JoomlaLock.com All4Share.net

Ekim 2017 Mukaddime

Ekim 2017

Sayı: 118 - Ekim 2017

 

Dergimizin kıymetli okuyucuları,

Bu ayki dergimizde, okulların açılması ve yeni eğitim öğretim yılına başlangıç olması hasebiyle ana konu olarak eğitimi seçtik.

Malumunuzdur ki, insan doğumundan itibaren her aşamada eğitime muhtaçtır. Bunu ilk yıllarda aile sağlar. Daha sonraki dönemlerde eğitim ihtiyaçlarını okullar, medreseler ve meslek kuruluşları sağlar. Ülkemizde Cumhuriyetten bugüne eğitimi birleştirdikleri için hepsini Milli Eğitim’e bağlı okullar sağlamaktadır ve bir müstakil bakanlığı vardır. Bunun içindir ki, eğitim her dönemde siyasi iktidar hangi görüştense o görüşe göre şekillendirilmiştir. İki binli yılların başına kadar genel olarak laik anlayışlı iktidarlar ülkeyi yönettiği için, müslümanlar olarak çok fazla bir beklentimiz olmuyordu. 

Ancak iki bin iki yılından itibaren İslami duyarlılığı olan bir iktidar devleti yönettiği için ve liderinin “hedefimiz dindar gençlik yetiştirmek” hitabını duyunca oldukça ümitlenmiştik. 

Fakat on beş yıl sonra gördük ki, birçok konuda muvaffakiyet gösteren hükümet eğitim konusunda bazı hususlar hariç çok fazla bir istikrar gösteremedi. Sürekli deneme yanılmalarla çocuklarımızın eğitimini istenildiği düzeye getiremediler. Aradan on beş sene geçtiği halde halen daha okul kitapları saçma ve içinde şirk barındıran ifadelerle, Kur’an’ın hakikatlerinden tamamen uzak bilgiler çocuklarımızın körpe dimağlarına enjekte edilmeye devam edildi.

Sınav sistemleri yap-boza dönüştürüldü. Okulların başladığı ve hazırlıkların ona göre yapıldığı sınav sistemleri bir anda değiştirildi ve yerine konulacak şey daha anlatılamadan çocuklarımızın önüne getirildi. Dolayısıyla da başarılı olabilecek öğrenci sistemi anlayamadığı için başarısız oldu.

Nihayetinde de gençlerimiz ne istedikleri gibi bir eğitim alabildiler ne de maneviyatları yüksek olarak yetişebildiler. Bilemiyoruz ki, acaba devlet adamlarımız daha ne zamana kadar çocuklarımızı kendi anlayışlarına kurban etme huylarından vazgeçecekler. 

İşte bu noktada islami hassasiyeti yüksek olan halkımızda çocuklarını ahlaklı ve devletine hizmet edebilecek kıvamda yetiştirebilmek için alternatifler aramaya başlıyor ve bunun neticesi de her zaman doğru şekilde sonuçlanmayabiliyor. Halis bir niyetle başlayan çaba hüsrana dönüşebiliyor.

Bakınız işler o kadar çığırından çıkıyor ki, bizler Türkiye’li müslümanlar olarak, ekser çoğunluğumuz çocuklarımızı ehli sünnet anlayışı ile yetiştirmeye çalışırken, müsteşrik beslemesi adamlar her türlü sapık akideyi gençliğimiz dimağlarına zerkedebiliyorlar. Bunlarla ehli sünnet alimlerimiz mücadele ederken, Diyanetten sorumlu başbakan yardımcısı ehli sünnet mezheblerine saldırabiliyor. “Allah (cc) bize hesap gününde hanefimisin, şafiimisin diye sormayacak, Peygamberimizin, dört halifenin mezhebi mi vardı?” gibi sözlerle ehli sünnetin kalesi olan ülkemizdeki müslümanları rencide edebiliyor.

Peki bütün bunlar olurken ehli sünnet camiası olarak bizlerde desek ki, mademki bizlerin görüşlerini fuzuli görüyorsunuz. Şunu unutmayın ki, bizler Hanefiyiz, şafiiyiz, hanbeliyiz, malikiyiz, Şia veya selefi veya vahabi değiliz ve olmayacağız da. İslam’ın binbeşyüzyıllık geleneğine baktığımızda Efendimizin sünnetine, sahabe efendilerimizin tecrübelerine, Ehli beytin yoluna en uygun yaşantının bu dört mezhebin anlayışına uygun yaşamak olduğuna gönülden inanıyoruz. Sizler böyle sürekli başkalarına şirin görünmek için bizleri yok görmeye devam ederseniz, o zaman destek içinde başkalarına gitmeniz gerekir desek ve bunu da uygulasak, o zaman sizler hangi şii’den, partiyi ve dolayısıyla oy vermeyi şirk kabul eden selefilerden, ağzınızla kuş tutsanız size destek vermeyecek alevilerden ve laiklerden mi destek alacaksınız?

Bunun içindir ki, güç zehirlenmesi hastalığına düşerek bastığınız dalı kesmeyin ve bu şekilde sizi uyaran kitleleri de azımsamayın. Son referandumda sizi kıl payı laiklerin elinden kurtaran kim bir düşünün. Zira kalbler Allah’ın (cc) kudret parmakları arasındadır. Bir çevirirse kimse bunun önüne geçemez. 

Sonuç olarak bizler bunları onbeş yıldır destek verdiğimiz siz devlet büyüklerimize dost tavsiyesi olarak hatırlatıyoruz. Bizim büyüklerimiz en zor istibdat dönemlerinde dahi basiret, feraset ve cesaretleriyle yine bu ülkeye yön vermişlerdir. 

Yazımızı sonlandırırken İslam’ın hakikatlerini haykıran her kim olursa bilinsin ki, biz Hâcegân cemaati olarak onların yanındayız. Allah’ın (cc) emirlerini ve Efendimiz’in hadisi şeriflerini delil olarak alan ve gençliğimizin ahlakı bozulmasın diye anne-babalara nasihat eden İHSAN ŞENOCAK hocamıza en güçlü bir şekilde destek verdiğimizi buradan bildiriyoruz. Hiç kimse kendi nefsi yaşantısını İslam diye yutturamaz. Kur’an-ı Kerim gayet sarihtir. O’nun tefsiri ve pratiği sadedinde sünneti seniyye sahihtir. Yeniden din uydurmaya ihtiyaç yoktur. Birilerinin gazına gelip İhsan hocamız ve onun gibilerine saldıranlar olacaktır. Fakat güneş balçıkla sıvanmaz. İslamın hakikatine gönül vermiş gençlerimiz bunları kabul edip yaşayarak muannitlere gereken dersi vereceklerdir. Muhakkakki, “Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”

Selam ve dua ile Allah’a (cc) emanet olunuz.

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort