JoomlaLock.com All4Share.net

SİZE BENİM KARŞIMDA BAĞIRMA GÜCÜ VEREN…

kalıcı olanı geçici olana tercih ediniz

Size Benim Karşımda Bağırma Gücü Veren... - Sâlik-i İrfân

Sayı : 116 - Ağustos 2017

 

Size Benim Karşımda Bağırma Gücü Veren...

 

Hamdolsun alemlerin Rabbi olan Allahımıza… Mahlukatın nefesleri adedince Mevlamıza şükürler olsun ki insan olarak yaratılmışız, ümmeti Muhammed kılınmışız, Hacegan yolu nispetine ulaştırılmışız. Hamdu senalar olsun. 

Ahir zaman ümmetiyiz. Ümmetin okyanusta fırtınaya yakalanmış bir tekne gibi sarsıntılar yaşadığı bir zamanda, Hacegan nisbeti içerisinde, denizde ada gibi, çölde vaha gibi muhafaza edilişimize ne kadar şükretsek azdır.

Bin el bir baş içindir, denilmiş. Türkiye bütün İslam coğrafyaları içinde baş gibidir. 100 yıl öncesine kadar bütün mazlum müslüman milletler için akıl olan, kalp olan, bir sığınak-bir barınak olan bu millet aslî konumuna yükseliyor. Kalbi selim ve aklı selim bizlerde öne çıkarsa -ki bu süreçteyiz- Mevlamızın lütfu keremi bu millet aslına dönecek, layık olduğu “Hakk’a kulluk gâvura beylik” noktasına gelecek. 

Bu satırları karaladığımız saatlerde Ebu Bekir Sifil Hoca ile Taslaman’ın tartışmaları bir TV’de devam etmekteydi. Kişisel olarak, İslami ilimlerde Türkçe meal ve Türkçe hadis metinlerini anlama seviyesinde bile problemli bir felsefeci ile tartışmayı doğru bulmamakla beraber bu tartışmalar bir gerçeğe işaret ediyor: Doğum sancısı. 

Bu fikir tartışmaları bağlamında Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti kısa özgeçmişine bakıldığında; bu milletin, İslam’ın ehli sünnet yorumunun ve tasavvuf anlayışının kalesi olduğu görülecektir. Türklerin İslamlaşmasının başladığı 10. yüzyıldan itibaren genel seyire bir göz atarsak -bir rivayet- Efendimiz’i (sav) rüyasında görerek müslüman olan ve müşrik amcasını tahttan indirerek İslamiyeti yayan Abdülkerim Saltuk Buğra Han (v. 955)… İmamı Azam neslinden büyük veli Yusuf Hemedani hz. (v. 1140)… Pir-i Türkistan denilen, Divanı Hikmet adlı eserindeki hikmetli şiirleri ile tanınan Orta Asya’nın İslamlaşmasında büyük emeği geçen Ahmet Yesevi hazretleri (v.1166)… 1200-1300’lü yıllarda Tapduk Emre, Mevlana, Yunus Emre… Osmanlı’nın manevi mimari Şeyh Edebali (v. 1326)… Hacı Bayram Veli hz. (v.1429) ve Sultan Fatih’in mürşidi Akşemsettin hz. (v.1459)… Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) müjdesi İstanbul’un fethedilmesine… Sultan Yavuz ile Mekke-Medine’nin “hadimi” olunmasına… Son Sultan Abdülhamid Han liderliğinde bâtıl-Batı ile yapılan mücadeleye bakıldığında Hak cephesinde hep ehli sünnet yorumu vardır, hep tasavvuf anlayışı vardır. İsmet Özel’in “Gâvurla mücadele eden müslümana Türk denir.” ifadesi bu durumun bir özetidir diye düşünüyoruz.

Ebubekir Sifil hocanın yerinde tespitiyle Kur’an-ı Kerim ve sünnet-hadis tartışmaları yeni değildir. Müsteşrikler İslam dünyasının aklında ve dolayısıyla kalbinde parçalanmayı gerçekleştirmek için Efendimiz (sav) hakkında, hadisler hakkında, sahabe efendilerimiz hakkında -bu ara özellikle Ebu Hureyre (ra) hakkında- birçok mesnetsiz iddia ve iftiralarda bulunmuşlardır. Alimlerimiz hamdolsun bunlara gereken cevabı vermişlerdir; fakat işin özünde bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış durumuna da düşülmemelidir. Çünkü görülüyor ki karşı tarafın amacı üzüm yemek değildir. Hele Efendimiz’e (sav), Sahabe-i Kirâm efendilerimize edepsizlik yapılmasına müsaade edilmemelidir. Sözde Kur’an’ı esas alıp hadisleri reddedenlere, Nisa Suresi 150-151. ayeti kerimelerinden ne anladıklarını sormak gerekir: “…Allah ile peygamberleri arasını ayırmak isteyenler; bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ederiz, diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler… İşte onlar gerçekten kâfir olanlardır. Kafirlere ağır bir azap hazırlamışızdır.” 

İmtihan dünyasındayız, bir arınma sürecindeyiz. Samimi bir şekilde kendinde ve toplumda Hakk’ın rızasını esas alan insanlar doğruya erişecektir; çünkü Mevlamızın vaadi var: “Biz uğrumuzda mücahede-mücadele edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz.” (Ankebut 69)

Bizler Kur’anı Kerim müfredatının en güzel muallimi olarak Efendimiz’i (sav) ve O’nun en güzel talebeleri olarak sahabeyi kirâm hazeratını başımızın tacı biliyoruz. Hz Osman (ra) efendimizin hayatından nakillerle dersler-ibretler almaya devam ediyoruz: 

Abdullah bin Ömer bin Eban el-Ca’fi şöyle söylemiştir. Dayım Hüseyin el-Ca’fi bana: “Oğlum biliyor musun Osman neden zinnureyn olarak isimlendirilmiştir?” Ben de bilmiyorum, dedim. O şöyle söyledi: “Hz.Adem’in yaratılışından kıyamete kadar Osman’dan başka hiç kimse bir Peygamberin iki kızıyla evlenmemiştir, işte bundan dolayı ona zinnureyn denir.” 

Hz. Osman efendimiz cahiliye döneminde bile gençlerin şarkı ve oyun meclislerine katılmadı. Elbiselerine ise son derece özen gösterirdi. O şöyle dedi: “Hz. Peygambere biat ettikten sonra sağ elimle hiçbir zaman avret yerime dokunmadım. Cahiliye döneminde ve İslamdan sonra şarap içmedim, zina etmedim. (Hilyetül Evliya c.1 s.60)

Abdurrahman bin Osman el-Kureyşi şöyle rivayet eder: Bir gün Rasulullah (sav) kızı Rukiye’nin yanına girdi ve onun Hazreti Osman’ın başını yıkadığını gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Yavrucuğum, Osman’a iyi davran çünkü ashabım içinde ahlak yönünden bana en çok benzeyen odur.” (Heysemi Mecma 9, 81) 

Kur’an okumayı çok seven Hz. Osman efendimiz şöyle söylemiştir: “Kalplerimiz temiz olsaydı Allah’ın kelamına doyamazdık.” (El-Bidaye ve’n Nihaye c.7 s. 225) 

Osman efendimiz şöyle buyurur: Bana dünyada üç şey sevdirildi: Açları doyurmak, ihtiyacı olanları giydirmek ve Kur’an okumak. (İrşadül-ibad s.77)

Ashaba Hazreti Osman şöyle buyurur: Dört davranış vardır ki bunlar dışarıdan görünümleri itibariyle fazilet, iç yapıları itibariyle görev ve zorunluluktur. İyi kullarla beraber olmak bir fazilet onlara uymak görevdir. Kur’an okumak fazilet onunla amel etmek görevdir. Kabirleri ziyaret fazilet ölüme hazırlanmak görevdir. Hastayı ziyaret fazilet vasiyet hazırlamak görevdir. (İrşadül ibad s.90)

Hz.Osman’ın gece namazında 1 rekatta Kur’an’ı baştan sona okuyup bitirdiği ve o gece başka namaz kılmadığı eşinden rivayet edilir. (El-Hilafet-ür Raşide s.397) 

Ebu Musa şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber ile beraberdik. O sırada birisi geldi ve içeriye girmek için izin istedi. Rasulullah Efendimiz “Kapıyı aç ve onu cennetle müjdele!” buyurdu. Kapıyı açtım, gelen Hazreti Ebu Bekir’di. Ona Rasulullah’ın verdiği müjdeyi bildirdim. Allah’a hamd etti. Sonra başka biri geldi, içeri girmek için izin istedi. Rasulullah “Kapıyı aç ve onu cennetle müjdele!” buyurdu. Gelen Hz. Ömer’di. Ona Rasulullah’ın verdiği müjdeyi bildirdim. Allah’a hamd etti. Ardından başka biri geldi, içeri girmek için izin istedi. Rasulullah “Kapıyı aç ve başına gelen musibetler sebebiyle onu cennetle müjdele!” buyurdu. Gelen Hazreti Osman’dı. Ona Rasulullah’ın verdiği müjdeyi ilettim. Allah’a hamd etti. “Tek yardımcımız Allah’tır.” dedi. (Şerh-ün Nevevi c. 15 s.181)

İbn Ömer anlatıyor: Rasulullah bir fitneyi haber veriyordu ki o sırada oradan bir kişi geçti. O kimse geçerken Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “O gün bu kişi mazlum olarak öldürülür.” Baktım ki oradan geçen kişi Hazreti Osman’dı. (Fezail-üs Sahabe 1,604) 

İbn Abbas şöyle diyordu: Halife Ebu Bekir zamanında kıtlık nedeniyle Osman tüm Medine halkına infakta bulundu. O gece Rasulullah Efendimiz’i rüyamda gördüm. Alalı bir devenin üzerinde idi. Üzerinde nurdan bir giysi, ayağında nurdan bir ayakkabı, elinde nurdan bir asa vardı ve acele ediyordu. Dedim ki “Ey Allah’ın Peygamberi seni ve sohbetini çok özledim, nereye gidiyorsun?” Dedi ki “Ey İbn Abbas! Osman büyük bir sadaka verdi ve Allah da bu sadakayı kabul edip onu cennette evlendirdi. Biz de düğününe davet edildik.” (Er-Rika vel-Beka s.190)

Hazreti Osman efendimiz müslüman olduktan sonra Allah rızası için her cuma bir köle azat etmekteydi. Yaklaşık 2400 köleyi Allah rızası için azad etmiştir. (Sahih-ut Tevsik s.44) 

Hz. Osman Hicri 26 senesinde etrafındaki arsaları satın alarak Mescidi Nebi’yi genişletti. Topraklarını vermek istemeyen arsa sahipleri halifeye karşı çıkıp ona bağırmaya kalktılar. Hz. Osman onlara şöyle dedi: “Size benim karşımda bağırma gücü veren yumuşaklığımdır; şayet Halife Ömer olsaydı onun karşısında böyle bağıramazdınız.” (Tarihi Taberi c.5, s.150)

Hz. Osman efendimiz haftada bir hatim yapar, cuma günü başlayıp perşembe günü bitirirdi. Çokça oruç tutar, gecenin büyük bölümünü namazla İhya ederdi. (Safvetü’t Safve c.1 s.302)

Cenabı Hak bizi Osman efendimize bağışlasın. Bugün Allah için üç kuruş bağışta bulunamayıp bir de Osman efendimize dil uzatanlardan bizi uzak eylesin. Osman efendimiz ve bütün sahabe efendilerimiz başımızın tacıdır, Cenabı Mevla bu iman üzere ölebilmeyi bizlere lütfeylesin…

Amin velhamdu lillahi Rabbil alemin.

 

Yazar: Sâlik-i İrfân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort