JoomlaLock.com All4Share.net

EFENDİMİZ’İN HİTÂBETİ -6-

Hamd Rahman olana, Rahim olana… Sonsuz salat ve selamlar Rahman’ın Rahmeti olarak bizlere gönderilene, ashabını  sevene, ümmetini eğitene…

Bu yazımızda da Kainatın Efendisi, ümmetin ve varislerinin sahibi Peygamber Efendimizin (sav) insanları eğitirken hitabette, insan ilişkilerinde öne çıkardığı söz- tavır-hal ve duruşlarına dair örnekler paylaşmaya çalışacağız.

Rasulullah (sav) Efendimizin nübüvvet hayatı boyunca sürekli olarak farklı fert ve gruplara hitabettiğini kaynaklardan öğreniyoruz. En son yazımızda Efendimizin Medine’ye hicret ederken kıldırdığı namazdan ve Cuma hutbesinden aktarımda bulunmuştuk. Medine’de yaklaşık 400 kadar Cuma hutbesi irad ettiğini, sabah namazlarından sonraki sohbetler de eklenirse 1.000 kadar hitabede bulunduğunu belirtmiştik.

“Hiç şüphe yok ki sözde sihirleyen bir kudret vardır.” (Buhari-Nikah-47,VI/137) mübarek ifadelerinde söz söylemenin insanı değiştiriciliğine işaret vardır. Ayrıca Hak Teala’nın sözleri olarak Kuran-ı Kerim’in de “En güzel söz” (Zümer S.23) olarak takdim edilmesi,   “Sözü dikkatle dinleyen ve en güzeline uyan kullarıma müjde ver.” (Zümer S.18) buyrulması,  Hz. Peygambere hitaben “Onların içlerine işleyecek, ruhlarına nüfuz edecek  söz söyle” (Nisa S.63) buyrulması,  yine Hz.Musa’ya (as) hitaben “(Firavun’a)Yumuşak söz söyle, olur ki düşünür yahut korkar.” (Tâ-hâ S.44) ifadelerinde sözün önemi-tesiri ve insan eğitiminde kullanılan birinci vasıta oluşu dile getirilir.

Söz söyleme sanatı bir kılıç gibidir nitekim Nadir b. Haris gibi kişilerin, insanları Peygamber Efendimizden alıkoymak için “O’nu dinlemeyin, gelin beni dinleyin. Ben size daha güzel hikayeler anlatacağım.” deyip İranlılardan duyulan, çoğu da aklın kabul etmeyeceği uydurma şeyler anlattığı rivayet edilir. (İbni Hişam I/320-321)

Kuran-ı Hakim’e bile “Eskilerin masalları” diyen ve insanları Hak’tan çevirebilmek için komik, uydurma şeyleri anlatanlar için Efendimiz (sav) çok sert bir ifade ile ”Yazıklar olsun insanları eğlendirmek-güldürmek için konuşan ve yalan söyleyen kişiye, yazıklar olsun…Yazıklar olsun!” buyurur. (Ebu Davud-El Edep-88/4990)

Arap yarımadasında hitabete önem verilmesinin birçok sebebi söylenebilir. En başta okuma-yazma bilenlerin çok az olması, toplumun fesahat ve belagata (Açık-net ve yerinde söz söylemeye) düşkünlüğü, kabileler arasında istek ve ihtiyaçlarını dile getirecek insanlara duyulan ihtiyaç, kabileyi derleyip toparlayacak, savaşa veya barışa teşvik edecek konuşmaların önemi;  doğum-ölüm-düğün gibi yerlerde topluma hitap etme ihtiyacı gibi sebebler söylenebilir.

Efendimizin (sav) Mekke döneminde müşriklere Kuran-ı Kerim’den naklettiği  ayeti  kerimelerin onları  etkilemesinin bir sebebi  de önceden beri kelimelerin icazı üzerinde yoğunlaşmaları  idi. Nitekim Efendimiz (sav) Cuma hutbelerinde okunan ”Mukkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri fenalığı ve azgınlığı da yasaklar.O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor” (Nahl S.90) ayeti kerimesini okuyunca Velid b.Mugire bir daha okumasını isteyecek ve şöyle  söyleyecektir: “Vallahi  bu sözde bir tad  var. Üzerinde bir tazelik mevcut. Altı sulak üstü meyveli bir ağaç sanki. Bu sözü insan söyleyemez.”

Araplar arasında sözü yerinde söyleyen kimse için “İlacı tam yaraya damlatıyor.” ifadesi Türçe’deki “Taşı gediğine koymak” deyimi yerinde kullanılır. Cahız adlı Arap edibi, belağat tariflerinin en güzeli diyerek şu tanımı nakleder: “Sözün manası lafzıyla, lafzı da manası ile yarış etmedikçe o söz beliğ olmaz.” (Ses ve anlam güzelliğinin birbiri ile yarışması.)

Bu meyanda özellikle Mekki-kısa surelerde görülen ses ve anlam bütünlüğü insanın kalbine nüfuz eden bir etki ve güzelliktedir.  Nas Suresi’ndeki, ayet içlerindeki peltek z, sin harfleri ile yapılan aliterasyon; ayet bitimlerinde  ….nas…. hannas…. sudurinnas…. ...cinneti vennas    ifadelerindeki redifler manayı hissettiren lafızlar olarak gönle tesir etmektedir.

Nasipsizler  bir taraftan Kuran-ı Kerim’den ve Efendimizin (sav) latif, mübarek, mücella hitabetinden etkilenirken bir taraftan da kendi haklılıklarını savunacak hatipleri öne çıkarmışlardır. Bu nasipsiz hatiplerden biri olan Süheyl b. Amr, Bedir’de Müslümanlara esir düştüğünde Hz. Ömer (ra), Efendimiz’e (sav) gelerek “Ya Rasulûllah! Bunun alttaki ön dişlerinden ikisini söktür de konuşurken dili dışarı fırlasın. Bir daha ebediyen Sana karşı konuşan bir hatip olmasın!” demiş fakat Efendimiz (sav) kabul etmemiştir.

Kainatın Efendisi (sav) her şeyi temiz bir insan olmakla beraber “Elbiseni temiz tut” ayeti kerimesi ile de dış görünüş temizliğine yönlendirilmiştir. Kıyafet ve şahsiyet uyumu konusunda “İnsan kıyafeti ile karşılanır, konuşması ile uğurlanır” hikmetine uygun olarak ömrü boyunca  ashabına ve tüm insanlığa örnek olmuştur.

Cuma günleri ve bayram günleri için temiz elbise giyilmesi konusunda  ashabını ikaz etmesinden   Cuma ve bayram namazlarındaki  hitabetlerinde kıyafet-söz-şahsiyet bütünleşmesini öne çıkardıkları görülmektedir. Efendimizin (sav) giyiminde özellikle “Arapların tacı” denilen sarığa (İmame) önem verdiğini görmekteyiz. Amr b. Hureys (ra) babasından nakleder: Rasulullah’ı (sav) minberde iken gördüm. Başında siyah bir sarık vardı. Bir ucunu iki omuzu arasına sarkıtmıştı. (Ebu Davud.el Libas-24/4077) Efendimizin (sav)  sadece hitabet zamanında değil Mekke’ye girerken de siyah sarıklı olduğunu rivayetlerden öğreniyoruz. Fakat buradan anladığımız siyah sarığı ile, asası ya da harp meydanında dayandığı yay ile konuşmalarını görsellikle de desteklemiştir. Ayrıca Cuma namazı  ve hutbeden önce koku süründüğü, giydiği elbiseden terleyip yün kokusu gelince değiştirdiği de nakledilir. Fakat en temelde O’nun “Takva elbisesi” (Araf S.26) giymesi, üzerinde giydiği elbisede ve hitabetinde de öne çıkan yön olmaktadır. Efendimizi (sav) Şemail kitaplarında ayrıntılı bir şekilde anlatılan yüz-el-vücut  yapısı ile gören herkesin O’na hayran olduğu, “O’ndan daha güzelini görmedik.” dediği bir insan oluşu, elbetteki sözlerinin tesirini arttırmakta ve insanların hidayetine vesile olmaktadır.

Son olarak Yahudi alimlerinden Abdullah b. Selam’ın oğlu ile beraber sorular hazırlayarak Efendimiz’i (sav) görmeye gitmelerini aktaralım. Medine’ye gelen Efendimiz’i (sav) ashabın içinde sorularla sıkıştırmayı, O’nu imtihan etmeyi düşünen Abdullah b. Selam, Efendimiz’i (sav) görünce elden-ayaktan kesilir, hayran hayran O’nu seyretmeye koyulur.” Baba, ne oldu? Sorularını sorsana!” diyen oğluna “Oğlum, bu yüzde yalan yok!” cevabını verir ve iman eder.

Elhamdulillah ki Kâinatın Efendisi (sav) hem yüzündeki hem sözündeki letafeti kamil varislerine miras bırakmıştır. O gün seyredileni bugün seyretmeyi bize nasip eden Mevlamıza hamdü senalar olsun, Efendimiz’e (sav) ehline ve varislerine salat ve selam olsun.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 ARALIK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort