JoomlaLock.com All4Share.net

KİŞİ ARKADAŞININ DİNİ ÜZEREDİR -2

Yine ayeti kerimede Cenâbı Hak Zuhruf Sûresi’nde: “Bugün dünyada birbirleriyle dost, arkadaş olan niceleri yarın ahirette birbirlerine düşman olacaklar. Bu dostluklarından dolayı pişmanlık duyacaklar. Keşke ben filancaları dost edinmeseydim diyecekler. Takva olanlar müstesna.” buyuruyor Allah Teâlâ. Bu dostluk Allah içinse müstesna. “Ahifillah” demiş büyükler, Allah kardeşliği…

Her ârifin, her Allah dostunun, İslâm büyüğünün takip ettiği bir özel yolu, bir seyri vardır. İslâm, cadde-i kübradır, anayoldur ama bu yolda vasıtanın durumuna göre şeritler belirlenmiştir. Yayalara kaldırım belirlenmiştir, kurum araçlarına servis yolu belirlenmiştir. Ambulansın, emniyetin, itfaiyenin özel bir şeridi vardır, ihlal edilemez o şerit, trafik kurallarına göre. Yine buna mümasil araçların durumuna göre, motor gücüne göre, sürat kabiliyetlerine göre şeritler ayrılmıştır. Her vasıta şeridinden gittiğinde trafik kemâl noktasında akar, kimse sıkıntı çekmeden hedefine vasıl olur. Ama bu şeritler birbirine karıştığında veya şeritleri, o çizgileri ortadan kaldırdığınızda zincirleme kazalara sebep olursunuz, hayat felç olur.

İşte bu yüzden İslâm cadde-i kübradır. Bu cadde içinde Cenâbı Hak her ümmete, o ümmetin içindeki belli fertlere biraz önce sayılan ebrar, mukarreb, takva, etka bunlara göre şeritler tayin etmiş, usuller, vusuller bildirmiştir. Herkes mizacında, fıtratında mevcut olan o yolu takip ederek Allah’a ulaşabilir. Üstad Bediüzzaman (rahimehumullah) da böyle bir yol takip etmişler, bu yolla vasıl-ı ilallah olmuşlar.  Bediüzzaman manevi seyrini tarif ederken buyurur ki: “Bizim seyrimiz fenafi’l-ihvanla başlar.” Sûfîler bir kademe daha yukarıdan başlarlar seyre. Sûfîlerin seyri bir adım, bir hatve daha ilerdendir. Ama Üstad, “Müminin müminde, kardeşin kardeşte, kardeşlikte fenasında başlar bizim yolumuz.” demiş. Niye? Bu asrın insanının en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden birisi de ondan. Başlama çizgisini, start dediğimiz o ince çizgiyi Üstad biraz daha geri çekiyor, kolaylaştırıyor. Müminin müminde fenası “Ahifillah-Allah için kardeşlik…”

Bugün maalesef kardeşlikler menfaat için. Sizleri tenzih ederim, teşbihte hata olmaz, tavukların önüne bir parça yem serpin, bakın bütün tavuklar bir araya toplanır, ne güzel cemaat gibi görünürler. Bugün maalesef Müslümanlar böyle… Değişik menfaatler uğruna bir araya gelebiliyorlar. Menfaatler bittiği an, o tavukların bir tanesi ağzına büyük bir pay alsın bir tarafa giderken öbürleri hep saldırıyor ona. Hani biraz önce bir arada huzurla taneleri topluyordunuz…

Evet, Allah için kardeşlik, dostluk… İşte bunun için Mevlâ buyuruyor ki muttaki olanlar müstesna, kalanlar birbirlerine düşman olacaklar. Dostluğu etkileyen, düşmanlığı pekiştiren temel virüsleri Hazret burada dile getiriyor. Ne bu? Nefis. Bismillah;
buyuruyor Mevlâ. Nefislerinize dikkat edin. O emmâre olan, küfür üzere olan o nefis, size daima küfrü cazip gösterecektir, şerri size emredecektir, sizi kötüye davet edecek, zorlayacak itekleyecektir. İkincisi; Şeytan…;  buyuruyor yine Mevlâ. İyi bilin ki şeytan sizin için apaçık bir düşmandır. Şeytan sizin düşmanınızdır. Temel virüslerin üçüncüsü Hevâ… Bismillah;
buyuruyor Cenâbı Hak. “Sen hevâsını putlaştırıp da ona tapınanı görmedin mi?” Nefsine kibir pompalayıp -hâşâ- onu ilâh makamında gören, her şeyi etkilemeye çalışan, kargadan başka kuş tanımayanları görmedin mi sen? Heves, arzular… Böyle bir nefsin, şeytanın, hevanın insana lanse ettiği duygular… Ve kötü arkadaşlar… Bunlara teslim olmuş, bunların yanında, bunların yolunda sana yardım edebilecek esvaplı şeytanlar…;
buyuruyor Mevlâ. Bu düşmanlar görünmezlerden, taife-i cinden olduğu gibi “Ve’n-nas” insanlardan da olacaktır.

İşte bunlar senin amansız düşmanındır buyuruyor Hazret. Peki, düşman belli de bunlara karşı kendimizi nasıl koruyacağız? Bu düşmanlardan nasıl sakınacağız? Mevzuya başlamadan bu konuyla alakalı olduğuna inandığım bir hatıramı nakletmek isterim. Mesele kendimizden bahsetmek değil arkadaşlar. Yine o büyüklerden geldiği için, istifadeye sunulsun diye…

Evet, bir gün mürşidimiz, sultanımız bize buyurdular ki: “Düşün ki sen bir yolda gidiyorsun.  Bir yere geldin, bir köyden geçeceksin. Yalnızsın. O köyde -afedersiniz, hâşâ huzurunuzdan- çoban köpekleri var ve seni yabancı görüp saldırdılar, ne yaparsın?

-Efendim, silahımı çekerim, elime sopa alırım, şunu yaparım, bunu yaparım… O anda aklıma gelen tedbirleri sıralamaya başladım. Buyurdular ki,
-Birine... Senin bu tedbirlerin birine. Sen biri ile mücadele ederken öbürleri seni parçaladı. Her biri bir köpekten daha eşed. Nefis, şeytan, dünya, hevâ, heves, kötü arkadaş…

Düşündüm, doğru. Ben biriyle mücadele ederken öbürleri beni parçaladı. Dedim ki:
-Efendim parçalandım, aciz kaldım, yapacağım bir şey yok. Buyurdu ki:
-Tek şey var… Çobanı çağırırsın…

Allahu Ekber… Çoban gelip de onlara “Otur!” dedi mi hepsi oturur.

Biz şimdi bugün çobanı çağırmayı bilmediğimiz için, kendi yöntemlerimizle kendi başımıza bu köpeklerle –affedersiniz- mücadele edeceğiz diye kendimizi parçalattırıyoruz. Bu da kibrimizin bir başka versiyonu.

Çobanı çağırırsın…

Sen benim dostumsun, Mevlâmsın… Öyleyse bana yardım et, bana nusret et bu düşmanlara karşı.

Çobanın yakınlığını hissedemediğimiz için onu çağıramıyoruz arkadaşlar. Allah’ı tarif ederken hep ötelerin ötesinde diye tarif ediyoruz. Kendimizden o kadar uzaklaştırmışız ki sonradan sıkıştık mı ulaşamıyoruz. Hâlbuki o bize şah damarımızdan yakın…

“Size şah damarınızdan daha yakınız.” buyuruyor Mevlâ. Peki, biz ne ile meşgulüz? Biz çareyi, dermanı, kurtuluşu nerede arıyoruz? Dedik ya bizim takıldığımız suni gündemler var. Hâlâ bu pirincin taşını ayıklayamamışız. Hâlâ bir üçüncü şahsı, bir ikinci şahsı kurtarma adına kendimizi müthiş ihmal etmişiz. Birilerini kurtaracağız derken biz değirmenin çarkına kapılıp gitmişiz.

Sonra da bu düşmanlar bizi istila etmiş. Bizi, ailemizi, neslimizi… Kademe kademe dışarı doğru açılın. Çobanı çağırmak arkadaşlar…

Hazret buyuruyor ki nefs ve şeytan, hevâ ve tabiat ve sû-i karîn, kötü arkadaşlar hep insanın düşmanıdırlar. Hele hele fikri bozuk, akidesi bozuk, ahlâkı, ameli bozuk arkadaş nefisten ve şeytandan daha tehlikelidir. Zira böyle insanlar esasen zararlı olduklarından nefs ve şeytan bunların içine girip bunların marazlarını, manevi hastalıklarını körüklediğinden bunların insana yaptığını nefs ve şeytan yapamaz. Ayeti kerimede de Cenâbı Hak onları tarif ederken bismillah;
buyuruyor. O kalbinde maraz olan insanlar, o manevi hastalığa, ahlâksızlığa, iffetsizliğe, İslâmsızlığa, ibadetsizliğe düçar olmuş insanlar var ya, onlar İslâm’dan, imandan, ihsandan bir numune, bir eser gördüklerinde onların marazları daha da artar. Allah onların marazlarını artırır, kendilerini boğacak hale gelir.

Bugün toplum bir marazın eşiğinde, psikolojik sıkıntılarla boğuşuyor. Yoksa akıl kârı mı arkadaşlar? Şu anda çevremize, hudut komşularımıza bakalım yaşanan şeyler, yapılan şeyler akıl kârı mı? Suriye’de, Libya’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Pakistan’da vs. birçok bilâd-i İslâmiye’de yapılan bu hareketler akıl işi mi? Sıhhatli düşünebilen bir insanın yapacağı şeyler mi? Suriye’de, sınırdan içeri giren insanlara Esed’in resmini gösterip “Secde edin buna!” diyorlar. Suriye’nin ilâhı budur… Firavun’un ifadesi bu değil miydi; “Ene Rabbikümü’l-âlâ” Hâşâ ve kellâ. “Sizin en büyük Rabbiniz benim.” “Suriye’nin en büyük ilâhı budur, buna secde edin.” Resme tükürdüler diye Suriye görevlileri orada öldürdü adamları. Akıl kârı mı bu? Bu maraz değil de ne? Nasıl izah edebilirsiniz bunu?

Orada krizler var da burada affedersiniz kerizler yok mu? Burası da dolu. Maraz her yere bulaşmış. Allah bize yardım ede. Allah bizlere meccanen yardım ede.

Marazları artar… İşte o insanların da marazları arttıkça; şeytan, nefis içeriden onlara vesvese verdikçe bu sefer Müslümanlara saldırıyorlar.

Yine çıkmışlar ortalıklarda örtü hakkında; “Efendim bu insan ayrımcılığıdır ve sairedir. Üniversitelere çağrıda bulunuyoruz, rektörler uyansın, ayağa kalksın da örtülü kimseyi yine okullara sokmasın…” Köprünün altından bu kadar sular akmış, adamlar temcit pilavı gibi hala ezberleri bozamıyorlar. Şimdi kim irticacı Allah için düşünelim, mürteci kim?..

Kötü arkadaşın insana yaptığını nefs ve şeytan yapamaz buyuruyor Hazret. Bununla birlikte nefis de, şeytan da haddizatında insan için büyük düşmandır. İmam Şa’rani Hazretleri El-Uhudu’l-Kübrası’nda buyurur ki; “Şeytanla hesaplaşmaya çalıştım, bahisleştim, iddialaştım beni aciz bıraktı ve bana dediki; ‘Boşuna yorulma, Cenâbı Hak bir mizan halk etmiş, bir ölçü, bir denge yaratmış. Beni de o dengenin meyline, hareketine göre kontrolcü, takipçi tayin etmiş. Her ne vakit insanlar olarak o mizana, ölçüye riayet etmezseniz ben bundan derhal istifade ederim.’ İşte buna benzer birçok doğru söz ve pek büyük hakikatler de söyleyerek, beni aciz bıraktı.”

İslâm büyüklerinden bir başka zat Sehl b. Tüsteri Hazretleri de şöyle buyurmuşlar: “Ben şeytanla mübâhasede bulundum, onunla iddialaştım, karşı karşıya geldim, beni aciz bıraktı. Çünkü şeytan pek ziyade âlimdir.” Bazı rivayetlerde yedi bin sene ilim tahsil ettiği yazılıdır. Şa’rani ve Tüsteri Hazretleri âlimlerin, Allah dostlarının büyüklerindendirler. Bunlar böyle olur ve böyle derlerse daha biz nerede kalırız?.. Nefs ve şeytanla nasıl başa çıkabiliriz? Bu cihetle hak dostları, İslâm büyükleri ile mülakat, onlarla kaynaşmak, birliktelik, onlara muhabbet, sevgi, samimiyet ve hizmetle, sohbetlerine müdavemetle onların derslerine, halkalarına, irşad faaliyetlerine devamlılıkla emirlerini can ve başla tutmaya pek ziyade muhtacız...

Cenâbı Hak, cümlemizi, tüm ümmet-i Muhammedi nefsin, şeytanın, hevanın, dünyanın ve bunlardan zuhur eden deccaliyet, süfyaniyet, dalalet, bid’at, dünyaya meyil, muhabbet, ihtilaf, kargaşa, cidal, kıtal gibi her türlü mezmum özelliklerden, sıfatlardan bizleri berî eylesin. Maddi ve manevi düşmanlarımıza karşı Cenâbı Hak bizlere nusret eylesin. Bizi nefsimizin şerrinden, cehaletin, gafletin şerrinden, kültür istilalarından, yozlaşmaktan, nemelazımcılıktan berî eylesin. Kendisine kul, Habibi’ne layık ümmet olabilme şerefine bizleri layık eylesin. Ahir akıbetimizi hayreylesin. İman ile göçmüşlerimize zerreler adedince rahmet eylesin. Yeryüzünde akan Müslüman kanını Cenâbı Hak durdursun. Yeryüzünü İbrahim aleyhisselâm ateşi misali Müslümanlara gülistan olarak lütfeylesin. Cenâbı Hak bu kanı akıtanları hidayet eylesin. Onları da Müslümanlara dâ- hil eylesin. Eğer hidayetlerini takdir etmemişse Kahhar ismi şerifi hürmetine onların haklarından gelip Müslümanları onların şerlerinden emin eylesin…

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort