SAHABE DEVRİNDE EĞİTİM ve ÖĞRETİM YERLERİ ve METODLARI -4

7- Gerek Hz. Peygamber gerekse öğretici durumunda olan sahabiler meclislerinde hazır bulunan talebeleri usandırmama, ilgilerini canlı tutma ve onların ilme olan heveslerini kırmamaya dikkat sarf etmişlerdir. Resulullah’ın “Öğretiniz, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.”1 hadisi onlar için düstur olmuştur.


Resûli Ekrem, sahabiler bir farizanın edası için Mescidu’n Nebi’ye toplandığında zaman zaman onlara ilmi meclisler akdeder, dersler verir, konuşmalar yapardı. İbn Mes’ud’un ifadesine göre Hz. Peygamber ashabına bıkkınlık vermemek için durumlarını gözetir, vaaz ve nasihatlerini fasılalı bir şekilde yapar, uygun olan gün ve saati kollardı.2


Sahabe de bu metodu takib etmiştir. Ebu Vail’in (ö.82/701)3  rivayetine göre Abdullah İbn Mes’ud her Perşembe onlara öğüt verir, ders yapardı. İçlerinden birini ona “Ya Ebâ Abdirrahman! Bizler senin hadis okumanı seviyor ve onu büyük bir istekle arzuluyoruz.4 Bizlere her gün hadis nakletsen…” demesi üzerine O, kendilerine hadis dersi yapmaktan sakınmadığını ve fakat bıkkınlık vermemek için bu şekilde hareket ettiğini söyleyerek Resulullah’ın yukarıdaki metodunu hatırlatmıştı.5

8- Yorulan öğrenci zihinlerinin dinlenmesi için hocanın yapacağı en uygun hareket konuyu değiştirmektir. Sahabe devrinde bu metoda dikkat edilmiş, talebelerin zihinleri yorulduğu zaman meclislerde şiir okunmuş ve cahiliyet devrinden bahsedilmiştir.6 İbn Abbas sahabilerle oturduğu zaman onlara bir saat hadis rivayet eder, daha sonra konuyu değiştirir, yanındakilere şiir okumalarını tavsiye ederdi.7


Hz. Peygamber de ashabına ahiretten bahseder, usandıklarını görünce ki bunu yüzlerinden anlardı hemen konuyu değiştirir dünya işleri ile ilgili hadisler söylerdi.8 Hz Ömer’in ise biraz daha farklı bir metot takib ettiğini görüyoruz. O da hadis rivayet eder, ders esnasında dinleyicilerin esnediklerini ve usandıklarını görünce, götürür onlara ağaç diktirirdi.9


Dinleyici ve öğrenci psikolojisini çok iyi kavramış olan İbn Abbas bu dersler için şöyle bir tavsiyede bulunmaktadır:
“İnsanlara her cuma sadece bir defa ders yap. Eğer rağbet edip gelirlerse bunu ikiye çıkar. Gelmeleri yine devam ederse üç kere yapabilirsin. Dinleyicileri usandırma… Ders vermek için onların istekli oldukları zaman kolla.10 İbn Abbas’ın bu sözü çok yerindedir. Çünkü dinleyen konuşandan daha çabuk usanır. Zühri de (ö.124/741)” meclisin uzaması halinde şeytanın karışacağını söylemiştir.11

9- Sahabilerin eğitim ve öğretimini gerçekleştiren yegâne mu’allim ve mürebbi Hz. Peygamberdi. Herhalde bir öğretici ve eğiticiyi, talebelerinin yetişmiş olduğunu görmek kadar memnun ve bahtiyar edecek başka bir şey düşünülemez.
Resulullah (sav) zaman zaman bu ilim meclislerinde sahabenin bilgilerinin derecesini kontrol etmek için önlerine bir soru atar, durumlarını ve verecekleri cevabı dinlerdi.


Abdullah İbn Ömer’in (ö.74/693) rivayetine göre Hz. Peygamber bir gün onlara “Ağaçlar içerisinde bir çeşit ağaç vardır ki, onun yaprağı düşmez. Bu ağaç bu Müslümanın benzeridir. Bana söyleyiniz bakalım bu ağaç ne ağacıdır?” buyurmuş, oradakiler kırlardaki ağaçları saymağa başlamışlardı. İbn Ömer der ki: “Onun hurma ağacı olduğu hatırıma gelmişti. Fakat oradakilerin en küçüğü olduğum için12 söylemeğe utandım.” Daha sonra hazır bulunanlar “Nedir O? Ya Rasulallah! Bize söyle.” demişler. Resulullah da, onun hurma ağacı olduğunu söylemişti.13


Yine Mu’az ibn Cebel’i (ö./639) Yemen’e gönderirken denemiş, kendisine sorulan bir mes’ele hakkında Allah’ın kitabı ve Resulullah’ın sünnetinde bir hüküm bulamazsa ne ile hükmedeceğini sorması üzerine O, “İctihad edrim” cevabını verince, Hz. Peygamber yetişkin sahabisinin bu durumun dan çok hoşnud olmuş ve Allah’a hamd etmişti.14


Bazen kendisine arz edilen bir mes’elenin halini bir sahabiden ister, vereceği cevabın ne olacağını öğrenmeyi murad ederdi. Böylece tecrübe sahibi olurdu.
Aralarında, anlaşmazlığa düştükleri kamıştan yapılmış bir ev hakkında bir grup, mes’elenin çözümü için Resulullah’a başvurmuştu. Hz. Peygamber ise aralarında hükmetmesi için onları Huzeyfe’ye (ö. 36/656)15   gönderdi. Huzeyfe verdiği hükmü gelerek Hz. Peygamber’e haber verince o, “İsabet ettin ve doğru söyledin.” buyurarak memnuniyetini gizleyememişti.16 Bir gün de Übeyy İbn Ka’b’a (ö.19/640) “Ya Eba’l-Münzir yanındaki Allah’ın Kitab’ından hangi âyet daha büyüktür? buyurdu. Ubeyy, “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” dedi. Hz. Peygamber tekrar aynı soruyu sordu. Bu sefer O, “Allâhu lâ ilâhe illâ Huve’l Hayyul Kayyûm…” ayetidir17 diye cevap verdi. Bunun üzerine Resuli Ekrem Onun göğsüne elini vurmuş ve “Ya Eba’l-Münzir! Vallahi ilmin sana mübarek olsun.”18 buyurarak yine memnuniyetini izhar etmişti.Hz. Peygamber sahabi talebeleri ile bizzat böyle meşgul oluyor, onlara konuşmalar yapıyor, dersler veriyor, sorular sorarak cevaplar alıyor, onların bilgilerini ölçüyor, bilmedikleri için Allah’a hamd ederek tebrik ediyor, böylece de takdir metodunu kullanarak yetişmelerini sağlıyordu.


3- Kadınların Eğitimi: Hz. Peygamber kadınların eğitimine önem vermiştir. O’nun el-Buhari’nin (ö.256/869) Sahih’i ve diğer hadis kitaplarında bulunan şu hadisi çok dikkate değerdir. “Cariyesi olan bir adam, ona en iyi şekilde yedirir, içirir, ona en iyi tahsil ve terbiyeyi sağlar, sonra da onu azad eder hür bir kadın olarak evlendirirse Allah bu kimseye çifte ecir verecektir.”19


Resulullah erkeklerin olduğu kadar kadın sahabiyelerin de eğitim ve öğretimini ihmal etmiyordu. Onlar da mescide hazır bulunabiliyor ve hadisleri dinliyorlardı. Bayram namazları gibi umumi toplantılarda kadınlar da Hz. Peygamber’in mev’ize ve konuşmalarını dinlemek için musallaya çıkarlardı. Hz. Peygamber bayram hutbesini erkeklerin saflarına irad ettikten sonra, kadınların saflarına geçer onlara da20  okurdu.


Ancak kadınların her zaman mescide Hz. Peygamber’le namaz kılarak O’ndan istifade etmeleri ve O’nun hadislerini öğrenmeleri mümkün olmuyordu. Bu durumu kendileri için bir eksiklik kabul ettiklerinden olacak ki, bir gün bir kadın sahabiye21 Resulallah’a gelerek “Ya Resulallah! Erkekler geliyor, Senin sözünü dinliyorlar, bizim için de bir gün tahsis et. O günde gelelim,   Allah’ın sana öğrettiklerini bize öğret.” dedi. Hz. Peygamber de onlara haftada bir gün ve yer tahsis ederek orada toplanmalarını söyledi. Onlara, işaret ettiği günde geliyor eğitim ve öğretimleri ile meşgul oluyordu.22 Hatta bu günlerden birinde idi. O, (sav) “Sizden herhangi birinizin takdim edeceği üç çocuk onun için cehennemle kendi arasında bir perde olur” buyurmuştu.
Bunun üzerine bir kadının “iki olursa” demesine karşılık Resûli Ekrem “iki de kâfidir”23  demişlerdi.


Kadın sahabiyeler en mahrem mes’eleleri bile çekinmeden Resulullah’a sorabiliyorlardı. Çünkü dini konuları öğrenmeye hayâ ve utanma engel olmazdı.24 Bilhassa Ezvâcı Tahirat’ın bu işte büyük rolleri vardı. Esasen Allah onlara bu vazifeyi yüklemişti: “Evlerinizde okunup duran Allah’ın ayetlerini ve hikmeti (diğerlerine) hatırlatın ve nakledin. Allah hâkimdir ve her şeyi hakkıyla bilir.25 “Gerçekten büyük bir fıkıh ve hadis âlimi olan Hz. Aişe’nin (ö.58/677) bu konuda sayısız hizmetleri olmuştur. O sadece kadın sahabiyelerin değil ve fakat sahabe büyüklerinin bile birçok mes’elelerde başvurdukları kimse idi.


Mesruk (ö.63/683) ashabın ileri gelen yaşlılarının Hz. Aişe’ye feraiz sorarlarken gördüğünü söyledi.26 Onun ilmi Hz. Peygamber’in diğer zevceleri dâhil bütün kadınların sahip oldukları bilgiden daha fazla idi.27 Urve İbnu’z-Zübeyr(ö.94/712) “Fıkıh ilmini Hz. Aişe’den daha iyi bilen kimse görmedim” der.28 Bir ifadesinde de “Helâl, haram, şiir ve tıb ilmini Aişe’den daha iyi bilen birini görmediğini söyler.29 Ebu Musa’l-Eş’ari de (ö.44/664) “Muhammed’in ashabının bize sorduğu herhangi bir hadisin içinden çıkmadığımızda Onu Hz. Aişe’ye sorardık ve onun yanında sorulan hadise ait muhakkak bir şeyler bulurduk.” 30 demektedir.


Bütün dini ilimlerde geniş bir kültüre sahip bulunan Hz. Aişe hadis ve sünnetin neşri, kadın sahabiyelerin eğitim ve öğretimini sağlama konusunda Hz. Peygamber’in daima yanında bulunmuştur.Okuma-yazma bilen Hafsa (ö.41/661)   ve diğer zevcelerinin de kadınların eğitim ve öğretiminde hisseleri büyüktür.


İbn Hazm (ö.456/1064) sahabe devrinde fakih ve hukukçu olarak yetişen şu kadın sahabiyelerin adlarını vermektedir.32 Ümmü Seleme (ö.20/640), Ümmü Habibe (ö.44/664), Hafsa bint Ömer, Fatıma bintü’r-Resül Esmâ bintü’r-Resül (ö.11/632), Fatıma bint Kays33 Esmâ bint Ebi-Bekr (ö.73/692) el-Havla, Bint Tüveyt34 Ümmü Şerik Sehle bint Süheyl35  Ümük Eymen (ö. 11/632)36. Atike bint Zeyd37  Ümmu’d Derda38 Zeyneb bint Ümmü Seleme39 ve Ümmü Yusuf.40

 

Sonuç:


Tebliğ ettiği ve bütün insanlığa sunduğu mesajı ile hayatın her alanına ışık tutan Hz. Peygamber, hiç şüphesiz eğitim-öğretimle ilgili olarak da, birçok söz ve uygulamanın sahibidir. “Ben öğretmen olarak gönderildim.” sözüyle, yaptığı işin bizatihi eğitim-öğretim olduğunu vurgulayan Hz. Peygamber; ailede, camide ve diğer alanlardaki uygulamalarıyla da eğitim-öğretim faaliyetinin bizzat içinde olduğunu her zaman göstermiştir.


Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Vahyin geliş gayesi, zaman içerisinde bozulan fıtratları yeniden asli hüviyetlerine döndürmektir. Bu sebeple vahyi tebliğ ve teybin eden peygamberler vahyin eşliğinde insan eğitimine büyük önem vermişlerdir. Her hal u kârda onların düşünce dünyalarını eğitmeye, onu bütün kötü duygu ve düşüncelerden arındırmaya, insan yararına olan her şeyi hayır kapsamında değerlendirmişlerdir. Değerlerin yok olduğu bu dönemde vahyin destekleyip onayladığı değerleri, Hz. Peygamber'in yorumuyla benimseyip hayata geçirmek, Müslüman toplumun en büyük ideali olmalı, bütün ilişkilerini bu temel anlayış üzerine bina etmelidir.


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 ARALIK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort