JoomlaLock.com All4Share.net

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ KAPSAMINA GİREN HUSUSLAR *

Sosyal güvenliği sağlamanın, milletin kâr ve kazancını kendi elinde tutması ve onu kendi koruması altında bulundurmasıyla değil, ancak devletle toplumlar arası öngörülen ideal işbirliğini gerçekleştirmek ve dayanaklarını sağlama almak suretiyle mümkün olacağını açıklamıştık.

Fakat bu önemli işbirliği ve karşılıklı sevgi ile Müslüman toplum yükselir, izzet bulur, mutlu olur, adalet ve huzuru yakalar; güvenlik, esenlik ve istikrar ortamında rahat bir hayat sürer.


Sosyal güvenliği gerçekleştirmede devlet ve toplumun yükümlülükleri olduğuna göre, şefkati ve korunmayı hak edenler ve bu yükümlülük kapsamına girenler kimlerdir? Bunları sırasıyla görelim:



I- Çocukların Bakımı, Gözetim ve Terbiyesi


İslâm, hiç bir ihmal ve gevşekliğe meydan vermeksizin, çocuklarının büyütülmelerini, emzirilmelerini, bakım ve nafakalarını ana babalarına yüklemiştir.1


Çocukların eğitimlerine gelince;

İslâm, inanç bakımından eğitimi, zihinsel ve fiziksel eğitimi, ahlakî ve ruhî eğitimi... bütün bunları da velilere yüklemiştir. Bu hususta asıl dayanak “Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Tahrîm/6) şeklindeki âyetle Peygamber’in (as): “Kendinize ve ailenize hayrı öğreterek onları eğitiniz.”2 tarzındaki buyruğudur.

Çocukların emzirilmeleri ve bakımlarına gelince:

Hayatta oldukça, anne emzirmeye daha layıktır. Çünkü o, fıtratı ve Allah’ın, gönlüne koyduğu sevgi ve merhamet gereği çocuğuna daha şefkatli, eğitmeye erkekten daha elverişli konumdadır.

Çocuk bakımı konusunda esas dayanak, Beyhakî (994-1066) ve Hâkim’in (405/1014) rivayet ettikleri şu hadistir:


“Bir kadın peygamberimize (as) gelerek ‘Yâ Resûlallâh! Şu çocuğuma karnım sığınak, kucağım barınarak, memelerim çeşme oldu. Şimdi ise, babası onu benden çekip almaya kararlı.’ deyince. Resûlallâh (as) şöyle buyurdu: ‘Evlenmedikçe çocuğun bakımına sen daha layıksın.”


Tercihe şâyan görüş, çocuğun -erkek ise- ayrıldıktan sonra, annesi yanında kalma süresi 7 yaştır, kız ise 9 yaştır.


Çocukların nafaka durumuna gelince;


İslâm, hayatta ve hali vakti yerinde oldukça, nafakayı babaya yüklemiştir. Çünkü âyette, “Onların uygun biçimde yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak, çocuğun babasına aittir.” (Bakara/233) buyrulmaktadır.


İslâm, çocukları öylesine korumuştur ki, bu sebeple, babalara, ölümlerinden sonra mallarının üçte birinden fazlasını vasiyyet etmesini yasaklamıştır. Oysa Peygamber (as) Sa’d’a (ra) bir sözünde, bunu üçte birle sınırlamasının gerekçesini şöyle açıklar: “Varislerini zengin bırakman, onları insanlara yüksünen fakirler olarak bırakmandan hayırlıdır.”3    Kadının hem kendisi ve hem de çocuklarının nafakasını, pinti olan kocasının malından gizlice almasını mubah görmesi, İslâm’ın çocukları koruyup gözettiğinin delilidir. Ebû Süfyan’ın (ra) hanımı Hind, kocasının cimriliğinden, ne kendisine, ne de çocuklarına yetecek ölçüde harcama yapmadığından yakınınca, Resûlullâh (as) şöyle buyurdu: “Kendine ve çocuklarına yetecek ölçüde ve güzellikle al.” 4



II- Yetimin Güvence Altına Alınması


Yetim, babası ölmüş, korunup gözetilmeye muhtaç olan küçük ve güçsüz çocuktur. İslâm, eğitim, sosyal ilişkiler ve hayat sigortası gibi erişkinlere tanıdığı imkân ve statünün aynısını yetimlere de tanımıştır. Hatta toplum içerisinde onların gereksinimlerini üstlenecek, ihtiyaçlarını karşılayacak, leh ve aleyhlerine olan hizmetleri en güzel biçimde ve en mükemmel anlamda sunacak müessese teşekkül ettirir.


Şu âyetler, Kur’ân’ın, yetimin üzülmemesine, horlanmamasına ve itilip kakılmamasına ne ölçüde özen gösterdiğinin ifadesidir:


“Öyleyse sakın öksüzü ezme” (Duha/9).


“Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, öksüzü iter, kakar” (Mâûn/1-2).

Yetim malını korumayı, en güzel ve uygun bir biçimde harcama yapması hariç,5  ona yaklaşılmamasını emretmesi, Allâh’ın (cc) yetime ne kadar değer verdiğini gösterir. “Yetimin malına yaklaşmayın; yalnız ergenlik çağına erişinceye kadar en güzel biçimde (yaklaşabilir, onu uygun bir tarzda sarf edebilirsiniz).” (En’âm/152). Yine, Allâh (cc), haksız yere yetim malını yiyenleri, (aslında) karnında ateş yiyen kimseler olarak takdim eder: “Zulm ile öksüzlerin mallarını yiyenler, karınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar ve çılgın bir ateşe gireceklerdir.” (Nisâ/10)


Öte yandan Kur’ân, vâsilere, işletebilme ve koruyabilme yetkinliğini gördükleri an, mallarını yetimlere geri vermelerini emreder: “Nikâh çağına varıncaya kadar öksüzleri deneyin, eğer onlarda bir olgunluk görürseniz, hemen mallarını kendilerine verin...” (Nisâ/6).


Aynı şekilde, bakımlarını üstlenmeye özendirmesi, gözetilmeleri gereğine vurgu yapması, dikkat ve ihtimamla bakmaları durumunda, vâsilerin Cennette kendisiyle beraber olacaklarını müjdelemesi de, Peygamber’in (as) yetimlere verdiği önemi göstermektedir:


Tirmizî  (827-892) rivayet eder: “Peygamber (a.s.) ‘Ben ve yetimin bakımını üstlenen kişi cennette şöylece beraberiz’ diyerek işaret parmağını işaret etti.”


İmâm Ahmed (780-855) ve İbn-i Hibbân (354/965) rivayet ederler: “Peygamber (as) buyurdu ki: ‘Kim acıyarak yetimin başına elini koyarsa, Allâh, elinin değdiği her tüy karşılığında ona bir hasene (iyilik) yazar.”


Yetimi gözetip onun bakımını üstlenmek, aslında akraba ve yakınların görevidir. Gerek duyulursa, yetimin bakımı için devlete başvurulur.


İslamî kuruluşların, eğitim ve gereksinimlerini üstlenmek gibi bir şerefe nail olmaları için, yetimleri koruyup gözetmek maksadıyla bir takım yurt ve müesseseler açmak Müslümanlara vaciptir. Bu, onların başıboş ve dağınık bir biçimde yaşamalarının ve toplumsal statülerinin göz ardı edilerek insan israfının önüne geçer.



*Abdullah Nasıh Ulvan’ın et-Tekafüli’l-İctimai adlı eserinden tercüme.
1-Müellifin “İslâm’da Çocuk Terbiyesi” adlı kitabı, terbiyenin bütün yönlerini en ince ayrıntılarına kadar ele almaktadır.
2-Abdurrezzak, Said b. Mansur vd. rivayeti.
3-Müslim, Kitabu’l-Vesâyâ.
4-Neseî rivayeti.
5-Yetime bakmakla yükümlü olan(vâsi)ın, kendisi yoksul, mal da kâr ve üretime elverişli ise, makul (ve ihtiyaçlarına uygun)ölçülerde yetimin malından bir miktar alması caizdir. Zengin ise, sakınması gerekir. Çünkü ayette “Zengin olan çekinsin; yoksul olan da (malın muhafazası için gösterdiği çabaya ve ihtiyacına) uygun şekilde yesin.”  (Nisâ/6) buyurulmaktadır.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort