JoomlaLock.com All4Share.net

HADİSLERLE İLİM

Bismillahirrahmanirrahim
Rabbi Zidni İlmen - Rabbim İlmimi Artır

Öğrenen ve Öğreten Kişinin Fazileti


1-) Ebû Musa radıyallahu anh Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Allah’ın benim aracılığımla gönderdiği hidayet ve ilim, bol yağmura benzer.

Bu yağmur bazen toprağın öyle bir kısmına isabet eder ki bu kısım bereketlidir, suyu kabul eder, çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da bir kayalık gibi olur, suyu üstünde tutar da Allah insanları onunla faydalandırır. Bu sudan hem içerler hem de hayvanlarını sularlar, ekin ekerler.

Diğer bir kısmı ise düz ve kaypaktır. Ne suyu tutar ne çayır bitirir.

Allah’ın dinini anlayıp da Allah’ın benim aracılığımla gönderdiğinden yararlanan, bunu öğrenen ve öğreten kimse ile bunu duyduğu vakit kibrinden kafasını kaldırmayan ve Allah’ın benim aracılığımla gönderdiği hidayeti kabul etmeyen kişinin örneği işte budur.”

Açıklama:
Hadisin aslında geçen “Hüdâ” kelimesi, elde edilmek istenen şeye ulaştıran kılavuz anlamına gelir. Burada kastedilen ilim, şer’î delilleri bilmektir.

Kurtubî ve diğer hadis yorumcuları şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav), kendisi aracılığı ile gönderilen dini, ihtiyaç duydukları sırada insanlara gelen bol yağmura benzetmiştir. Hz. Peygamber’in  peygamber olarak gönderilmesinden önce insanlar bu durumda idi. Yağmur ölü bölgeleri dirilttiği gibi dinî ilimler de ölü kalpleri diriltir. Hz. Peygamber kendisini dinleyenleri, yağmurun isabet ettiği farklı toprak parçalarına benzetmiştir. Onu dinleyenlerin bir kısmı âlim, amel eden ve insanlara öğretendir. Bu kişi; suyu kabul edip kendisine yarar sağlamakla birlikte aynı zamanda bitki bitirmekle de diğer insanlara faydalı olan bereketli toprak parçasına benzer. Hz. Peygamber’i dinleyenlerden bir kısmı da ilmi toplar, zamanının tümünü ilme harcar ancak nafileleri yerine getirmez yahut topladığı bilgileri tam olarak kavramaz. Bununla birlikte bu ilmi başkalarına aktarır. İşte bu kişi suyu üzerinde tutan ve bu sayede insanlara yarar sağlayan toprak parçasına benzer. Hz. Peygamber’in: “Benim sözümü işiten ve işittiği gibi başkasına aktaran kişinin Allah yüzünü nurlandırsın.” sözü ile işaret ettiği kişi budur. Bazı insanlar da vardır ki ilmi işitirler ancak bunu öğrenemezler, bununla amel etmezler ve başkalarına da aktarmazlar. Bunlar suyu kabul etmeyen veya suyu başkasının kullanamayacağı şekilde bozan düz ve kaypak toprak parçasına benzerler. Hz. Peygamber bu benzetmede, insanların kendilerinden yararlanılması konusunda ortak olarak övülen ilk iki insan tipini bir arada zikretmiş, insanlara yarar sağlamayan ve yerilen üçüncü insan tipini ise ayrı olarak zikretmiştir.

Tîbî şöyle demiştir: Hadiste zikredilmeyen iki kısım daha vardır:


A. Kendisi ilimden yararlanmakla birlikte bunu başkalarına öğretmeyen.

B. Kendisi ilimden yararlanmamakla birlikte bunu başkalarına öğreten.

İbn Hacer der ki; bunların ilki, Hz. Peygamber’in  zikrettiği ikinci gruba girer. Çünkü farklı derecelerde olsa da neticede kendisinden bir yarar sağlanmaktadır. Yerin bitirdikleri de böyledir, bunlardan bir kısmı insanlara yarar sağlarken diğer bir kısmı kuruyup çer çöp olmaktadır. İkincisine gelince, şayet farzları yapan, nafileleri ihmal eden bir kimse ise ikinci gruba girer. Farzları da terk ederse bu fasıktır, bundan ilim alınması caiz değildir. Bu kişinin: “Kibrinden kafasını kaldırmayan.” kişiler grubuna girmesi mümkündür.

İlim Nasıl Kabzedilir?

Ömer İbn Abdülaziz, Ebû Bekr İbn Hazm’a yazdığı mektupta şunları söyledi: “Hz. Peygamber’in  hadislerine bakarak bunları yaz. Çünkü ben ilmin ortadan kalkmasından ve âlimlerin gitmesinden (ölmesinden) korktum. Hz. Peygamber’in hadisinden başkasını kabul etme. (Âlimler) ilmi yaysınlar, bilmeyenlere ilim öğretmek için meclisler kursunlar. Çünkü ilim bir sır haline gelmedikçe helak olmaz.”

2-) Abdullah İbn Amr İbnü  şöyle demiştir: Hz. Peygamber şöyle buyurduğunu duydum: “Allah ilmi insanların arasından çekip almak suretiyle almaz. Ancak ilmi, âlimleri(n ruhunu) kabzetmek suretiyle alır. Geride hiçbir âlim bırakmadığında insanlar cahil kimseleri baş edinirler. Onlara soru sorulur, onlar da bilgisiz olarak fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar.”

Açıklama:

Ömer İbn Abdülaziz’in “Hadisleri yaz” sözünden hadis yazımının başladığı anlaşılmaktadır. Bundan önce insanlar ezbere dayanıyorlardı, Ömer İbn Abdulaziz, hicrî yüzüncü yılın başında âlimlerin ölümü ile ilmin gitmesinden korkunca hadislerin yazımının hadisleri koruyacağını ve baki kılacağını düşündü.

“Allah ilmi insanların arasından çekip almak suretiyle almaz”: Yani Allah göğüslerde (zihinlerde) olan ilmi silmek, unutturmak suretiyle almaz.

Ahmed b. Hanbel ve Taberânî’nin Ebû Ümâme’den rivayetlerine göre Hz. Peygamber bu sözü Veda Haccı sırasında söylemiştir. Ebû Ümâme şöyle demiştir: “Veda Haccı’nda Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “İlim kabzedilmeden veya kaldırılmadan önce ilmi alınız.” Bunun üzerine bir bedevi “İlim nasıl kaldırılır?” diye sordu, Hz. Peygamber de üç kere: “Dikkat edin! İlmîn gitmesi, ilmi taşıyanların (âlimlerin) gitmesiyle olur.” buyurdu.

İbnü’l-Müneyyir şöyle demiştir: İlmin göğüslerden (kafalardan, zihinlerden) silinmesi aslında Allah’ın kudreti dâhilindedir. Ancak bu hadis, ilmin bu şekilde kaldırılmayacağını göstermektedir.

“Bilgisizce fetva verirler” ifadesi “kendi görüşleri ile fetva verirler” şeklinde de rivayet edilmiştir. Bu hadis ilmi ezberlemeye (korumaya) teşvik etmekte, cahil kişileri başkan seçmekten de sakındırmaktadır, Burada gerçek anlamda başkanlık demek fetva vermek demektir. Bilgisizce fetva vermeye kalkışanlar kınanmıştır.

Âlimlerin çoğunluğu “belirli bir dönemde müctehid bulunmayabilir” şeklindeki görüşlerine bu hadisi delil getirmişlerdir. İşler Allah’ın elindedir, o dilediğini yapar.

Allah Kimin İçin Hayır Dilerse Onu Dinde Anlayış Sahibi Kılar

3-) Muaviye (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber’in (sav) şöyle dediğini işittim: “Allah kimin için hayır dilerse onu dinde anlayış sahibi kılar. Ben yalnızca taksim eden bir kişiyim, veren Allah’tır. Allah’ın emri gelinceye (kıyamet kopuncaya) kadar bu ümmet Allah’ın emri üzere kalacak, muhalefet edenler onlara zarar veremeyeceklerdir.”

Açıklama:

Bu hadis üç hüküm içermektedir:

1.Dinde tefakkuhun (anlayış sahibi olmanın/fıkıhta derinleşmenin) fazileti.

2.Mal ve mülkü verenin hakikatte Allah olduğu.

3.Bu ümmetin bir bölümünün kıyamete kadar hak üzerinde sabit kalacağı.

Birinci hakikat ilim konusuna, ikinci hakikat sadakalar (zekât vb.) konusuna, üçüncü hakikat kıyamet alametleri ile ilgili bölüme uygundur. “Allah’ın emri gelinceye kadar” sözünde yer alan “Allah’ın emri” kalbinde imandan bir şey bulunanların ruhunu kabzedecek olan rüzgârdır ki bundan sonra yeryüzünde insanların en kötüleri kalacak, kıyamet de onların üzerine kopacaktır.

Bunların üçü de diğer bir açıdan ilim konuları ile hatta bu başlık ile doğrudan doğruya ilgilidir. Çünkü bu hadis; Allah’ın dininde anlayış sahibi/derin fıkhî bilgiye sahip kişiler için iyiliğin söz konusu olduğunu, bunun yalnızca kişisel çaba ile kazanılamayacağını, aksine Allah’ın nasip ettiği kişilerin buna sahip olacağını, buna sahip olanların kıyamete kadar mevcut olacağını belirtmektedir.

Buhârî bunlardan kastedilenin hadis âlimleri olduğunu belirtmiştir.

Ahmed b. Hanbel: “Burada kastedilenler hadis âlimleri değil ise başka kim olabilir bilmiyorum!” demiştir.

Kadı Iyaz: “Ahmed b. Hanbel bununla ehl-i sünnet ve hadis âlimleri gibi inananları kaydetmiştir.” demiştir.

Nevevî: “Bunların mücâhid, fakîh, muhaddis, zâhid, iyiliği emreden vb. hayırları yapan müminlerden, Allah’ın emirlerini yerine getirenlerden bir grup olması muhtemeldir. Bunların bir yerde toplanmış olması şart değildir. Ayrı ayrı olmaları da mümkündür.” demiştir.

Bu hadisten şu hususlar anlaşılır: Dinde anlayış sahibi olmayan, yani İslâm’ın temel kurallarım ve bunlara ilişkin fıkıh ve inanç ile ilgili detayları öğrenmeyen kişilerin hayırdan mahrum olduğunu gösterir. Ayrıca âlimlerin diğer insanlar üzerinde bariz bir şekilde üstünlüğünün bulunduğunu, dinde derin fıkhî bilgi sahibi olmanın da diğer ilimler üzerinde bir üstünlüğünün olduğunu göstermektedir.

Kaynakça: İbn-i Hacer el-Askalâni, Fethu’l-Bâri.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

Bu kategoriden diğerleri: « AKIL KALBDEDİR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort