JoomlaLock.com All4Share.net

KUREYŞ ONUNLA NE KADAR İFTİHAR ETSE AZDIR!

Kureyş Onunla Ne Kadar İftihar Etse Azdır

Kureyş Onunla Ne Kadar İftihar Etse Azdır - Salik-i İrfan

Sayı : 134 - Şubat 2019

 

Kureyş Onunla Ne Kadar İftihar Etse Azdır

 

Hamd ve senalar alemlerin Rabbi olan, Kâdir-i Mutlak olan, Halim ama Seriyy-ul Hisâb olan Mevlamıza… Cenabı Mevlamız mutlak kudret sahibi fakat aynı zamanda Halîm (cezalandırmayı erteleyen) ve nihayetinde Seriyy-ul Hisâb (hesabı çabuk gören)dir… 

Binler salat ve selam ise sahibimiz, şefaatçimiz, Efendimiz Muhammed Mustafa (sav) hazretlerine olsun. Elhamdulillah ümmetine çok düşkün bir Efendimiz var. Ona ne kadar salat-u selam getirsek az. 

İki sayı öncesinden bu yana AbdullahibnAbbas (ra) hazretlerinden paylaşımlarda bulunuyorduk. Elhamdulillah ona niçin Bahru’l-ilim (ilim deryası) denildiğini araştırdıkça daha iyi anlıyoruz. Dua ediyoruz ki Cenabı Mevla onların ilminden, aşkından, edebinden… hasılı Mevlamızı hoşnut eden hallerinden bizlere de lütfeylesin inşallah.

Abdullah ibn Abbas hazretleri, uzun boylu, güzel beyaz yüzlü, iri vücutlu bir kimse idi. Sakalını kına ile boyardı. Çok ağlaması sebebiyle, yanaklarında, gözyaşlarının bıraktığı izler görünürdü. Ömrünün sonuna doğru gözleri görmez olmuştu. Bunun için şu beyti söylemişti: 

“Allah, gözlerimden görme nûrunu aldıysa (da) dilimde ve kalbimde o nûr devam ediyor.” 

İbn Abbas (ra) Hz. Peygamber’in (sav) vefatında on üç yaşında bir gençtir. Hz. Peygamberin amcasının oğlu olan Abdullah ibn Abbas, hicretten üç yıl önce dünyaya gelmiştir. Hz. Peygamber vefat ettiğinde ise on üç yaşlarında olduğu belirtilmiştir.

Din ilimleriyle ilgili geniş bilgisi sayesinde Hibru’l-ümme (Ümmetin Âlimi) ve Bahr (ilimde derya) gibi niteliklerle anılmıştır. Onun böyle bir payeye nail olması Hz. Peygamber’in onun hakkında, “Allahım onu dinde bilgili kıl ve ona tevili öğret!” (Buhârî, 1992: Vudû, 10) şeklindeki duasının tesirine bağlanmıştır.

Abdullah ibn Abbas hazretleri, muhacir ve ensar-ı kiramdan birçoklarıyla görüşür, onlara Rasulullah’ın gazâları ve inzâl olan sureler hakkında sorular sorardı. İlminin çokluğu sebebiyle kendisine lakab olarak Bahru’l-ilim, yani ilim deryâsı denildi. 

İbn Mesud (ra) onun hakkında “O sultanu’l-müfessirin’dir.” buyurdu. İmam Şâfi’nin: “İbn Abbas’tan sübut bulan tefsirin miktarı yüz ayet kadardır.” (Suyûtî, 2006: II, 1233) sözü bu hususa işaret etmektedir. 

Bir gün bazı kimseler ona gelerek şöyle dediler: ‘Bize tefsir etmen için Allah’ın kitabından bazı şeyler soracağız. Açıkladığın şeylerin misdakını/delilini de Arap dilinden göstermeni istiyoruz. Zira Allah Kur’an’ı apaçık Arap lisanıyla indirdi. Bunun üzerine İbn Abbas; “Aklınıza geleni sorun.” dedi. (İbnü’l-Enbârî, 1971: I, 76-77; Suyûtî, 2006: I, 383)

Abdullah ibn Abbas (ra) anlatır:

Birkaç sahabi yolculukta bir çadır kurduk. Burada kabir olduğunu bilmiyorduk. Birinin Mülk suresini başından sonuna kadar okuduğunu işittik. Medine’ye gelince, bunu Rasulullah’a (sav) arz ettik. Buyurdular ki: “Bu sure, ölüyü kabirdeki azaptan kurtarır.”

Abdullah ibn Abbas hazretleri, bilhassa Kur’an-ı Kerim’in tefsiri ve ayet-i kerîmelerin îzâhında yüksek bir ilme sahiptir. Bu vasfından dolayı Tercümân-ül Kur’an da denilmiştir. Hazreti Ömer, onu, ilim meclisinde bulundurur ve daima ilme teşvîk ederdi. Yaşının küçüklüğüne rağmen ibn Abbas’a hürmet eder, onunla istişârede bulunur, ilim ve irfânını takdîr ederdi. 

Abdullah ibn Abbas hazretleri, Hazreti Ömer’in kendisini üstün tutup, meclisinde bulundurması hakkında şöyle demektedir: 

“Hazreti Ömer, beni, ashâb-ı Bedir’in meclisinde bulundururdu. Onlardan bazıları Hazreti Ömer’e; “Niçin bu genci yanında bulunduruyorsun?” diye sual ettiklerinde buyururdu ki: “Bu, sizin bildiklerinizden değil.”

Abdullah ibn Abbas (ra) buyurdular ki:

- Allah Teala bütün emirleri için bir sınır koymuş, bu sınırı aşınca, özür saymıştır. Özür olanı affetmiştir. Yalnız, zikrediniz emri, böyle değildir.  Bunun için bir sınır ve özür tanımamıştır. Hiçbir özür ile zikir terk edilmez. Çünkü o: “Onlar ki gerek ayakta gerek oturarak ve gerekse yanları üzerinde hep Allah’ı zikrederler ve göklerin-yerin yaratılışını fikrederler: Ya Rabbena, derler. Bunu sen boşuna yaratmadın sübhansın, o halde bizleri o ateş azabından koru!” (Ali İmran 191) buyurdu.

İbn Abbas hazretlerinin verdiği fetvalar, fıkıh ilminin en kuvvetli temellerindendir. Halife Me’mûn zamanında toplatılan fetvaları, yirmi cildi bulmaktadır. Kendisine havale edilen meselelere gayet açık ve isabetli cevaplar vermesiyle meşhurdur. Bu sebeple müşkillerini sormak üzere kendisine çok sayıda gelen oluyordu. Sual sormak için gelenlerin çok kalabalık olması sebebiyle, gelenleri ellişer kişilik gruplar halinde yanına alıp suallerine cevap verirdi.

Talebelerinden Ebu Sâlih anlatır: 

“İnsanlar meselelerini sormak için Abdullah ibn Abbas’ın evi önünde toplanmışlardı. Yol, insanla dolup taşmıştı. Kimsenin gelip geçmesi mümkün değildi. Huzuruna girip kapı önündeki durumu haber verdim. Bana, su getirmemi söyledi. Getirdiğim su ile abdest aldı ve buyurdu ki:

- Şimdi çık ve dışardakilere söyle! Onlardan, Kur’an-ı Kerim ve kırâat ilmine dâir soru sormak isteyenler gelsinler!

Dışarı çıkıp söyledim. O hususta meselesi olanlar içeri girdiler. Ev doldu. Müşkillerini sordular ve cevaplarını fazlasıyla alıp dışarı çıktılar. Sonra tekrar buyurdu ki: 

- Şimdi Kur’an-ı Kerim’in tefsîr ve te’vîli husûsunda bilgi edinmek isteyenler gelsin! 

Söyledim, içeri girdiler. Onlar da evin odalarını doldurdular. Onların da suallerini cevaplandırdı. Doymuş olarak çıktılar. Arkasından tekrar buyurdu:

- Haram, helal ve fıkıhtan meselesi olanlar gelsinler! 

Haber verdim, onlar da içeri girdiler. Evde yine boş yer kalmadı.

Gelenler de haram, helal ve fıkhî mevzûlarda çeşitli sualler sordular. Onlara da çok güzel cevaplar verdi.

Gelenler dışarı çıktılar. Sonra tekrar buyurdu ki:

- Ferâiz (mîrâs) meselesine dair sualleri olanlar girsinler!

Onlar gelip evi doldurdular. Cevaplarını alıp çıktılar.

Onlar çıktıktan sonra yine buyurdu:

- Lügat ilminden ve edebiyattan sormak isteyenler girsinler.

Onlar da gelip suallerini sorup cevaplarını aldılar. Böylece, sorusu olanların hepsi, cevaplarını teferruatlı bir şekilde aldılar.

Bu duruma yakinen şahit olduktan sonra anladım ki Kureyş, Abdullah ibn Abbas hazretleri ile ne kadar iftihâr etse azdır. Hayatımda, kapısında böyle kalabalık insanların toplandığı bir başka kimse görmedim.” 

İbn Abbas hazretleri, hadis ilminde bir derya idi. 2660 civarında hadis-i şerif rivayet etti. Hadis-i şerifleri tetkik ve araştırma ile öğrenirdi. Rivayetleri kütüb-i sitte denilen meşhur altı hadis kitabında yer almaktadır.

Abdullah ibn Abbas hazretleri, ömrünün son günlerinde 7-8 gün hasta yattıktan sonra, 687 senesinde Tâif’te vefat eder. Cenaze namazını, Hazreti Ali’nin (ra) oğlu Muhammed ibn Hanefiyye kıldırır ve buyurur ki:

“Bugün, bu ümmetin en alimi vefat etti. Onun vefatı müslümanları çok üzmüştür.”

 

Yazar: Salik-i İrfan

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort