JoomlaLock.com All4Share.net

İHTİLÂF ve İHTİLÂFA DÜŞENLER HAKKINDA SÜNNETULLAH -5 (İHTİLÂF KANUNU)

23- Emîr Tâyini, İtâat Edilmek ve İhtilâfı Kaldırmak İçindir:

Cemâatin emîr tâyin etme maksatlarından biri de aralarındaki uyuşmazlıkları önlemektir. Nitekim Ebû Dâvud’un (202/275) rivâyet ettiği: “Üç kişi yolculuğa çıktığında aralarından birini emîr seçsinler.” hadîsinin şerhinde İmâm Hattâbî (388/998) şöyle demektedir: “İşleri bir olsun ve uyuşmazlık meydana gelmesin diye Allâh Resûlü (as) böyle buyurmuştur.”


24- Emîre İtâat, Allâh ve Resûlü’ne İtâattır:

Emîr, cemâat kendisine itâat etsinler diye seçilir. Ve cemâat, emîrin bunun için seçildiğini bilir. İtâat etmeyeceklerse seçilmesinin bir mânası kalmaz. Çünkü cemâatin, emîrlerine itâati demek, Allâh ve Resûlü’ne itâatleri demektir. İmâm Buharî’nin (194/810) Sahîhi’nde Ebû Hureyre’den rivâyet ettiği  hadîste Resûlullâh (as) şöyle buyurmaktadır: “Bana itâat eden, Allâh’a itâat etmiştir. Bana isyân eden de Allâh’a isyân etmiştir. Emîrime itâat eden Bana itâat etmiştir, emîrime isyân edense Bana isyân etmiştir.”

Bu hadîsin İbn Hacer el-Askalânî’ye (773/1371) ait şerhinde şöyle denilmektedir: Müslim’in Hümâm rivâyetinde “Emîre itâat eden Bana itâat etmiştir.” şeklindedir. Her iki rivâyetin de aynı anlamda olması mümkündür. Çünkü hakkı emreden ve âdil olan her emîr, aynı zamanda Allâh ve Resûlü’nün emîridir. Zira o Şâri’in (şeriat koyucu/Allâh ve Resûlü’nün) emir ve şerîatını üstlenmiştir. Her iki durumda cevabın birliği bunu tâyin etmektedir: “Bana itâat etmiştir.” Yani benim şerîatımın gereğini yapmıştır. Aynı şekilde Hümâm’ın bir rivâyeti de muzarî (geniş zaman) kalıbıyla şöyledir:
ifâdesi de kezâ muzarî kalıbıyladır. Bu da emre muhatap olan kişiyle daha sonra gelen kişileri şümûlüne almak gibi bir anlam ifâde eder.

Bu şerhin özü şudur; şerîat gereği bir şeyin reisliğini üstlenen ve yine şerîatın gereği hükmeden kimse şerîat tarafından emîr kabul edilir ve ona itâat vacipdir. Ona itâat eden, böyle bir itâati emreden Resûlullâh’a (as) itâat etmiştir. Resûlullâh’a itâat eden ise Allâh’a itâat etmiş demektir. Kim böyle bir emîre karşı çıkarsa Allâh ve Resûlü’ne isyân etmiş demektir.

Sahîh-i Müslim’de, Ebû Hureyre’den gelen bir rivâyette Allâh Resûlü (as) şöyle buyurmuştur: “Kim Bana itâat ederse Allâh’a itâat etmiş; kim de Bana isyân ederse Allâh’a isyân etmiş demektir. Emîre itâat eden Bana itâat etmiştir, ona isyân eden Bana isyân etmiştir.” Nevevî (676/1277) bu hadîsin şerhinde: “Çünkü Allâh Teâlâ Resûlü’ne itâati emrederken, Resûlullâh (as) da emîre itâati emretmiştir. Şu halde her iki itâat birbirini gerektirir.” demektedir.

25- Allâh’a İsyân Olan Konularda Emîre İtâat Olmaz:

Cemâati uyuşmazlıktan koruyan ve vacip olan itâat, ancak Allâh’a isyân olmayan konularda bahis mevzuudur. Emîr, Allâh’a isyânı emrederse, ona itâat câiz olmaz. Buharî ve Müslim’in rivâyet ettikleri şu hadîs bunun delilidir: “Kişiye düşen, hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeylerde itâat etmesidir. Ancak, isyânla emrolunursa itâat etmez.”

İmâm Nevevî (676/1277) bu hadîsin şerhinde şöyle demektedir: “Nefsin hoşlanmadığı, zor ve ma’siyet olmayan şeylerde emir sahiplerine itâat vaciptir. Ma’siyeti emrederse o zaman ona itâat olmaz.”

İmâm Buharî ve Müslim’in Hz. Ali’den rivâyet ettiği, lafzı Buharî’ye ait olan hadîste şöyle denilmektedir: “Resûlullâh bir seriyye gönderirken bir adamı onlara emîr tâyin etti. Ve ona itâat etmelerini emir buyurdu. Emîr onlara bir defasında kızınca şöyle dedi; ‘Resûlullâh bana itâat etmenizi emretmedi mi?’ Arkadaşlar; ‘Evet.’ dediler. Sonra reis dedi ki: ‘Odun toplayıp yakmanızı, sonra da içerisine girmenizi istiyorum.’ Onlar da odunu toplayıp tutuşturdular. Ateşin içine girmek istediyseler de durup birbirlerinin yüzüne bakakaldılar. Kimisi; ‘Nasıl girelim, zâten biz ateşten kaçmak için Nebî’ye (as) tâbi olduk.’ dediler. Onlar böyle düşünürken ateş söndü, reisin kızgınlığı gitti. Daha sonra olay Nebî’ye (as) intikal edince buyurdu ki; ‘Ateşe girseydiler ebediyyen çıkamazlardı. İtâat ancak ma’rûf(şerîatın uygun gördüğü konular)tadır.”

26- İtâata Konu Olmayan Ma’siyetin Anlamı:

Emîr, emrettiği zaman itâat edilmememesi gereken ma’siyet, hakkında tefsîre ve içtihada ihtimal olmayacak derecede açık şer’î bir delîl bulunan günahtır. Seriyye kumandanının, komutası altındakilere ateşe girmelerini emretmesi gibi. Çünkü ateşe girmek, kendini öldürmektir. Bu ise aslâ câiz değildir. İçtihada açık olan durumlarda ise, emîre itâat vacipdir. Çünkü emîrin, içtihâda konu olan bir mes’elede bir görüşü bırakıp diğer bir görüşü benimsemesi günah (ma’siyet) değildir.

27- Emîrin Şûrâ Kararlarına Göre Hareket Etmesi, İhtilâfı Önler:

Cemâat arasındaki uyuşmazlığı önleyen davranışlardan biri de emîrin şûrâ kararlarına göre hareket etmesidir. Bu ona vaciptir. Çünkü şûrâ İslâm’ın ana prensibi ve mü’minlerin ayrılmaz özelliklerindendir. Allâh Teâlâ, Resûlü’ne (as) şûrâyı emreden âyetlerinde şöyle buyruyor; “(Yapacağın) iş(ler) hakkında onlara danış.” (Âl-i İmrân/159) “İşleri, aralarında danışma iledir.” (Şûrâ/38)

Müslümanların, şûrâ prensibine bağlı kalmaları gerektiğinin bilincinde olmaları, Müslüman hâkimlerin, emir sahiplerinin şûrâ ile hareket etmelerini sağlamak, hatta bunların şûrâyı terk etmeleri durumunda azledilmekle karşı karşıya kalabileceklerini göstermek için bu emrin muhatabı, vahiyle desteklenen Muhammed (as) Efendimiz olmuştur. İmâm Kurtubî (671/1273) şöyle demektedir: “İbn Atiyye (481/542) der ki; Şûrâ, şerîatın temel prensiplerinden olup ahkâmın karara bağlandığı organdır. Din ve ilim erbâbıyla istişâre etmeyenin azli vaciptir.”  Buna göre, Müslüman cemâatin liderine yakışan, cemâatle aralarındaki şûrâ meclisi kanalıyla istişâre etmesi, emredeceği bir görüş edinmeden önce dâvet ve cemâat konularında cemâate danışmasıdır.

28- Emîr İçin Şûrâ Bağlayıcı Mıdır, Yoksa Bildiri Niteliğinde Midir?

Emîrin, aralarındaki şûrâ meclisi kanalıyla, cemâatiyle istişâresi vacip olduğuna göre, meclis üyelerinin oy birliğiyle öne sürdükleri görüşe göre hareket etmesi vacip midir? Bu durumda şûrâ bağlayıcı olur mu? Yoksa vacip olmayıp, meclis kararıyla hareket edebileceği gibi, o kararı terkedebilir de mi? Emîrin, meclisin görüş birliğine rağmen kendi görüşünü benimsemesi durumunda şûrâ bağlayıcı değil de bildiri toplantısı niteliğinde olmaz mı? Bunun cevabı cemâatin tüzüğüne bağlıdır. Tüzük eğer şûrâya sadece bağlayıcılık veya sadece bildiri niteliği vermişse, bu emir cemâat içinde yürürlüğe konması gereken bir vecîbedir. Hangisinin daha tercihli olduğunu, yani bağlayıcı niteliği olanın şûrânın mı, yoksa ilân niteliğindeki şûrânın mı daha tercihli olduğu bizim konumuz değil. Mes’ele, içtihâdîdir. İçtihâda konu olan bir görüşün tercihi ise, zaman ve mekân itibâriyle cemâatin hâl ve tâbiî anlayışına, onu kuşatan muayyen yapı ve konumuna, üyelerinin kapasitesine; azlığına, çokluğuna, dindârlıklarına, verâlarına (günahlardan titizlikle kaçınmalarına) ve ilimlerine; emîr seçilenlerin takvâ, ilim, yeterlilik derecelerine ve sözü uzatmamak için sıralamayı uygun bulmadığımız niteliklere bağlıdır.

29- İhtilâftan Korunma Yollarına Tutunmanın Sonucu:

Sözünü ettiğimiz uyuşmazlıktan korunma yollarından bazıları şunlardır:

1- Cemâat tarafından emîr seçimi,
2- Emîrin -açıkladığımız şekliyle- cemâatin işlerini idâre etmede şûrâyı benimsemesi.

İşte bu korunma yollarına tutunmak    -inşâallâh- cemâatten, onları parçalayacak, aralarına düşmanlık sokacak çirkin ihtilâfı uzaklaştırır. İhtilâf olsa bile tedâvisi ve dâvalarının maslahatını ileri sürerek inâtlaşan ve âdeten ihtilâfı tasvip eden tarafların gönüllerindeki kötü niyet gediklerini kapatmak mümkündür. Oysa, dâvanın maslahatı, cemâatin tüzüğüne karşı çıkmakla olmaz. Bu, ancak bu tüzüğe, istenen istişâreden sonra meşru olan konularda şerîatın öngördüğü emîre itâat hakkına sıkı sıkıya bağlanmakla olur.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 NİSAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort