JoomlaLock.com All4Share.net

‘YERYÜZÜNDE İNSAN, İLK İNSAN TOPLUMU VE TARİHÎ GELİŞİMİNE’ DÂİR DERKENAR -3-

İlk İhtilâftan Sonra

İnsanlar doğru yoldan saptıkça, Allah onlara peygamberler göndermiştir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, insan her zaman için yaratılışının çamur yönüne gitme eğilimindedir. O kadar ki insan, heva ve hevesini ilâhlaştırır;# bütün fakültelerini, kabiliyetlerini arzularını tatmin yolunda kullanır. Bir hadisi şerifte, “Gök kubbe altında kendilerine tapınılan (sahte) tanrıların Allah katında en kötüsü heva ve hevestir, nefistir.”# buyrulmuştur. Şeytan da sürekli olarak insanı azdırmak, onu heva ve hevesine uydurmak için tuzaklar kurmakta ve onu iğfal etmeye çalışmaktadır. Bu sebeple Kur’ân, Allah’tan başkasına tapınmayı şeytana tapınma olarak da belirtir.# Fakat Kur’ân’da iblisten tekil olarak söz edildiği halde, yer yer “şeyatîn” şeklinde şeytanlar tabiri geçmektedir ki, bundan pek çok şeytan bulunduğunu anlıyoruz. İşte insanlar, hak yolu bırakıp bu şeytanların peşinden gittikçe ve onları kendilerine rabler, ilâhlar edindikçe, Allah, azabının korkutucuları ve rahmetinin müjdecileri olarak peygamberler ve yanlarında, insanlar arasında hükmetmeleri için kitaplar indirmiştir.

Kur’ân’da eski kavimlerin kıssalarının anlatılmasının maksatlarından biri, belki en önemlisi, biz Müslümanların onlardan ibret almasıdır. Hâdiselerin yeri, zamanı ve oluş tarihi gibi ayrıntılara genellikle fazla bir önem atfetmeksizin anlatılan bu kıssalar, bir yerde İslâmî tarih anlayışının da önemli ipuçlarıdır. Kuşkusuz, Kur’ân’da ismi geçen peygamberler ve anlatılan kıssalar, bütün gelip geçen kavimlerin hallerine bir örnek ve herhalde, Arap Yarımadası’nda ve komşu bölgelerde geçen kıssalar olarak nakledilmiştir. Dolayısıyla bu, hiç bir zaman başka yerlerde başka peygamberlerin de bulunmadığı manâsına gelmez. Batıl dinler olarak kabûl edilen Zerdüştlük, Budizm, Taoizm, Konfüçyanizm gibi dinlerde bile önemli ölçüde “Tevhid Dini” özellikleri göze çarpmaktadır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, peygamber gönderilmeyen veya peygamber tebliğinin erişmediği hiç bir kavmin olmadığını bize bildirmektedir: “Andolsun ki Biz, her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, putlar(a tapmak)dan kaçının.’ diye tebligat yapması için bir peygamber göndermişizdir.”#

Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlerin gönderiliş sebeplerini açıklayan âyetlere dikkat ettiğimizde, onların Allah’a şirk koşan, O’nun yanı sıra başka başka rabler ve ilâhlar edinen kavimlere gönderildikleri hemen gözümüze çarpar. Onlara karşı çıkanlar ise, genellikle takip edegeldikleri yolu ve başkalarının rağmına rahat hayatlarını bırakamamaktan, soyluluk kavgalarından, gurur ve enaniyetlerini yenemeyip, bir zaman idareleri altında bulunan insanlarla başka şartlarda ve başka değerler çizgisinde bir araya gelememekten ve çıkar hesaplarından dolayı karşı çıkıyorlardı.1

Yine Kur’ân’da açıkça ifade edildiği üzere, Arap müşrikleri de, daha bazı sebeplerin yanı sıra, Hz. Peygamber’in (sas) getirdiği dini kabûl edip, tek Allah’a kulluk ettiklerinde makam ve mevkileri sarsılacağı, çıkarları zedeleneceği, alıştıkları hayatın değişeceği endişesiyle, bir zaman köleleri olan ve istedikleri gibi kullandıkları insanlarla İslâmî değerler çizgisinde bir araya gelmeye gurur ve enaniyetleri elvermediği için Resûli Ekrem’e karşı çıktılar. Bu karşı çıkışta, kabile ve kavim çekişmelerinin de çok önemli olduğu açıktır. Burada Ebu Cehil’in şu sözünü aktarmak, yerinde olacaktır düşüncesindeyim: “Muhammed’e inanmak mı? Haşimoğulları hacıları yedirdiler, biz de yedirdik; onlara su verdiler, biz de verdik… Her işte onlarla at başı gittik ve hiç bir zaman geri kalmadık. Şimdi ise, onlarda, kendisine gökten haber geldiğini söyleyen bir peygamber var, biz de olamayacağına göre, imkânı yok iman etmem.” 2

İşte Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan itibaren, ilk insan-ilk peygamberin rehberliğinde ihtilâfsız bir toplumla başlayan insanlık tarihinde, bazılarının, Allah’ın Dini’ne uyulduğunda sağlanan adalet, insanların kanun karşısında mutlak eşitliği, üstünlüğün ırk, renk, servet, makam, isim vs. de değil, sadece takvada, Allah’a bağlılıkta, O’nun koyduğu değerlere sadakatte yattığına tahammül edemeyip, heva ve heveslerine ittibaen diğerleri üzerinde bağy etmeleri, onların haklarına tecavüz etmeleriyle ihtilâflar çıkmış, bu ihtilâflar farklı ve batıl din, farklı toplum ve sistemlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu durumu yeniden Allah’a iman ve teslimiyete, dolayısıyla adalete, hakkaniyete, ebedî değerlere çevirmeleri için Allah, peygamberler göndermiş ve beraberlerinde kitaplar indirmiştir. Tarih, bir bakıma bu süreçten ibarettir diyebiliriz.3

1 Furkan 25/43
2 Taberani, Mu’cemü’l-Kebir, HN: 7502
3Ya-Sin 36/60
4 Nahl, 16/36
5 Bakara, 2/258; Hud, 11/59; Mü’minûn, 23/24; Şuara, 26/151-152...
6 Köksal 1973, 200
7 Akyüz, Ali, Yeni Ümit, Ekim-Kasım, s.62, 2003


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort