JoomlaLock.com All4Share.net

Ümmehâtü’l-Mü’minîn: Hz. Aişe (r.anha)

Ümmühatül Müminin Hz. Aişe

Ümmehâtü'l-Mü'minîn: Hz. Aişe (r.anha) - Sâlik-i İrfan

Sayı : 126 - Haziran 2018

 

Ümmehâtü'l-Mü'minîn: Hz. Aişe (r.anha)

 

Hamdolsun alemleri yoktan var eden Allahımıza… Rahman olan, Rahim olan, Kadir-i Mutlak olan Mevlamıza… Bizi insan kıldığı, ümmet-i Muhammed’e kattığı ve Hâcegân nispetine ulaştırdığı için ne kadar şükretsek azdır… Ayrıca şu oruç günlerine bizi ulaştırıp temizlenme imkânı verdiği için de hamd ve senalar olsun…

Salat ve selamlar ise ümmetine çok harîs olan, Şahidimiz-Şefaatçimiz-Sahibimiz-Efendimiz Muhammed Mustafa (sav) Hazretleri’ne olsun. Her yanı nur olan; bedeni-bakışı-sözü-fiili hasılı her şeyi ile ümmetine rahmet ve bereket olan Efendimiz’den (sav) nasipdar olmayı Cenabı Mevla hepimize lütfeylesin.

Önceki yazılarımızda muksirûndan (çok hadis rivayet eden sahabeler) Ebû Hureyre (ra), Abdullah b. Ömer (ra) ve Enes b. Malik’den (ra) alıntılar yapmıştık. Bu yazımızda ise Hz. Aişe (ra) annemizin hayatına bakıp dersler-ibretler almaya çalışacağız. Şu çok açıktır ki bu sahabelere dil uzatanların kesinlikle Allah’a (cc) ve Rasulü’ne (sav) imanda sıkıntıları var demektir. Bunlar ya oryantalist-müsteşriktir ya onların bilgi ve yorumlarını esas alan reformist-modernist kişilerdir ya da şia gibi batıl itikadlardır. Çünkü bu güzide ashap hakkında oluşturulacak şüphe aslında Efendimiz’e (sav) şüphe getirmeyi amaçlamaktadır.

Ya Rabbi! Sana sığınırız, Hak-Batıl savaşında Efendimiz’in (sav), ashabı kiramın ve imanı-irfanı-aşkı bugünlere taşıyan sadatı kiramın yolunda olmayı bize nasip eyle! Biz günahkarız, nefsin zebunu olmuşuz ayrı amma biz; sahabeye dil uzatan, müminlerin annesi Hz.Aişe (ra) annemize iftira eden edepsizlerden uzağız ya Rabbi! O yüzden diyoruz ki Efendimiz’e, ehlibeyt’e, Efendimiz’in tertemiz eşlerine, bütün ashabı kirama binler salat ve selam olsun. Onların bastığı toprak gözümüze sürme olsun. Onların kelimeleri bize şifa olsun. Onların hayatları bize ziya olsun. Onların şefaati üzerimize olsun. Cennette onların mübarek yüzlerini görebilmeyi, ellerinden değil ayaklarından öpebilmeyi Mevlam hepimize lütfeylesin. Ya Rabbi bizim imanımız bu, ikrarımız bu… Bundan aşağı düşürme ya Rabbi! 

Evet, Allah’ın sevgili Peygamberi Efendimiz’in (sav) sevgili eşi Hz. Aişe (ra) annemizin hayatına edeple bakmaya, lütufla istifade etmeye çalışalım: 

Hz. Âişe’nin babası Hz. Ebû Bekir, annesi Ümmü Rûmân’dır. Dedesi Ebû Kuhâfe, Mekke’nin fethinden hemen sonra oğlu Ebû Bekir’in aracılığıyla Müslüman olup sahâbîler arasına katılmıştır. Halaları; hepsi de sahâbî olan Ümmü Âmir, Kureybe ve Ümmü Ferve’dir. Hz. Âişe’nin anne ve babasının mensup olduğu Teym kabilesinin soyu Mürre b. Kâ’b’da, baba tarafından nesebi yedinci, anne tarafından nesebi ise on bir veya on ikinci batında Hz. Peygamber’in (sav) nesebiyle birleşmektedir. (Sîretü’s-Seyyide Âişe ümmi’l-mü’minîn)

Babasının kemali-fazileti hakkında ne söyleyebiliriz? Sadece Kur’ân-ı Kerim’de geçen “ikinin ikincisi” ifadesi yeterli olsa gerektir. Böyle bir babanın kızı olması ayrı bir şerefken bir de Efendimiz’in pâk eşi olmuştur. 

Annesi Ümmü Rûmân, Medine’de hicretin altıncı yılı (627), Zilhicce ayında vefat etmiştir. Cenaze namazını Hz. Peygamber (sav) kıldırmış, kabrine inip onun için dua ettikten sonra: “Allahım! Ümmü Rûmân’ın, Senin ve Peygamberi’nin uğrunda neler çektiğini en iyi Sen bilirsin.” demiştir. Ayrıca sahabilere cenazesini göstererek: “Kim cennet hurilerinden bir kadını görmek isterse Ümmü Rûmân’a baksın.” dediği belirtilmektedir. (İbn Sa’d, c. 8, s. 216)

Hz. Âişe annemizin dördü erkek ikisi kız olmak üzere altı kardeşi vardır. Bunların tamamı Müslüman olmuştur. Bunlardan sadece Abdurrahman ana-baba bir kardeşidir. 

Hz. Âişe, kız kardeşi Esma ve eşi Zübeyr’in bir oğlu dünyaya gelince onu Rasulullah’a (sav) götürür. Rasulullah (sav) tükrüğünü bebeğin ağzına sürer ve: “Teyze anne sayılır. Bu bebeğin adı Abdullah senin de künyen Ümmü Abdullah olsun.” der. Hz. Âişe vefat edinceye kadar “Ümmü Abdullah” diye de anılır. (eş-Şâmî, Şemsuddîn Ebû Abdullah Muhammed b. Yûsuf b. Ali b. Yûsuf es-Sâlihî ed-Dimaşkî, Peygamber Külliyatı, çev. Halil İbrahim Kaçar, İstanbul, Ocak Yayıncılık, 2004, c. 11, s. 184)

Ümmü’l-Mü’minîn/Ümmehâtü’l-Mü’minîn Hz. Peygamber’in (sav) hanımları için kullanılan bir lakaptır. “Müminlerin Annesi” anlamına gelen bu tabir ise Hz. Âişe’nin en meşhur lakabıdır. Bu lakabı bizzat Allah (cc) vermiştir. Kur’ân-ı Kerim’de: “Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır.” (Ahzâb, 33/6) buyrulmaktadır. Mü’minlerin anneleri konumundaki eşlerinin boşandıkları takdirde başkaları ile evlenmeleri Kur’ân hükmüyle yasaklanmıştır.

Hz. Peygamber (sav) Hz. Âişe’yi çok sevdiği için kendisine Ayşe, Uveyş ve Âiş (Âyiş) diye hitap ederdi. Ayrıca açık tenli olmasından dolayı Hz. Âişe’ye Humeyrâ (Pembecik) denildiği kendisine Hz. Peygamber’in (sav) bu şekilde hitap ettiği de rivayet edilmiştir. Habîbetü Rasulillâh, Allah Rasulü’nün sevgilisi anlamına gelen bu lakap da Hz. Peygamber’in (sav) Hz. Âişe’ye aşırı sevgisini göstermektedir. Rasulullah’a (sav): “İnsanlar içerisinde en çok kimi seviyorsunuz?” diye sorulduğunda Rasulullah (sav): “Âişe’yi…” cevabını verir. “Peki, erkeklerden en çok kimi seviyorsunuz?” denilince “Babasını…” buyurması Hz. Âişe’ye olan sevgisine güzel bir örnektir. (İbn Sa’d, c. 8, s. 53; Şâmî, c. 11, s. 190) 

Muvaffaka “Başarılı, zeki, muktedir ve sonuç alan” anlamındadır. Bu lakap da Hz. Âişe’ye, Hz. Peygamber (sav) tarafından verilmiştir. Müberrâ ise sözlükte berî, müstesna, azâde, münezzeh ve arınmış anlamlarına gelir. Hz. Âişe’ye müberrâ da denilmiştir. İfk Hadisesi’nde münafıkların dedikoduları karşısında Hz. Âişe ve İfk ehli hakkında âyeti kerime nâzil olur. Hz. Âişe annemiz münafıkların iftiralarından berî ve arınmış olduğu için kendisine Müberrâ da denilmiştir. 

Rasul-i Ekrem (sav) Efendimiz, Hatice annemizin vefatından sonra çok üzgün olduğu bir dönemde rüyasında Cebrâil Aleyhisselâm’ı görür. Hz. Cebrail bir mahfaza içinde kendisine resim takdim eder ve: “Ey Allah’ın Rasulü! Bu kız sana eş olacak. Senin hüzün ve yalnızlığını giderecek.”der. Efendimiz mahfazayı açtığında Âişe annemizin resmini görür. Bu rüyadan Cenabı Hakk’ın emriyle Âişe ile evleneceğini anlar.

Bir rivayette ise Hz. Hatice annemiz vefat edince Rasulullah çok üzülür. Bunun üzerine Allah (cc) Cebrâil’in elinde beşikte olduğu hâlde Âişe’yi gönderir ve “Ya Rasulallah! Bu senin üzüntünü giderecektir ve Hatice’ye halef olacaktır.” der. Sonraları Rasulullah (sav) Hz. Ebû Bekir’in evine gidip: “Ey Ümmü Rûmân, sana Âişe’ye iyi bakmanı tavsiye ederim, onu koru!” diyecektir. İşte bu sebeple Hz. Âişe’nin kendi evi içinde ayrı bir değeri vardı fakat Allah’ın Hz. Âişe’ye dair emir buyurduğu husus hakkında ise herhangi bir bilgileri yoktur. (İbn Sa’d, c. 8, s. 62)

Rasulullah her zaman olduğu gibi Hz. Ebû Bekir’in evine gittiği bir sırada -ki Hz. Peygamber’in (sav), Hz. Ebû Bekir Müslüman olup da hicret ettiği güne kadar evine gitmediği neredeyse hiçbir günü olmamıştır- Hz. Âişe’nin evin kapısının arkasında saklanmış vaziyette hüzünle ağladığını gör-dü. Hz. Peygamber (sav) ona neden ağla-dığını sorunca o da annesini şikâyet eder. Bunun üzerine Hz. Peygamber’in gözleri yaşarmış ve Ümmü Rûmân’a: “Ey Ümmü Rûmân, ben sana Âişe’yi muhafaza etmeni söylememiş miydim?” diye çıkışır. O da “Ya Rasulallah! O, benim hakkımda Sıddîk’a haber ulaştırıp beni kızdırıyor.” der. Rasulullah(sav): “Bundan sonra yapmaz!” deyince Ümmü Rûmân da “Bundan sonra ben de kesinlikle onu üzmeyeceğim!” der. (İbn Sa’d, c. 8, s. 63)

(Devam edecek...)

 

Yazar: Sâlik-i İrfan

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort