JoomlaLock.com All4Share.net

MÂLAYÂNİ

Peygamberimiz (sav): “Kişinin mâlayâniyi (boş sözleri) terk etmesi onun Müslümanlığının güzelliğindendir.”

“Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter (Müslim)!” buyurdular.

Mâlayâni; kelime anlamı olarak boş sözler, davranışlar, fiiller demektir. Kısacası bizi ilgilendirmeyen, kendisine harcadığımız her vaktin uğruna zayii olduğu fiillerdir.

İnsan bir beşerdir, kat etmesi gereken yolu uzun, ancak vakti kısadır. Bir an önce engelleri aşıp ummana ulaşmak gerekir, bu yolda da nice engeller ayağımıza takılır. Bazen de takıldı deyip kendimizi avutmak isteyebiliriz, ancak genelde bu engelleri biz, elimizle kendimize çekeriz adeta… O engeller nefsimize tatlı mı gelir ne? Ancak yapmamız gereken şey kendimizi silkelemektir… Rasûlullah (sav) bizleri çağlar ötesinden uyarmış ve adeta bu günlerimizi görüp bizler için endişelenmiştir. Zira O’nun (sav) bize duyduğu endişeyi bizler kendimize duyamayız.

“Kişinin her duyduğunu anlatmaması” ve “mâlayâni ile uğraşmaması” bizlere Rasûlullah’tan bir uyarıdır… Bu iki hadiste de hem bir ikaz hem de bir müjde mevcuttur. Ancak mâlayâniye çok dikkat etmek gerekir. Zira mâlayâni, çok fazla eylemi kapsar. Günah olan tüm fiiller, sözler, hareketler; hatta sadece boş ve faydasız düşünce ve fikirler de mâlayânidir. Bunu tüm hayatımıza yayarak düşünelim, her hareketimizde sakınalım. Özellikle de değinmemiz gereken, kendimizden çok başkaları üzerine geçirdiğimiz vakitlerimizdir… Ne kadar da çokmuş gibi vaktimiz, saatimiz… Hususen bayanların büyük zaafı olan bu konu üzerinde kendimizi fazlaca yoklamalıyız. Biz vaktimizi neyle geçiriyoruz, bu günler, yıllar ne uğruna harcandı? Bu soruyu kendimize sorabilmeliyiz. En önemlisi de gereğini yapabilmeliyiz.

Dikkat etmemiz gereken kişi bir başkası değil biziz. Hepimiz dönüp bir kendimize bakalım, herkes kendine şöyle bir baktığında, tüm samimiyetiyle kendi hatalarına ve kusurlarına yöneldiğinde zaten kimse başkasında, başka bir kardeşinde kusur göremeyecek hale gelecektir. Birinde bir kusur mu gördün, işte bil ki sen aslında o kardeşinin aynasında kendini gördün… Kim ki çok kusur görür, bilsin ki o kendini görmüştür ve kim ki sürekli kardeşinin kusurlarından şikâyetçidir, bilsin ki o kendisini eleştirmektedir. Yazık o insana herkesi görmüştür de bir tek kendini, kusurlarını görememiştir… Ne yazık ki sadece kendine kör ve sağır kalmıştır… Allah’a sığınırız…

Yapmamız gereken şey sürekli kendimizi hesaba çekmektir. Kim kiminle, nerede, ne yaptı ile geçirilen zamanlara yazık!..  “Ayşe ne yaptı? Fatıma kiminle?” yerine, “Ben bugün Allah için ne yaptım?”  desek;  Bizi ilgilendirmediği halde adeta ışık hızıyla bize uçurulan haberlere kulaklarımızı tıkasak, işte o zaman eksiklikleri sadece kendimizde görür ve ihvan olmanın şuurunu tatmaya başlarız… İşte o zaman vaktimizi mâlayâniye değil de Allah’a harcamış oluruz…

Kişinin her duyduğunu anlatması konusu da çok hassastır. Çünkü buna “yalan” da, “iftira” da, “gıybet” de girmektedir. Bize bir ön uyarı vardır sanki hem gıybet yapma hem de yalan söyleme! Çünkü her duyduğumuzu yetiştirmek (!) de dedikodu sınıfına girmektedir. Kesinlikle emin olmadan dile getirdiğimiz tüm sözler “iftira” seviyesine varabilecek bir ihtimal taşımaktadır. Ki, gıybet zaten gerçekte vuku bulan bir şeyin dile getirilmesidir, vuku bulmayan bir şey dile getirildiği takdirde bu artık “iftira” sınıfına girer. Gerçekleşen bir olayı bile dile getirmek ölü kardeşinin etini yemek gibiyken, gerçekleşmeyen bir olayı dillendirmenin günahı, vebali ne büyüktür…

Görüldüğü gibi bir günahın ardından birçok günah sıralanıp gelmektedir. Hepsi birbirini adeta takip etmektedir. Hiçbir günah küçümsenmemelidir. Doğruluğundan kesinlikle emin olmadığımız bir şeyi bile dile almak insanı en büyük günahlara nasıl da sürükleyebilmektedir. Allah’a sığınırız…


Tabii ki bu iki hadis birbirini tamamlamaktadır… Mâlayâniyi terk etmek dinin güzelliğindendir, zira  “yalan”  da mâlayânidendir…

Bir ayeti kerimede: “Bilmediğin şeyin ardına düşme, çünkü göz, kulak ve kalp hepsi sorumludur, mutlaka sorguya çekilecektir (İsra, 17/36)” buyrulmaktadır. Başka bir ayette ise, mâlayâniye iltifat etmemek, vakarlı müminin özelliklerinden biri olarak sayılır. Ayet şöyledir: “(O kullar) Yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler   (Furkan, 25/72).”

O müminlerden olabilme duası ile…

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 KASIM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort