JoomlaLock.com All4Share.net

SEFER-DER-VATAN’IN BİR AÇILIMI: UMRE

Hâcegân ekolü temel esaslarını peygamberlerin sünneti ve velilerin uygulamalarından almıştır. Özünde, vahiy ve tecrübe birleştirilmiştir. Peygamberlerin yaptığı uygulamalar vahiyle, velilerin sergilediği fiiller tecrübe ile sabittir. Hâcegân anlayışına göre insan hayatını sistematize eden iki önemli unsur vardır ki bunlardan birisi vahiy, bir diğeri ise tecrübedir.

Aslı bu iki unsura dayandırılmayan her şey bu yolda merdut sayılmıştır. İşte ulu’l-azm peygamberlerinden Hz. Musa’nın (as) kadim sünneti olan seyyahlık (seyahat etmek) ile yolumuzun büyüğü Abdulhâlık Gücdevânî (ksa) Hazretleri’nin prensiplerinden sefer-der-vatan anlayışı birleştirilmiş ve bu anlayışın bir tezahürü olarak cemaatimizde toplu umre programları eskiden beri tertiplenegelmiştir.

Sefer-der-vatan, bâtında kalben ve ruhen kişinin ukbaya, ebedi âleme intikal etmesi, oraya müteveccih olması demektir. Bunu biz zahiren de İslam’ın ve imanımızın merkezi olan mukaddes topraklara seyahat ederek aslımıza rücuyu, sefer-der-vatan prensibini daha anlaşılır hale getirmeye çalışıyoruz.

Ayrıca seyahatte manevi bir sıhhat vardır. Seyahatte nefsin zilleti vardır. Umre seyahati esnasında çekilen zorluklar ve bazı imkânsızlıklar nedeniyle nefis her istediğini her an elde edememekte ve bu zillet onu terbiye etmekte, edeplendirmektedir.

Bu yolculukta kişi kendi nefsini tanımakta, onunla yüzleşmektedir adeta... Yani nefsinin direttiği noktalar nereler, olmazsa olmazları, ayağına doladığı şeyler neler, burada onları açıkça görür. İçi dışına çıkar bir nevi. Sonra, bir aşina olduğu hayata, bir de konakladığı oteldeki yaşamına bakıp birbirini mukayese eder ve görür ki böyle de yaşanabiliyormuş. İstanbul’da yüz elli metrekare, Erzurum’da yüz seksen metrekare dairelere sığmazken, Mekke’de, Medine’de küçük bir otel odasının içinde hayatını idame ettirebiliyormuş. Bunu birebir talim eder ve belli şeylerin yokluğuna tahammülü öğrenir.

Alışkın olduğu daha birçok şeyin yokluğunda yaşayabildiğini görür insan. Mesela elinin altında her istediğinde ulaşabileceği çeşitli temizlik malzemeleri olmadan, evinde devasa yer işgal eden eşyalar, makineler, araç ve gereçler olmadan da çok rahat yaşayabildiğine, işlerinin bunlarsız da yoluna girdiğine şahit olur. Anlar ki bunları önemli kılıp peşine takan, hayatının vazgeçilmez parçası yapan yine insanoğlunun kendisi...

Bu mukaddes yolculuk kardeşliği, birlikteliği, samimiyeti öğretir insana.. İçerisine hapsolduğu asosyal hayatın bezginliğinde, muhtaciyetini çekinmeden bir arkadaşının eliyle gidermeyi öğrenir. Daha bir çalar olur dostlarının kapısını…

Dünyanın dört bir tarafından gelen farklı kültürlere sahip Müslümanlarla tanışır. Dili, rengi, kıyafeti farklı da olsa aynı derdi ve aynı sevdayı taşımanın muazzam bütünlüğünü, kardeşliğini yaşar. Heyecanla çarpan yüreklere, sevgi, özlem ve mahcubiyetle yaşaran gözlere baktıkça bir kez daha şahit olur ki; “Sevginin dili birdir.”

Ve en önemlisi bu mukaddes yolculuk süresince insan, hayatın asıl gayesi olan kulluğu öğrenir… Daha önce dillerden, sayfalardan, kitaplardan talim ettiği mukaddesatını daha mücessem, daha müşahhas bir halde mütalaa eder... Hazreti Allah’a (cc) o mübarek beldelerde daha bir başka yaklaşır. Lâ teşbih kendi evinde Cenabı Hakk’ı (cc), Rasûlullah’ı (cc) tanıma fırsatını bulur istidâdınca… Ruhlar manevi bir tanışmaya şahid olur Cenabı Hak ile, Kâbe ile, Rasûlullah (sav) ile.

Oruç, hatme, mukabele, sair nafile namazlar, tavaf, umre… oralarda insan hayatını bütünüyle ibadet, aşk ve vecd doldurur. Aslî gayesine bir dönüş yaşar, bunun talimini yapar.

İşte kişiden beklenen de, bu güzellikleri alışkanlık haline getirip memleketine döndüğünde kendini salıvermemesidir.. Tabiri caizse yoğunlaştırılmış, konsantre bir program sunulur kendisine ve memleketine döndüğünde bu konsantreyi tafsilata döküp hayatına yaygınlaştırması beklenir ondan.

Baştan sona umre yolculuğu manevi bir kamp gibidir adeta. Bu kampta insana hicret yaşatılır. Dört bin kilometrelik yol kat eder, zahirde bir ülkeden bir ülkeye gider. Bu ülkeden de iç âlemine, gönül şehrine hicret etmesi beklenir ondan…

Bu kampta cihadı yaşar insan. Nefsin arzularına dur demeyi öğrenir. Nefis oralarda hiçbir yerde olmadığı kadar çok sıkıştırır onu. Eften püften sebeplere takılabilir, çok dikkatli olması icabeder...

Hâsılı mukaddes beldeleri ziyaret esnasında insana yoğunlaştırılmış bir kulluk eğitimi, hizmet, cihad, sabır eğitimi, kardeşlik, tahammül eğitimi, tezekkür ve tefekkür bahşedilir.

Rabbim cümlemize oralara sevdiği, mukarreb kulları ile tekrar tekrar gidip, Kâbe’sine yüz sürmeyi, Peygamber şehrinin ılık havasıyla gönlümüzü ihya etmeyi nasib etsin.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

Bu kategoriden diğerleri: ORUÇ MÂNEVÎ BİR EĞİTİMDİR »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort