JoomlaLock.com All4Share.net

İKİ HİCRET SAHİBİ HZ. ESMA BİNTİ UMEYS (RA)

Resûlullah Efendimiz’in (sav) baldızı...
Hz. Meymûne annemizin kız kardeşi...
Resûlullah Efendimiz’in (sav) “İmanlı kız kardeşler” diye iltifat buyurduğu, İslam’ın ilk çilekeş hanımlarından…
Hz. Cafer-i Tayyar’ın (ra) hanımı…

Kocası Hz. Cafer (ra) ile birlikte Resûlullah Efendimiz’in (sav) “iki hicret sâhibi” iltifatına mazhar olmuş bir hanım sahabe...

Hz. Esma, Umeys b. Sa’d’ın kızı olup, annesi Hind binti Avf’dır. Mekke’de doğup büyüdü. Dokuz kız kardeşi vardı. Hepsi de Müslüman olmuştu. İki Cihan Güneşi Efendimiz (sav) onlara “imanlı kız kardeşler” diye iltifatta bulunurdu. Onların üçü, meşhur sahabelerle evlidir. Hz. Ümmü Fadl ile Hz. Abbas, Hz. Selma ile Hz. Hamza ve Hz. Meymûne annemiz de Peygamber Efendimiz (sav) ile evlenmiştir. Hz. Esma da Hz. Cafer ile nikâhlanmıştı. Hz. Esma annemiz, Mekke’de bulunduğu sırada İslamiyet’i kabul etmiş, Resûl-i Ekrem’in (sav), Erkam’ın (ra) evinde gizli gizli İslamiyet’i tebliğ buyurduğu günlerde bu yüce şerefe ermiştir. Hz. Ali’nin (ra) kardeşi Hz. Cafer (ra) ile evlenen annemiz Mekke’de huzur ve muhabbet dolu mutlu bir aile yuvası kurmuştu. İslam’ın iki genç yüreği bir araya gelince imanlarından taviz vermeden, baskılara aldırış etmeden, hayatlarını sürdürüyorlardı. Birbirlerini yeni girdikleri dinde sebat edebilmek, Allah’a (cc) ve Resûlü’ne (sav) bağlılık ve itaatte kusur etmemek yolunda destekliyor, uyarıyor ve birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Hâl böyle olunca, bütün zorluklar daha kolay aşılıyordu. Hâsılı iki genç, evliliklerinin en saadetli günlerini, bugünün tabiriyle balayında değil, Mekke müşriklerinin zulmü altında geçirdiler. Altı yıl mücadele verdiler. Risalet güneşinin doğuşunun üzerinden altı yıl geçmişti. Henüz çocukları olmayan genç çift Allah Resûlü’nün (sav) buyruğu ile Habeşistan’a hicret edenlerin ikinci kafilesi ile Necaşi’nin yurduna gittiler. Hz. Cafer’in Necaşi ile mükalefeti çok meşhurdur. Bu mükalefeti güvenilir bir kaynaktan okumamız faideli olacaktır. Maddi mahrumiyet ve sıkıntıların hepsine katlanan Hz. Esma (ra) annemiz, İslam’da sebat etmeyi, her türlü maddi varlığa tercih etmiştir. Takriben on üç yıl Habeşistan’da kalan Hz. Cafer ve eşi Hz. Esma’nın, Muhammed, Abdullah ve Avn adında üç erkek çocukları olmuştur.

Hz. Esma, kocası Hz. Cafer ile birlikte hicretin yedinci yılında Allah Resûlü’nün (sav) buyruğu üzere diğer muhacirlerle birlikte Medine-i Münevvere’ye hicret ettiler. O günlerde Hayber’in fethi tamamlanmış, Müslümanlar bu zaferin sevinci ile coşmuşlardı. Habeşistan’dan gelen muhacirleri gördüklerinde ise en çok sevinen Peygamber Efendimiz (sav) olmuştur. Hz. Cafer’i gözlerinin arasından, alnından öpmüş, kucaklamış, o kadar sevinmişti ki: “Hayber’in fethine mi, yoksa Cafer’in gelmesine mi sevineyim?” buyurmuştur.

Hz. Esma, ahlâkî olgunluğa ermiş, sabırlı, iradesi kuvvetli ve metanet sahibiydi. Uzun yıllar kendi memleketinden uzakta, çileli bir hayat geçirmesine rağmen asla imanından taviz vermedi. Annemiz, yeni şeyler öğrenmeğe de meraklı idi. Bilgilenmeyi sever, etrafı ile ilgilenirdi. Habeşistan’da cenazelerin tabuta konup taşındığını gördü. İlgisini çekti ve nasıl yapıldığını öğrendi. Bu bilgisini, Gül’ün goncası Hz. Fatıma (ra) annemiz ile paylaşmış ve bu uygulama annemizin çok hoşuna gitmişti. Hz. Fatıma (ra) annemiz de cenazesinin bu şekilde taşınmasını vasiyet etmiştir. Hz. Fatıma (ra) annemiz Hz. Esma annemize şöyle duada bulunmuştur: “Sen beni örttüğün gibi Allah da (cc) senin günahlarını örtsün.” Duayı yapan da dua kadar güzel olunca muhatabına gıpta etmemek kaçınılmaz. Bilginin ve öğrenmenin sınırı ve yaşı yoktur. Sevgi samimiyet ve gayretin birlikteliği ile kendimizi sürekli geliştirmeliyiz. Burada Allah Resûlü’nün şu hadisi şerifini zikretmek uygun olacaktır: “Bir günü diğerine eşit olan ziyandadır.” Rabbim imanımızı, sevgimizi, anlayışımızı ve ilmimizi ziyadeleştirsin inşaallah.

Hz. Esma, Peygamber Efendimiz’in (sav) hanımlarını sık sık ziyaret eder, onların sohbetinde bulunurdu. Bir gün Hz. Hafsa annemizin yanında iken Hz. Ömer (ra) geldi. Hz. Esma’ya: “Biz sizi hicrette geçtik.” diye latife yaptı. Hz. Esma da şu mukabelede bulundu: “Hayır, Ya Ömer, öyle değil. Çünkü siz Resûlullah’ın (sav) yanında idiniz. O aç olanlarınızı doyuruyor, cahillerinize de nasihat ediyordu. Fakat bizler Allah (cc) ve Resûlü (sav) uğrunda hicret edip ayrı kalmıştık.” diyerek karşılık verdi. Sonra İki Cihan Güneşi Efendimiz’e (sav) giderek bu hadiseyi anlattı. Hz. Esma’nın üzüldüğünü fark eden Efendimiz (sav) onu sevindirecek ve gönlünü alacak şu müjdeyi verdi: “Ömer ve arkadaşlarının bir hicreti, sizin ise ey gemi yolcuları, iki hicretiniz vardır.” buyurdu. Hz. Esma dünyalara değer bu iltifat karşısında çok duygulandı ve sevincinden gözyaşlarını tutamadı. Annemiz artık “iki hicret sâhibi” lakabıyla anılır oldu.

Hz. Esma annemiz ile Hz. Cafer (ra) çocuklarıyla birlikte muhabbet dolu evlerinde huzurlu bir şekilde hayatlarını devam ettiriyorlardı. Hicretin sekizinci yılıydı, iki Cihan Güneşi Efendimiz (sav) Rumlar’la savaşmak üzere bir ordu hazırladı. Hz. Zeyd İbni Hârise’yi kumandan tayin etti. O şehit edilirse Hz. Cafer ordunun başına geçecekti. O da şehit düşerse Abdullah ibni Revaha orduyu kumanda edecekti. Ordu hazırlanıp yola çıktı. Hz. Cafer hanımı ile vedalaştı. Çocuklarını kucaklayıp öptü, onları okşadı. Ordu ile beraber Medine’den ayrıldı. İslam ordusu ile Bizanslılar Mute mevkiinde karşılaştı. Düşman, sayı ve silahça çok üstündü. Fakat İslam ordusunun da maneviyat ve moral gücü çok yüksekti. Hepsi şehitlik özlemiyle yola çıkmışlardı. Savaş meydanında çok büyük kahramanlıklar sergilediler. Hz. Zeyd’in şehit olması üzerine sancak artık Hz. Cafer’in elinde idi. Düşmanın kılıç darbeleriyle sağ eli kesildiğinde sancağı sol eline alan Hz. Cafer, harbe devamdan geri kalmadı. Mübarek komutan diğer elinin kesilmesi üzerine sancağı dişlerinin arasına alıp yere düşürmedi ve şehit oluncaya kadar onu korumaya devam etti. Üç komutanın şehit edildiği Mute Savaşı Müslümanların zaferiyle neticelendi. İki Cihan Güneşi Efendimiz ashabı ile Mescitte oturur iken Allah Teâlâ (cc), Habibi’ne (sav) savaş meydanını olduğu gibi göstermişti. Hz. Cafer’in şehit olduğunu, kesilen iki koluna bedel olarak Cenâbı Hakk’ın iki kanat verdiğini ve onlarla cennete uçtuğunu ashabına haber verdi. Bundan sonra Hz. Cafer “Tayyar=uçan” ve “Zülcenâheyn=İki kanatlı” unvanlarıyla anıldı.

Hz. Esma ve çocukları Hz. Cafer’in yolunu gözlüyorlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) evlerine gitmiş ve durumu kendilerine haber vermek ve teselli etmek istemişti. Hz. Esma, deri tabaklamayı bilirdi ve boş zamanlarında bu işle meşgul olup, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılardı. O gün kırk tane deri tabaklamış, hamur yoğurmuş ve çocuklarının yüzlerini yıkayıp saçlarını taramıştı. Resûlü Ekrem Efendimiz (sav) kapıyı tıklatmış ve kapıyı açan Hz. Cafer’in hanımına: “Ya Esma, Cafer’in çocukları nerede?” buyurmuştu ve annemiz, çocukları Resûlullah’ın (sav) yanına getirdi. Şefkat ve rahmet Peygamberi Efendimiz (sav); çocukları bağrına basıyor ve saçlarını kokluyordu. Onların yüzüne bakarken Resûlullah Efendimiz’in (sav) mübarek gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Hz. Esma; “Ey Allah’ın Resûlü, Cafer’den acı bir haber mi ulaştı?” diye sordu. Resûlullah Efendimiz (sav); “Evet, bu gün o şehit oldu.” buyurdu. Hz. Esma ıstırap içinde feryadı figan ile ağlamaya, dövünmeye başladı. Rahmet Peygamberi Efendimiz (sav) onun bu halini hoş karşılamadı ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Sakın ağzından kaba ve uygunsuz sözler kaçırma ve göğsünü de dövme!” buyurdu. Resûlullah Efendimiz (sav) ağlamaya devam eden annemize; “Ağlama ey Esma, Allahu Teâlâ bana Cafer’in cennette iki parlak kanada sahip olduğunu haber verdi.” buyurdu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) oradan ayrılıp evine gitti. Kızı Hz. Fatıma annemize; “Cafer’in hane halkına yemek hazırlayınız. Onlar kendileriyle meşgul olmaktadır. Yemek yapmaya elleri varmaz.” diye buyurdu. Rahmet Peygamberi Efendimiz (sav) üç gün geçtikten sonra tekrar Hz. Cafer’in evine uğradı. Yetim kalan yavruları için Hz. Esma’ya: “Bugünden sonra artık kardeşime ağlama. Bu çocukların geçim ve bakımı hakkında da hiç endişelenme. Dünyada ve ahirette onların velisi benim.” müjdesini verdi.

Hz. Esma, altı ay kadar dul kaldı. İslam davası uğrunda çok çile çekmiş bu hanım sahabeyi Hz. Ebû Bekir (ra) himâyesine almak istedi. O da bu teklifi kabul etti ve nikâhları kıyıldı. Böylece aile kendisine hayırlı bir hami bulmuş oldu, öyleki o, ümmetin içinde Peygamber Efendimiz’den (sav) sonra en hayırlısıydı. Hz. Ebû Bekir’den (ra) Muhammed isminde bir de çocuğu oldu. Hz. Esma, veda haccında da bulunma şerefine nail oldu. Sıddık-ı Ekber Efendimiz ile halifeliği dönemini de kaplayan beş yıl evli kaldıkları rivayet edilmektedir. Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in (ra) vefatı üzerine tekrar dul kalan annemiz, ölüm iddetini tamamlamıştı. Hz. Ali (ra), Hz. Cafer’in yetim kalan çocuklarını yetiştirmek için, annemize evlenme teklifinde bulunmuştu. Onlara baba yokluğu çektirmek istemeyen Hz. Esma bu teklifi kabul etti. Hz. Esma’nın, Hz. Ebû Bekir’den doğan çocuğu Muhammed İbni Ebû Bekir üç yaşlarında idi. Muhammed İbni Ebû Bekir kendisini öz babası gibi seven Hz. Ali’nin yanında yetişmiş, onun terbiyesini almıştı. Bu mesut izdivaçtan Yahya ve Avn adını koydukları iki çocukları dünyaya geldi.

Bir gün Hz. Cafer’in oğlu Muhammed İbni Cafer ile Hz. Ebû Bekir’in oğlu Muhammed İbni Ebû Bekir söz yarıştırıyorlardı. Birbirlerine: “Benim babam senin babandan daha üstündü.” diye sözler söyleyip üstünlük yarışına girişmişlerdi. Bu sıra da Hz. Ali Efendimiz Hz. Esma’ya: “Aralarında hükmü sen ver.” dedi. Hz. Esma, Hz. Cafer’in oğluna: “Yavrum! Araplar arasında senin babandan daha faziletli genç birini görmedim.” dedi. Hz. Ebû Bekir’in oğluna dönerek: “Yavrum! Araplar arasında senin babandan daha olgun birisini görmedim.” dedi. Hz. Ali bunun üzerine: “Bize bir şey bırakmadın. Bundan başka bir şey söyleseydin, sana kızardım.” dedi. Gönül almayı çok iyi bilen, kimsenin hatır yükünü omzunda taşımayan annemiz eşine hitaben: “Vallahi Ya Ali! Arap gençleri ve olgunları içinde elden ele, dilden dile dolaştırılacak olan hayırlıların üçüncüsü de hiç şüphesiz sensin”. diyerek eşi Hz. Ali’nin gönlünü almıştır.

Hicretin kırkıncı yılında eşi Hz. Ali’nin şehit edilmesinden kısa bir müddet sonra Hz. Esma annemiz de Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur. Rabbim şefaatlerine nail eylesin. (Âmin)

Yararlanılan Kaynaklar:
M. Asım Köksal, İslam Tarihi 5-6, Işık Yayınları, İstanbul, 2008
Mehmed Emre, Büyük İslam Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul
Serpil Özcan, Hz. Havva’dan Hz. Zeyneb’e Kadınların İzinde, Server İletişim, 2009
Mustafa Necati Bursalı, Mübarek Hanımlar, Şelale Yayınları, 1990

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 OCAK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort