JoomlaLock.com All4Share.net

İNSAN OLMAK

Cenab-ı Hakk, Efendimiz (sav) vasıtasıyla bizleri (Ümmeti Muhamedi) Zatı İlahiyesine davet buyurmuştur. Bu davetin büyüklüğünü, hakikatini anlamaktan uzağım. Yalnız Hace Hazretleri'nin (ks) sohbetlerinden anladığım kadarıyla bu davet, insanlığa verilmiş en büyük ikramdır. Bu bizim herifliğimizden dolayı değil, Efendimiz'in (sav) ve O'nun izinden giden varisi ekmellerinin büyüklüğünden dolayıdır.

Bizi devlet büyüklerinden (cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, vali vs) biri çağırsa, heyecanlanırız. İftihar ederiz, davet gününü büyük bir sabırsızlıkla bekler ve günler öncesinden hazırlık yapmaya başlarız. Üstümüze, başımıza özen gösterir, diyeceklerimizi önceden planlar ve davet edeni bekletmemek için erkenden gider, davete icabet ederiz.

Şunu iyi bilmeliyiz ki: Bizi davet eden Zat Allah'dır (cc). Davetçi Efendimiz'dir (sav). Davetnamede Kur'an'ı Kerim'dir. Ne büyük şereftir ki davet olunan da biziz. Evet! Asi, mücrim ve günahkar olduğumuz halde davet ediliyoruz. İnsanın kurtuluşu ve ebedi saadeti bu daveti anlamasına ve icabet etmesine bağlıdır.

İnsana teklif edilen bu nimetin büyüklüğünün tarifi yok... O halde ebedi saadetimizin vesilesi olacak olan bu nimete vasıl omanın ve onu elde etmenin usulunu ve yolunu bulup öğrenmemiz elzemdir.
Bu nimete vasıl olmanın en kese ve kolay yolu Evliyaullahın nispet ve himmetlerini celbetmektir. Bu kemalat sahibi olmanın en tehlikesiz yoludur. Yani bir Mürşidi Kamilin hizmetine girerek Dini mübini ondan tahsil etmektir. ''Muhakkak bu ilim dindir. Dininizi kimden alıyorsunuz diye düşünün.'' Hadisi Şerif'in gereği, müslüman dini ilimlerde alim, ilmi ile bütünleşmiş, şeriatle amel eden, takva sahibi, güzel ahlak abidesi bir Zat'ı seçip O'na teslim olmalıdır. Din oyuncak değildir, din müslümanın en büyük servetidir. Böyle bir zatı talep etmek ve emrine girmek dini bir vecibedir. ''İşte onlar Allah'ın kurtuluş yoluna ilettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy.'' (Enam/90)

Bu yol çok kese ve kolay olmasına rağmen, yol kesicileri de o nispette güçlüdür. Yol kesicilerin birincisi,insanın dost addettiği, hemcinsinden olan insi şeytanlardır. Bunlar Sureti Hakk'dan görünerek çeşitli hile ve desiselerle, seni Hakk'a ulaştıracak yola girmekten alıkoyarlar. Misal: Tarikat senin neyine? İslamın şartlarını yerine getir. Büyük günah işleme. Küçük günahları Allah (cc) zaten affeder. Senden ala müslüman mı var. Şeyhe hizmet etmeye ne gerek var. Din kişi ile Allah (cc) arasında... Hem şeyh dediğin adamın şu kusurları var. Görmüyor musun? Derler, ve bunun gibi bir çok hezeyanı arka arkaya sıralarlar. Aldanmamak lazım.

Eğer müslüman bu yol kesicileri alt eder, ifsadata kapılmaz, Hakk'ın Dergahına yönelirse ikinci yol kesiciyi karşısında bulur. Bu şeytan aleyhi lanedir. Bu da insanı fakirlikle korkutur ve nefsü hevaya uymaya çağırır. Bunu çeşitli hile ve desiselerle Sureti Hakk'dan görünerek yapar.

Allah'ın (cc) yardım ve merhameti ile iblis aleyhi lanenin iğvaat ve ilkaatlarından geçilirse en son ve en kuvvetli yol kesici olan nefs ortaya çıkar. Nefs, Kalbe envai çeşit hatarat vererek ifsad eder ve kulu Mevlası'ndan ayırmak ister. Bu iş senin işin değil. Sen bunu yapamazsın? Der. Bunun gibi nice melanette bulunarak kalbe habasetini kusar.

Denilebilir ki: Ben iman ettim,amelde yapıyorum. Bu kadar sıkıntıya girmeye ne gerek var. Dünyevi işlerimiz, arzu ve isteklerimiz, hazlarımız ne olacak. Bunların bir önemi yok mu?

Heyhat! Dünyamız ne olacak diye çok düşünüyoruz da Mevla'mız ne olacak diye hiç düşünmüyoruz. Dünyayı Mevla'dan daha çok sevip dünya işini Allah (cc) işine takdim ve tercih edersek bu nasıl iman olur? Dünyayı hep öncelersek, dünyevi ihtiyaç ve arzular için hayatımızı tüketirsek hayvanattan ne farkımız olur.

Büyüklerimiz buyurmuş; taşıdığın insan suretine bakıp da aldınma. Sende hangi hayvanın sıfatı hakimse, hangi hayvanın ahlakı ile ahlaklanmış isen, senin batının o hayvanın sureti üzeredir. Sen o hayvandan başka bir şey değilsin.
Selef ümmetlerde kişi hangi hayvanın ahlakı üzere ise o hayvanın sureti üzere ölürmüş. Ümmeti Merhume'de ise, Efendimiz'in (sav) duası neticesi ve O'nun (sav) hürmetine bu durum kaldırılmıştır. Ancak bizlerde hangi hayvanın ahlakı hakim ise o hayvanın suretinde diriltileceğiz, bu durum ise devam etmektedir.

Cenabı Hakk'ın hayvanları halk edişindeki hikmetlerden biri de, onlardan ibret almamız içindir. Hayvanların ahlakına bakıp, bizde hangileri var ise, o ahlaklardan kurtulmaya sayü gayret edeceğiz ki insaniyetimizi muhafaza etmek mümkün olsun. Efendimiz (sav) '' Yaşadığınız hal üzere ölecek ve öldüğünüz hal üzere diriltileceksiniz.'' Buyuruyor. Hal böyle iken, biz insanız, imanımız var deyip kendimizi kandırmayalım.

Evet! İnsan suretinde yaratılmış olmamıza aldanıp kanmayalım. Kafirlerde sureten bizimle müşterek. Onlarla aynı sureti taşıyoruz. Eğer insaniyet yalnız suretten ibaret olsaydı, onlarında insan olması gerekirdi. Halbuki onlar hakkında Allah (cc): ''Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir, hatta daha sapıktırlar.'' (Araf/179) buyuruyor.

Özet olarak mümin Allah'ın (cc) azabından, mekrinden emin olmaz. Müminin batınında korku ve muhabetullah birlikte bulunur.

Belam bin Baura'nın ilmi, zühdü, ibadet ve taatı kendine fayda vermedi ve küfür üzere gitti. Cenabı Hakk Kur'an'ı Kerim'de ''Artık onun sıfatı, o köpeğin hali gibidir.'' (Araf/176) buyurarak onu köpeğe teşbih ediyor. Keza İblis aleyhi lanenin ilmi, ibadeti ve diğer meleklerden daha ziyade Allah'a (cc) olan yakınlığı hiçbir şeye yaramadı. Eğer ''ben iman ettim,imana bir şey olmaz diyorsan, bunların imanına niçin oldu? Bunlar bize ne için anlatılıyor? Gurura, kendi aklımızla, fikrimizle, zannımızla iş görmeye lüzum yoktur. Ne yaparsak yapalım, Cenabı Hakk'ın zahir ve batın emirlerine severek uyalım ve nehylerinden de mutlaka kaçınalım.

Hace Hazretleri (ks); Kur'an'ı Kerim'de geçen nas hitabını kuru kalabalık olarak izah buyurmuşlardı. Gaflete dalmış, yaratılış gayesini unutmuş, ömrünü dünyevi ve nefsani arzu ve istekler için harcayanları bu sınıfta zikrediyor. Ey insanlar hitabını ise, Allah (cc) ile ünsiyet kurmuş, Allah'a (cc) yakınlaşmış, yaratılış gayesini anlamış, ahdine bağlı olan zümre olarak tarif buyurmuşlardı. Bizim görevimiz yakin (ölüm) gelene kadar,insan olmaya çalışmak. Rabb'im Efendimiz (sav) ve büyüklerimiz hürmetine muvaffak kılsın.

İnsanın kendini tanıması için; ''Her kab içindekini sızdırır.'' Hadis-i Şerif'i güzel bir ölçüdür. ''Sen kalbime bak, benim ibadetimi, ahlakımı ne yapacaksın? Benim kalbim temiz... Rabbimin sevgisi ile dolu.''şeklindeki söylemlere kim inanır. Temiz bir kalbten daima Muhamedi Hakikat'lerin, iyiliklerin sızması, açığa çıkması gerekirken, hani, hiçte böyle olmuyor. Bizden daima measi ve meharim, türlü türlü ahlaksızlıklar sudur ediyor. Bu tür sözler katiyen yalandır ve büyük bir aldatmacadan ibarettir.Cenabı Hakk bizi nefsin ve hevanın bu tür saptırıcı iddialarından korusun. Bizleri sevdiklerine bağışlasın. Amin...

 

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ - ŞUBAT 2011 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

Bu kategoriden diğerleri: « ALLAH’I SEVMEK NEFS MUHASEBESİ »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort