JoomlaLock.com All4Share.net

SEYDA MOLLA İBRAHİM EL ÇOKREŞİ

Muş ili Bulanık ilçesi Mollakent köyünün tarihi medresesinin müderrisi Seyda Molla Abdurrahman Mollakendi'nin büyük oğludur. Dedesi Halidi tarikatının reisi Mevlana Halid Bağdadi’nin halifesi Bulanık ilçesi Semer Şeyh köyünde medfun olan Seyda Molla Abdullah Hizanidir, Bu neseb birkaç göbek ötede Molla Yusuf kanalıyla Mardin'de medfun 'Ezzuli' tarikatının kurucusu Sultan Şeyhmus Ezzuli'ye dayanmaktadır.

Babası Seyda Molla Abdurrahman Mollakendi medrese tahsilini Siirt’in meşhur büyük âlimi aynı zamanda yakın akrabası olan Seyda Molla Halil'in medresesinde eğitimini bitirip bütün ilimlerde icazetini aldıktan sonra Muş'a dönmüş bir süre meşhur Molla Resul Sipki’nin yanında ders tecrübesini artırmak için okuduktan sonra şu an belde olan Muş’un Til köyünde imam hatiplik ve müderrisliğe başlamıştır. Memleketin ileri gelen talebeleri onun yanında okumak için seferber olmuşlardır. Til köyü bu ihtiyaca cevap veremediği için Bulanık’ın Mollakent köyünün büyükleri tarafından tarihi medreselerinin başmüderrisliğine getirilmiştir, Mollakent'te memleketin sonradan meşhur insanlarına dersler vermiştir.

Talebelerinden bazıları:

1 - Seyyid Sıbğetullah Arvasi (Gavs-ı Gayda) lakabı ile meşhur.

2-Seyda Molla Halid Oleki (Gavs'ın halifesi)

3-Seyda Molla Abdurrahman Taği hazretleri (Meşhur Norşinli Seyda, Gavs'ın halifesi Seyda şeyh İbrahimin şeyhi ve üstadı) (Piri Taği)

4 -Şeyh Fethullah Verkanisi, seydanm halifesi, Şeyh Ziyaeddin(Hazret’in) şeyhi

5-Hacı Süleyman Bitlisi, Seydanın halifesi

6-Oğlu, Molla İbrahim Çokreşi

Üstad Molla Abdurrahman Mollakendi Nakşibendî tarikatı mürsidlerinden Bitlisli Şeyh Muhammed hazretlerine intisap etmiş irşad icazetini almasına rağmen medrese talebesi olan Seyyid Sıbğetullah Arvasi’ye intisap etmiştir. Bu amaçla ziyaretine gittiğinde Gavs hazretleri kendisine 'Üstad, Hoş geldin! ama geç geldin!' diyerek vefatının yakın olduğuna, vazifesinin bitmeyeceğine işaret etmiştir. Nitekim Gavs hazretleri kısa süre sonra vefat edince manevi eğitiminin tamam olduğuna yine medrese talebesi olan Şeyh Abdurrahman Taği şehadet etmiş. Kendisinden dua beklediklerini belirterek evine dönmesi gerektiğini söylemiştir.

Seyda Şeyh İbrahim'in annesi zamanın Saliha kadınlarından olan Safiye hanımdır. Safiye hanım genç kızken rüyasında kuşağından sigara tabakasına benzeyen bir kutuyu düşürdüğünü, kutudan birkaç taş düştüğünü, taşların bir kısmının etrafı aydınlatan bir ışık verdiğini görür. Gördüğü rüyayı babasına anlatır. Babası köyün imamına rüyanın tabirini sorar, o esnada müstakbel kocası Molla Abdurrahman hocasının yanında ders okumaktadır. Hocaefendi Molla Abdurrahman'a 'Bu kızı sana alalım, çünkü onun rüyası büyük hayra alamettir. Salih ve ışık verici evlatlar doğurmaya adaydır, sana münasip görüyorum.' der. O da hocasının teklifini kabul eder ve gerçekten birbirinden üstün büyükleri Seyda şeyh İbrahim olan 5 tane evlat dünyaya getirir. Bunlar:

1.Seyda Şeyh İbrahim el Çokreşi 2.Seyda Şeyh Halil hazretleri 3.Seyda Molla İsa hazretleri 4.Seyda Molla Muhammed Emin 5.Seyda Şeyh Es'ad.

Seyda Şeyh İbrahim hz.leri 1848 yılında dünyaya gelmiştir. İlim tahsilini babasından almıştır. Ara sıra civar medreselere giderek tahsiline devam etmiştir. 17-18 yaşlarındayken Muş’un bir köyünde okuduğu zaman Gavs hazretleri irşada çıkıyor ve o köye kadar geliyor. Orada Seyda Şeyh İbrahim hazretleri ve kardeşi Seyda Şeyh Halil ile Gavs hazretlerine intisap ederler. Gavs ertesi gün geri dönmek için emir verir etrafındaki müritleri irşad faaliyetinin kısalığına şaşırırlar. Müritlerden birisi Gavs hazretlerine sorar . 'Efendim! istediğimiz gibi bir irşat olmadı siz de çok keyiflisiniz bunun hikmeti nedir acaba?' cevaben der ki 'Gördüğünüz o sarışın ve yeşil gözlü genç, hocamın oğludur ve bu memleketin inşallah kilidinin anahtarıdır biz bu anahtarı aldığımız için keyifliyiz o genç bizim için büyük bir umuttur.'

Zahiri ilmini bitirir bitirmez daha ömrünün baharındayken manevi ilimlerde ilerlemek için zahiri ilimlerde icazet aldığı gibi manevi ilimlerde icazet almak için Hizan”in yolunu tutar ve Gavs hazretlerinin tasavvuf ilminde talebesi olur. Babasının talebesi oları Şeyh Halid Oleki ve Şeyh Abdurrahmanı Taği hazretleri ile beraber onlardan yaşça çok küçük olduğu halde aynı rahlede ders almaya başlar. Zahiri ilimlerde icazetini muhterem babasından manevi yani tasavufî icazetini ise Gavs'ın vefatından sonra, Gavs hazretlerinin yalımdayken ders arkadaşı olan şeyh Abdurrahmanı Taği hazretlerinden almıştır. Henüz ömrünün baharında büyük keşif ve keramete mazhar olmasıyla ünlenmiş, üstadının yakın ilgisine mazhar olmuştur. Üstadı kendisinden sohbetlerini ve işaretlerini kaleme almasını istemiş, diğer talebelerini sohbetlerini yazmaktan menetmiştir. Onun kaleme aldığı kitap, üstadının sohbetleri ve işaretlerinin yanısıra Gavs hazretlerinin ve Seyyid Taha'nın da nüktelerini içermesiyle üstadının ailesi ve müntesipleri arasında haklı bir ilgi ve payeye ulaşmıştır.

Çokreşi’ye Bulanık’ın Mollakork köyünden imam, müderris aynı zamanda yörenin mürşidi olarak üstadı tarafından görevlendirilip gönderilmiştir. Çokreşi’ye gönderilmesi şöyle olmuştur. Piri taği hazretleri Bulanık, Hınıs, Karayazı, Tekman, Tutak yöresine irşada çıktığı zaman hepsinde İbrahim Efendiyi beraberinde götürmüştür. Yöredeki insanların hem dikkatlerini üzerine çekmiş hem de teveccühlerini kazanmış, bu insanlar Seyda Taği hazretlerine: 'sizin devamlı gelip gitmeniz mümkün olmadığından bizler sohbetinizden irşadınızdan uzak kalıyoruz. Bölgemize İbrahim Efendiyi görevlendir' diye rica ediyorlar. Seyda Taği hazretleri İbrahim Efendiyi kendinden uzaklaştırmaya çok razı değilse de manevi eğitimini uygulaması gerektiği düşüncesiyle razı oluyor. Seyda şeyh İbrahim Çokreşi köyü ahalisinin bir bütün olarak üstadına bağlandığını görünce burada kalmaya karar verir. Büyük üstat 'Ey ahali! şunu bilin ki Molla İbrahim bir vücudun ayrılmaz giyeceği olan kamisi yani iç fanilası kadar yakın onsuz olmaz bir yol arkadaşıdır. Ama mesele dinimiz ve irsad olduğu için zaten dünyaya bunun için gelmemişiz, sabırla metanetle karşılarız inşallah bunun karşılığını maddi ve manevi olarak alırız. Öyle de olmuştur. Böylece Çokreşi’ye yerleşir. İlim ve irfan yuvası olan Çokreşi (Erenler) köyü Erzurum ili Karaçoban ilçesine bağlı kuzeyinde bulunan 100 hanelik bir köydür. Daha önce Karayazı ilçesine bağlı Göksu nahiyesinin Hınıs ilçesine sınırı olan son köyüydü şu an Karayazı ve Karaçoban ilçelerini birbirine bağlayan sınır köyüdür. Daha önceden adı ve sanı bilinmeyen sıradan bir köy olan Çokreşi'de Seyda molla İbrahim (ks) sayesinde medrese açılmış o medresede büyük âlimler yetişmiştir. Aynı zamanda açılan dergâhta tasavvufi ilimler tedrisatına başlanmıştır. Onun için Çokreşi’ye (menbaul ilim vel irfan) yani ilim ve irfan pınarı adı verilmiştir. Burada zahiri ve batini ilimlerde büyük, memlekete yararlı olmuş insanlar yetiştirilmiştir. Daha önce bilinmeyen Çokreşi Seyda Şeyh İbrahim ile şerefyab olduktan sonra memleketin büyük yerleri arasında yer almıştır. Buhara, Hemedan, Kasrıarifan, Serhend, Delhi, Şam, Nehri, Gayda ve Norşin’in altın silsilesine takıldığı için onlar gibi meşhur olmuştur. Çünkü denilmiş ki (Şerefül mekânı bil mekin) yani yer içinde ikamet eden müşerref insanlarla şeref bulur. O günden bu bugüne onun himmetiyle aynı yola devam edilmektedir.

Bu büyük insanı daha yakından tanımak için kendisi için büyüklerden aldığımız faziletine dâir sözler kendisinden zuhur etmiş kerametlerini zikretmekle büyük fayda görüyoruz. Kendisine sormuşlar 'Neden siz ona mektup yazdığınızda bir müridin üstadına yazdığı adapla diğer arkadaşlarınıza yazdığınızda mürşidin talebesine yazdığı şekilde yazıyorsunuz?' Seyda şeyh Fethullah Verkanisi (ks) buyuruyor: “O yaşadığı sürece Seyda’nın muhabbeti ve manevi nazarı hepimizin toplamı kadar onun üzerindeydi, onun vefatından sonra benim üzerime döndüğünü müşahede ettim.”

Buna şahit Seyda Şeyh İbrahim'e yazdığı iki mektubudur. 2. mektubun sonunda diyor ki: “Üstadın mektubunuzun bu cevabını bana yazdırması bana büyük ihsandır. Çünkü sizden devamlı olarak üstadımızın şefkatinin ve merhametinin katrelerinin celbi için sebep olmanız için medet bekliyorum. Talebimin gerçekleşmesi için hatırlatma vesilesi olacak diye bu cevabın bana yazdırılmasıNI bana büyük nimet ve minnet sayıyorum hatta o sağ olsaydı Piri Taği oğlu olan Hazreti Ziyaeddini ona yönlendirecekti. Seyda Şeyh İbrahimin vefatından sonra o görevi bana tevcih ettiler.' diye buyurmuştur. Vefatından sonra kendisi için şu ifade ittifakla söylenmiştir: Başkasının 70-80 yaşına kadar çabalayıp başaramadıkları kemalatı ve daha fazlasını 33 yıl gibi kısa bir ömre Allahın izniyle sığdırması bu mazhariyetin kesbi olmaktan çok vehbi olduğu düşüncesi arkadaşları arasında hasıl olmuştur.

Bu kısa ömrüne karşın elde ettiği ilim bir kısım büyük âlimlerin ikrarı ile zahiri ilimlerde babası olan Seyda Molla Abdurrahmani Mollakendi dahi geçmiştir. Bunlardan birisi yakından tanıdığımız Horasan eski müftüsü Erzurum merkez vaizlerinden ve kızı tarafından torunu olan Muhammed Sıddık Hoca efendinin babası büyük âlim Molla Ziyaeddin Taşkesenlidir. Bazı kitaplara yazdığı haşiyelerde buyurmuşlar ki: Askerlik muafiyeti için düzenlenen bilgi imtihanda gösterdiği üstün başarıdan dolayı bütün heyetin takdirini kazanmış ve beraberinde götürdüğü küçük kardeşi Şeyh Halil Efendi’yi onun ilmi hatırı için küçük bir soru ile geçiştiriyorlar.

Zahiri ilimlerde o zamanda emsali ender bulunan küçük kardeşi, büyük âlim Şeyh Es'ad'a sormuşlar: “İlimde siz mi iyiydiniz yoksa ağabeyiniz mi?.' 'Ben onun ilminin üçte biri kadar âlim olsam şükrederim tasavvuf tarafı ağır bastığı için zahiri ilmi fazla iştihar bulmamıştır. Hz. Peygamber’e (sav) aşkını, üstadına olan bağlılığını, tevazu ve mahviyetini, ihlas ve samimiyetini gösteren farklı uzunlukta dört şiiri vardır. Kişisel faziletleri ve bazı menkıbeleri:

1- Hz. Peygamber Aşkı:

O Bir Peygamber aşığıydı. Bu aşkını dokuz beyitlik Kürtçe, Arapça ve Farsça kelimelerden mürekkep Kürtçe bir Naat'ta dile getirmiştir. Başka bir dile çevrilen şiirlerin sevk edildikleri dildeki letafeti veremeyeceği gerçeğini hatırlatarak Naat'ın bir bölümünü mümkün olduğu kadarıyla okuyucu için Türkçe’ ye tercüme etmeye çalıştım.

“Rahmet kapına sığındım, Ya Rasulellah meded!

Şefkat kapısı! Rahmet kapısı! Ya Rasulellah meded!

Enbiyanın busegahı, biz asilerin melceisin! Ya Rasulellah meded! Asfiyanın müsteğası Ya Rasulellah meded!

Ben fakirim, ben köleyim, mücrim ve ru siyahım! Hastayım, dermanım yok Ya Rasulellah meded!

Dermansızım, tabipsizim, gönlüm aşka mübteladır.

Aşıkım, uzak düştüm, garibim. Ya Rasulellah meded!

Daiyim ki dil şifa kıl! Hep aşkına mübtela kıl!

Can fedayı Mustafa(sas) kıl! Ya Rasulellah meded!

2-Cesaret ve Kararlılığı

Çokreşi'ye yakın bir köyde Şevişan aşiretinin ağalarından biri diyor ki: Bu Çokreşi’ye gelen yeni imam kim ki benden habersiz cami ve havuz çeşme yapıyor? Gidin o imama söyleyin pılını pırtısını toplasın, geldiği yere dönsün.' Adamları köye geliyor köylülere imam nerede, diye soruyor onlar da çeşmenin yapıldığı yerde diyorlar. Gelip bakıyorlar ki ayakları ve kollarını sıvamış çamur içinde çalışıyor. Gelen elçiler konuşmaya başlıyor Seyda Şeyh İbrahim belini doğrultuyor, parmaklarını uzatarak: 'Gidin söyleyin ağanıza rahat durmazsa iki parmağımı gözüne sokarım.' Elçi dönüyor köyüne bir bakıyor ki ağanın evinin etrafında kalabalık var. Sebebini sorduklarında ağanın gözleri ağrıyor ve görmüyor. Ağa pijama katıyla çamurda çalışan genç bir hocanın iki parmağını gözüne soktuğunu görür ve gözü görmez olur. Elçiler durumu bildirince hemen iki oğlunu bindirir acele özür dilemeye gönderir. Hoca durumu dinledikten sonra “Bu çamurdan götürün gözünün üzerine koyun bir daha böyle bir hata işlemesin” der. Emri yerine getirdiklerinde ağanın gözleri iyileşir. Emrine itaatkâr olur.

3- Dini Konulardaki Gayreti

Bir seferinde Piri Taği ile beraber Tutak tarafına irşada giderken kış mevsimi Sipkan aşireti reislerinden birisi Ben bu şeyhi denemek için gusülsüz karşılamaya gideceğim der.' Piri Taği hazretleriyle görüştükten sonra Murat nehri tam buz tutmuş herkes atlarıyla üzerinden geçerken aniden ağanın atının altındaki o kalın buz kırılır ağa atı ile beraber o suyun içine gömülür ve bağırırlar. 'Ağa boğuldu!' diye. Bu esnada Seyda Molla İbrahim der ki: 'Korkmayın o guslünu aldıktan sonra kendiliğinden çıkar' Bakarlar ki aynı delikten suyun üstüne çıkmaya başlar ve hemen tövbe eder.

Seyda  şeyh  İbrahim  hazretleri   1881   yılında   33   yaşında  Çokreşi   köyünde   vefat  etmiş   ve   burada defnedilmiştir. Kabri bulunmakta olup herkes tarafından ziyaret edilmektedir.

Bu yazı İbrahim Efendinin torunlarından Selim GÜNDÜZ Efendinin katkılarıyla hazırlanmıştır kendilerine teşekkür ediyorum.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort