JoomlaLock.com All4Share.net

İHLÂSSIZ KALP ÖLÜDÜR

Hasan Basrî’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Allah’ın kendisine ilim verdiği kişiye Allah Teâlâ sorar:
-Öğrendiğinle ne yaptın?
-Yâ Rab! Onunla gece gündüz sana ibadet ettim.
-Yalan söylüyorsun!
Melekler de “Yalan söylüyorsun! Bilakis sen onunla ‘Filan adam âlimdir’ dedirtmek istedin. Zaten öyle de denildi!” derler.
Allah’ın, kendisine mal verdiği kişi... Allah Teâlâ ona da sorar:
-Sana nimet verdim. Onu nasıl kullandın?
-Yâ Rab! O mal ile gece gündüz sadaka verdim.
-Yalan söylüyorsun!
Melekler de “Yalan söyledin! Bilakis sen onunla ‘Filan adam cömerttir’ dedirtmek istiyordun. Nitekim öyle de denildi” derler.
Allah yolunda öldürülen kişi... Allah Teâlâ ona sorar:
-Sen ne yaptın?
-Yâ Rab! Cihad ile emrolundum ve savaşırken de öldürüldüm!
-Yalan söylüyorsun!
Melekler de “Yalan söylüyorsun; zira senin gayen ‘Filan adam kahramandır’ dedirtmekti. Nitekim dünyada iken böyle denildi” derler.

Hadîsi rivâyet eden Ebu Hüreyre şöyle diyor:
“Sonra Hz. Peygamber baldırlarımın üzerine bir çizgi çekerek şöyle buyurdu:

“Ey Ebu Hureyre! Bunlar kıyamet gününde kendileriyle cehennem ateşinin ilk tutuşturulacağı mahluklardır.”

Hâlisane yapmadığın, hissetmediğin ve sevmediğin sürece Hakk’ın kapısına, dergâhına yaklaşamazsın. Gönül kapıları kapalıdır sana… Âlim de olsan, şehit de olsan, malını versen de bunlar yüzüne vurulur. İhlâsla seversen, kulluğunu yaparsan, hizmetini nimet bilip sevgiyle sunarsan Rabb’ine, “Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri.” buyrulur sana…

“İhlâs” kelime olarak “Has kılma, hâlis ve katıksız yapma” demektir. Kendinde bir şey bırakmamaktır… İhlâs, kendi nefsin için bir şey yapmamaktır, her şeyde Allah’ın (cc) rızasını gözetmektir…

Hâcegân yolu “terki terk” anlayışıyla ihlâsın zirvesini yakalamaya çalışmıştır… Dünyayı, arzularını, şehvetlerini, nefislerini terk etmişler… Yetmemiş… Ahiretlerini, ukbalarını terk etmişler… Yetmemiş… En sonunda terk ettikleri şeyi, terk etme duygusunu terk etmişler… Terki terk…

Yunus Emre ne güzel söylemiş:
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni

Cenâbı Hakk’ın (cc) zatıyla ilişki başladıktan sonra gayrisine bakmamışlar. Gözlerini, dillerini, fikirlerini, gönüllerini Hak’tan gayri şeylerden temizlemişler, ihlâsa erişmişler…

“Tarikatı Hâcegân, ihlâsı kazanabilmek için muhabbeti ilahiye tahsilidir.” buyuruyor Hâce Hazretleri (kuddise sırruh). Cenâbı Hak’la yakınlık, O’nun zatıyla ilişki ancak ihlâsla elde edilir. İhlâssız yapılan şeyler insanı Mevlâ’sıyla buluşturmaz. İhlâsla yapılan işlerin nimeti de büyük olur…

Ğavs Hazretleri’nin (ks) çobanı bir gün sahrada sürüleri otlatmaktadır. Yanına melekler gelir ve heybesini doldururlar. O da tek başıma bunu ne yapayım diyerek, heybesini alarak dergâha gelir. O anda Ğavs Hazretleri de (ks) oradadır. Mecliste o bölgenin zenginlerinden bir zat da vardır. Çoban heybesine daldırıp avucuyla meclistekilere sırayla bir şeyler verir. Ancak zahirde görünen bir şey yoktur. Oraya misafir gelen zengin adama sıra gelir. Ona vermeden yanındakine geçer. Diğer ihvanlara da heybesinden bir şeyler verir. Adam sitemle şikâyet eder: “Bu nasıl ev sahipliğidir, misafire bir şey verilmiyor.” Ğavs Hazretleri bu işi çobanın yaptığını, o yüzden ona sormaları gerektiğini söyler. Çobana neden böyle yaptığını sorarlar. O da: “Kurban, (ihvanları Ğavs Hazretleri’ne zaman zaman böyle hitap ederlerdi.) birincisi bu adam benim verdiğim şeye gönülden inanmıyor, itiraz ediyor. İkincisi bu adam buraya Allah (cc) rızası için gelmiş değil. Onun sürülerini haydutlar çalmış, onu sormak için gelmiş. Sürülerinin yerini söyleyin de gitsin…” der. Adam hatasını itiraf eder ve tevbe edip teslim olur.

O mecliste bulunan Hâce Hazretleri (ksa) “O akşam heybeden kendisine bir şey verilen herkes Peygamber Efendimiz’i (sav) rüyasında görüp, O’ndan bir şeyler aldı.”buyurdular.

İhlâs, takva her işleri,
Ne güzeldir cümbüşleri,
Can fedadır dervişleri,
Hâcegânlar tekkesinde.
Hâce Hazretleri (kuddise sırruh)

İhlâsla yapılan amellerin bereketi de çok oluyor. Çoban misali ihlâsla, hiçbir şey katmadan kendine verileni kardeşlerimizle paylaşabilmeyi Cenâbı Hak bizlere de nasip etsin.

Biz hadisi şerifte zikredildiği gibi ilmi âlim desinler, şehitliği kahraman desinler, malları vermeyi cömert desinler diye yapıyoruz. Manevi bir hal, zevk geldi mi ona sahip olmak için uğraşıyoruz. Hep kendimizi düşünüyoruz… Zannediyoruz ki, bize bir hal geldiğinde, bir keramet olduğunda biz kemale ereceğiz. Asıl kemalât ihlâsla maddi ve manevi beklentilerden uzak yalnız Hakk’ın rızasını arzulayarak kulluk yapmaktır.

Ğavs Hazretleri (ks) mürşidleri Ahmed Haznevi Hazretleri’ni (ks) ziyarete giderler. Bir zaman sonra mürşidi Ğavs Hazretleri’ne hilafet verirler ve onu memleketine hizmete gönderirler. Ğavs Hazretleri dönerken gönlüne “Ben âlimdim, insanların bana hürmeti vardı. Şimdi hilafet de verildi, insanların hürmeti nasıl olur…” düşüncesi gelir. Sonra bu düşüncesinden taaccüp ederler. Ve geceleri dergâhın tuvaletlerini gizlice temizlemeye başlarlar. Birileri görür de nefsim bundan hoşlanır diye de çekinmektedirler.  Bu hal tam üç ay sürer. Bir gece yine tuvalet temizlerken fenerle birinin geldiğini görür. Gelen mürşidi Ahmed Haznevi Hazretleri’dir. Ğavs Hazretleri’nin nefsiyle olan bu mücadelesinden çok hoşnut olurlar.

İhvan arkadaşlarından biri rüyasında Ğavs Hazretleri’nin (ks) Suriye’den döndüğünü görür. Rüyasında dağ taş yerinden çıkmış Ğavs Hazretleri’ni takip etmektedir. Manevi nispet tekrar Türkiye’ye dönmüştür.

Yolumuzun büyükleri gönüllerine gelen ufak bir lekeden bile rahatsız olmuşlar ve onu temizlemek için çok çaba sarf etmişlerdir.

Kendini temizleyip, hâlisleşmenin adıdır ihlâs… Bedenin ihlâsı helalle, aklın ihlâsı tefekkürle, kalbin ihlâsı da aşkla oluşur, olgunlaşır.

Yediğimiz içtiğimiz şeylerde haram varsa bu bizde isyana, şehvete, riyaya dönüşür. Nasıl yediğimiz zararlı gıdalar vücutta hastalık oluşturuyorsa, şüpheli şeyler de manevi hastalıklar oluşturur.

Karadeniz’den bir ihvanı Ğavs Hazretlerine fabrikalarındaki çaycının namaz kılmadığını, cumayı da çokça terk ettiğini söyleyip ne yapmaları gerektiğini mektupla bildirir. Ğavs Hazretleri (ks) mektubu yanlarında o zaman çocuk yaşta olan Hâce Hazretleri’ne (ksa) okutur ve mektubun arkasına şunları yazmasını söyler: “Namaz kılmayan birinin çayını içersen zamanla ona karşı bir muhabbet hissedersin. Bu muhabbet sende ibadetlere karşı bir soğukluk oluşturur.”

Müslüman ihlâsını namazında, zikrinde, kalbinde kontrol edebilir. Namazında, zikrinde aklına ve gönlüne gelen şeyler en çok neyle meşgul olduğunun nişanesidir… İhlâsının göstergesidir.

İhlâssız, imansız, sevgisiz bir kalp ölü gibidir…

Yarabbi! Seyyid Abdulhakim ne büyük mürşid imiş,
Ölü kalbi dirilten bir tabib yetiştirmiş.
Hâce Hazretleri (kuddise sırruh)

Ölü kalpler bir mürşidi kâmilin nazarında, tasarrufunda, sohbetinde, irşadında hayat bulur. Hz. İsa’nın (ra) ölüleri dirilttiği gibi, mürşidi kâmiller de ölü kalpleri diriltmiştir. İmamı Azamlar, İmamı Gazaliler, Mevlana Halidler ilmin zirvesindeyken bununla yetinmemişler, bir mürşidi kâmile ihtiyaç duymuşlar… Ve adeta mürşidi kâmilin gönlünde yeniden hayat bulmuşlardır…

Yarabbi! Bizleri de bir mürşidi kâmilin bendesi eyle… Ölü kalplerimizi dirilt…  Kamil bir imana, ihlâsa, ihsana, aşkına eriştir bizi…

Rabbim gönlümüzü sevginle doldur. Gönlümüzü kendine ve sevdiklerine rabt eyle. Arzumuz sana kul olmaktır. Kulluğumuzu daim eyle. Verdiğin nimetlere şükretmeyi bizlere nasib eyle. Rabbim sevdiklerini bize sevdir, sevdiklerine de bizi sevdir… Amin…

Sensiz dünyayı ukbâyı,
Gülüm n'idem, n'idem, n'idem,
Hûr u Cennetü'l-a'lâyı,
Gülüm n'idem n'idem n'idem…

Hulusi Efendi

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 MART SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort