JoomlaLock.com All4Share.net

RAMAZAN UMRESİ “BENİMLE YAPILMIŞ HAC…”

Elhamdulillahi Rabbi’l-âlemin.

Sonsuz hamdü senalar, varlığı ve yokluğu yaratan, bütün mahlûkâtın üstünde insanı var eden ve insanı kendine kul olarak muhatap kılan Allah Azze ve Celle’ye aittir.

Es-selâtü ve’s-selâmü alâ Resûlina Muhammedeni’l-Mustafa (sav).

Sonsuz  selât ve selâm ise Hakk’ın en güzel kulu olarak yaşayan ve bu güzelliği ümmetine miras bırakan Efendimiz Muhammed Mustafa’ya (sav) olsun.

Bu ayki yazımızda, büyüğümüz Hâce Hazretleri (ksa) ve gerek yurtiçinden gerekse yurtdışından birçok ihvanımızın katılımıyla gerçekleştirilen Ramazan umresi vesilesiyle,  Efendimiz’in (sav) umre ibadetiyle ilgili işaret ve beşaretlerinden hareketle bugüne dersler çıkarmaya çalıştık. Mevlam hepimize oralara tekrar tekrar gitmeyi nasip etsin. (Âmin!)

Umre lügat olarak ziyaret demektir. Istılahta muayyen adap çerçevesinde Kâbe’nin ziyaretine denir. Umreye hacc-ul asgar (küçük hac) da denir. Haccın belli vakti vardır. Fakat umre yılın her ayında yapılabilir. Umre; ihram, tavaf ve sa’ydan ibarettir.

Efendimiz’in (sav): “İslam beş şey üzerine bina edilmiştir.” ifadesinde umre yoktur fakat Bakara Sûresi’nin  196. ayeti kerimesinde; “Başladığınız hac ve umreyi tamamlayın.” ifadesiyle beraber düşünüldüğünde umrenin de insanın kulluk eğitimindeki önemi anlaşılmış olur. Hele ki Ramazan umresiyle ilgili rivayet edilen hadisi şerif,  Efendimiz’den (sav) bizlere çok büyük bir müjdedir.

İbni Abbas (ra) der ki: Resûlullah (sav) Ensar’dan Ümmü Sinan adlı kadına sordu:

-Bizimle haccetmekten seni ne alıkoydu?

Kadın da şöyle dedi.

-    Ya Resûlullah! Yalnızca iki devemiz var. Kocam ve oğlum biriyle hacca gitti. Öbür deve ile ben arazimizi sulamak için geride kaldım.

Bunun üzerine Efendimiz (sav):

-    Öyleyse Ramazan’da (yapacağın) umre, (kaçırdığın) bir haccın veya benimle (yapmış olacağın) bir haccın kazasıdır. Ramazan gelince umre yap. Zira Ramazan’daki bir umre hacca muadil olur.   (Buhari, Umre 4; Müslim, Hacc 222)

Ramazan’da yapacağın bir umre benimle yapılmış bir hac gibidir, cümlesindeki büyük müjde yüzlerce yıldan bugüne aktarılagelmiştir. Efendimiz’in (sav) âşıkları umre için mümkün mertebe hep Ramazan günlerini tercih etmişlerdir.

Muhyiddin-i Arabi Hazretleri;

“Bu umre hadisi sahihtir. Rabbimiz’in bir lütfu ve nimeti olarak umre, ona Ramazan’ın da inzimamıyla (sevabının umre sevabına katılmasıyla) hac derecesine ulaşmaktadır.” der.  

İbn-ul Cevzi de:

“Bu hadisten öğreniyoruz ki amelin sevabı, ona zamanın şerefi de ilave edilince ziyadeleşmektedir. Tıpkı huzuru kalp ve hulûs-i niyetle arttığı gibi.” ifadeleriyle umre-Ramazan ilişkisinin oradan da Hakk’ın Habibi, Kâinatın Efendisi (sav) ile ilişki kurulmasını anlamamıza yardımcı olur.

Namazda imam-cemaat ilişkisini İmam Şafiî Hazretleri muvafakat (uzlaşma-anlaşma) olarak değerlendirirken, İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretleri mutabaat (ittiba etmek-tabi olmak) şeklinde değerlendirir. Bu yüzden namaz fıkhı farklılaşır. İmam-ı Âzam efendimize göre adeta imamın makbuliyeti  cemaatin makbuliyetine dönüşür.

“Benimle yaptığın hac…”  ifadesi bizim sığınağımızdır. Çünkü bizim bütün günahkarlığımıza rağmen Sahibimiz-Efendimiz’in (sav) bu müjdesi bizler için O’na yaklaşma ve amellerimizin O’nunla Hakk’a sunulması imkanıdır.

“Evvel refîk,  summe’t-tarîk” demiş eskiler. Yani, önce arkadaş, sonra yol. Bugün umre ibadetini gerçekleştirmek için öncelikle umreye kiminle gideceğiniz önemlidir. Tur şirketlerinin tanıtım kitaplarını okurum ya da fark etmez diyanetten bir hoca ile giderim diyorsanız, yandı gülüm keten helva! Bugün birçok “din görevlisi”nin umre ilmihalini bilmeden umre ibadetinde vazifelendirildiğini görüyoruz. Dinin temel rükûnlarından kadın-erkek ilişkilerinde, ihramda, tavafta yahut sa’yda cezayı gerektiren belki de tümden umreyi iptal eden durumlara hocaların müdahale etmediğini, hükümleri bilmediklerini ya da önemsemediklerini görüyoruz.

Kimi  imam ve müftülerin hurma vb. toplu alışverişlerde gruplarının sırtından geçinmeleri gibi ahlâksızlıkları var ki bunlardan Allah’a sığınıyoruz. Bugün umre ibadeti için ciddi miktarlarda para akışı gerçekleştiğinden, birçok konuda asla dönüşün yaşandığı ülkemizde hac ve umre ile ilgili de sağlıklı değişimler umuyoruz.

Sonuçta Efendimiz’le (sav) hac etmek, umre yapmak ve “…günahlarından çıkıp annesinden doğduğu gibi…” tertemiz olmak  “…geçmiş ve gelecek günahları affedilir, cennet kendisine vacip olur.”   hedeflerine ulaşmak için “Evvel refik…” önce arkadaş, rehber, yol gösterici gereklidir. Bir yazar Cezayir’e gittiğinde “Size bir mürşid verelim şehrimizi gezdirsin.” dendiğinde yazar mürşid kelimesinin kullanımına şaşırır. Tam olarak da Mekke-Medine’nin güzelliklerini görmek, ihramın, tavafın, say’ın hikmetlerine varabilmek için bize mürşid gereklidir.

Son olarak, bir Ramazan umresinde öğrendiğimiz güzel bir hadiseyi paylaşarak umre yazımızı noktalayalım:

Üç yıl önce gittiğimiz Ramazan umresinde büyüğümüz Hâce Hazretleri (ksa), bizleri pîr-i  fânî  Osman Karabulut Hoca ile tanıştırdılar. Osman Hoca Konya’da Şems-i Tebriz’i caminda imamlık yapmakta olan bir peygamber aşığı. Bir gece rüyasında Efendimiz (sav) ona görünür ve onu Medine’ye çağırır.

Ertesi gün Osman Hoca pasaportunu aldığı gibi helalleşip yola koyulur. Vize süresince Medine’de kalır fakat süre bitince kaçak durumuna düşer. “Bana Efendimiz (sav) gel, dedi. O tekrar izin vermeden dönmek olmaz.” diyerek kalacak yer araştırır. Bir tanıdığı “Benim evin altında bir depo var orada kalırsın.” deyip onu götürür. Depoya girince Osman Amca bakar ki su yok, doğru dürüst abdestlik yok.

Ev sahibi çıkınca Osman Hoca ağlayarak dua etmeye başlar: “Ya Resûlallah! Ben Senin misafirinim. Eğer Sen beni burada ağırlamak istersen başım gözüm üstüne.” Bu ağlayış karşılıksız kalmaz. O anda bina yükselmeye başlar, farklı  bir alem açılır. Efendimiz (sav) ashabından birkaç kişi ile odaya girerler. Osman Amca hemen Efendimiz’in (sav) elini öper, oturur, sohbetleşirler. Efendimiz (sav): “Sen bizim misafirimizsin.”  buyurur. Bir genci göstererek “Bu, senin işlerini halledecek.” der ve oradan ayrılırlar. Bina eski haline döner. Ertesi gün kapıya gelen o genç hiçbir şey sormadan Osman Amca’nın elini tutar, konsolosluk-valilik derken  izin-ikame alır, işi bitirir, gider.

Osman Amca Medine’ye yerleşir, ailesini de getirir. Efendimiz’in (sav) ikramı, Ravzayı Mutahhara’da sofra açacak bir zenginlik de kendisine verilir. Osman Amca 30 küsür yıldır Medine’de oturuyor  ve bu olayı anlatırken; “Evladım! Ben rüya görmedim. Bu gözlerle gördüm bu gözlerle!” demektedir.

Mevlâ-yı Müteal Hazretleri hepimize nice umreler nasip etsin. Bizleri Efendimiz’e (sav) yaklaştıracak haller, güzellikler lütfeylesin.
Cenâbı Hak irşad olma lütfunu bütün ümmeti Muhammed’e nasip etsin. Aksi halde Mekke’ye, Medine’ye gidip nasipsiz dönmek de mümkün.  

Âmin. Velhamdulillahi  Rabbi’l-âlemin.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 EYLÜL SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort