JoomlaLock.com All4Share.net

İLKLERİN ANNESİi Hz. HATİCE (2)

Ebedi İzdivaç:
Allah Resûlü (asm) evlilik teklifini kabul edince, Hz. Hatice durumu Varaka b. Nevfel’e anlattı. Varaka b. Nevfel kararı çok yerinde buldu. Hz. Hatice hemen amcası Amr b. Esed’e haber gönderdi ve evlilik hazırlıklarına başladılar. Daha sonra Peygamber Efendimiz’in (sav) amcalarına, halalarına haber verildi. Onlarda bu habere çok sevindiler ve annemizin evine geldiler. Kaynakların bildirdiğine göre nikâhta Peygamber Efendimiz’in (sav) amcaları Ebu Talib, Hz. Hamza, Hz. Abbas; arkadaşları Hz. Ebu Bekir, Ammar b. Yasir; halaları Safiye ve Atike hanımlar; annemiz tarafından Amr b. Esid, Varaka b. Nevfel, Hakim b. Hizam ve annemize yakın hanımlar vardı. Nikâh başlayınca Peygamber Efendimiz’in (sav) amcası Ebu Talib bir konuşma yaptı. Soylarının Hz. İbrahim’e kadar uzandığını bildirdikten sonra, Allah Resûlü’nün (sav) ne kadar akıllı, şerefli, emin ve iyi bir insan olduğunu anlattı. Fakir olsa da mal ve mülkün geçici şeyler olduğunu söyledi. Konuşmasının sonunda ise Hz. Hatice’ye talip olduklarını beyan etti. Evet, cevabını alınca da mehir olarak on iki buçuk ukye belirlendi. Ebu Talib’in konuşmasının ardından kız tarafından Varaka b. Nevfel’de bir konuşma yaptı. Hz. Hatice’nin faziletini ifade eden sözler söyledi. Ebu Talib Peygamber Efendimiz (sav) ile Hz. Hatice annemizin nikâhlarını kıydı ve “Sizlerde şahit olun ey Kureyş, bizler Abdullah oğlu Muhammed’e Huveylid kızı Hatice’yi nikâhladık.” diyerek merasimi tamamladı. Nikâhtan sonra bir deve kestirerek yemekler yapıldı ve misafirlere ikram edildi. Evlendiklerinde Peygamber Efendimiz (sav) yirmi beş, Hz. Hatice annemiz kırk yaşlarında idiler. Yaş farkı hiçbir zaman sorun olmadı zira o zamanki Araplarda yaştan ziyade kişinin servetine, soyuna ve güzelliğine bakılırdı. Bütün Kureyşliler Onlar’ın evliliklerine çok sevindiler.

Düğünden birkaç gün sonra Peygamber Efendimiz (sav) amcası Ebu Talib’in evinden ayrıldı ve Hz. Hatice annemiz ile birlikte Hakim b. Hizam’dan satın aldıkları yeni evlerine yerleştiler. Onlar’ın evlilikleri sıradan bir evlilik değildi. Büyük bir davanın yükünü taşıyacak çok ulvî bir evlilikti. Bu yüzden evlilik hayatları ilk günden itibaren sevgi, saygı, anlayış, fedakârlık gibi pek çok ulvi değerlerin en uç noktada yaşanmasıyla devam etti. Allah Resûlü (asm) Hz. Hatice’nin evlatlarına da çok iyi bir babalık yaptı.

Hane-i Saadette Açan Güller:
Allah Resûlü (asm) bir taraftan ticaretle meşgul olurken bir taraftan da eşi ve üvey evlatlarıyla mutlu bir hayat sürmekteydi.

Dört yıl sonra bu kutlu hanede güller açmaya başladı. İlk çocukları Kasım’ın dünyaya gelmesine çok sevindiler. Araplarda gelenek olarak ilk doğan çocuğun ismi babanın künyesi olur. Allah Resûlü’ne (asm) Kasım’ın babası manasında “Ebu’l Kasım” künyesi verildi. Ayrıca doğumundan dolayı akika kurbanı olarak iki tane koyun kesilip fakirlere dağıtıldı. Adet olduğu üzere sütanne araştırıldı, Efendimiz’in (asm) halası Hz. Safiye’nin cariyesi Selma Hanım uygun görüldü ve Hz. Kasım ona gönderildi. Bir yıl sonra Hz. Zeyneb dünyaya geldi. O da sütanne olarak Selma Hanım’a gönderildi. Hz. Kasım iki yaşına geldiğinde vefat etti. Hz. Zeyneb’den sonra üçüncü yılda Hz. Rukiye dünyaya geldi. Hz. Rukiye annemiz doğduğunda Peygamber Efendimiz (asm) otuz üç, annemiz kırk sekiz yaşındaydı. Rukiye annemizden bir yıl sonra Ümmü Gülsüm dünyaya geldi ve o da sütanneleri Selma Hanım’a gönderildi. Ümmü Gülsüm’den bir yıl sonra, vahyin gelişinden beş yıl önce Allah Resûlü’nün (sav) en sevgili kızı, seyyidler annesi Hz. Fatıma dünyaya geldi. Hz. Fatıma doğduğunda Efendimiz (asm) otuz beş, Hz. Hatice annemiz elli yaşındaydı. Hz. Hatice annemiz Hz. Fatıma’yı sütanneye vermedi. Sütten kesilinceye kadar kendisi emzirdi. Hz. Hatice annemiz elli altı yaşlarında iken bir oğulları daha oldu. Efendimiz’in (asm) Abdullah ismini verdikleri oğullarının dünyaya gelmesine çok sevinmişlerdi. Ancak bu sevinçleri uzun sürmedi. Allah Resûlü (asm) vahiy kesilmesi ile üzüntülü olduğu dönemlerde oğlu Abdullah’ı kaybetti. Mekkeliler çok zor günler geçirip kıtlıktan dolayı aileler geçimini bile sağlayamazken, bu kutlu aile her yönden nimetin zirvesini yaşıyorlardı.

Bütün faziletleri, iyilikleri ve takvayı kendilerinde üst düzeyde birleştiren kişiye kâmil denir. Hadis-i şerifte kemalin zirvesine çıkan iki hanımdan bahsediliyor. Bunlar Hz. İsa’nın annesi Meryem binti İmran ve Firavun’un hanımı Asiye’dir. Hz. Hatice annemizin isminin bu iki isimle birlikte zikredilmesi, âlimler tarafından Hz. Hatice’nin de bu sıfatı taşıdığının işareti sayılmıştır. Efendimiz (asm) bir gün kemâlatın zirvesindeki bu hanımların isimlerini ellerini semaya kaldırarak zikredecektir, “Zamanındaki hanımların en hayırlısı Meryem binti İmran idi. Zamanının en hayırlı hanımı ise Hatice binti Huveylid’dir.”

Bir başka gün ise, “Cennet ehlinin en faziletli hanımları; Hatice, Fatıma, Meryem ve Asiye’dir.”  buyurmuşlardır. O, bütün kemâlî sıfatları kendisinde toplayan en büyük yıldızlardan biriydi.

O, çok öteleri seyredebilen ufka sahip mükemmel bir hanımdı. O, canını, malını, zamanını, ömrünü maddi ve manevi bütün varlığını Efendimiz’e (asm) ve davasına adayarak kemâlatın zirvesine ulaştı.

Hayat boyunca hiçbir zaman putlara tapmayan Allah Resûlü (asm) çocukluğundan beri her türlü kötülükten korunmuştu. Kırk yaşlarına yaklaştığında tefekküre yönelen Efendimiz sık sık insanlardan uzaklaşıp uzlete çekilmeye başladı. Allah Resûlü (asm) yaşı ilerledikçe çevresinde olup biten kötülüklere karşı daha duyarlı olmaya başladı. Puta tapmanın yanlış olduğuna inanıyordu. Rabbini bulmak için tefekküre yoğunlaştığı sıralarda kendisine yalnızlık sevdirilen Allah Resûlü (asm) her yıl bir ay evinden uzaklaşarak Nur Dağı’nın Kâbe’ye bakan tarafındaki Hira Mağarası’na gitmeye ve orada ibadet etmeye başladı. Hz. Hatice, Efendimiz’deki (asm) bu durumu fark ederek eşine destek olur, zaman zaman tefekküre dalar, eşiye birlikte ibadet yapardı. İlerlemiş yaşına rağmen defalarca evine kilometrelerce uzak Hira dağına yemek götürürdü. Eşinin aylarca evini terk edip inzivaya çekilmesini anlayışla karşılıyor ve gerektiğinde kendisi de mağarada kalarak büyük bir özveride bulunuyordu. Annemizin kemâlatı, ihlâsı ve Allah’ın rızasını kazanma arzusu ile yaptığı bu eşsiz fedakârlıklar Allah (cc) tarafından özel iltifatla takdir edilmiştir. Allah  (cc) ona selam göndererek annemizi bizzat kendisi, cennetle müjdelemiştir.

Efendimiz (asm), otuz sekiz yaşından itibaren harikulade şeyler görmeye başladı. Vahyin öncüleri olan gördüğü ışık ve nur, duyduğu sesler her geçen gün biraz daha artarak devam etti. Bütün bu yaşadıklarını sadece Hz. Hatice ile paylaşıyordu. Hz. Hatice Varaka b. Nevfel’in anlattıklarından dolayı olacakları tahmin ediyor ve son peygamberin Efendimiz (asm) olduğunu biliyordu. Efendimiz (asm) gördükleri ve duyduklarından zaman zaman korkuyor, O’nu eşi Hz.  Hatice annemiz sakinleştiriyordu. Sorumlulukları giderek artan Hz. Hatice evi, çocukları ve işiyle ilgileniyor bir taraftan da Allah Resûlü’ne (asm) destek oluyordu. Büyük bir şefkat ve anlayışla Efendimiz’e yaklaşıyordu.

Resûlullah’ın (asm) ilâhî hitaba muhatap olma sürecinin her safhasını eşiyle birlikte adım adım yaşayan annemiz, eşi insanları İslam’a davet ile görevlendirilince hiç teraddüt etmeden Müslüman oldu. Aslında o yıllar önce eşinin Peygamber olduğuna inanmış ve bu yola baş koymuştu. Ancak Allah (cc), artık Efendimiz’e (asm) davet görevi vermişti. Hz. Hatice hemen Müslüman olarak hem ilk Müslüman olma şerefini elde etmiş hem de iman   ederek eşine çok önemli bir destek sağlamıştı. Daha sonra çocukları da Müslüman oldu. Allah Resûlü (asm) ilk dönemde İslam davetini uzun bir süre gizli olarak yalnızca çok güvendiği kimselere yaptı. Müslüman olanların sayısının artmasıyla Mekkeli müşriklerin kin ve nefreti de artıyordu. İslam’a davet mücadelesinin bütün safhalarında Resûlullah (asm) ile omuz omuza mücadele veren Hz. Hatice malını ve parasını bu uğurda harcamaktan çekinmedi. Davet başlar başlamaz, inançlarından dolayı kızları boşandı, düne kadar kendisine saygı gösteren insanlar şimdi hakaret ediyor, evinin önüne dikenler koyuyorlardı. Elli sekiz yaşına rağmen her türlü işkence ve açlığa en güzel şekilde göğüs gerdi. Bu mücadeleyi ömrünün sonuna kadar sürdüren Hz. Hatice hayatının son üç yılını iki çocuğuyla birlikte ablukada geçirdi. Üç yıl süren bu ambargo sona erdiğinde Hz. Hatice çok yorgun düşmüştü.

Hz. Hatice ilklerin annesiydi. Allah (cc) ve Resûlü’ne (asm) iman edip tasdik eden ilk insandı. İlk davetçiydi. Allah Resûlü’nün yükünü hafifleten, her daim destekleyen, teselli kaynağı, can dostu, en sadık yari, yareniydi. Karanlığın koyulaştığı en zifiri anlardı. Mekke hüzün yudumluyordu. Fedakâr eş Hz. Hatice ölüm döşeğinde ateşler içinde fani âleme veda zamanını bekliyordu. Efendimiz, (asm) eşinin yanına geldi ve yürekleri yakan o halini gördü. Mekke’nin en zengin kadınıyken bugün açlık ve sıkıntı içinde iki büklüm sürgün hayatının getirdiği şartlar arasında sevdiklerine veda ediyordu. Aklı ve kalbi himayesiz kalan Efendisi’nde ve yetimlerindeydi. Peygamber Efendimiz (sav) eşinin yanına eğildi ve şöyle buyurdu, “Benden dolayı çok acı çektiğini görüyorum, bu acıyı hafifletmek için sana ne desem ey Hatice? Ancak Allah her zorluğun ve sıkıntının arkasından büyük hayırlar yaratır. Biliyor musun     Allahu Teâlâ cennette seni benimle, Meryem binti İmran’ı Musa’nın (as) kardeşi Gülsüm ve Asiye ile birlikte yaratacak” buyurdu. Annemiz son bir gayretle, “Gerçekten öyle mi Ya Resûlullah?” diye sorabildi. Efendimiz (asm) “Huzur içinde ve çocuklarla birlikte.” buyurdu. Efendisi’nden ayrılmak zor olsa da canlar canının kolları arasında ebedi hayata göçtü. Vefat ettiğinde altmış beş yaşında idi. Mekke’deki Hacun kabristanına defnedildi. Efendimiz kabre inerek bizzat kendisi eşini kabre yerleştirmiş. Efendimiz o kadar çok üzülmüştür ki sahabeler hastalanmasından korkmuşlar. Efendimiz Hz. Hatice’nin kadrini “O’nun gibisi var mıdır?” sözleriyle insanlık âlemine ilan etmiştir. Aradan yıllar geçti ve Mekke’nin fethinde Efendimiz annemizin Hacun’daki kabrini ziyaret etmiş, uzun süre dua ederek kâinata vefa dersi vermiştir.

Geride O’ndan hatıra Ehl-i Beyt’in direği annesinin adını taşıyan bir Fatıma ve bir de insanlığa örnek olan destansı bir hayat kaldı…

Rabbim yar ve yardımcımız olsun, ALLAH’a emanet olun.

Yararlanılan Kaynaklar
Kara, Hilal, Abdullah Kara, İlklerin Annesi Hz. Hatice, Nesil Yayınları, İstanbul, 2007
Kara, Hilal, Abdullah Kara, Cennetle Müjdelenen Hanımlar, Nesil Yayınları, İstanbul, 2007

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 TEMMUZ SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort