JoomlaLock.com All4Share.net

ORUÇ VE RAMAZAN

İşte yine o aydayız.. Şeytanların zincire vurulduğu, rahmetin sağanak sağanak yağdığı, af ve mağfiretin gönülleri okşadığı, Kur’an’ın inzal olmaya başladığı, bin aydan daha hayırlı aydayız işte…

Bu ay dünyevileşmeye ara vermemiz gereken bir zaman dilimidir. Rabbimiz bizden bu ayda meşguliyetlerimizden biraz daha sıyrılıp, kendimizi O’na vermemizi ister.

“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” (Bakara-183)

Nedir oruç?


Oruç: Tan yerinin ağarmasından, güneşin batma vaktine kadar Allah rızasını umarak, bilinçli bir şekilde yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durup, nefsi dizginlemektir.

Esasında bu tarif, avamın (halkın) orucu için yapılan bir tariftir. Bizlerden istenen bu değildir. Havâsın (seçkinlerin) orucu, bunlara ek olarak diğer âzaları da denetim altında bulundurmayı ifade eder. En seçkinlerin yani ariflerin, kâmillerin orucu ise gönül kapılarını Allah’tan başkasına kapatmaktır ki onlar mâsivanın kalplerinde bulunmasından rahatsız olurlar. Oruçtan asıl beklenen de bu son noktayı yakalayabilmektir.

“Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta ve yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar(…)” (Bakara-184)

Hayız, lohusa, hamile ve emzikli kadınlar da oruçtan muaf tutulmuş olup, bunlar, mazeretleri sona erince tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını kaza ederler.
Rabbimizin emri olan oruçta bizler için pek çok güzellik ve incelikler vardır. Bütün organlarımız gibi sindirim sistemimizin de dinlenmeye ihtiyacı vardır. Oruç, bu ihtiyacımıza cevap verir. Ama orucun asıl gayesi bu değildir. Rabbimiz O’na kulluk ve şükür amacıyla yapılan ibadetleri kabul eder. İbadetlere değer katan en önemli özellik ise “ihlâs” tır. İhlâs: “Sen O’nu görmesen de O, seni görüyor” bilincinden ayrılmayarak, ibadetini yalnızca Allah rızası için yapmak demektir.
Yememe ve içmeme bir melek özelliğidir. Oruç, insanoğlunun, meleklerin bu sâfiliğine özentisidir, benzemesidir. Bedenin ruha boyun eğebilmesi için, bedenin gücünü sınırlı tutmak gerekir. Çünkü nefis zillette ise ruh izzettedir.

Oruç, günahlara karşı da bir kalkandır. Hatırlatıcı bir ibadet olarak bizim Allah’a daha çok yaklaşmamıza vesile olur. Oruçlu iken işlenebilecek bir günah “Şu an oruçluyum ve bu işi yapmam doğru olmaz” gibi düşüncelerle bertaraf edilir, işlenmez. Oruçlu iken Rabb’e karşı gelmek o ibadetin ruhuna yakışmaz.

Münakaşa, gıybet, dedikodu etmek, fütursuzca günah işlemek… bunlar Ramazan’ın manevi havasının kaldırabileceği şeyler değildir. Oruç zamanında bu hususlara dikkat eden kişi, oruç dışında da bunu yapma alışkanlığı kazanmış olur. Bu anlamda oruç bize bir davranış eğitimidir.

Yüce Rabbimiz bir kudsî hadiste “Oruç doğrudan doğruya benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim.”1 buyurur. Bu bakımdan oruçlu kişi, Allah için olması gereken orucunu, çevresine zarar vererek yahut da farklı beklentiler içinde olarak manevî değer kaybına uğratmamalıdır.

Gönül ve vücûdun tüm azalarını oruca iştirak ettiremeyen insan, şeklen oruç tutsa da istenen asıl gayeyi yakalayabilmiş değildir. Gönül ehli kimseler, yalan söylemenin, gıybet etmenin ve başkasını çekiştirmenin de orucu bozacağını bilirler. Mide, yeme/içmeden korunduğu gibi; dil de yalandan, gıybet ve dedikodudan, kötü sözden, boş laftan uzak durmalıdır. Gözler harama bakmamalı, kulak mâleyâni dinlememeli.. Tabi en önemlisi de “Pâdişah gelmez saraya, hâne mâmur olmadan...” Gönülde O’ndan gayri matlub, O’ndan gayri yâr bulunmamalıdır.

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu aleyhi ve sellem) “Gıybet etmek, söz taşımak, yalan yere yemin etmek, namahreme şehvetle bakmak orucu bozar”2 buyurmuştur.Mezheb imamlarımız bizlerin kolayına gelmesi açısından bu hadisi her ne kadar  “orucun sıhhatine mani değildir ancak mahrum bırakır” diye yorumlasa da, orucu riske atmak ya da sevabını azaltmak akl-ı selim sahibi insanların kârı değildir.

Yine Hz. Peygamber’in “Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur.”3 sözü de aslında bu hususa dikkat çekmek içindir.

Oruçta bizler için pek çok güzellik ve incelikler var, demiştik. Peki nedir bu oruçta ve açlıkta saklı nimetler?..

Bizler aç kaldığımızda gönlümüzü Hakk'a teslim ederiz, aradaki mesafeler aşılır, O’na yakınlaşırız…

Aç kaldığımız zaman yüreğimiz daha hassas hale gelir. Duygularımız incelir, O’na kul olmanın lezzetine varır, Rabb’e daha aciz, daha nazlı dualarda bulunuruz.
Oruç bizim iç dünyamızı tahmin edemeyeceğimiz kadar çok etkiler. İnsan nefsi açlıkla terbiye olduğu kadar hiçbir şeyle terbiye olmaz. Açlık kalpteki gururu, kibiri, böbürlenmeyi kırar; acziyetin farkına vardırır. Esasında insanoğlu pek acizdir.

“Tok açın halinden ne anlar?” derler ya, oruç tutarken, açlığı yaşarken, hep de yoksullar gelir aklımıza, kimsesizler, geceleri açlıktan uyuyamayanlar… Bu ayda onların halini biraz daha iyi anlarız aslında. Zekâtın, fitrenin, sadakanın önemini daha iyi idrak ederiz.

“Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf) Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” 4

Oruç üzerimizdeki gafleti atmamıza yardımcı olur. Ayrıca hastalıkların çoğunun sebebi; çok yemek, çok içmek ve çok uyumaktır. Bu sebeple esasında açlıkta bizler için sıhhat de vardır.

Oruçlu olmak, iyi davranmayı da zorunlu hale getiren bir sebeptir. Bu ayda nasıl ki iyilikler katbekat fazla yazılıyorsa, işlenen günahlar da bu ayın mahremiyetine binaen daha da fazla yazılır.

Öyleyse bizler de bu mübarek aya gereken önemi vermeye çalışmalı, Kur’an’ı elden, zikri gönülden düşürmemeliyiz.

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir: Oruçlunun iftar vaktindeki duası, adaletli hükümdarın duası, mazlumun duası.”5

Oruçlunun iki sevincinden biri olan iftar vakitlerinde tüm Ümmet-i Muhammed için dua etmeli, hidayet ve şifa dilemeliyiz.

“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.” 6
Akrabalarımızı, komşularımızı ve ailelerinden uzakta olan öğrencileri iftar yemeğine davet etmeliyiz. Sadaka ve yardımlarımızı bu ayda biraz daha arttırmalı, hizmet, hayır ve hasenat adına daha fazla şeyler yapmalıyız.

Rabbimiz bu mübarek ayı, bizlere layıkıyla idrak etmeyi nasib eder inşallah.

Orucumuzun, dilimizden gönlümüze inmesi dileğiyle.


1.Buhari, tevhid, 35;   Müsim, siyam, 64/65
2.Deylemi
3.İbn Mâce, siyam, 21.
4.İbni Mace
5.Tirmizî, Deavât, 128.
6.Et-Terğib ve’t-Terhib, c.2, s.144

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2008 EYLÜL SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort