JoomlaLock.com All4Share.net

EMİN OLUNAN KİŞİ

Peygamber Efendimiz (sav); “Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu kişidir.” buyurmuşlardır. Öncelikle bir Müslüman da olması gereken en önemli vasıf ahlâk-ı hamidedir. Ahlâk-ı hamide yani övülmüş ahlâk; emanete riayet, sorumluluklarını yerine getirmek, yalan söylememek gibi vasıfları içermektedir Bu yüzden mü’min kişinin öncelikle yalan masivasından kurtulması gerekir. Çünkü yalan her kötülüğün başıdır. Peygamber Efendimiz (sav) de; “Benim ümmetim her günaha düşebilir fakat yalan söylemez.” buyurmuşlardır. Yalan söylemek kişiyi günaha düşürdüğü gibi toplumu da güvensizliğe düşürür. İnsan başkalarına yalan söylemekle sadece onların güvenini yitirmekle kalmaz, aynı zamanda  kişinin kendine güveni de sarsılır.

İmam Gazâlî’nin “Abidler Yolu” adlı eserinde şöyle buyrulmaktadır: İnsanoğlu sabahleyin kalkınca bütün azalar dili yanına koşuşarak ona (lisan-ı halleriyle) şöyle derler; “Allah’tan doğru olmanı isteriz. Çünkü sen doğru olduğun müddetçe biz de doğru oluruz. Şayet sen saparsan biz de haliyle saparız.” Yani dilin konuştuğu sözler insan hayatında mutlaka  iyililik ve kötülük yönünde tesir eder.

Hâce Hazretleri (ksa) bir sohbetlerinde; “Kişi, Peygamber Efendimiz’e (sav)  ne kadar benzemeye çalışırsa o kadar  imanı kuvvetlenir ve ahlâkı güzelleşir.” diye buyurmuşlardı. Hepimizin de bildiği gibi Peygamber Efendimiz’in (sav) en önemli vasıflarından biri de küçük yaşında dahi olsa asla yalan söylememesidir. Hatta müşrikler bile Peygamber Efendimiz’e (sav) “Muhammedü’l-Emin” emin kişi diye hitab ederlerdi.

Bu sadece yalan konusunda değildir. Peygamber Efendimiz (sav) gıybetten de hoşlanmazdı. Hatta gıybet olan yerden ya derhal ayrılır yahut gıybet edenleri sustururdu. Bir hadisi şeriflerinde; ”Gıybet edenleri dinlemek suretiyle gıybete ortak olanlar günaha da ortaktırlar.” diye buyurmuşlardır.

İmam Gazâlî Hazretleri de; ”Yapılan salih amellerin korunması gerekir. Çünkü dilini tutmayıp konuşan kimse şüphesiz insanların gıybetini yapar. Nitekim; ‘Çok konuşan çok yanılır.’ denilmiştir.” Boş konuşmak yani mâleyânî için de durum aynıdır.

Hadisi şerifte; ”Cenâbı Hakk’ın çok sevdiği amel, lisanı mâleyânîden (dili boş ve lüzumsuz sözlerden) hususiyle yalan ve gıybet, sövüp saymak gibi men edilen şeylerden korumaktır.” diye buyrulmuştur. İnsanın Allahu Teâlâ’ya karşı olan ibadet ve taatlerinde boş söz, gıybet ve yalana yer yoktur. Hâce Hazretleri (ksa) bir sohbetlerinde gıybet edip kardeşlerinin etini yediği için ağzından et parçaları çıkan sahabeler örneğini anlatıp; ”Öyleyse gıybet ve yalan orucu bozar.” buyurdular.

Baştaki hadisi şerifte de buyrulduğu gibi; ”Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu kişidir.” Buradaki elinden tabiri, eliyle zarar vermek, harama el uzatmak gibi manalarda kullanılmıştır. Bir kıssa ile açalım:

İmamı Âzam efendimizin babası  Hz. Sabit bir gün akan suya düşmüş bir elma görürler ve gayrı ihtiyari elmayı sudan alır ve ısırırlar. O anda haram olma hususu aklına gelir ve ısırdığı lokmayı yutmaz. Ancak ısırmış olduğu elmanın suyunu tatmıştır. Hemen akan suyu takip eder ve akan suya sarkan elma ağacını bulur. Sahibini arar ve helallik diler. Ancak bahçe sahibi; ”Hakkımı helal ederim ancak dilediğim kadar benim yanımda karın tokluğuna çalışırsan!” der. Hazreti Sabit kabul eder. Rivayetlere göre yedi yıl karın tokluğuna çalışır. Tekrar helallik ister, ama bahçe sahibi bu sefer de başka bir şart koşar; ”Benim bir kızım var. Gözü kör, kulağı sağır, dilsiz, elleri ve ayakları sakat. Bu kızımla evlenirsen sana hakkımı helal ederim.”der. Hazreti Sabit boynunu eğer ve kabul eder. Düğün gecesi odaya girince çok güzel bir kızla karşılaşır ve hemen yanlış odaya girdim diye odadan dışarı çıkar. Dışarıda kayınpederini bekler bulur ve neden odadan çıktığını sorunca, yanlış odaya girdiğini, içeride bahsedilen kusurlarda bir kızın olmadığını, çok güzel bir kızın olduğunu söyler. Kayınpederi ise; “Gözü kör dedim; çünkü harama bakmaz da o yüzden. Kulağı sağır dedim; harama kulak asmaz, dinlemez. Dilsiz dedim; haram yemez, haram konuşmaz. Elleri sakat dedim; harama el uzatmaz. Ayakları sakat dedim; haram yerlere adım atmaz.” diye söyler. Öyleyse mü’min bir kişi haram işlemek konusunda, tabiri caizse, gözü kör, kulağı sağır, dilsiz, elleri ve ayakları sakat olmalıdır.

Hâce Hazretleri (ksa) bir sohbetlerinde; ”Kalbi bir havuz olarak, ağız, göz, burun gibi azaları insanın kalbine akan su damarcıkları olarak düşünün. O azalarıyla günah işlemişse o günahlar kalbe akar ve kalbi kirletir.” diye buyurmuşlardır. Yani mü’minin azalarıyla yaptığı iyi ya da kötü şeyler kalbine tesir eder. Öyleyse biz de hem Hâce Hazretleri’nin (ksa) sözünü yerde bırakmamalı, ibret almalı; hem de Peygamber Efendimiz’e (sav) layık bir ümmet olmaya çalışmalıyız.      

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort