JoomlaLock.com All4Share.net

“GÖRÜŞMEYİ BEN YAPMADIM, ALLAH YAPTI”

görüşmeyi ben yapmadım

Görüşmeyi Ben Yapmadım, Allah Yaptı - Sâlik-i İrfân

Sayı : 102 - Haziran 2016

 

Görüşmeyi Ben Yapmadım, Allah Yaptı

 

Hamdolsun yeri ve göğü yaratan Rabbimize. Yaratıyor, yaşatıyor, rızıklandırıyor, öldürüyor, diriltiyor. Yazın sararan, sonbaharda dökülen, kışın ölen tabiat ilkbaharda yeşeriyor, canlanıyor. Bahara bizleri ulaştıran Mevlamıza hamd ve senalar olsun. 

Salat ve selam ise şefaatçimiz, aahibimiz, Peygamberimiz Efendimiz Ahmed-i Mahmud Muhammed Mustafa Hazretleri’nin (sav) üzerine olsun.

Peygamber Efendimiz’in yeryüzünü teşrifi de bahar günlerinde olmuştur. Maddi ve manevi baharın yaşandığı bu gelişle, insanlar adeta Hakk’ın, cennetin, rızanın kokularını almışlardır. “Benim kokumu duymak isteyen kırmızı gül koklasın.” buyuran Efendimiz’in (sav) remzi-sembolü gül olmuştur. Nasıl ki gül çiçeklerin şahıdır, Efendimiz de insanların şahıdır. Efendimiz’in aşkıyla yanan Fuzuli’nin meşhur Su Kasidesi’nde dediği gibi:

Suya versin bağban gülzarı, zahmet çekmesin, Yüzün tek yetişmez, verse bin gülzare su.

(Bahçıvan zahmet edip yorulmasın çünkü bin gül bahçesi sulasa da, (Ey Nebi!) Senin güzel yüzün gibi güzel bir gül yetişmez.)

Gül, Efendimiz’in (sav) sembolü olduğu için bunu bilenler gül kokladıklarında salavat getirirler. Medine’den yola çıkan seher yeli her yere ve herkese kısmetini-nasibini dağıtır çünkü O Ebu’l-Kasım’dır, kısmetlerin babasıdır. Seher vaktinde tatlı tatlı esen seher yeli O’nun kokularını eve doldursun diye camlar açılır. Abdulhakim Hüseynî hazretleri (ksa) elmayı çok seviyor, seher vaktinde O’nun kokusuna daha çok temas etsin diye elmayı seher yeline doğru atıyor. Tasavvufta nispet O’nun kokusudur. Kimin gözü gönlü açılırsa O’nun kokusunu almaya başlar. Bu kokuyu Kabe’den alırsınız, Ravza’dan alırsınız, mürşidi kamilden alırsınız, ibadetinizden alırsınız, kimi dergahtan-mescidden alırsınız … Nihayetinde aldığınız hep O’nun kokusudur. O kokuyu alabilmek için öncelikle günahtan, gafletten tıkanmış gözenekleri açmak gerekir. Bedeni nasıl temizleyeceğimizi biliyoruz da aklı-gönlü nasıl temizleyeceğiz? İşte burada insanı kamile ihtiyacın önemi ortaya çıkar çünkü bize konuşan, doğruyu yanlışı bize öğretecek insan lazımdır. “Nitekim Biz size, ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir peygamber gönderdik.” (Bakara 151) Ayeti kerimede buyrulan peygambere duyulan ihtiyaç bugün ancak Peygamber varisi insanı kamilde karşılık bulabilir. İnsanın zahiri ve batıni temizliği dolayısıyla Hakk’ın rızasına uygun bir kulluk ancak böyle mümkün olacaktır.

Elhamdulillah dün nasıl ki Efendimiz (sav) ashabını eğitmiştir ve Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Hz. Ali (kv)… gibi büyük zatlar yetişmiştir; bugün de bu eğitim devam etmektedir. Cenabı Mevlamız bizleri bu mübarek zatlara bağışlasın. Onların ayak izleri gözümüze sürme olsun. Onların aşkından, ahlakından bizlere de lütfeylesin.

Hz. Ali efendimizin (ra) deryasından damlalar paylaşmaya devam ediyoruz: 

İbni Asakir’in rivayetine göre, Ukle oğlu Süveyd demiş ki: Bir gün Şia’dan birkaç kişinin meclisine gittim. Ebu Bekir ve Ömer aleyhinde söz söylüyorlardı. Hemen Ali’nin yanına varıp, “Ey müminlerin halifesi! Senin arkadaşlarından birkaç kişinin yanına gittim, Ebu Bekir ve Ömer haklarında yakışıksız sözler söylüyorlardı. Onların açıkça söyledikleri şeyler senin kalbinde gizlenmese onlar da buna kalkışamazlardı, dediğim zaman Ali, üzüldü. Gözleri doldu. Ağlayarak ve: “O iki büyük adam hakkında kin besleyenlere yüce Allah lanet etsin!” diyerek kalktı, elimi tuttu, mescide gitti, minbere çıktı, oturdu. Ak sakalını tutup bir kere baktı ve kalkıp çok etkili, güzel ve kısa bir hutbe okudu. Buyurdu ki: 

“Nedir o kavmin hal ve şanı ki, Kureyş’in uluları ve müslümanların babaları olan iki kişiyi dillerine doluyorlar. Allah’tan korkan müminler bu iki adamı sever. Bunlara ancak facir ve alçak kimseler kin besler. İkisi de Rasulullah’a (sav) sıdk ve vefa ile dost ve arkadaş oldular. Rasulullah (sav), ikisi kadar kimseyi sevmezdi ve onların fikirleri kadar kimsenin görüşüne değer vermezdi. Rasulullah (sav) ikisinden de razı olduğu halde ahirete gitti ve ikisi de müminler kendilerinden razı oldukları halde öteki aleme göçtüler. 

Rasulü Ekrem’in emri ile Ebu Bekir imam olup yedi gün müminlere namaz kıldırdı ve Rasulü Ekrem ölünce müminler istek ve arzuları ile Ebu Bekir’e biat ettiler. Abdulmuttalipoğullarından ona ilk biat eden ben idim. Kendisi halifeliği istemezdi. Bizlerden birimizin bu yükü yüklenmesini arzu ederdi. Yemin ederim ki kalanların en hayırlısı ve merhametlisi ve en inançlısı ve yaşça ve İslamca kıdemlisiydi. Rasulullah’ın (sav) gidişatı üzere gitti.

Ondan sonra Ömer, halife olunca halkın bazısı hoşnut oldu ve bazıları olmadılar. Fakat hoşnut olmayanlar da sonra hoşnut kaldılar. O da Hazreti Peygamberin ve Hz. Ebu Bekir’in izinden yürüdü. Yemin ederim ki o da merhametliydi. Zulme uğrayana yardım eder ve acırdı. Allah’ın hükmünü yerine getirirken çekiştiricilerin kınamasından korkmaz ve çekinmezdi. Cenabı Hak ona hak yol ve doğruluk üzere konuşmayı başartmıştı. Sanırdık ki, onun dili üzere bir melek konuşuyor. Yüce Allah, onun İslam olmasıyla İslam dinini aziz kıldı ve onunla ikiyüzlülerin kalplerine korku ve müminlerin kalplerine sevgi verdi. Onun gibi kimi bulabilirsiniz? 

Yüce Allah bu ikisinin mesleği üzere gitmeye bizleri muvaffak etsin. Onların derecesine varmak ancak onların eserleri ile yetinmek ve onlara sevgiyle olur. Beni seven ikisini de sevsin. Onlara kin besleyen kimse bana düşmanlık etmiş olur. Ben de o kimseden uzak olurum. Haberiniz olsun ki, peygamberlerden sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir ve Ömer’dir. Bundan sonra onları dile dolayan olursa, hakkında iftiracı cezası uygularım. Allah’tan sizin ve benim için bağışlanmak dilerim.” (Peygamberler ve Halifeler Tarihi, A. Cevdet Paşa, Cilt 2, s. 687)

Hz. Cabir (ra) anlatıyor: “Rasulullah Taif günü Hz. Ali’yi (ra) çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. Bu görüşme o kadar uzadı ki halk, Rasulullah (sav) amcasının oğlu ile görüşmesini uzattı, dedi. Rasulullah bunu işitince: “Onunla hususi görüşmeyi ben yapmadım. Allah yaptı.” buyurdu. Kaynaklar bu ifadeyi tasrih için: “Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah(ın arzusu ve emri ile Rasulü) yaptı.” şeklinde nakletmişlerdir. (İ. Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, s. 470; Tirmizi, Menakıp, 3728)

Hz. Enes (ra) anlatıyor: “Rasulullah (sav) Berae-Tevbe Suresini, Arafat’ta hacılara tebliğ edilmek üzere Hz. Ebu Bekir (ra) ile göndermişti. Sonra onu çağırarak: “Bunun ehlimden olmayan bir kimse ile tebliğ edilmesi muvafık değil!” buyurdu. Hz. Ali’yi çağırarak sureyi, Arafat’ta okuması için ona verdi.” (İ. Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, s.471; Tirmizi, Tefsir, Tevbe, 3089)

Zirr İbni Hubeyş (ra) anlatıyor: Hz. Ali’nin şöyle söylediğini işittim: “Daneyi açan canlıları yaratan Zat-ı Zülcelal’e yeminle söylüyorum ümmi Peygamberim (sav) bana şu hususu garantiledi: Beni mümin olan sevecek, münafık olan da bana buğzedecektir.” (Müslim, İman, 131(78); Tirmizi, Menakıb, 3737)

Abdurrahman İbni Ebi Leyla anlatıyor: Babam Ebi Leyla, Hz. Ali (ra) ile akşamları bir araya gelip sohbet ederlerdi. Hz. Ali (ra) kışta yaz elbiseleri, yazda da kış elbiseleri giyerdi. Biz babama bunun hikmetini bir sorsanız dedik, o da sordu. Hz. Ali (ra) şu açıklamayı yaptı: Rasulullah (sav) Hayber günü gözümden rahatsız olduğum bir sırada bana adam göndererek yanına çağırdı ben: “Ey Allah’ın Rasulu gözlerimden hastayım.” dedim. Bunun üzerine gözüme mübarek tükrüklerinden sürüp bir de: “Allah’ım ondan sıcak ve soğuğun vereceği rahatsızlıkları kaldır.” diye dua buyurdular. O günden sonra ne sıcakta terledim ne de soğukta üşüdüm, açıklamasını yaptı. 

Hz. Ali (ra) ilaveten Rasulullah’ın (sav) şöye buyurduğunu da ekledi: “Yarın Hayber’in fethi için öyle bir zatı komutan yapacağım ki o Allah’ı ve Rasulü’nü hakkıyla sever. Allah ve Rasulü de onu severler. O cepheden kaçacak biri de değildir.” (İ.Canan, Kütüb-i Sitte 16. Cilt, s. 512)

İbni Ömer (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav) buyurdular ki: “Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin efendileridir. Babaları ise onlardan daha hayırlıdır.” (İ. Canan, Kütüb-i Sitte 16. Cilt s. 513)

Kur’an-ı Kerim’de, “De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.” (Şura 23) ayeti kerimede ehli beyt sevgisinin farz oluşu bizlere bildirilmiştir.

Tarikat erbabı ve bu hakikatın sahiplerinin indinde Hz. Ali’nin (kv) şöyle dediği tespit edilmiştir: “Ey Allah’ın Rasulü! Bana Allah’a en yakın, kullarına en kolay ve Allah Subhanehü ve Teala indinde en faziletli yolu göster.” dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav):

“Ey Ali! Bunun için halvet halinde Allah’ı zikre devam etmen gerekir.” buyurdu. Hz. Ali (kv):

“Bütün kullar zikrediyorlar.” deyince Rasulullah (sav): 

“Ey Ali! Yeryüzünde a ilahe illallah diyen bulunduğu müddetçe kıyamet kopmaz.” diye cevap verdi. Onun üzerine Hz. Ali: 

“Ey Allah’ın Rasulu! Nasıl zikredeyim?” diye sordu. O da şöyle buyurdu:

“Gözlerini yum ve Benim üç kere söyleyeceğimi dinle, sonra da onu üç kere tekrar et, ben dinleyeyim.” Rasulullah (sav) üç kere: “La ilahe İllallah” dedi. Hz. Ali de O’nu dinledi. Sonra da Hz. Ali üç kere la ilahe illallah, dedi. Rasulullah da dinledi. 

Hz. Ali Hasan Basri’ye telkin etti. O da Habibi Acemi’ye, o da Davudu Tâi’ye, o da Marufi Kerhi’ye, o da Seriyyi Sakati’ye, o da Ebul Kasım Cüneyd Bağdadi’ye telkin etti. Allah cümlesine rahmet etsin. (H. Vassaf, Sefine-i Evliya, cilt 1, s. 45)

Cenabı Mevlamız hepimizi meccanen affeylesin. İmanlarımızı kamil, amellerimizi salih eylesin. Rızasına, likasına mukarin eylesin. Büyüklerimizin himmetinden, ashabı kiramın izinden, Efendimiz’in şefaatinden bizleri ayırmasın, amin vel hamdulillahi Rabbil alemîn.

 

Yazar: Sâlik-i İrfân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort