JoomlaLock.com All4Share.net

RİYAYI TERKEDİP, İHLÂSA SARILMAK

 Riya İhlas

Riyayı Terkedip, İhlâsa Sarılmak - Şeb-i Vuslat

Sayı : 120 - Aralık 2017

 

Riyayı Terkedip, İhlâsa Sarılmak

 

Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Sizin müptelâ olmanızdan korktuğum şeylerin en korkuncu küçük şirktir.” Sahabeler sordular: “Ey Allah’ın Rasulü! Küçük şirk nedir?” Şöyle buyurdu: “Riyadır” devam etti: “Allahu Teâlâ amellerine göre kullara karşılık vereceği gün, riyakârlara şöyle buyuracak: Dünyada kendilerine gösteriş yaptıklarınıza gidin. Hele bir bakın, onlarda hayır namına bir şey bulabilecek misiniz?”

Fakih diyor ki: O riyakârlara böyle denilmesinin sebebi dünyada ki amellerinin hile, aldatmaca oluşudur. Ahirette de öyle. Nitekim bu hususu Cenâb-ı Hak şu ayet-i kerime ile belirtir: “Şüphesiz münafıklar, akıllarınca Allah’a oyun etmek isterler. Hâlbuki O, kendi oyunlarını başlarına geçirendir.” (Nisa 142) Yani, onlara amellerine karşılık vereceği ecir aldatmacalıdır. Yaptıklarının sevabını boşa çıkarır. Allah onlara der ki: “Kendileri için gayret ettiğiniz kimselere gidiniz. Zira katımda size sevap yoktur. Çünkü yapılan amel, Allah için yapılmamıştır.” Amelin sevap getirmesi için, Allah (cc) için hâlis (katışıksız) olması gerekir. Bir başkası için yapılan işin içine ortaklık girer şirk olur. Allah şirkten münezzehtir.

Nitekim diğer bir hadisi şerifte de: “Ümmetimin üzerine korktuğum şeylerin en korkuncu; Allah’a şirk koşmaktır.” Peygamberimiz’e (sav) “Senin ümmetin senden sonra şirk koşar mı?” dediler. Buyurdu ki; evet ama ben güneşe ibadet edersiniz, aya ve puta ibadet edersiniz demiyorum, fakat Allahu Teala’dan başka, birtakım amelleri ve gizli şehveti söylüyorum.” Anlatılan manada, Ebu Hureyre (ra) tarafından rivayet edilen bir hadis-i kudsi şöyledir: “Ben şirkten müstağniyim. Ben, Ben’den başkası için yapılan işlerden uzağım. Kim ki işlediği bir amele Ben’den başkasını ortak ederse, Ben o amelin dışındayım.” Anlatılmak istenen mana şudur: “Ben, Ben’den başkasının ortaklığı bulunan ameli istemem. Kim zatımın gayrı için bir iş tutarsa, Ben o işten uzağım. Bir amel ki, o amelde Ben’den başkası ile ortak edilirim, o işten beriyim.” Denildi ki: “O işten de beriyim; o işi yapandan da beriyim” manasına gelir. Anlatılan mananın delâleti şudur: Allahu Teâlâ, kendi Zatı için halis olmayan ameli kabul buyurmaz. Halis olmayan hiçbir ibadeti kabul buyurmaz. Ahirette ise, o amel sahibinin bir alacağı yoktur. Yeri ise cehennemdir. Yine bir kimse, yaptığı amelle, Yüce Allah’ın (cc) rızası dışında bir şey dilerse, onun amelinin karşılığı, yorgunluk ve sıkıntı çekmekten başka bir şey değildir.

Nitekim Muhammed b. Fazl, Muhammed b. Cafer, İbrahim b. Yusuf, rivayeti ile İsmail’in Amr’dan onun da Ebu Hureyre’den naklen rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Nice oruçlu vardır ki, orucundan yanına kâr kalan açlık ve susuzluktur. Nice ibadete kalkan vardır ki, bu ibadetten kendisine kalan, uykusuzluk ve zahmettir.” Bunlardan çıkan mana şudur: Tutulan oruçtan, kılınan namazdan Allah (cc) rızası beklenmezse, ona verilecek hiçbir sevap yoktur. İbadetler, bütün olarak Allah (cc) için olmayınca, riya bölümüne girer. Riyakâr için ise, bazı hâkim zatların verdiği şu misal yerinde sayılır. Demişler ki: İbadetini görülsün ve duyulsun diye yapan kimse şuna benzer ki: Pazara çıkar; kesesine çakıl taşları doldurur; onun bu haline bakan halk söyleşir: “Şu adama bakın; nasıl da kesesini doldurmuş!” O kesenin içinde taş olduğunu halk bilmez. O kimseye de halkın sözünden başka bir fayda kalmaz. O, kesesindekilerle gidip bir şey almak istese onlarla hiçbir şey vermezler. İşte riyakârın, görsünler ve işitsinler diye iş yapanların hâli budur. Halkın sözünden başka, hiçbir menfaati olmaz. Ahirette ise, yaptığının faydalı bir karşılığını bulamaz.

Bu manada gelen şu ayet-i kerime önemlidir: “Onların yaptıkları işlerden her birini ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız).” (Furkan suresi, 23) Bu ayet-i kerimenin daha açık manası şudur: Allah (cc) rızası için yapmadıkları işlerin sevabını iptal ettik, güneş ışığında görünen dağınık zerreler haline getirdik. Hükemâdan bir zât der ki: Yedi şey olmadan, yedi işin hiçbir faydası yoktur:

1. Hazersiz havf (çekinme duygusuz korku). Bunun manası şudur: “Ben Allah’ın azabından korkarım” deyip, günah işlemekten çekinmeyene, o sözünün hiçbir yararı olmaz.

2. Talepsiz rican (yoluna girmeden bir şeyi ümit etmenin). Yani, “Ben Allah’tan sevap umuyorum!” deyip yararlı hiçbir işe koyulmayanın sözü hiçbir fayda sağlamaz.

3. Kasıtsız niyet (bir işe girişmeden yapılan niyetin). Bundan çıkan mana şudur: Bir kimse vardır; kalbinde, hayırlı işlere ve tâata niyet eder, ancak hiçbir şekilde kendini o yöne zorlamaz. Onun bu çeşit niyetinin, hiçbir işe yaradığı yoktur.

4. Gayretsiz dua. Yani: Allah’a dua edip yalvarır, kendisini hayırlı işlere muvaffak kılmasını diler; ancak bu istediği yolda, hiçbir çabası görülmez. Bu şahsın duasında hiçbir fayda yoktur. Böyle bir kimsenin istediği yolda muvaffak olabilmesi için çaba sarf etmesi gerekir. Nitekim bu husus, şu ayet-i kerime ile daha açık anlatılır: “O kimseler ki, uğrumuzda çaba harcarlar. Hidâyet yollarımızı onlara açarız. Elbette Allah iyilerle beraberdir.” (Ankebut suresi, 69) Bu ayetin daha açık manası şudur: O kimseler ki, tâatımızda çaba harcarlar. Mutlaka onlara başarı ihsan ederiz.

5. Pişmanlık duymadan yapılan tevbe. Meselâ: “Ben, Allah’tan bağışlanmamı istiyorum” der, ancak yapmış olduğu günahlara pişmanlık duymaz. Böylesi için istiğfarın hiçbir faydası yoktur. Yani pişman olmadan yaptığı istiğfarın yararını göremez.

6. Amellerini açık yaparak, gizlemek Görünürde âbit zahit.. Gizlide hiç... Daha açık tabirle, görünürde, işlerini düzeltme yoluna gider. Yararlı iş yapmaya bakar; fakat gizli, riyasız hiçbir yararlı işi yoktur. Bu kimsenin işinin de hiçbir yararı olmaz.

7. İhlâssız zorlu amelin. Tâat ve ibadet işinde, zorlu çaba harcar. Fakat yaptığı ameli Allah (cc) rızası için yapmaz. Yani halis olarak yapmaz. İşte, bu kimseye ihlâssız ameli hiçbir fayda sağlamaz. Böyle ihlâssız amel kişinin nefsini aldatmaktan başka bir işe yaramaz. 

Ebu Hüreyre (ra), Rasulullah’tan (sav) şöyle bir hadis-i şerif-i rivayet eder. “Dünyayı sağmak için, birtakım kimseler çıkar. Tıpkı koyun sağar gibi sağarlar.” Bir başka rivayette ise: “sağmak için” tabiri, “çekerler” şeklinde rivayet edilir. Bu durumda açık mana şöyle olur: “Dini alet ederek, dünyayı yerler...” Bir başka rivayette ise, bu hadis-i şerif şöyledir: “Dünyayı tutar alırlar, süt kuzusu postuna bürünürler. Dilleri şekerden tatlıdır. Kalpleri kurtlarınkine benzer. Allahu Teâlâ bunlar için şöyle buyurur: “Beni mi aldatmaya çalışıyorsunuz? Yoksa bana karşı bir çeşit cüret gösterisi mi yapmak istiyorsunuz? Şu kimse gibi ki: Gözü hiçbir şeyi görmeden, hiçbir fikre dalmadan kendisini kahraman sanır. Yemin ettim, bu zümreyi, salınan fitne olarak çıkaracağım ki, onların hali için akıllı kimseler dahi şaşarlar.”

Veki, Süfyân, Habib Ebu Salih yolu ile rivayet edilen bir hadis-i şerif şöyledir: Biri geldi. Rasulullah’a (sav) şöyle sordu: “Yâ Rasulullah! Bir amel işliyorum; gizli tutuyorum. Ama anlaşılıyor. Bu durumda endişeye düşüyorum, acaba ecrim var mı, yok mu?”

Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Senin için, hem gizlilik ecri, hem açıklık ecri vardır.”

Fakih der ki: Bu hadisin bir başka manası şudur: Onun ameli görülür; aynısı yapılır. Dolayısıyla kendisine iki ecir verilir: Amel ettiği için; bir de kendisine uyulduğu için. Nitekim bu manada buyurulan bir başka hadis-i şerif şöyledir: “Bir kimse, iyi bir âdet icat ederse, ecir alır; onunla amel edenden yana da ecrini alır, ta kıyamete kadar. Yine bir kimse, kötü bir âdet icat ederse günah alır. Onu işleyenden yana da günah kazanır, ta, kıyamete kadar.” Bir evvelki hadiste belirtilen yaptığı faydalı iş başkaları tarafından görüldüğü için endişeye düşen bu kimsenin sözündeki mana, kendisine uyulma korkusu için değildir. Çünkü o sevabının erimesinden korkmaktadır.

Abdullah b. Mübarek, Ebu Bekir b. Meryem, Damire, Ebu Habib yolu ile gelen bir hadis-i şerif şöyledir: “Allah’ın kullarından birine ait bir işi melekler överek alıp çıkarlar. Böylece o ameli, Yüce Allah’ın kendi saltanat âleminde dilediği yere kadar hoşça götürürler. Orada, Allahu Teâlâ onlara şöyle vahyeder: “Siz kulumun amellerini koruma meleklerisiniz. Ben ise onun özünü gözetirim. O kulum, bu amelinde Ben’im için ihlâslı değildir. Onu cehennemlik yazın. Bundan sonra, bir başka kulun amelini alıp götürürler. Bunu da azımsar, küçük ve düşük görürler. Bu ameli de, Yüce Allah’ın kendi sultanlığı dâhilinde dilediği yere kadar götürürler. Orada da, Allahu Teâlâ onlara şöyle vahyeder: “Siz kulumun ameline bakmaya memur meleklersiniz. Ben ise onun özünü gözetirim. Bu kulum, amelinde Ben’im için ihlâs sahibidir. Onu, üstün vasıflı zümreye dahil ediniz.”

Bu hadis-i şerif delâlet ediyor ki: Az amel, Allah (cc) için yapılınca, Allah (cc) için yapılmayan çok amelden hayırlıdır. Zira bir iş Allah (cc) için yapılınca, az da olsa, Allah (cc) onu fazlı ile çoğaltır. Nitekim bu mana şu ayet-i kerime ile sabittir: “Şüphe yok ki Allah, zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu kat kat artırır, kendinden de büyük mükâfat verir.” (Nisa suresi, 40)

Rabbim nasip eder ise yazımıza gelecek sayımızda devam edeceğiz inşaAllah. 

Allah (cc) yar, kalpler beraber olsun…

 

Kaynakça:
Tenbihü’l-Gafilin ve Bostanü’l-Arifin. Ebu’l –Leys Semerkandi. Bedir Yayınevi.2016
Tarikat-ı Muhammediye Şerhi Berika 3.Cilt Muhammed Mevlana Ebu Said Hadimi. Kahraman yayınları.2015

 

Yazar:  Şeb-i Vuslat

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort