JoomlaLock.com All4Share.net

SURİYE

Suriye Yara 9

Suriye - İrfan AYDIN

Sayı : 99 - Mart 2016

 

Suriye

 

İçinde yaşadığımız şu günler ülkemiz ve İslam âlemi için kritik bir zaman dilimi.  Özellikle Suriye etrafında dünya kitlenmiş durumda. Suriye’de yaşananlar tam bir insanlık trajedisine dönüşmüş durumda. Milyonlarca insan vatanlarından hicret etmek zorunda kalmış, yüzbinlercesi de orada ölmüş. Yetim çocuklar, dul kadınlar, sakat gazilerin sayısı belli değil. Dünya her zaman olduğu gibi üç maymunu oynuyor. Görmüyor, duymuyor, konuşmuyor. Bu konuda bir tek Türkiye var elini taşın altına koyan. Son zamanlarda Katar ve Suudi Arabistan da Türkiye’nin yanında yer almaya başladı. Fakat batı ve Birleşmiş Milletler adeta timsah gözyaşları dökmekte. Suriye’de yaşananlara vicdanlar dayanamazken bütün insanlık sadece seyretmekte. İsrail istemeyince bir ülkeye bahar(!) dahi gelememekte. Tüm dünyanın gizli yöneticisi İsrail ve yahudi ittifakı istemeyince müslümanların üzerine sadece bomba yağmakta.

Evet, içinde nice enbiya ve evliya kabri bulunan Şam-ı Şerif bugün neredeyse tamamen yıkılmış durumda. Güzelim Halep tam bir harabeye dönmüş durumda. Hama, Humus, İdlip  hepsi aynı durumda. Suriye’de yaklaşık beş yıldır hayat tamamen durmuş durumda. İşyerleri  açılmıyor, çocuklar okula gitmiyor, aileler birbirinden ayrı yaşıyor. Babalar ve eli silah tutan gençler savaşta; kadın, çocuk ve yaşlılar kamplarda. Kimisi Suriye içerisinde kimisi de başta Türkiye olmak üzere çevre ülkelere dağılmış durumda.

Suriye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Belki bir daha Suriye diye bir ülke olmayacak. Şimdiden üç-beş parçaya bölünmüş durumda. Bir ülke İsrail’e komşu olmanın bedelini bu kadar mı ağır öder? Bir ülke bu kadar mı dünya müstekbirleri tarafından karıştırılır? Suriye’de yaşananlara sözler kifayet etmemekte artık. Sürekli bombalama ve katliam haberleri gelmekte. Her gün sahneye yeni bir grup çıkmakta. İnsanlık Suriye’de tam anlamı ile sınıfta kaldı. Medeniyet, bilim vs. kavramlar gerçek yüzlerini Suriye’de ortaya çıkardı.

Suriye her gün yeni bir gelişmeye gebe. Bugün yapılan tahmin ve yorumlar yarın geçersiz bir hale gelmekte. Özellikle DAEŞ’in ortaya çıkışı ve en son Rusya’nın bizzat sahaya inmesi durumu iyice karmaşık hale getirmiş bulunmakta. Bugün karşı dediğimiz taraflar yarın kol kola girebiliyor. Suriye’de görünen yanıltıcı olabiliyor. Meseleyi daha iyi anlamak için görünmeyenleri de görmek gerekiyor. Yoksa yapılan yorumlar sathi kalıyor. Suriye’de İsrail faktörünü dikkate almadan yapılan tahliller hep boşa çıkacaktır. Dikkat edilirse o kadar olay ve taraf arasında İsrail hiç gözükmemekte. Halbuki Suriye’de yaşanan gelişmelerden birinci derecede etkilenecek ülke İsrail’dir. İsrail hemen yanıbaşında İhvan-ı Müslimin’in iktidarda olduğu bir ülke istememektedir. İsrail için Nusayri Esed tam istediği gibi bir yönetimdir. Çünkü İsrail çevresinde ve Ortadoğu’da müslümanlara jandarmalık yapması için yerleştirilmiştir. Kurulduğu günden bu yana hem Filistinlilere hem de tüm Ortadoğu müslümanlarına zulmetmiş ve içlerini karıştırmıştır. Bütün  Ortadoğu ve Kuzey Afrika müslüman ülkelerinde karışıklık çıkartmış ve o ülkelerin iç meselelerden kurtulup bir araya gelmelerini engellemiştir. Bunun için hedefe giden her yol kutsaldır yahudi mantığı ile her türlü kirli yönteme başvurmuştur. Tabi müslümanların içlerinden atamadıkları dünya, servet, şehvet, riyaset putları İsrail ve avanesi tarfından bulunmaz bir çalışma alanı oluşturmuştur. Biz müslümanlar olarak kendi kalbimizi heva ve onun meylettiği putlardan temizlemediğimiz sürece de gerçek hürriyet kıyamete kalacaktır…

Suriye üzerinden küçük bir dünya savaşı yaşanmakta. İran, Rusya, Çin ve Esed bir tarafta, Amerika ve Avrupa bir arada; Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Özgür Suriye Ordusu bir tarafta. Önceleri iç savaş diye nitelendirilirdi ise de şimdilerde iç savaşı çok aşmış bir boyut var karşımızda. İstese de istemese de bütün dünyayı yavaş yavaş içine çeken bir kara delik sanki Suriye... Başlangıçta uzaktan yönetmeye çalışan İran ve Rusya sahaya tam kadro inmiş durumda. Amerika ve Avrupa da DAEŞ bahanesiyle gelmek zorunda kaldılar  Suriye’ye. Şimdilerde Suudi Arabistan ve onun sözünün geçtiği İslam ülkeleri havadan ve karadan Suriye’ye girmek için hazırlık yapıyorlar. Bu nasıl bir denklemdir ki Rabbimiz dışında hiç kimsenin çözemeyeceği bir hal almıştır. Geçmişte dünya savaşları oldu, bölgesel savaşlar oldu. Amerika  Vietnam’a, Irak’a, Somali’ye  girdi, Sovyetler Afganistan’a girdi ama hiçbirisi küçük ölçekte bir dünya savaşına sahne olmadı. Bu nasıl bir kudrettir ki Suriye’yi adeta bir labaratuar yapmış ve herkesi de oraya toplamış?

Suriye’de muhalifler önce rejimin güçlerini yendiler tam rejimin ordusu kaybedecekken İran ve Hizbullah duruma müdahale ederek Suriye’ye binlerce asker ve kurmay gönderdi. Öyle ki ta Afganistan’dan paralı Şii milisler getirilerek Suriye’de savaştırılmakta. Tek bir lider etrafında birleşememiş hafif silahlarla donanmış Suriyeli muhalifler Hizbullah ve İran güçlerini zamanla geriletmeye başlayınca bizzat Rusya sahaya inmiş ve hava bombardımanlarına başlamıştır. İlginçtir Rusya, Suriye bombardımanına  Obama-Putin görüşmesinden bir gün sonra başlamıştır. Burada Amerika’nın tutumuna baktığımızda iki yüzlü bir tutum izlediğini söyleyebiliriz. Amerika açıktan Rusya’ya karşı bir söylem içerisinde olmasına rağmen sahada Rusya’nın muhaliflere karşı bir süpürme operasyonu yapmasına sessiz kalmakta ve birkaç etkisiz açıklama yapmaktan öteye gitmemektedir. Tam da bu esnada başlayan Cenevre görüşmeleri de Rusya’nın tutumuyla ertelenmek zorunda kalmıştır. Anlaşılan o ki Rusya, Özgür Suriye Ordusunu temizleyerek masada üçüncü bir güç olmasını engellemeye çalışmaktadır. Böylece Rusya, İran ve taraftarlarıyla Amerika, Avrupa  Suriye’yi paylaşmak istiyorlar. Yani altı ay içerisinde ılımlı ve müslüman güçler sahadan tamamen temizlenecek veya göç ettirilecek. Neticede iki güç geçmişte paylaştıkları gibi Suriye’yi paylaşacaklar. Tabi bu onların planı; Rabbimizin planını ise hep birlikte izliyoruz, izlemeye devam edeceğiz. Türkiye ise bu durumu durdurmak ve ılımlı muhaliflerin masada  kalması için, sahada yani cephede kalmasını sağlamaya çalışıyor. Bunun için Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar birlikte hareket ederek Özgür Suriye Ordusu’nun hamiliğini yapmaktadırlar.

Suriye’de çatışmalar Türkiye’nin kırmızı çizgi ilan ettiği Cerablus-Azez  hattında  yoğunlaşmakta. Halep’in Türkiye ile bağlantısı kesilerek Özgür Suriye Ordusu’nun ana gücü tamamen imha edilmeye çalışılmakta. Eğer Halep düşerse Suriye’de üçüncü ve gerçek taraf olan muhalifler tamamen yok olacaktır. Çünkü Halep Türkiye’nin desteği sayesinde muhaliflerin kalesi durumundadır. Halep düşerse diğer yerlerdeki muhalifler daha fazla daynamazlar ve bir bir düşerler. Halep Türkiye’ye yakınlığı ve büyüklüğü nedeni ile savaşın ağırlık merkezini muhaliflerden yana çekmektedir. Halep kuşatması havadan Rusya, karadan da Hizbullah ve rejim güçleri tarafından şiddetlendikçe bölgede büyük bir göç dalgası oluşmaktadır. Daha şimdiden on binlerce Suriyeli kadın, çocuk ve yaşlı Türkiye sınırına dayanmıştır. Türkiye ise politika değişikliği yaparak mülteci kamplarını sınırın Suriye tarafına kurmayı tercih etmiştir. Bu hemen yankı bulmuş ve Suriye konusunda başlangıçtan bu yana hiçbir şey yapmayan birleşmiş milletler Türkiye’yi uyararak mültecileri almasını istemiştir. Türkiye’yi hiç dikkate almayan Almanya yaklaşan göç dalgası ile adeta Türkiye’yi yol etmiş durumda. Mülteciler konusu tüm dünyanın bir numaralı konusu haline gelmiş bulunmakta. Özellikle Avrupa’ya başlayan göç dalgasından sonra dünya gündemine giren Suriyeli mülteciler kış aylarına rağmen hızını hiç kaybetmeden göç dalgasına devam etmekte. Türkiye’de umduğunu bulamayan daha çok zengin Suriyeliler simsarlara verdikleri binlerce euro karşılığında derme çatma botlarla Yunan adalarına geçmeye çalışmakta. Bu durum yeni dramlara sahne olmakta. Her gün yeni bir batan bot haberi ile karşılaşıyoruz. İnsanlar  zengin Avrupa hayalleri ile Ege’nin soğuk sularında can vermekte. Vicdandan nasibi olmayan bazı Yunan sahil güvenlik görevlileri bizzat bu botları batırmakta.

Tam da bu yazıyı hazırlarken PYD güçlerinin Azez bölgesine saldırması üzerine fırtına obüslerimiz PYD güçlerini top atışına tutarak önemli kayıplar verdirmiş ve durdurmuştur. Bu olay Suriye savaşında bizim açımızdan dönüm noktalarından biridir. Artık sadece sınırlarımızı geçenlere değil bizzat Suriye içerisinde kırmızı çizgilerimizi geçenlere müdahale gücümüzü göstermiş olduk. Tüm dünyada yankı bulan bu müdahale savaşın gidişatını değiştirecek niteliktedir. Suudi uçakları da İncirlik’e gelmiş ve keşif uçuşlarına başlamış durumda. Suudi Arabistan Türkiye üzerinden Suriye’ye girecek yüzeli bin kişilik bir ordu hazırlığına başlamış durumda. Bunun için İslam ülkelerine çağrı yapmış ve onlarca İslam ülkesi oluşacak kara gücüne katılacağını açıklamış durumda. Tabi bu durum ilk defa bir İslam ülkesinde çıkan fiili bir duruma müslümanların silahlı müdahalesi demektir. Bu da özü itibarı ile hayırlı bir gelişmeye vesile olabilir o da İslam barış gücü… Eğer bu durum kontrollü bir şekilde gerçekleşirse eskiden Amerika’nın Irak’a demokrasi getireceğiz deyip girdiği günler geride kalabilir. Artık bir İslam ülkesinde bir karışıklık olduğunda o İslam barış gücü orada düzeni sağlayabilir... Bazen bir şerden hayır çıkabiliyor. Cenabı Hak’tan niyazımız başta Suriye olmak üzere İslam âleminin  bu tip konularda birlik olmasıdır.

Tabi yukarıda bahsettiğimiz konular hep zahir plandadır. Müslümanlar olarak hiçbir zaman tamamen zahire bağlı yaşayamayız. Bizim için Rabbimizin ne buyurduğu, Peygamber Efendimiz’in tabiri caizse nasıl bir duruş sergilediği, İslam büyüklerinin nasıl bir tutum sergilediği çok önemlidir. Müslüman tamamen zahirin anaforunda kendini kaybedemez. Bedir’de yardıma gelen melekleri unutmaz. Geçmiş kavimlerin nasıl işkencelere uğrayıp da yine Allah demelerini aklından hiç çıkartmaz. Müslüman kendi gönlünden Rabbine yol bulan kşidir. Müslüman bu dünyanın hadiseleri karşısında Rabbinden ümidini kesmeyen kişidir. Müslüman her işin ve hadisenin sonuna kadar sabredip; “Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.” diyen kişidir. Müslüman çalışıp gayret edip cihad ettikten sonra seccadesinde Mevlasına niyaz eden kişidir. Hiçbir şeyi tek taraflı düşünmemeliyiz. Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemeliyiz. Gerek Suriye’de gerekse diğer yerlerde sonunda galip gelecek olan Allah’tır...

Nereden bakılırsa bakılsın müslümanlar açısından Suriye tam bir kanayan yaradır. Bu yara kanadıkça dünya ve İslam âlemi rahat etmeyecektir. Diğer kanayan yaralarımız olan Arakan, Patani, Doğu Türkistan, Filistin, Mısır, Libya, Irak, Yemen ve bütün bilâd-ı İslam’a Allah’tan acil yardım diliyoruz. Rabbimizden dul ve yetimlerine sabır ve genişlik diliyoruz. Her bir İslam beldesine çöken kafirlerin yaptıklarının kendilerine dönmesini diliyoruz. Kafirlerin, batılıların ellerindeki her türlü imkan ve teknolojilerinin tekrar müslümanlara iade edilmesini istiyoruz. Rabbimizden müslümanların tek bir imam etrafında toplandıklarını ve kafirleri hezimete uğrattıklarını görmeyi nasib etmesini diliyoruz. Özellikle Türkiye’nin etrafında toplanan bu ümit çemberi kırılmasın ve Türkiye’nin gidişatı ve yükselişi durdurulamasın. Etrafına kurulan bu çemberler ve tuzaklar hayırlara tebdil olsun.

Büyüklerimizin gerek bizim ülkemiz ve gerekse tüm bilâd-ı İslam için her ne hayır muradları varsa bir an evvel gerçekleşsin. Bunun önündeki bütün engeller kaldırılsın. Müslümanların anlayışları ve kasıtları bu murad üzerine vahdet olsun. Müslümanların içlerindeki  ayrık otları temizlensin. Mevlamız ömrümüz elverdiğince bu murada hizmet etmeyi bize ve nesillerimize nasib etsin. Büyüklerimizin ve müslümanların ayakları taşa değmesin, murad-ı İlahi kolayca ve çabucak ortaya çıksın. Rabbimiz bizi bize bırakmadan katından bir yardım ve tevfik ile müslümanları desteklesin. Tekrar müslümanları bir bayrak, bir imam etrafında toplasın.

Amin.

 

Yazar: İrfan AYDIN

 

Bu kategoriden diğerleri: STRATEJİK SAVAŞLAR »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort