JoomlaLock.com All4Share.net

HERKES DOSTUNUN YANINA VARSIN

Herkes Dostunun Yanına

Herkes Dostunun Yanına Varsın - Sâlik-i İrfân

Sayı : 112 - Nisan 2017

 

Herkes Dostunun Yanına Varsın

 

Hamd olsun âlemlerin Rabbi olan Allah’ımıza… O’na hamd ve senalar olsun ki bizleri insan olarak var etti, ümmeti Muhammed’den kıldı ve Hâcegân yoluna eriştirdi. Elhamdulillah bütün bunlar sevildiğimizin göstergesidir. Şikâyetimiz yeterince şükredemeyişimizdendir. 

 

Ve hamdü senadan sonra boynumuzun borcu; Şefaatçimiz, Sahibimiz Muhammed Mustafa (sav) Efendimize selat ve selamdır. O’na binler selât ve selam olsun. Büyüklerimiz salâvatı şeriften daha hızlı günahları gideren, insanı temizleyen zikir yoktur, demişler. Suyun ateşi söndürmesi gibi.

 

Hz. Ebu Bekir Sıddık (ra) çocuklarını sabah namazına kaldırırken: “Kalkın evlatlarım namaza kalkın! Namaza kalkın da yaktığınız ateşi söndürün!” buyururlarmış. Cenabı Mevlamız namazın içinde-dışında bolca selatu selam ile günah ateşini, gaflet ateşini söndürmeyi nasip etsin.

 

Hayat devam ettikçe imtihan devam edecek. Gâvur gâvurluğunu yapıyor da sorun müslümanda. Bâtılı temsil eden Batı dünyası bütün İslam topraklarında ve özellikle Anadolu coğrafyasında kirli emellerine devam etmek için bin bir yüzle geliyor. İşin en kötü yanı “bizden” birilerini kullanıyor. FETÖ gibi dışı “bizden” içi “onlardan” münafık tipler tarih boyunca en büyük sıkıntı olarak karşımıza çıkmış.

 

Asrı Saadet’te, Efendimiz(sav) zamanında bile içlerinde nifak olanların Dırar Mescidi kurduklarını fakat içleri dışarı çıkartılarak bu nifak oluşumunun ortadan kaldırıldığını görüyoruz… 

Medine’de Hazrec kabilesinin ileri gelenlerinden Ebû Âmir er-Râhib adlı Hristiyan, (Hz. Peygamber, onun er-Râhib lakabını el-Fâsık şeklinde değiştirmiştir.) değişik vesilelerle Hz. Peygambere (sav) ve müslümanlara zarar vermek istemiş, ancak başarılı olamamıştı. En son Taif’e yerleşmiş, Huneyn Savaşı’nda Hevâzin kabilesi yenilgiye uğrayınca da Şam’a kaçmıştı. Şam’a kaçarken münafıklara, “Olabildiğince hazırlık yapın, ben Bizans imparatoruna gidip kuvvet getireceğim, O’nu ve arkadaşlarını Medine’den çıkaracağım.” diye haber göndermişti. 

Ebû Âmir’in Medine’deki münafıklarla yaptığı işbirliği çerçevesinde hazırlanan oyunlardan biri de  mescid süsü verilen bir toplanma yeri inşa edilmesiydi. Münafıklar gerçekte kötü niyetle, fakat Mescidi Kubâ ve Mescidi Nebî’ye uzakta oturan yaşlıların cemaate yetişemediklerini, diğer insanların da soğuk ve yağmurlu gecelerde anılan mescidlere ulaşmalarındaki zorlukları bahane ederek Sâlim b. Avf kabilesinin bulunduğu yerde bir mescid inşa ettiler. Resûlullah’ın (sav) onayını alıp bu yapıya meşruiyet kazandırmak için kendisinden mescidi ibadete açmasını ve dua etmesini istediler. Hz. Peygamber (sav) o sırada Tebük Seferi’nin hazırlıklarıyla meşgul olduğunu belirtti ve “İnşallah döndüğümüzde orada namaz kılarız.” buyurdu. 

Tebük seferi dönüşünde münafıklar tekrar aynı taleple müracaatta bulundular. İşte Resûlullah (sav) gerçekte fesat ve nifak yuvası olarak inşa edilen bu mescidde namaz kılmak üzere oraya gitmeye hazırlanırken şu âyetler nazil oldu: 

“Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Resûlune karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamak üzere bir mescid yapanlar, biz sadece iyilik yapmak istiyorduk, diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar.” (et-Tevbe, 9/107).

“Ey Peygamber! Bu mescidde asla namaz kılma. Şüphesiz ki başlangıcından itibaren takva üzere kurulan mescidde (Kuba Mescidi) namaz kılman daha hayırlıdır. O mescidde kendilerini maddî ve manevi kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardır. Allah temizlenmek isteyenleri sever.” (et-Tevbe, 9/108; bk. 109, 110)

Âyetteki bu uyarı üzerine Hz. Peygamber ashabı kiramdan Mâlik b. Dehsan ile Ma’n b. Adiyy’i (ra) Mescidi Dırar’ı yıkmak üzere gönderdi. Bu sahabeler mescidi yakıp yıktılar. Böylece kötü amaç için bina edilen bir mescid ortadan kaldırılmış oldu. ( İbn İshak, İbn Hişâm, Sîre, III, 71; İbn Sa’d, Tabakât, III, 540) 

Âyetteki “zararlı eylemler gerçekleştirmek üzere yapılmış mescid” anlamına gelen ifadeden hareketle siyer ve İslâm tarihi ile ilgili eserlerde, yıkılan bu yapı Mescidi Dırâr adıyla anılagelmîştir. (Taberî, ilgili ayetin tefsiri; TDV İslam Ansiklopedisi, Mescidi Dırâr md.)

Efendimiz’den (sav) sonra Hz. Ebu Bekir(ra) zamanında neredeyse Mekke ve Medine dışındaki bütün bölgelerde ortaya çıkan irtidat hareketleri ile mücadele edildiğini, Hz. Ömer (ra) döneminde Hz. Ömer’in adaletli fakat sert tutumu nedeniyle nifak hareketlerinin başkaldıramadığını görüyoruz. Efendimiz (sav) Hz.Ömer için “Sen fitnenin kilidisin.” buyurmuştur. Ne zaman Hz.Ömer, Muğire b. Şu’be’nin İranlı Mecusi kölesi Ebu Lü’lü tarafından şehit edildi, o zaman müslümanlar “Eyvah! Fitnenin kilidi kırıldı.” dediler ve sonuçta sonraki halifeler döneminde fitneler çoğaldı, yayıldı. 

Sonraki dönem İslam toplumlarında da temel problemin nifak hareketleri olduğunu söyleyebiliriz. İhlâs ve samimiyetle bir araya gelen müslümanlar Hakk’ın yardımıyla nice galibiyetler elde etmişlerdir. 

Büyüğümüz Hâce Hazretleri “Bir topluma Mevla’nın nusretinin temel şartı, hak ve batılın ayrışmasıdır.” buyurmuşlardı. Bugün bu süreçteyiz. İçimizdeki bâtıl-batıcı kafaların ayıklanması gerekiyor. Bu millet yüzlerce yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmıştır, fakat bunun şartı Allah’a (cc) iman, Kur’an’a saygı, Peygambere (sav) ve Ehli Beyt’e sevgi ve Peygamber varisi ulema-evliyaya itikad etmektir. Cenabı Mevlamız bunları elimizden almasın. Bu anlamda gaflette olanları uyandırsın. Birlik beraberlik lütfeylesin inşallah.

Evet, Hz.Osman (ra) efendimizin hicret sonrası Medine günlerinden paylaşımlarda bulunarak dersler, ibretler almaya devam ediyoruz:

Hz. Osman (ra), çok cömert idi. İyilik yapmayı, muhtaç kimselerin ihtiyaçlarını görmeyi çok severdi. Güzel hâllerinden dolayı, Resûlullah Efendimiz de kendisini çok severdi.

Peygamber Efendimiz(sav), ashâbının ileri gelenlerinden çoğunun bulunduğu bir toplantıda, sohbet ederken, “Herkes dostunun yanına varsın.” buyurdu. Herkes sevdiği arkadaşının yanına gitti. Peygamber efendimiz de Hz.Osman’ı yanına alıp, “Sen, dünyada ve âhirette benim sevdiğimsin.” buyurdu. 

İbni Mesud hazretleri anlatır: 

Bir gün gazâda, Resûlullah ile beraberdim. Yiyecek bitti, asker sıkıntı içerisindeydi. Resûlullah Efendimiz bu hâle vâkıf olunca, “Allah Teâlâ size, güneş batmadan rızık gönderecektir.” buyurdu. Hz. Osman bu sözü işitince, “Resûli Ekremin her sözü muhakkak doğru çıkar.” diye düşünüp, yiyecek bulmaya çalıştı. Bu rızkın gelmesine sebep olmak ve Resûlullahı memnûn etmek istiyordu. Bir yerde dört deve yükü yiyecek buldu. Bunu yüksek fiyatla satın alıp Resûlullah’ın huzûruna getirdi. “Osman’dan Allah Teâlâ’nın Resûlüne hediyedir.” dedi. 

Serveri Âlem Hazretleri mübârek ellerini açıp, şöyle duâ ettiler: “Yâ Rabbî! Osman’a çok ecir ver.”

Başka bir zaman da: “Ben Allah Teâlâ’nın huzûrunda, Osman’ın düşmanlarının hasmıyım, onlara karşıyım.” buyurdu.

Hz. Osman muhtaç olanlara bol bol yemek yedirirdi. Fakat kendisi evde sirke ve zeytinyağı yerdi. Yola giderken, devesinin arkasına kölesini de alırdı. 

İslâmiyet yayılmaya başlayınca, her taraftan müslümanlar çoğalıp Medîne’ye geliyordu. Peygamberimizin mescidi dar gelmeye başlamıştı. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Bizim mescidimizi bir zirâ genişleten cennete gider.” 

Hz. Osman dedi ki: 

- Yâ Resûlullah, malım mülküm sana fedâ olsun! Mescidi genişletme işini üzerime alıyorum.

Mescidi 40 zirâ yanî 20 metre genişletti ve bütün masraflarını karşıladı. Bunun üzerine, “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a, âhiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve yalnız Allah’tan korkan kimseler tamîr eder. İşte hidâyet üzere bulunanlardan oldukları umulanlar bunlardır.” meâlindeki Tevbe Sûresi 18. âyeti nâzil oldu.

Hazreti Osman, Peygamber Efendimizin vahiy kâtiplerinden idi. Güzel yazar, güzel konuşurdu. Hitâbeti kuvvetli idi. Kur’ânı kerîmi çok okurdu. Ezberi çok ileri derecede idi. Namazda, bir rek’atte bütün Kur’ânı kerîmi okuyan dört kişiden biri de Hz. Osman’dır. Çok okuduğu için elinde iki mushaf eskimiştir. 

Hz. Osman, bir defasında Resûlullah’ın evinde yiyecek kalmadığını haber almıştı. Derhâl semiz bir koyun, bir miktar un ve yağ alarak Hz. Âişe’nin kaldığı eve götürdü ve şöyle dedi: “Ey müminlerin annesi! Resûlullah’ın bunu diğer hanımları arasında paylaştıracağını sanıyorum. Asla yapmasın. Çünkü ben onlara da bunların aynısını göndereceğim.” 

Peygamberimiz (sav) eve gelip durumu öğrenince: “Yâ Rabbi! Osman’ın geçmiş ve gelecek, açık ve gizli bütün günahlarını bağışla!” diye dua etti.

Hz. Ali, Hz. Fatıma’yla evleneceği zaman, düğün masrafı yapmak için zırhını satılığa çıkartmıştı. Pazarda Hz. Osman’la karşılaştı. Mehir parası için zırhını satmak istediğini söyledi. Osman(ra) 480 dirheme zırhı satın aldı, parasını ödedi. Sonra Hz. Ali’ye döndü ve şöyle dedi: “Yâ Ali, Allah yolunda hizmet etmen için bu zırhı sana düğün hediyesi olarak veriyorum. Bu zırh ancak senin gibi bir İslam kahramanına layıktır.”

Hz. Osman daha sonra yapılan Hayber Gazası’na, Mekke’nin Fethi’ne ve Hevazin Harbi’ne iştirak etti. Huneyn Gazası’nda, etten bir kale gibi Resûlullah’ı koruyan ve müdafaa edenler arasında Hz. Osman da (ra) vardı. 

Hz. Osman, Tebük Gazvesi’nde 1000 dinar para, 50 at ve 100 adet deve yardımında bulundu. Peygamberimiz onun bu cömertliği karşısında: “Bundan sonra yapacağı hataların hiçbirisi Osman’a zarar vermez.” buyurarak onu müjdeledi.(Tirmizî, Menâkıb: 19; Hayâtü’s-Sahâbe, 2: 97)

Hz. Osman, zenginliğin şükrünü eda etmek için muhtaçlara bol bol ikramda bulunur, fakat kendisi gayet mütevazi yaşardı.

Cenabı Hak bizleri ona bağışlasın. Ahirette şefaatçimiz olsun. Onun güzel ahlakından hasseten cömertliğinden bizlere de lütfeylesin, amin velhamdulillahi Rabbil ‘alemîn.

 

Yazar: Sâlik-i İrfân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort