JoomlaLock.com All4Share.net

VERA, SENİ RABB’İNDEN UZAKLAŞTIRAN ŞEYLERDEN SAKINMANDIR

Ey Hâce uyma nefsine,
Kör şeytanın iğvasına,
Yapış Hakk’ın rızasına,
Gel gir âşıklar safına…
Hâce Hazretleri (kuddise sırruh)

Oruç ayı içerisindeyiz. Cenabı Hak oruçlarımızı kabul eylesin. Kadir gecesini en güzel şekilde ihya edebilmeyi ve bayrama hayırla ulaşabilmeyi bizlere nasib eylesin. Oruç sakınma, korunma ayı… Bedenin meşru ihtiyaçları olan yeme ve içmeyi bırakırken, bir taraftan da her türlü günahtan ve gafletten sakınmaya çalışır Müslüman. Bu ayda kavga etmeniz, sataşmanız istenmiyor. Biri size sataşsa ‘Ben oruçluyum’ dememiz emrolunmuş. Bu ayda kendini her türlü çirkinlikten alıkoymaya çalışmalısın.

Ramazan ayının son on günü itikâfa girilerek dünyadan tamamen el etek çekilir. Hakk’ın zikriyle, fikriyle ve ibadetlerle meşgul olur Müslüman… Gönül nefsi arzulardan kurtularak Yüce Mevlâ’ya yönelmeye başlar.

Oruçlar, umreler, haclar… insana sakınmayı, sabretmeyi, nefsin arzularını dizginlemeyi öğreten ibadetlerdir. Bu ibadetler insanı vera sahibi yapar. Vera, şüpheli şeylerden de sakınarak insanı kirleten her türlü günahtan, yanlıştan korumanın adıdır.

“Helal bellidir, haram da bellidir. Bu ikisinin arasında şüpheli olan şeyler vardır. Bu şüpheliler Allah Teâlâ’nın koruluğudur. Çünkü koruluk etrafında koyun otlatanın sürüleri koruluğa dalabilir.” (Müslim) hadisi şerifi bize şüpheli şeylerden sakınmayı emreder.

Verası olmayan Müslümanlar, yani şüpheli şeylerden uzaklaşmayan insanlar, bataklık kenarında oynayan çocuklar gibidir. Annesi ne kadar temiz olmasını tembihlese de, o biraz sonra bunu unutur ve bataklıkta pislikle oynamaya başlar.

Kimileri için dünya oyun ve eğlenceden ibarettir, buyrulmuş. Ne zamana kadar dünya pislikleriyle oynayacaksın…  Sen bu dünyada hep oynamak, eğlenmek mi istiyorsun. Dünya bataklığına gönlünü kaptırırsan kalbin kararmaya başlar. Gönlün kararırsa/kirlenirse Hakk’tan uzaklaşmaya başlarsın. Şair öyle diyor:

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak
Pâdişah girmez saraya hâne mâmûr olmadan

“Gönül sarayından Allâh’tan gayrı ne varsa hepsini çıkar. Zîrâ hâne mâmur olmadan pâdişah sarayı şereflendirmez.”

Dünyaya bakışın çok önemli. Evliyaullahtan bir zatın bir müridi bir zaman İstanbul’a gider. Dönüşünde ona gördüklerini sorarlar. O da İstanbul’da insanların hep günah işlediklerinden bahseder. Kötü yerlerin çok olduğunu söyler. Bir zaman sonra başka bir müridi İstanbul’a gider. Ona da gördükleri sorulur. O da İstanbul’un güzelliklerinden bahseder. Camilerin, dergahların, türbelerin çokluğundan bahseder. Sahabelerden, evliyalardan bahseder. İnsanın gönlü neyin sevgisini taşıyorsa oraya meylediyor.

Sana da sorarlar kardeşim… Sen bu dünyanın nelerini anlatacaksın. Bataklıkların, çöplüklerin etrafında dolaşırsan hep onlardan konuşursun. Gül bahçelerine gitmişsen oraları anlatırsın. Zikir, sohbet meclisleri dünyanın gül bahçeleridir. Camiler, dergahlar gülistandır.

Bir adam güzel kokuların satıldığı bir dükkânın önünden geçerken bayılır. Oradakiler ne yaparlarsa yapsınlar onu ayıltamazlar. Onu tanıyan bir adam onu ayıltacağını söyler. Bu adamın yıllarca kötü kokan bir yerde çalıştığını, güzel kokunun onu bayılttığını anlatır. Oradakilerden hayvan gübresi ister. Gübreyi adamın burnuna tutar, adam ayılır.

Vera, insanın bu dünya çöplüğünden uzaklaşarak gül bahçelerine gitmesi ve oradaki güzellikleri yaşamasıdır. Vera sahibi insanın isteği Hakk’ın rızasına kavuşmaktır. “İlahi Ente maksûdî ve rıdake matlûbî”(Ya Rabbî maksadım Sen’sin, arzum rızana ulaşmaktır.) zikrini dilinden düşürmez. Vera sahibi Müslümanın gönlü Allah (cc) ve Rasulü (sav) sevgisiyle doludur. Kamil müminlerle sohbetleşmek, halleşmek en çok hoşuna giden şey olur. Gönlü muhabbetle dolu olan bir mümin günahlardan nefret etmeye başlar.

Müslümanlar belki günahı terk ettiler, ama günahın sevgisini terk etmediler. Böyle olunca günaha çok çabuk düşme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Ashab ve onların yolundan gidenler bir harama düşmemek için yetmiş helali terk ederken, bugünün Müslümanları hep dinlerinden taviz verir oldular.

Hâcegân dergahlarında zikirler yapılır. Zikirler hep istiğfarla başlar. Zikir meclislerinden birinde Hâce Hazretleri (kuddise sırruh) “Günahtan nefret ederek istiğfar getirin.” buyurmuşlardı. Günahtan nefret et kardeşim… Rabb’inin çirkin gördüklerini sen de çirkin gör… Şeytanların üstüne basa basa tevbe et…

Vera, seni Rabb’inden uzaklaştıran şeylerden kaçmandır…  

Vera sahibi olursan günahları ve şüpheli şeyleri fark etmeye ve onlardan uzak durmaya başlarsın. Hz. Ebubekir (ra) misali içtiğin sütün temiz olmadığını anlayıp onu dışarı çıkarmaya çalışırsın. Yediği midesine değil, kalbine zarar vermişti…

İbn Sîrin, “Benim için veradan daha kolay bir şey yok. Bir şey gönlüme şüphe veriyorsa derhal onu terk ederim.” diyerek veranın kalpte oluştuğunu söylemiştir… Gafletle yenilen lokmalar bile insana zarar verirken, haramlardan sakınmıyorsak kalbimiz ölmeye başlamış demektir.

Günahlar ve şüpheli şeyler genelde hep yiyecek ve içecek olarak algılanmış. Yediğimiz, içtiğimiz şeylere dikkat ederken düşündüğümüz, tefekkür ettiğimiz bilgilere de aşırı dikkat etmeliyiz. Bugün Müslümanların önündeki en büyük tehlikelerin başında bilgi kirliliği, düşünce kirliliği gelmektedir. Haram lokma insanı gaflete sürüklerken, yanlış fikirler -Allah (cc) korusun- insanı dinden, imandan mahrum kılar.

Müslümanlar cehalet karşısında kendilerini iyi yetiştirmeliler. Sağlam bir imanla sahih kaynaklardan gelen tertemiz bilgilerle akidelerini kuvvetlendirmeleri gerekir. Bilgi zehirlenmelerine karşı uyanık olmaları gerekir.

Din adına öyle şeyler söyleniyor ki insanın aklı hayali almıyor. Birileri çıkıp şarkılı, türkülü, danslı gösterilerine –haşa- Peygamberimiz (sav) teşrif etti hezeyanlarıyla milyonları uyutmaya, kandırmaya çalışıyorlar. Sağlam akideli, vera sahibi bir Müslümana bunlar söylense, bunları söyleyenin isminin önündeki arkasındaki etiketlere bakmaz; profesör, hocaefendi farketmez… İmanı bütün bunları reddeder.  Şarkı türkü söyleyen kızlara bakıp maneviyatınız mı gelişiyor? İçkiyi zemzem mi sanıyorsunuz? Kendinizi kandırmaktan vazgeçin artık…

Vera, şüpheliden bile uzak durmayı gerektirirken, maalesef birileri bugün haramları meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Bediüzzaman Hazretleri’nin babası ineklerini otlatmaya götürürken, başkasının tarlasından, tumbundan ot yemesin diye ağızlarına çuval geçirirmiş. İmamı Azam’ın babası bir elmanın hakkını vermek için üç yıl hizmet eder.

Hassasiyet veranın nişanesidir… Hassasiyet imanın, ihlasın, takvanın korunması içindi. Hassasiyetler zayıflayınca bozulmaya başladı Müslümanlar… Duyguları değişti, fikirleri değişti… Kuranı Kerimler çeyizlere konulur, duvarlara süs olarak asılırdı eskiden… Zühd, takva, vera gibi kavramlar dinî kitapları süsleyen güzel kelime olsun diye değildir. Onlar senin hayatının olmazsa olmazı olmalıdır. Yaşamadığın din senin olmaz…

Ya Rabbi, ayaklarımızı dinin üzerine sabit kıl… Bizleri nefsimizle bir an dahi olsa baş başa bırakma… Vera sahibi Müslümanlar olabilmeyi bizlere nasib eyle…

Ya Rabbi, sevdiklerini bize sevdir bizi de sevdiklerine sevdir… Amin

Gönülden sür sivâyı, ağyârı terk et,
Râhi Hakk’a râm ol, sıdkı elde et,
Gir tasavvuf deryasına esrarı fehm et,
Edhem gibi sana da hüddam olur semekler…
Hâce Hazretleri (kuddise sırruh)

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort