JoomlaLock.com All4Share.net

TESLİMİYET VE GÜVEN: Hz. FATIMA (ra) -1-

Teslimiyet ve Güven Hz. Fatıma ra

Teslimiyet ve Güven: Hz. Fatıma (ra) -1 - Vahdettin Şimşek

Sayı : 124 - Nisan 2018

 

Teslimiyet ve Güven: Hz. Fatıma (ra) -1

 

Hamdolsun alemlerin Rabbine…. Salat ve selam olsun Kainatın Habibi’ne, gönüllerin Tabibi’ne… 

O’nun ehlibeyti’ne, ashabı kirama ve bütün sahabe annelerimize; özellikle Hz. Fatıma (ra) annemizin üzerine selat ve selam olsun.

Cennet kadınlarının efendisi, Peygamber Efendimiz’in (sav) can paresi, Hz Ali efendimizin sevgili eşi, Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin annesi Hz. Fatıma (ra) annemizin hayatındaki teslimiyet ve güvenden örnekler almak için güzel bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Hz. Fatıma (ra) annemiz, Rasulullah Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve selem) en küçük kızıdır. Annesi, Allah Rasulü’nün eşi-dostu-can yoldaşı, müminlerin annesi Hz. Hatice’dir (ra). Hz.Fatıma Hicret’ten 13 sene evvel Mekke’de dünyaya gelmiştir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Huzeyme’nin evi diye anılan evde oturmaktadır. Hz. Hatice’nin (ra), Rasulullah Efendimiz’den olan bütün çocukları bu evde doğmuştur. Bu ev hâlâ, Mevlidi Fatıma-Fatıma’nın Doğduğu Yer diye tanınmakta ve Mescidi Haram’dan sonra Mekke’nin kutsal ziyaret yerleri arasında sayılmaktadır. 

Fatıma kelimesi lügatte “sütten kesilmiş” manasına gelmektedir. Peygamber Efendimiz’in en küçük kızı Hazreti Fatıma’dır.  Deylemî’nin Ebû Hureyre (ra)’den rivayet ettiği bir hadisi şerifte Efendimiz (sav): “Onu sevenleri, Allah cehennemden uzaklaştıracağı için kızıma Fatıma adını verdim.” buyurdu.  Yine “Fatıma cennet kadınlarının efendisi, Hasan ve Hüseyin de cennet gençlerinin efendisidir.” buyururlar. Hz. Fatıma annemiz Zehra ve Betül lakaplarıyla meşhurdu. Zehra; “Ak yüzlü, nur yumağı, beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın” manasına, Betül ise “Dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah’a yönelten, iffetli ve namuslu kadın” anlamına gelmekteydi. Hz. Fatıma dünyevi heveslerden uzak, zahid bir kişiliğe sahiptir. Çok temiz, eşi bulunmaz bir insandır. Hz. Aişe (ra) annemiz buyurur ki : “Şekil, hal ve yol bakımından, gerek kalkışında gerek oturuşunda Hz. Fatıma’dan daha çok Rasulullah’a benzeyen bir kimse görmedim.” 

Fatma annemiz güzel yüzlü, akıllı bir hanımefendidir. Zühd ve takvası gibi ilmî ve edebî hissi de çok yüksek derecededir. Efendimiz (aleyhisselatu vesselam) nübüvvetini ilan ettikten sonra Hz. Fatıma, O’nun kalabalıklar arasında durduğunu, insanları İslam’a davet ettiğini defalarca görmüş ve O’na her zaman destek olmaya çalışmıştır. Çocuk safiyeti içerisinde babasının halini anlamaya çalışmıştır. Hz. Fatıma annemize “Ümmü Ebiha” yani babasının annesi de denilmiştir.

Fatıma annemiz her kız çocuğu gibi büyümüş, evlilik çağına gelmiştir. Abdullah Bin Büreyde (radıyallahu anh) babasından şöyle nakleder Hz. Ebu Bekir (ra), Hz.Ömer (ra) Peygamber Efendimiz’e gelerek Fatıma’yı istediler. Rasulullah Efendimiz “O küçüktür.” buyurdu, vermedi. Hz. Fatıma kendisine ilk evlilik teklif edildiğinde 15 yaşlarında idi.

Talipliler sadece Peygamber’in kızı olmasından dolayı ona talip olmamışlardı. O, evlenilecek hanımefendi adayları içerisinde en ideal özelliklere sahipti. Bu yüzden ona talip olanların sayısı oldukça fazla idi. Hz. Peygamber yaş, soy ve kültürel denkliği göz önüne alarak taliplileri nazikçe reddediyor, biricik kızı için en uygun damat adayını bekliyordu. Çünkü eşler arasında iyi bir uyum olabilmesi için evlilik, dengi dengine olmalıydı. Hz. Peygamber (sav) Hz. Ali’yi damat olarak gönlünden geçirmiyor değildi. Hatta bir gün Hz. Peygamber’in: “Rabbim! Kızıma hayırlı bir kısmet nasip et. Amcam oğlu Ali ne güzel bir eştir onun için.” dediği rivayet edilir. Sahabi arasında: “Her halde Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin talip olmasını bekliyor.” şeklinde de konuşmalar başlamıştı. Hz. Ali, Hz. Fatıma’yı arzu ediyor, fakat bir türlü kendinde cesaret bulup arzusunu iletemiyordu. 

Hz. Ali, günlerden bir gün -muhtemelen M.624 Mayıs- cesaretini toplayarak, Hz. Fatıma’yı istemek üzere, Hz. Peygamber’in huzuruna çıktı. Konunun özel bir konu olduğunu anlayan Hz. Peygamber: “Bir ihtiyacın, bir arzun mu var ya Ali?” diye sordu. Hz. Ali’nin yine heyecandan cevap vermemesi üzerine: “Sen Fatıma’yı istemek üzere geldin.” buyurdu. Hz. Ali, sadece “Evet!” diyebildi. Hz. Peygamber’in cevabı: “Merhaben ve ehlen.” oldu. Bu sözler, Hz. Peygamber’in bu evliliği onayladığı anlamına geliyordu. Daha sonra Hz. Peygamber mehir konusunu da konuştuktan sonra, bu teklifi Hz. Fatıma’ya ulaştırdı. Hz. Fatıma’nın cevabı o günün âdeti üzere susmak şeklinde oldu. Hz. Fatıma’nın evlilik konusunda rızasının alınması, o günkü toplumda görülmüş bir durum değildi. Hz. Fatıma’nın gözlerinden, çok sevdiği babasından ayrılacağından dolayı yaşlar boşaldı. (İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübra, VIII/20; Bk: Nesâi, Nikah 31, 32) 

Hz. Peygamber: “Onu kendine helal edinmek için mehir olarak verebilecek neyin var?” buyurdu. “Ey Allah’ın Rasulü hiçbir şeyim yoktur!” cevabını verdim. O zaman Hz. Peygamber: “Peki sana vermiş olduğum zırhı ne yaptın?” buyurdu. “Hâlâ bende duruyor.” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Fatıma’yı seninle evlendirdim, ancak onu kendine helal edinmek için o zırhı götür, pazarda sat!” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ali zırhı satmak üzere pazara yola çıkar. Hz. Osman (ra) efendimiz Hz. Ali’nin zırhını sattığını görünce sebebini sorar. Düğün hazırlığı olduğunu öğrenince zırhı 400 veya 480 dirheme alır ve düğün hediyesi olarak zırhı tekrar Ali’ye hediye eder. 

Bir hadisi şerifte de buyuruldu ki: “Kızım Fâtımayı, Ali’ye vermeyi Rabbim bana emreyledi. Allah Teala, her Peygamberin sülâlesini kendinden, benim sülâlemi ise, Ali’den halk buyurmuştur.” Fatıma annemiz, Hz. Ali efendimizle nikah edildiğinde on beş yaşını altı ay geçmişti. Ali efendimiz ise yirmi bir yaşındaydı. Nikah akdinden takriben on yedi gün sonra düğün yapıldı. 

Abdullah bin Amr anlatıyor: “Hz.Fatıma annemiz Ali efendimizle evlenirken çeyiz olarak bir hamil, bir kırba ve içi lif ile doldurulmuş bir yastığı vardı.” Hamil kadifeden yapılmış bir yaygıdır. Bunu yorgan olarak kullanmışlardır. 

Fatıma annemizin yuvasındaki gayretini, azmini anlatmakla bitiremeyiz. O güzel ve muhterem yuvadan Hz. Hasan, Hz. Hüseyin efendilerimiz, ehlibeytin gülleri yetişti. Fatıma annemizin bir oğlu daha oldu, adını Muhsin vermişlerdi fakat Hz. Muhsin küçükken vefat etmiştir. Hz. Hasan efendimiz hicri 3.yılda Ramazan ayında dünyaya gelmiştir. Hz. Hüseyin efendimiz ise hicri 4.yılda Şaban ayında doğmuştur.

Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin ilk gıdası tahnik olmuştur. Tahnik çocuk dünyaya geldikten sonra anne sütü almadan yumuşatılmış bir hurma ile çocuğun damağını ovmak demektir, bunu yapmak sünnettir. Peygamber Efendimiz “Çocuklar doğunca bana getirin.” buyurmuşlar, Hasan efendimiz doğunca Efendimiz (sav) mübarek ağzında bir hurma ezmiş ve Hazreti Hasan’a tahnik yapmıştır fakat Hüseyin efendimiz doğduğunda Peygamber Efendimize getirilmeden önce anne sütü içmiştir. Bu yüzden Hasan efendimizin ilminin, Hüseyin efendimizden daha çok olduğu büyüklerce ifade edilmiştir. Peygamber Efendimiz torunları dünyaya geldiğinde sağ kulağına ezan sol kulağına kamet okumuşlar; sonra Hasan (Güzel) ve Hüseyin (Güzelcik) anlamlarında torunlarına isim vermişlerdir.

Hz. Ali (ra) anlatıyor: “Allah Rasulü: “Ey Ali! Hasan için bir koyun kurban et. Ey Fatıma! Çocuğunun saçını tıraş ettir ve saçlarının ağırlığınca gümüş tasadduk et. Onları sünnet ettirin!” buyurdular. Hazreti Hüseyin doğumunun yedinci gününde sünnet edilmiştir. Hz. Fatıma annemizin iki de kızı dünyaya gelmiştir. Kızlarının birine Zeynep diğerine Ümmü Gülsüm isimlerini vermişlerdir.

 

Yazar:  Gönül Pınarından

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort