JoomlaLock.com All4Share.net

ORUÇ MÂNEVÎ BİR EĞİTİMDİR

Sıcak bir yaz akşamıdır… Hz. Ebu Bekir (ra) efendimiz yorucu ve hararet verici bir günün ardından iftar sofrasındadır. Sofrada sadece bir tas soğuk su vardır. İftar vakti gelince soğuk su ile orucunu açmak için tasa uzanır. Fakat ağzına götürdüğünde suyu içemez, hıçkırıklara boğulur…

Sahabeler Hz. Ebu Bekir (ra) efendimizin bu haline bir anlam veremezler. Sükûnete erince neden böyle ağladığını sorarlar ona. Ebu Bekir efendimiz (ra) şöyle cevap verirler:

-Bir gün Allah Rasûlü (sav) ile beraberdik. Eliyle bir şeyleri iter gibi hareketler yapıyordu. Nedenini sordum, Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurdular:

“Dünya bütün debdebesiyle karşıma dikildi. Bana kendini kabul ettirmek istedi. Ona ‘Benden uzak dur, Bana kendini kabul ettiremezsin dedim.’ o da ‘Yeminler olsun Sana! Sen benden kaçıp kurtulsan da Senden sonrakiler elimden kurtulamayacaklar. Onlara kendimi kabul ettireceğim.’ dedi.”(1)

Bu olayı anlattıktan sonra Hz. Ebu Bekir (ra) efendimiz şöyle buyurur:

-Ben de bu soğuk suya iştiyak duyarken, dünyayı kabul edenlerden mi oldum acaba diye ağladım…
Gayet mütevazı ve zahidâne bir hayat yaşayan Ebu Bekir (ra) efendimiz bizlere dostu, sevgilisi Allah Rasûlü’nün (sav) yüce ahlakını anımsatan hali ile ihtiyaç duyduğu bir bardak soğuk suyu dahi doyasıya içmekten, dünyayı mı seviyorum korkusuyla kendini alıkoyuyor.

Bir bardak soğuk su… Hararetle ve kanarcasına içilen... Dünya sevgisinden izler taşır mıydı? Öyle olmasaydı hiç Allah Rasûlü (sav): “Ya Rabbi! Senin sevgini canımdan, malımdan ve soğuk sudan daha sevimli kıl.”(2) diye dua buyurur muydu?

Hâce Hazretleri (kuddise sirruh) “Dünyanın en değerli ziyneti nedir? Altın… Değil mi ki dünyaya aittir, öyleyse necasettir..” buyurur.

İşte oruç da bizlere, en değerli ziyneti dahi necaset addedilen dünya hayatına temayülü, sevgiyi zayıflatmaya yönelik Cenabı Hak tarafından vaaz edilmiş bir öğreti, bir terbiye metodudur.

Oruç, insanların arzuları ve nefisleriyle yaptıkları savaş, onlara taze kan bağışlayan, gönüllerini olgunlaştıran, varlıkta yokluğa ulaştıran bir buraktır adeta.

Varlık ve toklukla şımaran nefsi dizginleyip, ona zorluk, yoksulluk ve sabrı tattıran ve bir nevi talim eden, ruhu itminana, gönlü sefaya salan bir rahmettir oruç.

Onun için Hz Ömer (ra) efendimiz öyle buyurmuş:

“Allah Rasûlü (sav) dünyasını değiştikten sonra şu dünyadan hiçbir tat alamaz oldum. Yalnızca; uzun yaz günlerinde oruç tutup, yine uzun kış gecelerinde sabaha kadar namaz kılmak ve Allah dostlarının sevgisi bundan müstesna.” Hz. Ömer (ra) efendimiz uzun, sıcak yaz günlerinde Cenabı Hakk’a ibadet edip oruç tutmayı, dünyada iken en büyük bir tat, bir zevk telakki etmişler.

“Oruç, sadece yeme, içme vesaireden uzak durmak değildir. Kâmil bir oruç, ancak faydasız laftan, boş vakit geçirmekten, kem söz söylemekten ve nefsi emmarenin temayüllerinden vazgeçmektir. Şayet biri sana kötü konuşur yahut cahilce bir harekette bulunursa, ‘Ben oruçluyum!’ de ve sabret.”(3)

Bu anlamda sadece yeme ve içmekten uzak kalmak değildir oruç. Mü’min oruçlu iken gönlüne, eline, diline velhasıl bütün azalarına dikkat ederek, adeta her an huzurdaymışçasına, bir ibadet bilinci içerisinde olmalı.

Midemizi yemek ve içeceklerden uzak tuttuğumuz gibi, dilimizi yalan, gıybet, dedikodu ve malayani konuşmaktan; gözümüzü harama bakmaktan ve lüzumsuz işlerde yormaktan; kulaklarımızı leğviyat (kötü, boş söz) dinlemekten; elimizi Hakk’ın rızasının olmadığı işlerden geri çekmeli, bütün bunlardan uzak durmalıyız.

Peygamber Efendimiz’in (sav) “Oruç tutan öyle insanlar vardır ki, kazançları sadece açlık ve susuzluk çekmektir”(4) ihtarını unutmamalıyız. Tabi ki sadece Ramazan ayına has olmamalı bu durum. Ramazan ayı manevi bir okul gibidir. Bizlere bu ayda tedris edilen manevi terbiye ve edebi tüm aylarımıza, tüm hayatımıza nakşetmeliyiz. Yoksa Ramazan ayı girince namaza başlayan, çıkınca da namazı bırakan kimselerden ne farkımız kalır?

“Allahu Teâlâ’nın (cc) gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.”(5) buyuruyor Efendimiz (sav). Elbette ki orucu incitmeden, şehvet, malayani ve mâsiva ile bulandırmadan, onun özüne ve gayesine itibar eden kimseler misafir olacaktır o sofraya…

Evliyaullah hazeratından bir zat çok nafile oruç tutarlarmış. Oruç tuttuğu bazı günler kendisine:

-Bu gün oruçlu musunuz, yoksa oruçlu değil misiniz? diye sual edilince:

-Ne oruçluyum, ne de oruçlu değilim, buyururlarmış. Oruca niyetli oldukları halde kendilerini hakiki oruç tutanlardan saymadığı için böyle söylerlermiş. “Oruçlu olup olmadığınızı bilemiyor musunuz?” diyenlere ise cevap vermez, tebessüm ederlermiş.

Peygamber Efendimiz (sav): “Cebrail (as) Bana göründü ve: ‘Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!’ dedi. Ben de: ‘Âmin!’ dedim...”(6) buyurmuş.

Hakiki manada oruç tutup, affa, mağfirete ve necâta erişenlerden olmak dileğiyle…

Dipnotlar:
1: Hakim el-Müstedrek 4/344
2: Tirmizî,5/522
3: Hakim, Beyhakî
4:İbni Mace, Siyam
5: Taberani
6: Hâkim, IV, 170/7256.”

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort