JoomlaLock.com All4Share.net

DÜNYA BİR DEĞİŞ-TOKUŞTAN İBARETTİR

Dünya Bir Değiş Tokuştan İbarettir

Dünya Bir Değiş-Tokuştan İbarettir - Abdülkadir Visâlî

Sayı : 114 - Haziran 2017

 

Dünya Bir Değiş-Tokuştan İbarettir

 

İnsanoğlunun hayatının bazı dönemlerinde kendisine erişen ilahi ikramları zamanında idrak etmesi ve bunları yine aslına uygun olarak değerlendirip ebedi bir sermayeye çevirmesi gerekmektedir. Eğer bu değerlendirme yapılamayacak olursa insanların bu gafletlerinden ötürü ciddi bedeller ödeyeceğine dair Hazreti Peygamber Efendimiz’in şu hadisi ne kadar da çok şey anlatmaktadır bizlere:

“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil: 

-İhtiyarlıktan önce gençliğin, 

-Hastalanmadan önce sıhhatin, 

-Fakirlikten önce zenginliğin,

-Meşgul zamanlardan önce boş vakitlerin 

-Ölümden önce hayatın!” (Buhârî, Rikak, 3; Tirmizî, Zühd, 25)

Elbette, Fahri Kainat Efendimiz’in bu manayı teyit eden, adeta altını tekrar tekrar çizdiği birçok mübarek kelamları mevcut. Bunlardan iki tanesini de burada zikretmeden geçmek istemiyoruz:

“Kıyamet gününde dört şeyden sorgulanmadıkça, kulun ayakları yerinden kımıldamaz:

1. Ömründen; onu ne ile yok etti?

2. Gençliğinden; onu nerede çürüttü?

3. Malından; onu nereden kazandı ve nereye sarf etti?

4. İlminden; onunla ne yaptı?” (Tirmizî, Kıyâme, 1)

“İki nîmet vardır ki insanların çoğu bu nîmetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” (Buhârî, Rikak, 1)

Başta da dediğimiz gibi Efendimiz’in bu hadisi şeriflerinden anlaşılıyor ki insanlar temelde iki kısma ayrılır; bir kısmı nimetin kadrini bilip şükrünü edaya çalışanlar, diğerleri ise ayeti kerimlerin ifadesiyle göremeyen, duyamayan, akl edemeyen şuursuzlar güruhu. Bunlar hiçbir şeyi vaktinde eda edemediklerinden bütün nimetleri kendi aleyhine çeviren, nikmet haline getiren nasipsizler.

Kibar-ı evliyadan birçoğu da bu hususa dikkat çekerek bizi irşad etmeye gayret etmiş, her şeyin istenilen zamanda yapılmasının kıymetli olduğunu bize haber vermişlerdir:

İmam Gazalî hazretlerinin vakit israfına karşı şu ikazı çok ibretlidir: “Oğul! Farz et ki bugün öldün. Hayatında geçirdiğin gaflet anlarına ne kadar üzüleceksin. Âh, keşke diyeceksin. Lâkin heyhat!”

Elhamdulillah, ehli sünnet müslümanları olarak üzerinde önemle durduğumuz, Gülzâr-ı Hâcegân dergimizin de hemen her sayısında işlemeye gayret ettiğimiz gibi hadisi şeriflerin dini talim, tatbik ve tebliğde önemi çoktur. Hadisi şerifler, Efendimiz’in mücmel olan Kur’ân-ı Kerim’i mufassal halde yaşadığı/yaşattığı sünnet-i seniyyenin sözlü/yazılı metinleridir. Zaten Cenabı Hak ayeti celilede:

“Andolsun, Allah’ın Rasulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21) buyurmuş; hem Ahzab Suresi’nin ilgili ayetinde hem de diğer pek çok ayeti kerimede bizi ikaz ederek Hazreti Peygamberi hatve hatve takip etmemizi bize emretmiştir. 

Zira O (sav), Aişe (r.anha) validemizin ifadeleriyle yaşayan Kur’an idi. Şüphesiz din-i mübinin esaslarını O’nun anlayışı oluşturuyor. O’na yetişme saadetine eren devletli büyüklerimiz her meselelerini Hazreti Peygamber’e sorarak kolayca halletmekteydiler. Öyle ki O’nun (sav), Allah namı hesabına konuşmaya mezun olduğuna iman etmiş, ellerinden geldiği kadar sünnetini yaşamaya ve yaşatmaya azmetmişlerdi.

Ne zaman Hazreti Fahri Âlem’in sünneti/hadisleri yeterince anlaşılamaz, anlaşılmak istenmez dahası inkar edilip aradan çıkarılmak istendi ise işte o vakit birçok sıkıntı baş gösterdi ve ümmet daralmaya, bunalmaya başladı. Hatta öyle zamanlar oldu ki bela ve musibetten kurtulamaz hale geldi. İşte böyle zamanlar fitne ve fesadın kol gezdiği, maddi ve manevi çöküşün en fazla yaşandığı zaman dilimleri oldu. Bugünün, ahir zamanın, müslümanları olarak ne demek istediğimiz gayet net anlaşılıyor sanırım. Bunu daha iyi anlamak için ümmet coğrafyasına şöylece bir bakmak yeterli olur herhalde.

Onun için Cenabı Hak: “Andolsun, Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmran 164) buyurarak O’nun hususi vazifelerini Kitab-ı Kadimi’nde nazara vermiştir. Resul-i Ekrem (as) ise izini takip etmenin ehemmiyetine işaret ederek: “Ümmetimin fesadı zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanır.” müjdesi ile bizleri tebşir etmiş; gerek sahabe efendilerimiz gerekse de onları takip eden selef-i salihin bunu yani Rasulullah’ın sünnetine yapışmayı emir telakki etmişlerdir. Hadisi şerifin emir olarak anlaşılmasının Efendimiz’in, dolayısıyla Cenabı Hakk’ın muradı olduğunu da şu hadisi şeriften anlıyoruz: “Bazılarına ne oluyor ki, benim bizzat işlediğim (ve yapılmasına ruhsat verdiğim) bir şeyi işlemekten (hoşlanmıyor ve) çekiniyorlar. Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’ı onlardan daha iyi bilir ve Allah’a karşı onlardan çok daha fazla haşyet duyarım.” (Buharı, İ’tisam, 5; Edeb 72) Eğer O’na (sav) ittiba keyfe keder bir şey olsa idi burunlarının dikine gidenler ikaz edilmezlerdi.

Onun için büyüklerimiz: “Havadisi yani insanların kendilerince ürettikleri şeyleri bırakmalı, ehadise yani Hazreti Peygamber’den naklen gelen her şeye yapışmalıyız.” buyurmaktalar. Hal böyle olunca da sünenat-ı Muhammediye’yi bize nakleden başta sahabeyi kiram efendilerimizin, onlardan gelen nakillere dayanarak sahih eserler telif eden Buhari, Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebû Davud, İbn Mâce, Darimi, İmam Malik, Ahmed b. Hanbel, Suyuti gibi alimlerimizin ve o eserleri hikmet damlaları halinde bizlere aktarma gayretindeki saadatımızın hukukunu kendi canımızdan daha aziz bilip muhafazaya gayret etmeliyiz.

Serlevha olarak zikrettiğimiz “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil...” hadisi şerifinden anlıyoruz ki dünya bir değiş-tokuştan ibarettir. Bunu bazen idrak edebiliyoruz, bazen es geçiyoruz. Bazen görüyoruz, bazen göremiyoruz. Fakat iyi bilmeliyiz ki müminin hayatı değerlidir. Bize lazım olan bu değeri muhafaza etmektir. Neticede mükâfat ya da mücâzat buna göredir. Çünkü ayeti kerimede “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk 2) buyrulmuştur.

(Önümüzdeki ay yazımıza devam edeceğiz inşaallah.)

 

Yazar: Abdülkadir Visâlî

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort