JoomlaLock.com All4Share.net

HZ. ÖMER’İN HİDAYET VESİLESİ HZ. FATIMA BİNTİ HATTAB (R.ANHA)

Hattab b. Nüfeyl’in kızı olan Hz. Fâtıma, Hz. Ömer’in kız kardeşidir. Annesi Hanteme ise Ebû Cehil’in kız kardeşidir. Hz. Fâtıma olgun bir yaşa gelince amcası Amr b. Nüfeyl’in oğlu, Aşere-i Mübeşşere’den (Cennet ile müjdelenen on kişi) olan Hz. Saîd bin Zeyd ile evlendi.

Hz. Fâtıma binti Hattab, eşi Hz. Saîd b. Zeyd’in nasihatleriyle yeni dini ve Son Peygamber’i (sav) öğrenmiş, hiç tereddüt etmeden teslim olmuştu. Sorgu sual etmeden hakikati görüp hemen anlayacak meziyete ve nasibe sahip bu iki gencin evi İslâm’ın nuruyla dolmuş, huzur ve mutlulukları kat kat artmıştı. Mekke’de eziyetler alıp başını gitmiş olsa da onların küçük evleri huzurun kaynağı idi. Kimseciklere duyurmadan birlikte öğreniyor, birlikte ibadet ediyor, birlikte Kur’ân okuyor ve Allah’ın (cc) rızası yolunda biri yorulsa diğeri çalışıyordu. Hz. Habbab b. Eret her gün evlerine geliyor, kalplerindeki iman ağacının gelişmesi için onlara yeni gelen ayetleri okuyor ve İslâm’ı anlatıyordu. Sevgili Peygamberimiz’in (sav) ahlâki güzelliklerini ve vasıflarını naklediyordu. Hz. Fâtıma ile kocası Hz. Saîd, Allah (cc) ve Resûlü (sav) yoluna baş koymuş birer fedai olmuşlardı. Ancak Müslüman olduklarını gizli tutuyorlardı. Zira Hz. Ömer’in tutumundan endişeleniyorlardı. Haklıydılar, çünkü Mekke’de bin türlü hinlik düşünülüyor ve bir sürü hain bir yığın şerli düşünce peşinde koşuyordu. Herkesin bir planı olduğu kesindi ama Allah’ın (cc) planı hepsinin üstündeydi.
Hz. Fâtıma’nın kardeşi Hz. Ömer o zamanlar Kureyş’in en cesur, sert ve korkusuz adamıydı. Mekke’de ondan korkup çekinmeyen yoktu. Kılıcı keskin ve pehlivandı. Hz. Ömer, gençliğinde binicilikte de maharet sahibiydi. Mekke’de az bulunan okuma yazma bilenlerden biri de Hz. Ömer’di.

Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) İslâm’ı tebliğ ettiği yıllarda diğer Mekkeliler gibi Hz. Ömer de, İslâm’a karşı çıktı ve Müslüman olanlara çok eziyetler etti. İnandığı putlara gönülden bağlıydı. Gönlündeki putlar kırılırsa bu sefer de Yüce Allah’a (cc) gönülden bağlanırdı. Bunun için de vakit ve saatin gelmesi, bir de sebebin halk edilmesi gerekiyordu. Zaman ilerliyor ve beklenen vakit geliyordu. Artık Hz. Ömer, Müslüman olacak ve Mekke’de her şey değişecekti. Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav), Yüce Allah’ın (cc) kendisine verdiği tebliğ görevini üstlenmesinden altı yıl geçmişti. Bu zaman zarfında bir hayli Mekkeli Müslüman olmuştu. Gittikçe de Müslümanların sayısı artıyor ve bu durumu İslâm düşmanları hazmedemiyorlardı.

Bu sıralarda Hz. Ömer’e, Hz. Muhammed’in (sav), Habeşistan’a hicret etmeyen Hz. Hamza, Hz. Ali ve Hz. Ebû Bekir ile zaman zaman gizli toplantılar yaptığı, Safa tepesi yakınlarındaki bir evde onlarla bir araya geldiği anlatıldı. Bunu duyan Hz. Ömer, çok sinirlendi ve küplere bindi. Hemen kılıcını kuşanıp onların bulunduğu yere doğru yola çıktı. Yürürken yüzünden etrafa gazap saçılıyordu. Yolda Hz. Nuaym b. Abdillah’a rastladı. Hz. Nuaym ona; “Nereye böyle, ey Ömer?” diye tedirgin bir ifadeyle sorunca Hz. Ömer; “Muhammed’i arıyorum. Şu Kureyş’in birliğini bozan, onların dininden dönen ve halkın inançlarıyla alay eden, onların ilâhlarına küfreden adam var ya! İşte onu kendi ellerimle öldüreceğim.” dedi. Hz. Nuaym, bu sözleri duyunca, Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatından endişe ederek O’nu korumak, Hz. Ömer’in hedefini değiştirmek maksadıyla şöyle konuştu; “Ey Ömer! Görüyorum ki, nefsin seni yoldan çıkarmış. Muhammed’i (sav) öldürecek olursan zanneder misin ki, Muhammed’in (sav) yakınları seni sağ bırakır? Şimdi evine dönsen de önce kendi ailenden olanları yola getirsen iyi olmaz mı?” Bu sözleri dinleyen Hz. Ömer şaşırarak; “Ailemden kimi kastediyorsun?” diye sordu. Hz. Nuaym da; “Kimi olacak, kız kardeşinle enişten Saîd’i kastediyorum. Vallahi kız kardeşin Fâtıma da, enişten Saîd de Müslüman olmuşlar ve Muhammed’e (sav) uymuşlar. Git de asıl onları yola getir.” diye cevap verdi. Hz. Nuaym diyor ki; “Ben, Ömer’in, Hz. Peygamber’e (sav) bir fenalık yapacağından korkmuştum. Yapacağı bir kötülük varsa Fâtıma ve Saîd hedef olsun da Hz. Peygamber (sav) böyle bir suikasttan kurtulmuş olsun, diye düşündüm.”

Elbette ki Hz. Nuaym, o Müslümanlara karşı olan kötü bir düşüncesinden dolayı değil, sırf Hz. Peygamber’in bir suikasta hedef olmaması için böyle davranmıştı. Çünkü kendisi Müslüman’dı. Aynı zamanda Müslüman bir aileye mensuptu. Onlarla birlikte toplanıyor, İslâm’ı öğreniyordu.

Hz. Ömer, Hz. Nuaym’dan aldığı haber üzerine, Müslüman olduklarına dair ipucu bulmak amacıyla doğruca kız kardeşi Hz. Fâtıma’nın evine yöneldi. O sırada, evlerinde Hz. Habbâb b. el-Eret de bulunuyordu. Elinde de Kur’ân-ı Kerim’in Tâ-hâ Sûresi’nden bir kaç ayetin yazılı olduğu bir metin vardı. Hz. Habbâb, yeni vahyedilmiş olan bu ayetleri Hz. Saîd ve Hz. Fâtıma’ya öğretmekle meşguldü. İşte bu sırada kapıya yaklaşmakta olan Hz. Ömer’in sesini duyunca, içerideki odaların birine geçerek gizlendi. Hz. Fâtıma ise Kur’ân sayfasını dizinin altına koyarak saklamaya çalıştı. Ancak Hz. Ömer, içeride Kur’ân okunurken kapıya varmış ve onların seslerini duymuştu. İçeri girer girmez; “Biraz önce duyduğum mırıltı neydi? Söyleyin bakalım!” diyerek tehditler savurmaya başladı. “Yanlışın var, bir şeyler yoktu.” dedilerse de o; “Hayır, bir şeyler mırıldanıyordunuz. Üstelik haber aldım, Muhammed’e (sav) tâbi olmuş ve dinine girmişsiniz.” diye diretti ve eniştesinin üstüne yürüyerek onu tartaklamaya başladı. Bu arada, kocasını kardeşinin elinden kurtarmak için araya giren Hz. Fâtıma’yı da dövmeye koyuldu ve yaraladı. Durum bu noktaya varınca artık dayanamayan eniştesi ve kız kardeşi bağırarak; “Evet, ey Ömer! Biz, Müslüman olduk! Allah’a (cc) ve Rasûlü’ne (sav) iman ettik, anladın mı? Şimdi ne istersen yap!” diyerek ona meydan okudular.

Hz. Ömer, kız kardeşini kanlar içinde görünce bu kez yumuşadı, pişmanlık duymaya başladı ve içinden yaptıklarına üzülerek mahzun bir ifadeyle kız kardeşine; “Biraz önce okumakta olduğunuz şu sayfayı verir misin?” diye ricada bulundu. Hz. Ömer, okuma yazma biliyordu. Ancak Hz. Fâtıma itiraz ederek; “Onu imha edeceğinden endişe ediyoruz.” dedi. Hz. Ömer putları adına yemin ederek; “Korkma! Okuyup geri vereceğim.” diye söz verdi. Hz. Ömer, böyle konuşunca kız kardeşi onun İslâm’ı kabul edeceğinden ümitlenerek şu cevabı verdi; “Bak kardeşim! Sen necissin, putlara taptığın için pissin. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerim’i, ancak temiz olanlar ellerine alabilirler.” diye uyardı. Bunun üzerine Hz. Ömer, kalkıp yıkandı. Sonra kardeşi ona bu sayfayı verdi. Hz. Ömer bu sayfada yazılı olan ayetlerin bir bölümünü okuyunca; “Aman ne güzel, ne yüce sözler!” diyerek hayret ve hayranlığını dile getirmekten kendini alamadı.

Bu sözleri gizlediği yerden dinleyen Hz. Habbâb da artık kendisini güven içinde hissederek ortaya çıktı ve ona şöyle hitap etti; “Bak ey Ömer! Ben, Allah’tan ümit ederim ki, O’nun elçisinin davetine uyarsın. Çünkü dün kendisinden işittim, şöyle dua ediyordu: Ey Allahım! İslâm dinini şu iki insandan biriyle, ya Ebu’l-Hakem b. Hişam (Ebû Cehil) ile veya Ömer b. el-Hattab ile güçlendir.” Hz. Habbâb, Hz. Peygamber’in (sav) onun hakkındaki bu gıyâbî duasını dile getirdikten sonra ona şöyle yalvardı; “Ey Ömer! Gel etme, eyleme! Allah’a boyun eğ!”

Hz. Habbâb’ın bu sözlerini dikkatle dinleyen Hz. Ömer; “Tamam, ey Habbâb! O halde Muhammed’in (sav) nerede olduğunu bana göster de gidip Müslüman olayım.” dedi. Buna son derece sevinen Hz. Habbâb; “Rasûlullah (sav), Safa tepesi yakınlarında bir evdedir ve yanında da bir grup arkadaşı vardır.” der, demez Hz. Ömer, hemen kılıcını yanına alarak,

Hz. Peygamber’in (sav) ve ashâbının bulunduğu eve doğru gitti; varıp kapıyı çaldı. İçeriden Hz. Ömer’in sesi duyulunca sahabelerden biri kapıya yanaşarak dışarıyı gözetleyip onun kılıcını kuşanmış ve kapıda durmakta olduğunu gördü. Telaşla Hz. Peygamber’e (sav) dönerek; “Ey Allah’ın elçisi! Kapıda Ömer var, kılıcını kuşanmış olarak duruyor!” diye haber verdi. Bunun üzerine orada bulunan Hz. Hamza: “Bırak gelsin, eğer niyeti iyiyse biz de ona iyilikte bulunuruz. Yok, eğer şer istiyorsa bu sefer de onu kendi kılıcıyla keseriz.” dedi. Hz. Peygamber de (sav); “Bırakın gelsin.” diye emredince sahabe kapıyı açtı.

Hz. Ömer içeri girer girmez Hz. Peygamber (sav) ayağa kalkarak onu karşıladı. Üzerindeki cübbesini eliyle kavrayarak onu şöyle bir sarstı ve; “Ey Hattâb’ın oğlu Ömer! Hangi maksat seni buraya getirdi? Söyle bakalım!” diye nabzını yokladıktan sonra şöyle devam etti; “Bak! Şu tavrını bırakmazsan Allah senin üzerine bir belâ indirecektir.” uyarısında bulundu. Bunun üzerine Hz. Ömer; “Ey Allah’ın Elçisi! Ben buraya, Allah’a (cc), Resûlü’ne (sav) ve Allah’tan inen gerçeklere iman etmek için gelmiş bulunuyorum.” karşılığını verince, Hz. Peygamberimiz (sav) sevincinden tekbir getirmeye başladı. Tekbir sesini duyan sahabeler, Hz. Ömer’in İslâm’ı kabul ettiğini hemen anlayıp onlar da çok sevindiler.

Hz. Peygamber, davet ve ibadetin bu günden sonra açıktan açığa yapılacağını ilan etti. İki saf halinde dizdiği sahabeleriyle birlikte Kâbe’ye doğru bir yürüyüş düzenledi. Bu safların birinde Hz. Ömer, diğerinde ise Hz. Hamza vardı. Kureyşliler, Hz. Ömer ve Hz. Hamza’yı Müslümanların arasında görünce çok üzüldüler. İşte o gün, Hz. Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ömer’e, hak ile bâtılı ayıran manasına gelen el-Fâruk unvanını verdi. Hz. Ömer’in Müslüman olması Mekke’deki Müslümanları biraz olsun rahatlattı, sevindirdi. Ashabı kiramdan Hz. Abdullah b. Mes’ud şöyle buyurmakta; “Ömer’in Müslüman oluşu bir fetih idi. Hicreti bir yardım idi. Halifeliği de bir rahmet idi. Vallahi Ömer Müslüman oluncaya kadar Kâbe’nin yanında açıktan namaz kılmadık.”

Hz. Fâtıma binti Hattab, Allah Rasûlü’nün (sav) duasının gerçekleşmesine vesile olmuştur. Hz. Ömer’in Müslüman olmasında elbette ki en büyük pay, kız kardeşi Fâtıma’nın ve eniştesi Saîd’indir. Hz. Fâtıma binti Hattab eşi ile birlikte Medine’ye hicret ederek ömrünün sonuna kadar faziletli, örnek davranışlar sergileyerek hayatını devam ettirdi. Ardında Abdullah, Abdurrahman, Ezyed ve Esved adında dört evlat bırakmıştır. Kardeşi Hz. Ömer’in (ra) halife bulunduğu günlerde Medine’de ahirete göç etmiştir.

Onlar bizlere hizmetin metodunu öğretiyorlar. Rabbimiz’e sonsuz hamdü senalar olsun ki öğretmenler değişse de müfredat değişmeden yeni öğretmenlerle hizmete devam etmektedir. “Hayatımız talim, tatbik ve tebliğden ibarettir.” anlayışıyla yolumuzu aydınlatanlar var oldukça, daha nice Fâtımalar yetişecek ve nice Ömerler İslâm’a kazandırılacak Allah’ın izni ve inayetiyle.

Hz. Fâtıma abisinden şiddet gördü ve daha da fazlasının olabileceğini bile bile iman gücüyle Mekke’nin karşısında titrediği Hz. Ömer’e inancını açıklamaktan geri kalmadı. Duruş önemli diyoruz ve bu duruşu ancak gerçek iman sahibi ve gerçekten yaşayanlar yapabiliyor. Çünkü insanın duruşu yaşantısıyla ve yaşantısı da inancıyla alakalıdır. Peygamber Efendimiz’in (sav) yaşantısını ve ashabı kiramı çok iyi tanımamız lazım.

Rabbim hayatımızı talim, tatbik ve tebliğ üzere daim eylesin. Bizi sevsin, sevdiklerine sevdirsin ve sevdiklerini çok sevdirsin. (Âmin)

Yararlanılan Kaynaklar:

M. Asım Köksal, Hazreti Muhammed ve İslâm Tarihi, Cilt 1-2, Işık Yayınları, 2008
Mehmed Emre, Büyük İslâm Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul
GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ’NİN 2008 EYLÜL Sayısı
Serpil Özcan, Hz. Havva’dan Hz. Zeyneb’e Kadınların İzinde, Server İletişim, 2009

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort