JoomlaLock.com All4Share.net

RUKİYYE BİNTİ RESULULLAH ALLAH RESULÜNÜN (SAV) İKİNCİ KIZI -2-

Eşi ile İlişkileri

Kâmil bir anne-babanın terbiyesi altında yetişip büyüyen Hz. Rukiyye annemiz, her yönden mükemmel bir hanım olmuştu. Annemizin bu kemali evliliklerine de aynen yansıdı. Hz. Osman Efendimiz de son derece ahlaklı bir beyefendiydi. Eşine çok güzel davranıyor, onu mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu. Kısa zamanda herkes tarafından parmakla gösterilmeye başladılar. Evlilikleri, şiirlere konu olacak şairler tarafından sitayişle bahsedilecek kadar mükemmeldi. Hanımlar düğünlerde şarkı söylerken şarkılarında onlardan bahsederlerdi; :İnsanoğlunun gördüğü en güzel çift,     Şüphesiz Rukiyye ve eşi Osman'dır.

Bu güzel birliktelik Allah Resulü'nün (sav) gözünden kaçmadı. Eşler Efendimiz’in (sav) takdirini kazanarak hayır dualarını alıyordu.

Üsâme b. Zeyd anlatıyor:
"Bir gün Allah Resulü (sav) beni Hz. Osman'a bir hediye (bir miktar et) götürmem için onların evlerine gönderdi. Eve girdiğimde Hz. Osman eşi Rukiyye annemiz ile oturuyordu. Onların birbirleri ile ilişkilerine hayran kaldım. Onlar kadar birbirlerine güzel davranan kimse görmedim. Hayranlıktan bir Hz. Osman'a bir Hz. Rukiyye'ye bakıyordum. Onlara hayran hayran bakarken dalıp kalmışım. Allah Resulü'nün (sav) yanına geri döndüğümde Allah Resulü (sav) bana:
-Nerede kaldın?
Ben daha bir şey söylemeden Allah Resulü (sav):
-İstersen seni alıkoyan nedeni ben söyleyeyim. Bir Osman'a baktın, bir Rukiyye'ye “Bunlar ne güzel insan” dedin.
-Evet, Ya Resulallah! Seni hak ile gönderen Allah'a (cc) yemin ederim ki bu yüzden geciktim.

Abdurrahman b. Osman'dan rivayet edilir:
"Bir gün Allah Resulü (sav) hâl ve hatırını sormak için kızı Rukiyye'nin ziyaretine gitti. İzin alıp eve girdiğinde kızı Hz. Osman'ın başını yıkıyordu. Onun eşine zevkle hizmet ettiğini gören Allah Resulü (sav), bu duruma sevinerek:
-Ey Kızım! Ebu Abdullah'a hep böyle güzel davran! Çünkü o sahabelerim içerisinde huyu bana en fazla benzeyen kişidir, buyurarak onu eşine iyilik yapmaya, iyi davranmaya teşvik etti.

Çevresi ile İlişkileri

Hz. Hatice annemizin bütün kızları birbirinden iyi yetişmiş, son derece ahlaklı hanımlardı. Herkesin gözü üzerlerinde olduğu ve bin bir sıkıntı ile karşılaştıkları hâlde hiç kimseden onlar hakkında en küçük bir olumsuz söz duyulmamıştır. Bilakis hepsi çevrelerindeki insanlar tarafından çok sevilmiş, hep takdir edilmişlerdir.

Onlar daha büyümeden Allah Resulü'ne (sav) vahiy gelmeye başladığı için sürekli babalarının etrafında pervane olan annelerimiz, başkaları ile ilişkilerinden daha çok Efendimizle (sav) ilişki içindeydiler. Hz. Rukiyye annemiz her fırsatta babasına hizmet eder, onun saçlarını tarardı. Ebu Hüreyre sahabe efendilerimizin birinden naklen anlatıyor:

-Bir gün bir iş için Hz. Rukiyye'nin yanına gittiğimde elinde tarak vardı. Tarağa baktığımı görünce bana:
-Biraz önce Allah Resulü (sav) buradaydı. Bu tarakla onun başını taradım. Efendimiz’in saçlarını tararken bana:
-Ebu Abdullah'ı nasıl buluyorsun, diye sordu. Ben:
-İyidir, dedim. Her zaman olduğu gibi yine:
-Ona iyi davran! O sahabelerim içerisinde ahlakı bana en çok benzeyen kişidir, diye tavsiye buyurdu.

Amansız Zulüm ve Hicret

İslam Mekke'de kök salmaya başlayınca Mekkeli müşrikler davetin önünü kesmek için Efendimiz’e (sav) ve sahabelere tehditten alaya, psikolojik baskıdan sosyal baskıya, sataşmadan işkenceye kadar akıllarına gelen her yolu denemeye başladılar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü İslam'ın nurunu söndüremiyorlardı. Bazı insanları sindirip İslam'a girmelerine engel olmalarına rağmen birçok insanın gizli açık Müslüman olmalarını engelleyememişlerdi. İnsanların İslam'a girişlerinin hızını kesseler de tamamen durduramamışlardı. Bu durum onları çok kızdırıyor, zaman zaman çileden çıkıp insanlıklarını unutuyorlardı.

Allah Resulü'nün (sav) insanları önce gizli sonra açıktan davete başlamasının üzerinden daha bir yıl bile geçmeden müşrikler Mekke'yi Müslümanlar için yaşanmaz bir hâle getirmişlerdi. Hatta Allah Resulü (sav) bazen Mekke'de duramayıp Hz. Ebu Bekir Efendimiz ile birlikte birkaç günlüğüne de olsa çok sevdiği ailesinden, Kâbe’den ayrılarak şehirden uzaklaşmak mecburiyetinde kalıyordu. Ama Allah Resulü'nün (sav) yüzünü bile görmeye tahammül edemeyen Mekke'yi cehenneme çevirip durulmaz hâle getiren müşrikler, ne yaparlarsa yapsınlar insanların hidayetine engel olamıyorlardı.

Allah Resulü (sav) Mekke'den uzaklaşıp dağlara çıkmasına mağaralarda gizlenmesine rağmen, yine insanlarla karşılaşıyor ve onlara İslam'ı anlatarak Müslüman olmalarına vesile oluyordu. Burada onları yetiştirip mağaraları ilim irfan mektebi hâline getiriyordu. Bilâl-i Habeşî, Abdullah b. Mes'ud gibi büyük sahabeler, bu kaçış zamanlarında Müslüman olmuş, mağaralarda günlerce Allah Resulü'nün (sav) rahle-i tedrisatından geçmişlerdi.

İşte Mekke yine müşriklerin zulmünden alev alev yanıyor, etrafta fitne kaynıyordu. Tansiyon yükseldikçe yükselmişti. Müşriklerin Allah Resulü'nü (sav) görmeye tahammül edemedikleri bir zamandı. Allah Resulü (sav) Hz. Ebu Bekir'i de yanına alarak mahzun bir hâlde, sessizce Mekke'yi terk etti. Davetin hedefe ulaşması için her türlü fedakârlığa katlanan Allah Resulü (sav) eşini, çocuklarını bırakarak onların gözyaşları, kaygılı ve üzgün bakışları arasında gecenin karanlığını yararak mağaraları mesken tutup, taşları yastık yapmak üzere şehri terk ediyordu.

Bütün sahabeler Allah Resulü (sav) gibi sıkıntı içindeydi. Hiçbirinin dayanma gücü kalmamıştı. Daha fazla dayanamayan Müslümanlara Allah'ın (cc) rahmeti yetişerek onlara Habeşistan kapılarını açtı. Allah Resulü (sav) Müslümanlara izin verince Habeşistan'a hicret başladı. Hiç şüphesiz zulüm Hz. Rukiyye Annemiz ve onun sevgili eşi Hz. Osman Efendimiz'in de kapısını çalıyor, onları da inletiyor, onların da tahammül gücünü zorluyordu. Hatta ailesini, yurdunu, sevdiklerini terk edip hicret ettirecek kadar sıkıntı içindeydiler.

Esma binti Ebu Bekir anlatıyor:
Allah Resulü (sav) Mekkeli müşriklerin zulmünden dolayı, bir süreliğine babam Hz. Ebu Bekir ile birlikte şehir dışına çıkarak Hira Mağarası'na gitmişti. Ben onlara belli zamanlarda yemek götürüyordum. Onlara yemek götürdüğüm bir sırada Hz. Osman gelerek:

-Ya Resulallah! Ben müşriklerin senin hakkında kötü sözler söylediğini duyup duruyorum. Artık bu konuda sabrım kalmadı. Beni bir yerlere yönlendir. Allah (cc) rızası için hicret edeyim, dedi. Allah Resulü (sav):

-Sabredememekten mi korkuyorsun?
-Evet!
-Yönünü Habeşistan'da ki şu adama doğru çevir. O gerçekten de vefalı biridir. Rukiyye'yi de yanında götür. Onu sakın Mekke'de bırakma! Senin gibi düşünenler de sizinle birlikte gelsinler. Onlar da geri kalmasın.

Hz. Osman Allah Resulü'ne (sav) veda ederek elini öpüp yanından ayrıldı. Mekke'ye gelip Allah Resulü'nün (sav) sözlerini sahabelere bildirdi.

-Ben bu gece Mekke'den ayrılarak Cidde'ye gidip orada bir iki gece sizi bekleyeceğim. Eğer gecikirseniz, denize doğru yöneleceğim, dedi.

Hz. Osman Efendimiz Allah Resulü'nden (sav) ayrılıp doğruca evine geldi. Durumu Hz. Rukiyye annemize anlatarak hazırlanmasını söyledi. Eşini dinleyen annemizin yüzüne büyük bir hüzün çöktü. Anne-babasından, kardeşlerinden ayrılıp gitmek ona çok ağır geliyordu. Hem de müşriklerin acımasız saldırılarına maruz kalmışken. Allah Resulü (sav) şu anda bile, müşriklerin baskısından dolayı şehirden ayrılmış, dağ başlarında mağaralarda kalıyordu. Annesi ve kardeşleri ile vedalaşarak gece eşi ile birlikte gizlice Mekke'den ayrıldı.
Esma binti Ebû Bekir anlatıyor:
Daha sonra, farklı bir zamanda Allah (cc) Resulü'ne (sav.) yemek götürdüğüm zaman bana:
-Osman ve Rukiyye ne yaptılar?
-Hazırlanıp gittiler.
-Hazırlanıp gittiler mi?
-Evet!

Allah Resulü (sav) Hz. Ebu Bekir'e dönerek:
-Bak Esma, Osman ve Rukiyye'nin hazırlanıp gittiklerini söylüyor. Nefsim yedi kudreti altında olan Allah’a (cc) yemin ederim ki! O İbrahim (as) ve Lût'dan (as) sonra eşi ile birlikte hicret eden ilk kişidir, buyurdu.

Onlar gittikten birkaç gün sonra Allah Resulü (sav) mağaradan evine geri döndü. Kızı ve damadı gittiklerinden beri onlardan bir haber alamamıştı. Onları merak ediyor, bir haber alabilmek için şehre girip çıkanlara soruyordu. O sıralarda bir hanımın şehre geldiğini haber aldı. Hemen yanına gitti.

- Osman ile Rukiyye'yi gördün mü?
-Evet!
-Nasıllardı? Onları gördüğünde ne hâldeydiler?
-Osman, hanımını zayıf bir merkebe bindirmiş, kendide yularından tutmuş çekiyordu.
-Allah (cc) onların yardımcısı olsun, diye dua etti Efendimiz (sav).

Hz. Rukiyye yola çıkarken hamileydi. Bin bir endişe ve üzüntü ile yollara düştü. Bilmediği memleketlere doğru, başlarına ne geleceğini tahmin bile edemeden, büyük bir kaygı ile yola devam eden annemiz, çok zor şartlar altında hicret ediyordu. Normalde çöl şartlarında, merkep üzerinde günlerce yolculuk etmek, güçlü kuvvetli erkekleri bile oldukça zorlayacak bir işti. O kadın haliyle narin bedeni ile çöl yollarına düşmüştü. Bin bir özlemle bebeğinin doğumunu bekliyordu. Ama olmadı. Mekkelilerin yaptığı zulüm, daha doğmamış bebeğine de ulaşarak o masum yavrunun ölümüne neden oldu. Annemizin hayallerini süsleyen bebeği bu yolculuk sırasında düştü.

Bebeğinin kaybına çok üzülen Hz. Rukiyye annemiz, iyice halsiz düşmüştü. Yor¬gunluk, üzüntü ve hastalıktan başını kaldıracak takati kalmamıştı. Ancak çare yoktu. O hâlde yola devam etmek mecburiyetindeydi. Peşlerine düşen zalimler her an onlara ulaşabilirdi. Sahile gelinceye kadar çok zor anlar yaşadı.

Kızıl Deniz'e ulaşınca iki geminin hazır olduğunu gördüler. Kişi başına yarım dinara anlaşarak gemiye bindiler. Gemi hareket edince Kızıl Deniz'i aşıp selametle Habeşistan'a vardılar.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort