JoomlaLock.com All4Share.net

MÜSLÜMAN KADININ ŞAHSİYETİ

Bu yazımızda Müslüman hanımların İslamî şahsiyetlerini nasıl ortaya koymaları gerektiğini ve günümüzde özellikle İslamî camianın bir kısmında ahlaki yozlaşmaya varacak derecede Müslüman hanımların ön plana çıkarılmaya çalışılmalarının mahsurları üzerinde duracağız.

Meseleye Genel Bir Bakış  

İslam kadını fıtratına uygun en güzel bir şekilde koruma altına almıştır. Gerek ayeti kerimelerde Rabbimizin (cc) buyrukları, gerekse de Efendimiz’in (sav) sözleri ve fiilleri Müslüman kadına şahsiyet kazandıracak, cahiliye döneminde olduğu gibi ikinci sınıf insan olmaktan kurtaracak bir çok haklar vermiştir. Bunun en önemlisi de Hakk’a muhataplık ve kulluk açısından erkekle kadını eşit tutmasıdır. Yani ilahi emirlere karşı erkeğin durumu neyse kadınların durumu da aynıdır. Bu İslam’ın kadınlara verdiği en büyük haktır. Çünkü cahiliye döneminde kız çocuğu doğurmak ancak diri diri toprağa gömülüp öldürülerek temizlenebilecek kadar büyük bir ayıptı. Zengin ve soyluların kadınları ile aşağı tabakadan olanların hakları bir değildi. Kadınlar alınıp satılabilmekte ve değersiz görülmekteydiler. Yukarıda da belirttiğimiz gibi İslam kadını muhataplık ve insani haklar açısından erkekten ayrı görmemiştir.

Fakat yaratılıştaki farklılık, kadının daha zayıf olması, korunmaya erkekten daha fazla muhtaç olması ve anne olması hasebiyle İslamî emirlerde kadına erkekten farklı bir konum verilmiştir. Bu farklı konum Halık-ı Zülcelal Hazretleri’nin şefkatinden ve merhametinden kaynaklanmıştır. Bunun için kulluk ve muhataplık açısından erkekle eşit olan kadın, sosyal yaşantı açısından erkekten farklı emirlere muhatap olmuştur. Bu emirleri en güzel bir şekilde kabullenip bu şekilde yaşamaya çalışan bir mü’mine hanımefendiye ancak şahsiyetli bir hanım denilebilir.

Günümüzde Müslüman Hanımların Hali

Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde ve 21. asrın başında erkeğiyle kadınıyla tüm Müslümanların ortak hastalığı olan modernizm rüzgarı Müslüman toplumları aşırı bir şekilde ahlaki yozlaşmaya itmiştir. Dinin bir çok emirleri zamanın şartları ileri sürülerek adeta sorgulanmaya başlanmıştır. Batılılarla birlikte yaşayabilme veya onlara kendimizi kabullendirme adına 1400 yıllık İslamî gelenekler sorgulanmaya, tebdil ve tağyir edilmeye başlanmıştır. Bu anlayışın tazyikiyle ayeti kerimelere yeni yorumlar getirilmiş, hadisi şerifler ayıklanmaya çalışılmış bunun la birlikte Müslüman kadını hayatın her safhasına pervasızca sokarak, ahiret anlayışını bir tarafa iterek dünyevileştirmişlerdir. Bunu gerçekleştirmek için önlerinde dinin va’z ettiği ne kadar engel varsa batılı argümanları kullanarak değiştirmişlerdir. Tesettür emrinin içini moda ve şıklık adına her türlü pespayelikle boşaltmışlardır.

Ayeti kerimede Cenâbı Hak (cc): “Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar, bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zînet yerlerini, kendi kocalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttalî olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizlemekte oldukları zînetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler! Hepiniz Allah’a tevbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olursunuz.” (en-Nûr: 31) buyuruyorlar.

Elmalı’lı Muhammed Hamdi Yazır (rh.a) tefsirinde bu ayeti kerimeyi açıklarken şöyle buyurmuşlardır: “Önce erkekler hakkındaki bu emir ve ihtardan sonra Müslümanlar, şimdi de kadınlar hakkındaki şu emre dikkat etsinler:  Müminelere de, yani mümin kadınlara da söyle, gözlerini indirsinler, helal olmayan erkeklere bakmaktan sakınsınlar, zira bakmak, zinanın postacısıdır derler. Avret yerlerini korusunlar, tamamiyle örtüp zinadan korunsunlar. Zinetlerini teşhir etmesinler.  Kadının zineti denince örfte, taç, küpe, gerdanlık, bilezik ve benzeri takılar, sürme, kına ve benzerleri ve elbise süsleri gibi şeyler akla geliverir  A’râf Sûresi’nin 31. ayetinde: ‘Ey Ademoğulları! Her mescide gidişinizde zinetli elbiseler giyinin.’ buyrularak zinetin elbise demek olduğu da geçmişti.  O halde bu zinetleri açmak bile yasaklanmış olunca, bunların mahalli olan vücudu açmak öncelikle yasaklanmış olur. Yani vücudlarını açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar.

Bununla birlikte bir kısım âlimler, burada zinetten maksadın zinetin takıldığı, kullanıldığı yer olduğu fikrini kabul etmişlerdir ki, yüz, sürme ve allık yeri; baş, taç yeri; saç, örgü ve büklüm yeri; kulaklar, küpe yeri; boyun ve göğüs, gerdanlık yeri; el, yüzük ve kına yeri; bilekler, bilezik yeri; pazular, pazubent yeri; baldırlar; halhal yeri; ayaklar da, eller gibi kına yeridir. Bunlardan başka vücudun kısımları da aslında açılmaz.

Bu âlimlerden bazıları muzaafın hazfi veya zikr-i hâl, irade-i mahal ile “ziynet yeri” takdirinde bir mecaz gözetmiştir. Buna delil olarak da kadının vücudundan ayrı olduğu zaman o zinetlere normal olarak bakmak ve alıp satmak ittifakla caiz ve mübah olduğunu ifade ve kabul etmişlerdir. Bazıları da yine bu delil ile kadının asıl zineti, vücudunun güzel yaratılışı, zinet yapmaktan gaye de vücudun süslenmesi olduğunu kabul ederek bu zinetten maksadın, yalnız vücut olduğunu kabul etmişler ve kadınların birçoğu yapmacık zinetten uzak bulunmakla zaten zinetli oldukları halde yaratılış zinetinin zaten hepsinde bulunması ve her kadın bedeninin özünde bir zinet olması hükmün genelliği hakkını yerine getirme noktasından bu tahsisin bir destekleyicisi olduğunu söylemişler ve buna göre şu mânâyı vermişlerdir: Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar. (Hak Dini Kur’ân Dili en-Nûr Sûresi 31.ayet tefsiri)

Biz bu ayeti kerimenin tefsirini sadece Elmalı’lı tefsirinden alıntılamayı uygun gördük. Fakat Efendimiz’in (sav) annelerimize uygulattığı pratik uygulamalar, diğer sahabe hanımların uygulamaları ve daha sonra yazılan tefsirlerin tamamında yukarıdaki Müslüman hanımların dışarıda tamamen örtünmeleri, vücut hatlarının kesinlikle belli olmayacağı şekilde giyinmeleri, zinet denilen yerlerini, erkeklerin bakışlarını ve şehvetlerini üzerlerine çekecek her türlü takı, koku, renk ve yürüyüş şekillerinin men edildiği hususunda müttefiktirler. Ayrıca ayeti kerime bir Müslüman hanımın kimlerle mahrem, kimlerle namahrem olduğu hususunu da açıkça belirtmiştir.

Şimdi günümüz Müslüman hanımlarının özellikle toplumun her kesiminde olmak isteyenlerin durumunu bir gözden geçirelim.

Tesettür konusunda ehli sünnet alimlerinin tamamının görüşü uygulanıyor mu, yoksa kendilerini güzel gösterecek şekilde tamamen toplumun inançsız kesimlerine kendilerini kabul ettirecek vasıflarda bir giyim tarzı mı ağır basıyor? Sadece ekonomik özgürlük adına namahrem erkeklerle iç içe, kadın zerafetine uygun olsun olmasın her türlü ortamda çalışması İslami hassasiyeti olan bir hanımefendi için acaba ne kadar uygundur? Özellikle okul ortamlarında Müslüman erkekler ve Müslüman kızlarımızın birbirleriyle münasebetleri şeriat-ı Mustafa’nın (sav) emirlerine göre uygulanıyor mu? Son zamanlarda bayanların sürekli camilere teşvik edilmeleri gündemde; camilerimiz Müslüman hanımların rahat namaz kılabilecekleri (Haremlik-selamlık uygulanabilecek) şartları haiz midir?

Bu tür soruları çoğaltabiliriz. Çünkü günümüz Müslüman hanımlarının ekserisi kabuğunu kırma ve başta da belirttiğimiz gibi  batılı kadına özenme duygusundan dolayı oryantalistlere taş çıkaracak anlayış ve fikirlerle yaşam kalitelerini artırma(!) gayretindeler. Adeta İslam dini sadece dünya  ağırlıklı bir dinmiş gibi ahireti, ölümü, haşrı unutmuş veya Cenâbı Hak tarafından kendilerine hayatlarının süresi hakkında garanti verilmiş gibi, tesettür ve mahremiyet esaslarını hiçe sayarak, yaşantılarını idame etmeye çalışıyorlar.

Örnek olarak okula alınmadığı için başını açıp okuması ve ‘Okul bittiğinde tekrar kapanırım’ anlayışı...

Bir iş yerinde çalışan bir bayanın ‘Emekli olduğumda inşaallah kapanacağım’ veya ‘elde etmem gereken kariyerler var, onlara ulaştıktan sonra kapanacağım ve tüm mahremiyet kurallarına uyacağım.’ düşüncesi vs...

İşte tüm bu anlayışlar seküler anlayışın bir ürünüdür. Çünkü biz inanıyoruz ki dünya hayatı geçicidir ve bu hayatın ne zaman biteceği konusunda hiç bir fikrimiz yok. Halık-ı Zülcelal Hazretleri rızkımızı dünyada ne kadar tahsis etmiş bilmiyoruz. Hayatımızı İslam’a göre tanzim etmeden yaşamaya çalışırsak, Hakk’ın razı olmadığı bir hayat tarzı içindeyken emr-i Hak vâki olursa ebedi pişmanlık içinde, bizi her şekilde nimetlere gark eden rabbimizin huzuruna mahcup ve müflis olarak çıkmış olmaz mıyız?

Bu yazımızda  Müslüman kadının şahsiyeti ile alakalı günümüzdeki hastalıklara değinmeye çalıştık. İnşaallah bir sonraki yazımızda “Müslüman kadının şahsiyeti nasıl olmalıdır” konusunu sahabe hanımlarının hayatından ve büyüklerimizin meseleye bakışlarıyla birlikte ortaya koymaya çalışacağız.

Allah’a (cc) emanet olunuz.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 OCAK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort