JoomlaLock.com All4Share.net

ZİNNÛR (İKİ NUR SAHİBİ) Hz. OSMAN

Zinnûr

Zinnûr (İki Nur Sahibi) Hz. Osman - Sâlik-i İrfân

Sayı : 106 - Ekim 2016

 

Zinnûr (İki Nur Sahibi) Hz. Osman

 

Hamd olsun alemlerin Rabbi olan Mevlamıza ki O her şeyi görendir, gizli açık her şeyi bilendir. Gücü her şeye yeten Kâdir fakat kullarına mühlet veren Halîm’dir. 

Salat ve selam ise Cenabı Mevlamızın insanlığa en büyük hediyesi, Efendimiz, Şefaatçimiz Ahmed-i Mahmud Muhammed Mustafa Hazretleri’nin üzerine olsun.

Şükürler olsun ki Cenabı Mevlamız bizlere iman denilen cevherden nasip etmiş hak ve batılın iç içe geçtiği şu dünyada iman denilen o cevherin ışığında meselelere bakıldığında işler netlik kazanıyor. 

Ülkemiz 15 Temmuz’da bir milat yaşadı. 50 yıldır içimizde beslenen büyütülen Amerikan tohumlu ağacın eli, kolu, dalı kırıldı. Kökleri de kazınılmaya çalışılıyor. Fakat ciddi öz eleştirilere ihtiyacımız var. FETÖ’nün din anlayışına bakıldığında yerine göre modernist-reformist, yerine göre bidat-hurafeci, kimi yerde nabza göre şerbet-omurgasız, dinin temel değerlerini es geçebilen bir anlayışın olduğunu görüyoruz. Bu anlayışın toplum içerisinde bu denli yaygınlaşmasında bizim de kusurumuz var.

Temelde Kur’an’ı Kerim’in, sünnet-i seniyyenin ve İslam dünyasının ana omurgası olan ehli sünnet ve’l-cemaat anlayışının muhalifi olan bu FETÖ’cü yaklaşımın “nefsimize uygun çıkarımlarla” toplumda yaygınlaştığını görüyoruz. 

Efendimiz (sav): “Ey Allahım! Senin rahmetini umuyorum. Beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsimle baş başa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur.” (Ebu Dâvûd, Edeb, 110) buyurmuşlar.

Ulema-suleha nefs küfür üzeredir, tespitinde bulunmuşlar. Nefsin etkisi kalenin içinde olmasından gelir. Şeytan vücuda girer, damarlarda dolaşır fakat asıl etki alanı nefs üzerindedir. İbrahim Suresi 22. ayeti kerimede şeytanın kendini savunmasında nefsle ilişkisi ifade edilir. “Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın…” buyrulur.

Espriyle şeytan nefsin antrenörüdür, demişler. Eğer şeytan onu telkinleri ile azgınlaştırabilirse dizginleri eline almış demektir. Şeytan gemi azıya alan nefsi bir ömür heva ve heves peşinde koşturacaktır. 

FETÖ toplumda hızla yayıldı; çünkü kendi vücut ülkesinde nefsini fark edemeyen, onunla mücadele etmeden kalpte Hakk’ın hakimiyetinin olamayacağını görmeyen bir insan, elbette ki büyük şeytan ABD’nin antrenörlüğünde hazırlanan nefs FETÖ’süyle de ciddi mücadele edemeyecekti. Cenabı Mevlamız:

“(Ey Rasulüm!) Gördün mü, o nefs arzusunu ilah edineni? Artık ona Sen mi vekil olacaksın?” (Furkan 43) buyururken haramları helalleştiren, Hakk’ın isteği yerine nefsinin isteklerini esas alan bir anlayışa işaret eder. Bunu bireyde görebildiğimiz gibi şeytani bir üst aklın yönetimindeki FETÖ yapılanmasında da görebilmekteyiz.

Sonuçta toplum olarak bizim gafletimiz, zaaflarımız, “işimize gelen durumlar” nedeniyle FETÖ’nün bu kadar yayılabildiğini görmek gerekir. Şükürler olsun ki Mevlamız bizi bize bırakmadı. Mevlamızın lütfü keremiyle bir cesaret, bir şehadet rüzgarı bütün ülkeyi harekete geçirdi. İşgal hareketi püskürtüldü. Ne kadar şükretsek az.

Tevbe etmek asla dönmek demektir. Yeniden başlamak demektir. Umutsuzluğa yer yok. Toplum temizlenerek yola devam ediyor. Tarihimizdeki yerimize yani ümmetin hamisi/koruyucusu olma konumumuza dönüyoruz.

Tevbe ediyoruz, gücü-kuvveti Rabbimizden biliyoruz. Dinimizi ehli sünnet ve’lcemaat çizgisinde yeniden anlamaya-yaşamaya çalışıyoruz. Allahımıza imanı, Peygamberimiz’e aşkı ve Peygamber varisi evliyaya itikat ve itaati esas alıyor, yola devam ediyoruz. Sahte peygamber, gerçeğini inkarı gerektirmez. Sahte imam, sahte alim; evliya gerçeğini inkarı gerektirmez. 

Tarih boyunca zalim hükümdarların yanında olan, onlara destek veren örneklere bakmalıyız: Musa (as) zamanında Belam ibn Baura prototipini, Efendimiz (sav) zamanında Mescid-i Dırar (Fitne Mescidi) olayını, münafık lider Abdullah bin Ubey tipini, Hz. Osman (ra) zamanında ümmetin fikir birliğini bozarak siyasi birliğine kasteden yahudi İbni Sebe olayını, Vezir Nizamülmülk’e bir kin ve o hırsla ölüm fedaisi Haşhaşileri yetiştiren dindar Hasan Sabbah’ı ve daha nicelerini görmemiz lazım. Hz. Adem’in (as) evlatlarıyla başlayan ve insanlık tarihi boyunca kendini gösteren hak ile batılın ayrıştırılması insanlığın temel imtihanıdır.

Peygamber Efendimiz (sav) dönemindeki ayrıştırma tam bir örneklikle kendini gösterir. Cenabı Mevlamızın “Usve-i hasene - En güzel örnek” buyurduğu Efendimiz’in (sav) 63 yıllık mübarek hayatı, özellikle 13 yıl Mekke ve 10 yıl Medine’de yaşanan risalet günleri kıyamete kadar yaşayacak bütün müminler için ölçüdür. Ardından “yıldızlar gibi” olan ashabın, raşit halifelerin yaşadıkları da bizler için ibretli, nasihatli ve önemlidir. 

Evet, raşit halifelerimizin hayatlarını inceliyor, dersler çıkarmaya çalışıyorduk. Bu yazımızdan itibaren de Hz. Osman (ra) efendimizin hayatına bakmaya, kimi ayrıntılara girmeye çalışacağız:

Hz. Osman (ra) efendimizin Taif’te 577 veya 580 yılında doğduğu rivayet edilir. Hz. Osman’ın, Peygamber Efendimiz’den (sav) 9 yaş küçük olduğu yani 580’de doğduğu görüşü ağırlıklıdır. Ticaret yapan babası Affan’ın ölümü üzerine ticarete başladığı, Hz. Ebu Bekir (ra) efendimizle dostlukları, ticaret arkadaşlıkları nakledilir. 

34 yaşlarında iken müslüman olduğu, amcası Hakem bin Ebil As’ın onu bağlayarak eziyet ettiği, kararlı tutumu üzerine diğer akrabalarının devreye girerek bıraktırdığı, Peygamber Efendimiz’in (sav) kızı Rukiye ile evlendiği, ailece Habeşistan’a ilk hicret edenler oldukları da rivayet edilir. Hatta Mekkelilerin müslüman olduğu şeklindeki yanlış haber üzerine Mekke’ye dönmüş fakat gerçeği görünce tekrar hicret etmiştir. 622 yılında Medine’ye hicret emri üzerine Mekke’ye gelip Medine’ye hicret ettiği de ifade edilir.

Medine’de ticaret daha çok yahudilerin elinde iken Hz. Ebu Bekir (ra) gibi kimi sahabelerle ticaret yaptığı, müslümanlara ticareti öğrettiği de önemli bir yöndür. 

Hz. Rukiye annemizin vefatı ile sonuçlanan hastalığı nedeni ile Bedir’e katılamamış fakat diğer tüm savaşlara katılmıştır. 

Efendimiz (sav) kızı Hz. Rukiye’nin vefatından sonra diğer kızı Ümmü Gülsüm ile Hz. Osman’ı evlendirmiştir. Bundan dolayı ona Zinnûreyn (İki nur sahibi) lakabı verilmiştir. Hz. Rukiye’den olan Abdullah adlı oğlu 6 yaşlarında vefat etmiştir. Hz. Osman’a Ebu Abdullah da denilmiştir.

Hicretin 6.yılında (628) umre için Efendimiz ve ashabı kiram yola çıktıklarında Hz. Osman müslümanların elçisi olarak Mekkeli müşriklerle görüşmeye gönderilir. 

Medine’de fakirlerin gözetilmesinde yine Hz. Osman öndedir. Hele ordunun teçhizindeki fedakarlığı dillere destan olmuştur. 

Veda Haccı’nda da Hz. Osman, Efendimizin yanındadır. Efendimiz’in vefatından sonra da Hz. Ebu Bekir’e beyat etmekte gecikmemiş, onun yardımcısı olmuştur. Hz. Ebu Bekir’in 2 yıl 3 ay kadar süren hilafetinden sonra Hz. Ömer’in 10 yıl 6 ay kadarki yönetiminde de danışmanlık görevini sürdürmüştür.

644 yılında Hz. Ömer’in (ra) şehadetinden sonra halife seçilmiş 12 yıl süren hilafet yıllarının ilk 6 yılı fetihlerle geçmiştir. İran’dan Trablusgarp ve Tunus’a, Kıbrıs’tan Rodos’a, Kafkasya içlerine kadar İslamiyet yayılmış, fetihler gerçekleşmiştir.

650 yılından sonraki 6 yılda ise başta Abdullah ibni Sebe’nin fitneleri nedeniyle fikri-itikadi tartışmalar çoğalmış, Hz. Osman efendimiz halim selim yapısı ve akrabalarına yönetimde yer vermesi sebebiyle haksız yere eleştirilmiştir. 

656 yılında İbni Sebe’nin ve farklı fitnelerin etkisiyle harekete geçen Mısırlı isyancılar Medine’ye gelerek Osman efendimizi evinde şehid etmişlerdir.

Bu yazımızda genel kronoloji girişinden sonra hayatının her döneminden ayrıntılara girmeye çalışacağımız Hz. Osman (ra) efendimiz ile ilgili Peygamber Efendimiz’in (sav) şu mübarek müjdesi ile yazımızı bitirelim:

Tarihçiler onun Ceyş’ul-Usra diye adlandırılan Tebük Seferi’ne çıkacak ordunun techiz edilmesine yaptığı katkıyı övgüyle zikretmektedirler. O, bu ordunun yaklaşık üçte birini tek başına techiz etmiştir. Asker sayısının otuz bin kişi olduğu göz önüne alınırsa bu meblağın büyüklüğü rahatça anlaşılır. Yaptığı yardımın dökümü şöyledir: Gerekli takımlarıyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunların süvarilerinin teçhizatı, on bin dinar nakit para. (A. Köksal, IX,162) 

Onun bu davranışından çok memnun olan Rasulullah (sav): “Ey Allahım! Ben Osman’dan razıyım. Sen de razı ol!” (İbn Hişam, Sîre, IV,161) diyerek duada bulunmuş ve ayrıca: “Bundan sonra Osman’a işledikleri için bir sorumluluk yoktur.” buyurmuşlardır. (Suyûtî, Târihu’l-Hulefâ, 169) 

Cenabı Hak bizleri ashabı kirâma bağışlasın. Osman efendimizin şefaati üzerimize olsun. Bizleri cennette-cemalinde Hz. Osman efendimizle buluştursun. Amin velhamdulillahi Rabbil alemin.

 

Yazar: Sâlik-i İrfân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort