JoomlaLock.com All4Share.net

RAMAZAN GELİRKEN...

Ramazan Gelirken

Ramazan Gelirken... - İrfan Aydın

Sayı : 113 - Mayıs 2017

 

Ramazan Gelirken...

 

Ramazan ayına hazırlandığımız şu günlerde İslam dünyasında değişen bir şey olduğunu söylemek zor. Müslümanların az çok bulunduğu bütün beldelerde müslümanlar için yaşam her zamanki gibi zor ve meşakkatli. Kimi yerlerde kan ve zulüm varken kimi yerlerde pisikololojik baskı devam ediyor. Arupa’da ırkçı saldırılar artarken müslümanlara yönelik baskı gün geçtikçe artmakta.

Türkiye müslümanları olarak dönüm noktası olarak sayılabilecek bir seçimden geçtik. Halk oylaması olarak önümüze gelen seçimde hükümet sistemi değişikliğine “evet” veye “hayır” demek sureti ile tayin edici bir rol üstlenmemiz istendi. Biz de halk olarak bundan sonra hükümetin ve parlamentonun ayrı ayrı seçilmesine ve halkın -inşaallah- Hakk’ın da iradesinin tek bir noktada birleşmesine karar verdik. Böylece ortak atın beli kırık olur atasözü gereği tek başlılığa geçmiş olduk. İnşaallah bundan sonra hem ülkemiz hem de bu millete umudunu bağlamış mazlum müslüman milletler için daha hayırlı işler yapılacağını ve işlerin daha da hızlanacağını düşünüyoruz. Her zaman olduğu gibi bundan sonra da Cenab-ı Hak’tan niyazımız ülkemizi idare edenleri hayırlı işlerde muvaffak etmesi, şartlar gereği hayırsız sayılabilecek işlerden de uzak durmalarıdır.

Türkiye’deki halk oylaması adeta dünya başkanlık sistemi için halk oylaması gibi geçti. İlginçtir bütün dünyada müslüman milletleri bu seçimin sonucuna kilitlemişken, müslüman olmayan batılılar da bu seçimlere kilitlenmişti. Fransa’daki başkanlık seçimleri dahi bu şekilde bir önem arz etmedi. Türkiye’deki halk oylamasına o kadar taraf oldular ki kendi seçimlerine birkaç hafta kala Avrupa’da gazeteler Türkçe manşetlerle çıkabildi. İnsan bir durup ne oluyoruz diye sormadan edemiyor. Acaba biz kendi ülkemizde başkanlık sistemini mi oyluyoruz yoksa Almanya’da, Hollanda’da, İsviçre’de ve diğer Avrupa ülkelerine gerçekleşecek bir rejim değişikliğini mi oyluyoruz? Acaba biz kendimize mi başkan seçeceğiz, yoksa bütün İslam alemine, Avrupa ve Amerika’ya mı başkan seçeceğiz?

Evet bu halkoylaması dahi tek başına göstermiştir ki Türkiye’nin yükselişi dünyanın merkezinedir. Bugün dahi Türkiye’nin alacağı tavır gideceği istikamet tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Aslında bu soruyu hepimiz kendimize sormalıyız, bu kadar öneme sahip olacak bir konuma gelmemiz ne ile oldu? Güçlü bi ekonomimiz mi var da bütün dünya bizimle bu kadar ilgileniyor? Yoksa zengin yer altı kaynaklarımız mı var da bütün dünya bunu önemsiyor? Acaba Amerika’yı, Rusya’yı, Avrupa ve Çin’i titretecek bir ordumuz ve savunma sanayimiz mi var da dünya bizden korkmaktadır?

Evet bu soruların cevabını zahirde mi aramalıyız yoksa batında mı? Ya da her ikisinde birden mi aramalıyız? Acaba Allah’ın (cc) bu millet hakkındaki muradı nedir? Geçmişte olduğu gibi ehli beytin ve evliyanın duasını üzerimize alabilir miyiz? Geçmişte ordularımızın önünden yürüyen sevgili Peygamberimiz yine bizi himaye eder mi? Rabbimizden niyazımız bu Ramazan vesilesi ile millet olarak kaybettiğimiz Allah (cc), Peygamber (sav), ehli beyt ve evliya yakınlığını tekrar elde etmemizdir.

Kanayan yaramız Suriye’de kısa bir aralıktan sonra Zalim Esed tekrar varil bombalarıyla bombalamaya başladı. Suriye şehirlerinden gelen görüntüler İkinci Dünya Savaşı sonrası yıkılan ve tamamen yerle bir olan şehirleri hatırlatıyordu. Bırakın insanları hayvanların dahi canlı kalamayacağı bu yıkık şehir manzaraları içler acısı bir görünüm arz ediyordu.

Suriye’de önce Halep’e saldırdılar daha sonra tahliye edilip İdlip’e giden müslümanlar bu sefer de kimyasal saldırıya maruz kaldı. Bütün dünyanın gözleri önünde Esad rejimi müslüman halkın üzerine kimyasal füzelerle saldırdı. Yüzlerce çocuk ve yaşlı ya öldü ya da kalıcı hasarla yaralandı. Bir anda televizyonları nefes almakta güçlük çeken çocuk ve yaşlıların görüntüsü sardı. Bütün dünyanın ve müslümanların gözleri önünde yine acı bir senaryo yaşanmaktaydı. Tekrar kınamalar başladı. Amerika yeni başkanın da etkisiyle göstermelik bir füze saldırısı yaptı. Esed’in uçaklarının havalandığı havaalanına elli küsur füze attı. Fakat ertesi gün aynı havaalanından uçaklar havalanmaya başladı. Yani Amerika dostlar işbaşında görsün hesabıyla hareket etmişti. Daha çok Amerikan iç politikasında yeni başkanın elini güçlendirmeye yarayan bu füze saldırısı yaraya merhem olmaktan çok uzaktır. Suriye’nin geleceği konusunda müdahil ülkelerin tam bir anlaşmaya varamamaları zalim Esed rejiminin ömrünü uzatmaktadır.

Amerika’da yeni seçilen başkanın izleyeceği politika tüm dünyayı özellikle de İslam dünyasını yakından ilgilendirmektedir. Amerika sürekli bir düşman algısı oluşturup ona göre dış politika belirlemektedir. Soğuk savaş dönemlerinde Sovyetler düşmandı, Sovyetlerin dağılması ile el-Kaide denilerek dolaylı olarak müslümanlar düşman algısının merkezine oturtuldu. Daha sonra el-Kaide DEAŞ’a dönüştü. Yeni başkan ile birlikte herkesin merak ettiği soru Amerika’nın düşman algısının merkezine DEAŞ’ı mı, İran’ı mı, Rusya’yı mı yoksa Çin’i mi oturtacağıdır. Tüm dünyada bu merak konusudur. Düşman tanımına göre herkes pozisyonunu belirleyecektir ve ona göre bir dış politika üretecektir. Bizi çok ilgilendiren Suriye, Irak ve İran politikası bizim önümüzü ya açacak ya da kapatmaya devam edecektir.

Mısır’ın darbe ile başa gelmiş eli kanlı devlet başkanının Amerika ziyareti dikkat çekti. Kendi ülkesinde halkına dayanmayan halkını sürekli baskı altında tutan darbeci Sisi Amerika’ya kuyruk sallamaya ve verilecek her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğunu söylemeye gitti. Nitekim Amerika’dan döner dönmez iki Kıpti kilisesi önünde meydana gelen patlamalar Sisi’ye istediği fırsatı hemencecik verdi. Ülkede artık gelenek haline gelmiş olağanüstü hal ilan edildi. Geçmişte Nasır, Sedat ve Mübarek olağanüstü hal ilan ederek binlerce müslümanı hapishanelere tıkmıştı. Altmış-yetmiş yıldır devam eden işkenceler ve zulüm bugün de devam etmektedir. İşin dikkat çeken yanı, daha doğrusu acı yanı da aynı günlerde Suud’lu bir alim müsveddesinin İhvan hakkında verdiği fetvadır. Bu alim geçinen kişi siyasi davranarak İhvanın İslam için zararlı ve katil bir örgüt olduğunu dolayısı ile ona yapılacak her türlü kötü muameleyi hak ettiğini ima etmişti. Zaten İslam dünyasının asıl sorunu budur. Müslümanlar kendi aralarında müttefik olacakları yerde kafirleri müttefik olarak tutmaktadırlar. Bununla kısa vadede bir kar sağladıklarını düşünseler de Rabbimizin izni ile orta ve uzun vadede tutunamayıp gideceklerdir. Bin beş yüz yıldır mecraında akan bu ırmağı yollundan çıkarmaya başka bir mecraya akıtmaya çalışanlar elbet bu ırmağın içerisinde boğulacaklar ve ırmak yatağına kısa zamanda dönecektir.

Müslümanlar olarak biz Ramazanda oruç tutup arınmaya ve Rabbimize halis olarak yaklaşmaya çalışırken kafirlerin saldırılarının bu ayda şiddetlendiğini görüyoruz. Müslümanların az da olsa takvalı duruşu şeytanı ve onun askerlerini çıldırtmaktadır adeta. Her Ramazan zulmün olduğu beldelerde saldırılar tavan yapmakta ve her yerden katliam haberleri gelmektedir. Müslümanlar oruçlu olarak Rablerine kavuşmakta ve Hakk’ın huzuruna çıkmaktadırlar. Kafirlerin bu sığ ve aciz tutumu müslümanlara tuttukları orucun bir hediyesi olarak şehadetin nasib olmasını sağlamaktadır. 

Günümüz müslümanları tarihte gördüğümüz takva sahibi müslümanlar gibi değildir. İtikatları da amelleri de ilimleri de zayıftır. Geçmişte ilimde amelde orta-vasat bir seviye var iken bugün namaz kılan müslüman sayısı bile azınlıktadır. Fakat Rabbimiz Rahman ve Rahimdir. Babaları, dedeleri karanlık bir dönemde doğmuş günümüz müslümanlarını temizlemek için değişik vesileler nasib etmektedir. İşte Ramazan da bunun için çok önemli bir vesiledir. Rabbimizden niyazımız bu Ramazanı bizim ve İslam alemi için hayırlara vesile kılmasıdır.

 

Yazar: İrfan Aydın

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort