JoomlaLock.com All4Share.net

İNSAN, ŞEHİR VE CAMİ

insan şehir

İnsan, Şehir ve Cami - Andelib

Sayı : 102 - Haziran 2016

 

İnsan, Şehir ve Cami

 

Kâinatın aynasıyım,

Mademki ben bir insanım,

Hakk’ın varlık deryasıyım,

Mademki ben bir insanım.

Hâce Hazretleri (kuddise sırruh)

Hayatın gayesi kulluk olunca hayat da ona göre şekilleniyor. Zaman namaza göre, işler namaza göre ayarlanıyor. Günümüzde ibadetlerimiz, günlük hayatın meşgalesinde kayboluyor. Camilerimiz, binaların arasında kaybolmasın.

Kabe kıblegahımız, beytullah… Kabe mahzun bugün. Çevresindeki saraylar, oteller tarafından kuşatılmış bir halde. Kabe’nin hali bugünkü yaşantımızın bir aynası gibi. Dünyalık işlerimiz arasında ibadetlerimiz azalmış, görünmez hale gelmiş. Oysa biz kulluk için yaratıldık. İnsana kimliğini inancı verir. 

Şehirlerin de kimliği vardır. Şehirler kimliğini insanları ve mekanlarından alır. İstanbul’u İstanbul yapan camileridir. Eyüp Sultan’ı, Sultan Ahmed’i, Sülaymaniye’si, Ayasofya’sıyla İstanbul kimliğini kazanır. Yeni yapılan Çamlıca Camii İslam’ın mührünü vurur İstanbul’a. 

Camiler, bulundukları şehirlere kimlik kazandırır. Erzurum Ulu Cami’siyle, Lalapaşa Cami’siyle kimliğini kazanır. Bursa, Konya, Urfa, Kayseri, Sivas… kimliğini insanlarından ve camilerinden alır. 

Türkiye’nin bazı büyük camileri bulundukları şehre bir kimlik kazandıramamıştır. Camilere güzelliği sadece yapıları vermez. O manevi havayı veren insandır. Bazen küçük bir camiye girersiniz ve burası çok feyizli cami dersiniz. 

Ğavs hazretlerinin (ks) halifelerinden olan Molla Ali hazretleri (ks) bir gün İstanbul’a gelirler. İhvanları İstanbul’un camilerini gezdirirler. Süleymaniye Camisi’nde rehber onlara caminin tarihi ve fiziksel yapısıyla ilgili bilgi vermektedir. Ancak Molla Ali hazretleri söylenenleri pek de dinlememektedir. O murakabeye dalmış, farklı bir alemdedir. Rehber halini merak edip dayanamayıp sorar, “Efendim, bu haliniz nedir?” Molla Ali hazretleri de, “Evladım, bir safta kaç evliya namaz kılmış ona bakıyorum.” demiş. Bizler taşlara bakarken, onlar çok başka kokuların, izlerin peşindedir, derdindedir. 

Mekke-i Mükerreme’ye gidip oraların manevi kokusunu alan kaç müslüman var aramızda? Medine-i Münevvere’yi ziyaret edip Peygamber Efendimiz’le (sav) görüşebilen kaç mümin kaldı acaba? 

Belediyeler şehirler güzelleşsin diye yeşil alanlar, parklar, çiçekli yollar yapıyor. Betonla, asfaltla boğulan şehirlerde insanlar biraz nefes alsın diye uğraşıyor. Şehirleri camiler, dergahlar, evliyalar güzelleştirir. Bunlarsız şehir kuraklaşmış çöl gibidir. Allah’ın (cc) övdüğü güzel insanlar, yeryüzünün asıl güzellikleridir. Yüce Mevla dünyada en çok peygamberlerine sonra bu güzel insanlara değer verir. Allah (cc) o insanlara Kur’an-ı Kerim’de, “Evliyaullah” demiştir. Onlar benim dostumdur. Ben onlarla beraberim, buyuruyor. 

Hâce Hazretleri’nin (ksa) ihvanlarından biri umreye gitmiştir. Medine-i Münevvere’de Peygamber Efendimiz’i ziyaret ettiği bir sırada, Vahhabi anlayışta biri imalı bir şekilde “Eyne Allah? (Allah nerede?)” diye sorar. Kendince alacağı cevaba “şirk” yaftasını vuracaktır. Mürid de, “Allah; salihlerle, muhlislerle, muhsinlerle, sadıklarla beraberdir.” diye cevap verir. Vahhabi bu cevaba çok şaşırır. 

Bizler Allah’ı (cc) nerede arıyoruz? 

Allah’ın (cc) zatını düşünmekten men edilmişiz. O’nunla ancak isimlerinin, sıfatlarının, fiillerinin tecellisiyle buluşabiliriz. Sabredenler “es-Sabur” ismiyle, şükredenler “eş-Şekur” ismiyle buluşur. Rızkı verenin O olduğunu idrak ettiğimizde “er-Rezzak” ismiyle muhatap oluruz. 

Mürşidi Kamiller “er-Raşid” ismiyle buluşturur. Müslümanlar onların yanında dinlerini öğrenerek irşad olurlar. Mürşidi kamiller sohbetleriyle Allah’ı (cc) anlatırlar hep. Ahlaklarıyla O’nun ahlakını yaşarlar ve yaşatmanın gayretinde olurlar. Onları görünce Allah hatıra gelir. Onlar, Allah sevgisiyle nakış nakış işlerler insanları.

Müslümanların bugünkü kötü halleri Allah dostlarından uzaklaşmalarından ve irşad olmaya karşı isteksiz oluşlarındandır. Kendi halinden razı olan, kendini muhasebe etmeyen müslümanlar dinini öğrenme, Allah’ı (cc) tanımak için bir mürşidi kamil arama ihtiyacı içinde değildir. 

İmamı Azamlar, Gazaliler, Mevlana Halidler, Abdurrahman Tahiler ilimde zirveyken hallerinden razı olmayıp bir mürşidi kamile bende olmuşlardır. Mevlana, Şems’i gördükten sonra Mevlana olmuştur. 

Güzel insanlar ve güzel mekanlar bulundukları şehirlere Hakk’ın kokusunu yaymışlardır. Erzurum manevi kokusu olan bu şehirlerdendir. Bu şehre Ulu Cami, Lalapaşa Cami, Yakutiye Medresesi, Çifte Minareli Medrese damgasını vurmuştur. 

Bu şehir Alvarlı Efe’nin (ks), Hacı Salih Efendi’nin (ks), İmam Efendi’nin (ks), Hâce Hazretleri’nin (ks) şehridir. Erzurum her mahallesiyle, sokağıyla manevi büyüklerinden izler taşır. Bu şehir sohbetle, zikirle yoğrulmuş bir şehirdir. Alvarlı Efe bir şiirinde öyle buyuruyor,

Erzurum kilidi mülki İslam’ın
Mevla’ya emanet olsun Erzurum
Erzurum derbendi ehli imanın
Mevla’ya emanet olsun Erzurum

Gayet şecaatli erler var idi
Nisası ricali hayalar idi
Edepli erkanlı bir diyar idi
Mevla’ya emanet olsun Erzurum

Civanlar pirlere hürmet ederler
Duasın almaya gayret ederler
Ramazana güzel hürmet ederler
Mevla’ya emanet olsun Erzurum

Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi (ks)

O büyükler, o güzel insanlar bizlere İslamı bozmadan bütün güzelliğiyle ulaştırmanın gayretinde oldular. Bizler de bu manevi mirasın değerini bilip hem kendimiz yaşamalıyız hem de bizden sonraki nesillerle buluşturmanın gayretinde olmalıyız. Bizim içimizden de Mevlanalar, Yunuslar, Alvarlı Efeler, İmam Efendiler çıkmalı… 

Erzurum’da bu manevi atmosferin oluşmasına katkı sağlayacak, güzel insanların yetişmesine vesile olacak bir külliye meydana çıkıyor. Gülzar-ı Hâcegân Camii ve Külliyesi… Bu caminin en güzel özelliği akıllar tertemiz bilgiyle şuurlanırken gönüller ilahi aşkı tadar. Burada İslam kardeşliği yaşanır her dem. 

Camilerimiz; müslümanların rahat edeceği, huzur bulacağı bir yer olmalı. Allah’ın evinde bulamadığımız huzuru ve mutluluğu nerede bulabiliriz? Ashabı Kiram mescid kuşuydular. Mescid onların her şeyiydi. Orada ibadet eder, ilim öğrenirlerdi. Camiler bizim de hayatımızın merkezi olmalıdır.

Cuma günleri dolup taşar camilerimiz. Müslümanlar camilere sığmaz, yollar kaldırımlar yetmez olur. Bu bir güzelliktir. Ama namaz bitince dünya yeniden kuşatır bizi… Bazı müslümanlar farzı zor tamamlar. Öyle çıkar ki, sanki kaçar gibidir. Kimileri belki zorunluluktan acele eder, ya diğerleri…

Gülzâr-ı Hâcegân Camisi’nde cuma, bayram havasında geçer. En güzel elbiseler giyilir, sevinçle ve heyecanla camiye gidilir. Namaz sonrası birbiriyle musahafa edilerek, kucaklaşılarak Cuma bayramı tebrik edilir.

Cumanın bayram oluşu, birlik-beraberlik anlayışı müslümanlar arasında yayılırsa ümmet olmanın şuuru ve sevinci gün geçtikçe artacaktır.

Ya Rabbi, kardeşlerinin derdiyle dertlenen, sevinciyle sevinen ve ümmet olmanın şuuruna varan müminlerden eyle. Bir vücudun azaları gibi, bir binanın tuğlaları gibi birbirimize sımsıkı sarılmayı nasib eyle. 

Ya Rabbi, insanlarımıza ve şehirlerimize islam kimliğini yaşayabilmeyi tekrar nasib eyle… Şehirlerimiz İslamla anılır olsun. İnsanlarımız ecdadının izinde giderek bir Abdulkadir Geylani, Şahı Nakşibendi, Mevlana, Yunus, Abdulhakim Bilvanisi… olsun. Amin…

 

Yazar: Andelib

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort