JoomlaLock.com All4Share.net

SELÂM…

Nurlu Medine’nin mutlu günlerinden biri… Yeryüzüne rahmet olarak gönderilen insan “gökten iner gibi” yürüyor. Üzerine basmasıyla şereflenen toprak, O’nun adımlarını kalbinde hissediyor. Ağacın, taşın “Selâm sana ey Nebi!”  dediği o güzel insan bir ashabını ziyarete gidiyor. Evin önünde duruyor ve  “selâm” veriyor:

-Esselâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekatüh!   İçeriden cevap gelmiyor. Habibi  Hüda bir kez daha sesleniyor:

-Esselâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekatüh!   Yine cevap yok. Sultanul Enbiya son kez:

-Esselâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekatüh!  Nihayet içerden bir hanım sesi:

-Ve aleykümselâm ve rahmetullahi ve berekatühü, ey Allah’ın Resûlü!

-Neden selâmımızı ilk önce almadınız? Kadın cevap verir:

-Bizleri bağışlayın ey Allah’ın Resûlü!  Sizlerin selâm, rahmet ve bereket temennileri daha çok üzerimize olsun diye böyle yaptık.

Habibi Kibriya Efendimiz kadına eşini sorar, kadın eşinin yan tarafta-bahçede olduğunu söyleyerek oraya buyur eder.

Kadınıyla erkeğiyle Âlemlere Rahmet olanı, Ebu’l Kasım olanı (Kısmetleri taksim edeni) bilmenin adıdır ashabı kiram. O’nun dilinden dökülen duanın, O’nun hoşnutluğunun, rızasının mânâsını kavramanın adıdır ashabı kiram. Selâm da O’ndadır, bereket de O’ndadır. O’nun elinde, O’nun gözünde, mübarek sözünde… Hasılı O’nun anlattığı Allah’a (cc) inanmanın, sonra O’nun anlattığı ahireti, hesabı, kitabı… tasdik etmenin adıdır ashabı kiram. Arştan-kürsten haber veren, arzda-semada ne varsa emrine musahhar kılınan fakat normal bir kul sadeliğinde yaşayan O’dur. Bu yüzden önce O’na sonra getirdiklerine iman etmenin adıdır ashabı kiram.

“Es-selâmu aleykum ve rahmetullah” diyerek namazdan çıkarken sağdaki ve soldaki “insana” selâm vererek çıkmak esastır. Çünkü insan melekten yücedir. Fert iseniz ancak o zaman iki yandaki melekler selâmın muhatabıdır.

Allahumme  ente’sselâmu  ve  min kesselâm  tebârekte  ve  teâleyte ya  zel celâl-i  vel ikrâm.

(Allah’ım sen Selâmsın. Selâmet de sendendir. Ey celal ve ikram sahibi!  Sen münezzehsin, sen yücesin.) Müslim-mesacid 135 (591)  

Selâm Rabbimizin ismi şerifidir. O öyle Rahim, öyle Kerimdir ki isimlerini ve sıfatlarını kullarıyla paylaşmıştır. Mevlayı Müteal Hazretleri ardından da kullarını zatına davet etmiştir.

İki Müslüman karşılaştığında selâmlaşmak üzerlerine bir borçtur. Kendisini birbirimize hatırlatmamızı emretmiştir. “Mümin görüldüğünde Allah’ı (cc) hatırlatandır.” Önce gözle görünen sonra sözle söylenen… Göz ile söz arasında da yine O=Selâm. Evvel selâm, sümme kelam… Önce Allah adı selâm;  sonra O’nun sıfatı kelam (konuşmak).

Selâm Müslümanlar arasında korkuyu izale eder. Karanlık bir gecede, uzaktan birbirimizi süzerek yaklaşırken selâm verdiğim o yaşlı amcanın yüzündeki tedirginliğin nasıl ferahlığa dönüştüğü hâlâ gözümün önündedir.

Tevazuya davet eder selâm. Selâm sevgiyi arttırır. Yaklaşık  5.000 kez Efendimiz’in (sav) ismi   zikredilen ve O’na nasıl salatu selâm getirileceğini anlatan Şifai Şerif kitabının yazarı Kadı İyaz hazretleri, selâmın  muhafaza mânâsına geldiğini (es-selâmu aleyke)  demenin  Allah’ın muhafaza ve koruması senin üzerine olsun demek olduğunu; Allah seninle olsun, Allah ile beraber olasın makamında bir dua olduğunu belirtir. Bazı ulema Allah yaptıklarına muttalidir, mânâsını da buyurmuşlardır.

Resûlullah (sav): “Ey insanlar selâmı yayın… Selâmetle cennete girin.” buyururken “Ya eyyühe’n-nasü efşu’s-se-lâme...” ifadesini kullanır. Yani fâş edin;  ifşa edin, açın, yayın. Neyi? Selâmı yani Allah’ı azze ve celle.

Rabbimiz bilinmekliği için insanı yaratmış. “Li ya’budûn”dan maksat “li ya’rifun”dur buyurur İbn Abbas (ra). İbadetin amacı bilmektir.  İnsanın birinci vazifesi sahibi, mevlası, terbiyecisi Hak Teâlâ’yı bilmek ve bildirmek, ifşa etmek. Bu bilmeyi hakkıyla gerçekleştiren Hâcei Kâinat Efendimiz (sav) “Tebliğ ettim mi?”  buyurmuşlar. Aktarabildim mi,  öğretebildim mi?

Tebliğ kelimesi beleğa;  baliğ olmak, buluğa ermek, bir şeyin ikmal edilmesi, olgunlaşması ve o haliyle aktarılmasıdır. İnsanın buluğa ermesi başka bir insan vücuda getirmeye ehil hale gelmesidir. Cenâbı Peygamber (sav) hakkıyla tebliğ etmiş ‘Gönlümde ne varsa Sıddık’a aktardım.’  buyurarak kendi hakikatiyle onun gönül tarlasını tohumladığını ifade etmiştir.

Elhamdulillah 1500 sene sonra bile, biz günahkâr ümmeti olarak O’nun şahidiyiz. Çünkü Hazreti Sıddık’a nasıl aktarmışsa hiç bozulmadan gönülden gönüle aktarma/öğretme işi insanı kâmil ile bugün de gerçekleşiyor.

Hace Hazretleri (ksa) kendi üstadları Gavs hazretleri ile ilgili şunu anlatmışlardı: Bir gün Gavs hazretleri mescidde sohbet edecekler. Gönüller toparlanıyor… Uzaklarda bir yerde muhabbetli bir derviş aşka gelmiş. Belli ki efendisini özlemiş,  o hasret ile selâm gönderip duruyor:  Selâmun aleykum sultanım, selâmun aleyküm hayranım, selâmun aleyküm cananım…  Gavs Hazretleri selâm almaktan sohbete başlayamıyor. Bir iki üç derken mübarek en sonunda sarığı yüzünün üstüne örterek –Hâce Hazretleri’nin ifadesiyle – görüntüyü kapatıyorlar da ancak öyle sohbete başlayabiliyorlar.

Selâm sevginin iletilmesidir,  selâm aşkın dile getirilmesidir.


Selat olsun, selâm olsun insanlara Allah'ı tanıtana... Selâm olsun güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilene... Selâm olsun kendisine yaklaşıldıkça Allah'a yaklaşılmış olana... Selâm olsun aşkın ve muhabbetin kaynağına... Selâm olsun, hayatın kendisiyle anlam kazandığına... Selâm olsun insan-ı kâmilleri miras bırakana, ümmetini sahipsiz bırakmayana…


Selat olsun, selâm olsun Resûllerin ve Nebilerin sonuncusu Ahmed-Mahmud-Muhammed-Mustafa  sallallahu aleyhi ve selleme ...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 MART SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort