâd [ra] hemen Resû¬lullah'a [sav] sarılıp onun karnını öptü.

Resûlullah [sav],

- Ey Sevâd! Bunu neden yaptın, diye sordu. Sevâd [ra],

- Yâ Resûlullah! Senin de gördüğün gibi savaş neredeyse başlamak üzere. O sebeple seninle olan son ahdimin tenim tenindeyken olmasını istedim, dedi. Resûlullah da ona dua buyurdu.
(ibn Hişâm, es-Sîretü'n-Nebeviyye, 1/262; İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, 3/271.)

Ahirette O’nunla olmak için…

Hasan-ı Basrî [rah] rivayet ediyor: "Resûlullah [sav] yolda giderken saçlarını sarıya boyamış bir adamla karşılaştı. Resûlullah'ın [sav] elinde yaprakları soyulmuş bir hurma sopası vardı. Adama baktı ve:

- Vers (sarı renkli bir bitki) ile boyanmış saçlar, dedi sonra elindeki sopayla adamın karnına dürterek,

- Ben sana bunu yapmayı yasaklamamış mıydım, buyurdu.


Resûlullah'ın adamın karnına dürtmesi kanatmamıştı ama iz yapmıştı. Adam,

-Yâ Resûlullah! Kısas isterim, dedi. Orada bulunanlar,

- Resûlullah’tan kısas mı istiyorsun, dediler. Adam:

- Hiçbir kimsenin teni benim tenimden daha üstün olamaz, diye karşılık verdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem [sav] karnını açtı ve:

- Gel, kısasını yap, buyurdu. Adam geldi ve Hz. Peygamber'in [sav] karnını öptü. Sonra,

- Bu kısası, bana şefaat etmen için kıyamete bırakıyorum, dedi
(Abdurrezzak, el-Musannef, nr. 18038; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 40207, 40217, 40222.)

Mevlayı Müteâl Hazretleri Resûlün varisine aşkla itaati lütfeylesin.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort