JoomlaLock.com All4Share.net

KURBAN

Dergimizin muhterem okuyucuları, Ekim ayı içerisinde Kurban Bayramı’nı idrak edeceğimizden bu ayki makalemiz kurban hakkında olacaktır.

Fahr-i Kâinât (sav) Efendimiz buyuruyorlarki;

“Kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesin! Çünkü hiçbir Müslüman yoktur ki, kurbanını kıbleye döndürüp kessin de, bunun kanı, boynuzu, yünü, her şeyi kıyamette kendi mizanına konan sevabı olmasın.” [Deylemî]

“Kurban Bayramı’nda yapılan amellerden Allahu Teâlâ katında kurban kesmekten daha kıymetlisi yoktur. Daha kanı yere düşmeden Allahü Teâlâ, onu muhafaza eder. Onunla nefsinizi tezkiye edin, onu seve seve kesin.” [Tirmizî]

Cenabı Hak (cc) Kurban Bayramı’nda gücü yeten mü’minlerin kurban kesmelerini emir buyurmuşlar. Bu yönüyle çok ehemmiyetli bir ibadettir. Mü’minler, Rabbimiz’in bu emrine “Lebbeyk!” diyerek gönül coşkunluğuyla boyun eğerler. Kurban sayesinde Rableri’ne yakınlaşmaya çalışırlar. Komşularına, hısım-akrabalarına ikram ederek aradaki muhabbeti artırırlar. Fakirlere pay vererek onlarında çoluk-çocuklarıyla sevinmelerine sebep olurlar.

Biz kurban ibadetini Kur’ân-ı Kerim’de geçen üç kıssayı örnek alarak açıklamaya çalışacağız:

1- “(Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’ in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, ‘Andolsun, seni mutlaka öldüreceğim.’ demişti. Öteki, ‘Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder.’ demişti.” (Mâide Sûresi; 27)

Âdem (as), bir batında doğan oğlunu, diğer batında doğan kızıyla evlendirirdi. Oğullarından Habil, diğer oğlu Kabil’in bacısıyla evlenmek istedi. Kabil, Habil’den büyüktü. Kabil’ in bacısı daha güzeldi. Kabil, o kızkardeşini Habil’e vermektense kendine alıkoymak istedi. Âdem (as), Kabil’e bacısını Habil’e vermesini emrettiyse de o bu emri yerine getirmedi. Â-dem (as), Kabil ile Habil’in birer kurban takdim etmelerini emretti ve hac için Mekke’ye gitti.

Âdem (as) hacca giderken, Kabil ile Habil, kurbanlarını takdim ettiler. Habil, sürülere sahip olduğu için semiz bir koyunu kurban etti. Kabil ise, ekininin kötüsünden bir demeti kurban olarak takdim etti. Gökten bir ateş inerek Habil’in kurbanını yedi, Kabil’inkini yerinde bıraktı. Kabil buna öfkelenip, Habil’e: “Bacımı nikahlayamayasın diye seni öldüreceğim.” dedi.
Bir gece Habil, sürüsünü otlatmak için çıktığı çölden gelmedi, gecikmişti. Âdem (as), kardeşine bakması için Kabil’i gönderdi. Kabil gidip Habil’i gördü. Ona: “Senin kurbanın kabul edilir, benimki kabul edilmez öyle mi?” diye sorunca Habil; “Hz. Allah, ancak sakınanların kurbanını kabul eder.” diye cevap verdi. Buna öfkelenen Kabil, yanındaki bir demirle ona vurdu ve öldürdü.

Kıssada konumuzla alakalı olan kısım Habil’in kurbanının kabul edilmesi; Kabil’in ise ekininin kötüsünü takdim etmesinden ötürü ve  kurbanının kabul edilmemesi, ayeti kerimede de takvanın ön plana çıkarılmasıdır. Kurbanın manası yakınlaşmaktır. Kurban ibadetini yerine getirirken gönlümüzde oluşan duygu çok önemlidir. Çünkü ayeti kerime de Rabbimiz Celle ve Âla “Elbette onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmayacaktır. Ancak O’na sizin takvanız erecektir.” (Hac Sûresi; 37) buyuruyorlar. Cenabı Hakk’ın lütfuyla maddi güç sahibi olan kimsaler kurban kesmelidir. Fakat bunu yaparken sadece Allah emrettiği için, sırf O’nun razı olması için kurban kesmek takvaya uygun olanıdır. İnsanlara hava atmak, “Benim kurbanım daha büyüktü.”, “Çok et verdi.”, “Benim evimde kurban kesilmese olmaz.” gibi kibir dolu ifadeleri söylemek, elbetteki kurban ibadetinin ruhuna aykırı olacaktır. Hele de fakirlerin hakkı verilirken onları rencide edecek şekilde vermek, gerçek manada Allah’tan korkmamaktır.

2- “(Oğlu) yanında koşma çağına gelince, ‘Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?’ dedi. (Çocuk da), ‘Babacığım sana ne emrediliyorsa yap! Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın!’ dedi. Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah’a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim! Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki Biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı’ (dedik). Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.” (Saffat Sûresi; 103-107)

Bu kıssa da en çok dikkat edilmesi gereken İbrahim’in (as) Hakk’ın emrini yerine getirirken tereddüt etmemesi ve İsmail’in (as) teslimiyetidir. Hatta İsmail (as) babasına yardımcı olmak için “Babacığım bu ip ile elimi ve ayağımı kuvvetlice bağla ki, can acısı ile bir kusur işlemeyeyim. Mübârek eteğini topla ki kanımdan sıçramasın. Bıçağı iyi bile ki can vermek kolay olsun ve senin işin iyi görülsün. Bıçağı vururken yüzüme bakıp da babalık şefkatiyle emri geciktirme. Gömleğimi çıkarıp boğazla ki, kan bulaşmasın. Sonra o gömleği anneme götür ve benden selâm söyle. Benim kokumu bu gömlekten alsın, ağlamasın, teselli olsun.” buyuruyor. Tasavvuf ıstılahında teslimiyet örnek verilirken İsmail’in (as) teslimiyetinin, kemâlâtın en yükseği olduğu beyan buyrulmuştur.  

Diyebilirsiniz ki örnek verdiğiniz şahsiyetler peygamberdirler. Onların Allah’a itaat etmemeleri ve ya teslimiyet göstermemeleri mümkün değildir. Evet, doğrudur. Fakat şurasını unutmayalım ki Cenâbı Hakk’ın Kur’ân-ı Kerim’de ön plana çıkardığı kıssalar bizlere ibret olsun, onlardan bir hisse alalım diyedir.

Bunun için kurban keserken kesinlikle Hz. İbrahim’i (as) ve Hz. İsmail’i (as) hatırlamalıyız. Çünkü İbrahim (as) en çok sevdiğini kurban edecekti. Bizler de kurban keserken düşünmeliyiz ki bizim en çok sevdiğimiz şey nefsimizdir. Hayatımız boyunca hep onun isteklerini yerine getirdik. Rabbimiz’e karşı gaflete, isyana, mâlâyaniye hep onun isteklerinden vazgeçemediğimiz için kalkıştık. Şimdi bu kurban ile birlikte nefsimizi de Hakk’a kurban etmeği göze alarak amel işlemeliyiz ve bundan sonra İsmail’in (as) sabrı ve teslimiyetini örnek alarak Rabbimiz’in rızasından asla ayrılmamaya söz vermeliyiz.
3- “Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki, ‘Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor.’ Onlar da, ‘Sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?’ dediler. Musa da: ‘Böyle cahillerden biri olmaktan Allah’a sığınırım.’ dedi. Onlar, ‘Bizim için Rabbi’ne dua et, her ne ise onu bize açıklasın.’ dediler. Musa, ‘Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız.’ dedi. Onlar, ‘Bizim için Rabbi’ne dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın.’ dediler. Musa, ‘Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır.’ dedi. Onlar, ‘Bizim için Rabbi’ne dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz.’ dediler. Musa, ‘Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır.’ Onlar da, ‘İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun.’ dediler. Nihayet onu bulup boğazladılar. Az kaldı yapmayacaklardı.” (Bakara Sûresi; 66-71)

Musa’nın (as) kavminin Hakk’ın emri olmasına rağmen sırf onu kesmemek için işi yokuşa sürmeleri ve her seferinde Cenâbı Hakk’ın çemberi biraz daha daraltması ibretliktir. İlk istenen sadece bir inek kesilmesiydi. Onlar kesmemek için vasıflarını sormaya başladılar. Rabbimiz onların her sorusuna karşılık zorlanacakları ve çok kıymet edecek bir hayvanın özelliğini istemeye başladı ve sonunda helak olacaklarını anladıkları için hemen o hayvanı bulup kestiler.

Günümüzde de bu zihniyet aynen karşımızda durmaktadır. Her kurban bayramı geldiğinde sırtlarında ve ayaklarında -kendilerine göre- en kaliteli hayvanın derisi olduğu halde kurban kesmenin vahşet olduğunu söyleyenler bilinmektedir. Bunda başarılı olamayacaklarını anlayınca parayla veya makam-mevkiyle yanlarına çektikleri profesörlerle kurbanın mahiyetini bozmaya çalışıyorlar. İşte tavuktan, hindiden kurban olabileceği ya da kurbanın parasını hayır kurumlarına vermek gibi abuk subuk fikirler ortaya atıyorlar. İşte tam bu anda Hazreti Musa’nın kavmi gibi dinle, diyanetle alakası olmayan şahıslar bu fikirleri dillendirip haklarındaki gadabın üzerlerine gelmesine sebep oluyorlar. Rabbimiz’e hamdolsun ki bugüne kadar Müslüman kardeşlerimiz bunlara asla pirim vermeyerek onların oyunlarını bozmaya muvaffak olmuşlardır.    

Hâce Hazretleri (ks): “Peki, kurban niçin emredildi? Gönlünüzdeki şirki kesin. Allah’tan başka tapındıklarınızı, mukaddes saydıklarınızı, yöneldiklerinizi kesin. Yani onlarla ilişkiyi/alakayı kesin. Allah’ı dinleyin, tevhide dönün... Kurbanın asıl amacı bu. İşte bu ibadetin takvaya ulaştıran yönü burası. Allah’tan korkmayı, Allah’ı kâmil olarak tanımayı getiriyor.” buyuruyorlar. İşte kurban ibadetimizi yukarıda buyurdukları gibi bir haleti ruhiye ile yapmaya çalışırsak gerçek manada itaatle, teslimiyetle, musibetlere sabırla ve sonuçta muttakilerden olarak kısacık ömrümüzü bereketlendirebiliriz.

Cenabı cümlemize bu manada kurban kesebilmeyi nasib buyursun, inşaallah…

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort