JoomlaLock.com All4Share.net

İSTİKAMET

Rabbimiz Teâlâ ve tekaddes Hazretleri buyuruyor ki: “Seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davranın ve azıtmayın. Çünkü O, yapıp ettiklerinizden haberdardır.” (Hud Suresi 112)

Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:

-Yâ Resûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

-Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol, buyurdu. (Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.)

Sözlüklerde “doğrultu” manasına gelen istikamet, İslam’i literatürde; dosdoğru bir şekilde Kur’an ve sünnete bağlılık ve bu bağlılığın sapmalara uğramadan devam ettirilmesidir.

Efendimiz’in (sallallahu eleyhi vesellem) “Hud Suresi beni ihtiyarlattı.” buyurmaları, sürekli istikamet üzere olmanın ne kadar zor olduğunun bizlere bildirilmesidir. Büyüklerimiz de sohbetlerinde bu hadisi şerifi izah ederken:

“Hâşâ ki, Efendimiz (sav) istikamet sahibi olmakta zorlansın. Bunu ümmetinin yapmasının çok zor olduğunu bildiklerinden, ümmeti adına üzüntülerinden dolayı ihtiyarladıklarını beyan etmişlerdir.” buyurmuşlar.  

Sahabeyi kiramdan birisi, Efendimiz’e (sav) soruyorlar ki: “Ya Rasûlallah! Emri dinden bana bir şey tarif buyur ki, dinin emirlerinden bana bir şey öğret ki, bâdemâ ben kimseden bu mevzuda bir şey sormaya ihtiyaç duymayayım.” Yani bana öyle bir şey öğret ki, o mevzuyu ben işlediğimde daha hiçbir kimseye bir şey sormaya hacetim kalmasın. Efendimiz (sallallahu eleyhi vesellem) de buyuruyorlar:

“Amentü billahi festakim.” (Allah’a iman ettim deyince dosdoğru hareket et.) Allah’a (celle celaluhu) iman ettim de, Allah’a (celle celaluhu) inan ve dosdoğru hareket et, istikamet üzere ol.

Hâce Hazretleri de (kuddise sırruh); “Bu emir, evvel-be-evvel hakikaten sevgili Peygamber Efendimiz Hazretleri’nin câmi’ul kerem olduklarına delalet eder. Zira bu emri celilin zahiren ve batınen ne varsa hepsine cami bulunduğuna ve hatta Cenabı Hakk’a vuslatın dahi usulünü tarif ettiğine inanmamız lazımdır. Sonra istikamet emir buyruluyor. Bu da aynen öyledir. Nitekim şeriatin zahirinde, batınında; zikirde, fikirde; kalbimizi boşaltmada, tahliyede; ruh ve sırrımızı tavsiye ve tecliyede; ahlakı hasene ile, güzel ahlak ile ahlaklanmaya; makamı cem’e erip, o birlik makamına erişip ehli vahdet, gerçek tevhid ehli olmada, irfan ve hakikatte masivadan tamamen kurtularak Cenabı Hak’ta tamamıyla fani ve O’nunla baki olmakta, velhasıl her şeyde ve her hususta istikamet üzere olmamız lazımdır. Cenabı Hak: “O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hud Suresi 112)


Emri şerifinin manasını anlamayı ve onu hayatımıza hakim kılmayı nasib eylesin. Yaşadığımız müddetçe bizleri, neslimizi, bütün mü’minleri Cenabı Hak mustakim kılsın inşaallah.” buyuruyorlar.

İstikamet; terakkidir. Amellerimize devam ederken anlayışımızın değişmesi, yakınlığımızın artması ve her geçen gün manen ilerlememiz, istikamet üzere olmaktır. Yani istikamet derken, insanın her zaman aynı düşüncede kalması, dün olduğu konumu bugün koruması olarak anlaşılmamalıdır. Evet İslam’ın temel mevzularında değişim zaten olmaz. Fakat imanın kuvvetlenmesi, manen yükselmek için gayret etmek, istikamet üzere olmaktır.

İstikamet; her hâl ve şartta İslam’ın emirlerine  sıkı sıkıya sarılmaktır. Ruhsatlarla değil azimetlerle amel etmeye sa’y etmektir. Batılın çok küçük bir baskısı karşısında hemen tavizler vererek Müslümanın izzetine leke sürmemektir. Çünkü; “Onların hileleri zayıftır.”  buyruluyor. Biz yaşantımızda sürekli takvayı tercih edersek, Cenabı Hak onların zayıf hilelerine karşı bize basiret ve feraset lutfedecektir ve bu sayede onların oyunlarını kısa zamanda farkederek etkisiz hale getirebiliriz.   

İstikamet; kınayıcıların kınamalarına aldırmamamaktır. Zamanı ve şartlarını bahane ederek sünneti her şekliyle yaşamaya çalışan mü’minlere sürekli maddi ve manevi baskı kurmaya çalışanlar günümüzde çoğunluktadır. Bir Müslüman sünnete uygun kıyafet giyse, sakalını sünnete göre uzatsa en yakınlarından başlayarak hemen baskı kurmaya başlıyorlar, ayıplıyorlar, kınıyorlar. Bu zamanda da böyle olur mu, fitneyi uyandırıyorsunuz, gibi tepkiler hemen başlıyor. Mustakim bir mü’mine yakışan, bunların hiçbirine aldırmayarak  Hakk’ı razı edecek şekilde hareket etmektir.

İstikamet; imam olmak gerektiğinde imam olmak, vasıfsız bir er olmak gerektiğinde er olabilmektir. Günümüzün en önemli hastalıklarından biri budur, kanaatindeyiz. Bir insan bir cemaatin başına geçtiğinde sanki beceremese bile, bariz hatalar yapsa, ilahi emirlere uymayan hareketlerde bulunsa bile makamından ayrılmaması istikamet olarak görülüyor. Halbuki Efendimiz (sallallahu eleyhi vesellem) olsun, raşid halifeleri olsun savaşlara gönderdikleri komutanları, şehirlere gönderdikleri valileri yeterli görmedikleri durumlarda görevden almışlardır. Görevden alınanlar da buna hiç itiraz etmemişlerdir. Zafer kazanmışken görevden alınan Halid bin Velid (ra) bunun en açık örneğidir. Efendimiz’in (sallallahu eleyhi vesellem) raşid halifelerinden olan Hazreti Ömer Efendimiz; “Ben Hakk’ın istemediği bir hükme sizi zorlasam ne yaparsınız?” sorusuna “Seni kılıcımızla düzeltiriz .” cevabını alınca böyle insanlara halife olmuşum diye Allah’a şükretmiştir. İşte bu manada istikamet böyle olmalıdır. Yoksa “liderler ancak ölünce değişirler” anlayışı her zaman doğru değildir.               

İsmail Çetin Hocaefendi de konuyla ilgili; “Huzura kavuşmanın kapısı istikamet makamı; sünnete muhalif olan bid’at, haram ve adetleri bozacak fenalıkları terk etmek, ibadet ve taati de yerli yerinde yapmak demektir. Mesela namazı kılmak ayrıdır, ikame ile tabir olunan yerli yerinde yapmak da ayrıdır.

Cenabı Hak Teâlâ, Kur’an’ın, yerli yerinde namaz kılan, istikamet ve takva sahibi olana rehberlik yapacağını beyan buyurmuştur: ‘Şüphesiz Kur’an-ı Hakim takva sahiplerine hidayet edicidir. Onlar ki namazı dosdoğru kılarlar ve onlara vermiş olduğumuz rızıktan da infak ederler.’

Namaz huşu ve tadili erkanla kılarlar demektir. Demekki namaz kılmak ayrı, ikame edilmesi de ayrıdır. Mal harcaması da öyle; nefsin hesabına harcamak değil, Allah u Teâlâ’nın emrettiği yerlerde harcamak demektir. Mesela namaz kılmak tevbedir, dosdoğru kılmak istikamettir. Şu halde istikamet; sünnet, vacip ve farzları yerli yerinde kılmakla, bunları bozan şeylerden sakınmaktan ibarettir.” (Edeple varış lutufla dönüş)

Eba Hasen Şâzelî de (ks) istikameti: “Tevazu ile hüsnü muaşerette bulunmak, mahlukatta ayıp görmekten sakınmak, gizlide dahi büyük ve küçük günahlardan çekinmek, sünnet ve mendupları yerine getirmekten kinayedir.” diye tefsir etmiştir. Bu takdirde şuurumuzdaki maksat ve niyetlerimizi tenhada dahi harekete geçirmek ve fiilen tatbik etmek istikamet olur.

Şeyh Ahmed Gümüşhanevi (ks): “İstikamet; ahidleri yerine getirmek, ifrat ve tefritten sakınmak, mübahlardan her şeyi, ortalama ayarlamaktan ibarettir.” diye beyan etmiştir.

Ebu Ali Dekkak da (ks): “İstikamet; nefsi edeblendirmek, kalbi fena niyetlerden temizlemek, daimi bir surette basiret üzere devamdır.” buyurmuşlardır.

İbn-i Mesud (ra) anlatıyor: Bir gün Efendimiz (sav) bize bir çizgi çizdi ve sonra bize şöyle dedi; ”Bu Allah’ın yoludur.” Sonra o çizginin sağına, soluna çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu: “Bu çizgiler de yollardır. Başlarında da şeytanlar var ve insanları bu yollara davet ediyorlar.” Efendimiz’den (sallallahu eleyhi vesellem) rivayet edildiğine göre şöyle buyurmuş: “Size iki ağır şey bıraktım onlara tutunduğunuz müddetçe yolunuzu kaybetmezsiniz, onlar da Allah’ın Kitabı ve benim sünnetimdir.” Yol, sünnet ve Kur’ an ile aydınlanır. Kişinin istikameti hedefleyen doğrularla beraber olmayı, kendisine lazım görmesi gerekir.


Büyüklerimizin kibarı kelamlarından ve Efendimiz’in (sallallahu eleyhi vesellem) hadisi şeriflerinden anladığımız kadarıyla istikametin özü; Allah’ın (celle celaluhu) Kitabına ve Habibi’nin sünnetine ittiba etmektir. Fakat bunu yaparken herkes kendine göre değil, Efendimiz (sallallahu eleyhi vesellem), ashabı ve Efendimiz’in varisi ekmelleri nasıl uygulamışlar ve bugün nasıl uyguluyorlar, bunu anlayıp buna göre yapmaktır. Şurasını unutmamak gerekir ki, İslam kıyamete kadar cari bir dindir. Hükümleri her dönemde uygulanmak mecburiyeti vardır. Yani Rabbimiz bize Kitab-ı Kerimi’yle emirlerini  gönderdikten sonra bizi muhayyer bırakmamıştır. Ben Müslümanım diyen herkes bunu gönülden kabul etmelidir. Gerektiğinde uygulanması için gayret sarfetmeli ve yeri geldiğinde i’layı kelimetullah için can vermeye hazır olmalıdır. Çünkü bu, dinin yaşanırlılığı için gereklidir. Biz yaşantımızda mustakim olamazsak, bizden sonraki nesillere iyi bir miras bırakmış olamayız ve mes’ul oluruz.

Bu mes’uliyetten alnımızın akıyla kurtulmak için İslam’ı iyi anlayıp anladığımızı muradı İlâhî’ye uygun şekilde tatbik etmemiz bizi istikamet sahibi kılar. Bunun yolu da Efendimiz (sallallahu eleyhi vesellem) ve ashabının yolundan ayrılmayan mürşidi kamillerin terbiyesinde ve sohbetinde bulunmaya can atmaktır. Çünkü istikametin de kemali onların şahıslarında hayat bulmaktadır.

Ramazanı şerifinizi tebrik eder, mustakim olmamıza vesile olmasını Cenabı Hak’tan (celle celaluhu) niyaz ederiz. Selam ve dua ile...      

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort