JoomlaLock.com All4Share.net

BİZLER, ALLAH’A, RESÛLÜN’E VE ALLAH DOSTLARINA İTAATTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

Bizler Allaha

Bizler, Allah'a, Resûlün'e ve Allah Dostlarına İtaatten Vazgeçmeyeceğiz - Vahdettin Şimşek

Sayı : 118 - Ekim 2017

 

Bizler, Allah'a, Resûlün'e ve Allah Dostlarına İtaatten Vazgeçmeyeceğiz

 

Muhterem kardeşlerim, Bu ayki yazımızda 15 Temmuz 2016’dan beri sürekli tekrarlanan ve adeta darbeye kalkışan dış güçler ve FETÖ’nün B planı gibi gördüğümüz, İslami cemaatlere karşı söylemlerin sebeplerini ve bizlerin durumunu izah etmeye çalışacağız.

FETÖ ve başındaki hoca kılıklı şeytanın yıllarca İslam akidesini bozmaya çalıştığı bir gerçekti. Bunu İslam münevverleri ve mütefekkirleri yıllar önce sohbetlerinde, makalelerinde ve reddiyelerinde izah etmeye çalıştılar. Fakat akılları sadece makam, mevki, maddiyata çalışan her kesimden müslümanlar bu ferasetli ve basiretli ikazlara “siz onların yaptıklarını yapamadığınız için kıskanıyorsunuz” savunmalarıyla karşı çıktılar. 

Hâcegân cemaati olarak Hâce Hazretleri’nin (ks) sohbetlerinde sürekli vurguladığı “Fetullah Gülen tehlikesi” uyarılarına müslümanlar tarafından ağır eleştiriler geliyordu. Bu yıllarca devam etti. Hiç kimsenin beklemediği 17-25 Aralık ihanetinden kısa süre önceki sohbetlerinde Hâce Hazretleri yine bu insanın hiç bir zaman İslam alimi olmadığını, kafirlere beslediği sevgiyi müslümanlara karşı beslemediğini beyan buyurmuşlar ve yine müslümanlardan sohbetleri terk edenler olmuştu. 

Biz içinde olduğumuz için şahitlik açısından kendi cemaatimizden bahsettik. Akli selim sahibi tüm müslümanlar yıllarca bu uyarıları yaptılar. Fakat gelin görün ki, yıllarca onlara paralarını, makam ve mevkilerini, kurbanlarını, zekatlarını ve hayatlarını veren insanlar sanki suçlu kendileri değil de müslüman cemaatlermiş gibi “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali sürekli bu güzide oluşumları hedef tahtasına koymuşlardır.

Yetkili-yetkisiz, bilgili-bilgisiz, laik-liberal, demokrat-muhafazakar her kesimin ortak cümlesi “bundan sonra kimseden emir almayacağız” olmuştur. Ülkemizin maddi ve manevi kalkınmasında zerre kadar payı olmayan bu güruh anlaşılıyor ki, zaten bir yerlerden emir almışlardı.

Ülkemizin hangi kesiminden olursa olsun, hiç kimse şurasını unutmasın ki, Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetten bu güne kadar müslüman cemaatlerin dışında maddi ve manevi alanda Türkiye’nin hayrına hiç kimse çalışmamıştır. Sağcısı-solcusu, komünisti-faşisti, bunların tamamı cennet vatanımızı sürekli yabancılara peşkeş çekmişlerdir ve göz boyamalarının dışında ülkeye bir çivi çakmamışlardır. 

Oysa Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren aşırı baskılara rağmen, sırf İslam örfünü terk etmedikleri için binlerce alimin şehit edildiği, zorlukları gördükleri halde, bugünkü cemaatlerin çekirdeği olan İslam alimleri çok büyük gayret gösterdiler. Bu aziz vatanda İslam dininin yok olmaması için akla hayale gelmeyen zorluklara katlandılar. Yeniden dirilişin sadece tek kanatla olmayacağını göstermek için talebelerini sadece İslami ilimlerde değil, aynı zamanda fenni ilimlerde de yetişmeye teşvik ettiler. 

Bunun en büyük örneği olarak Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi hazretlerinin hulefasının gayretleri takdire şayandır. Sırasıyla Mustafa Feyzi efendi (ks), Hasib efendi (ks), Abdülaziz Bekkine (ks) hazretleri, Muhammed Zâhid Kotku (ks) hazretleri yetiştirdikleri talebelerini bir İslam mücahidi, maneviyatı yüksek, üstün ahlaklı yetiştirirken, aynı zamanda ülkeyi maddi manada da yönetecek ilim adamları olarak da yetiştirmişlerdir. Bugün bu insanların birçoğu devlet idaresinde hizmet etmektedirler. Özellikle merhum Necmeddin Erbakan hoca ve yetiştirdiği devlet adamları bu ekolün insanlarıdır.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri adeta kendini feda ederek yetiştirdiği şakirtleri ile gençliğin ateizm tuzağına düştüğü o devirlerde iman kurtarma davası üzerinde durarak büyük faideler sağlamıştır. Burada bir parantez açmak ihtiyacı duyarak diyoruz ki, Fetullah Gülen hiç bir zaman Bediüzzaman hazretlerinin yolundan gitmemiş, bu güzide insanın davasını kullanmak istemiştir. Bunun dışındaki Bediüzzaman’ın talebeleri en zor zamanlarda dahi gençliğin imanını kuvvetlendirmek için gayret sarf etmişlerdir. 

Bu iki İslami cemaat meşhur oldukları için örneklerimizi bunlardan almayı uygun gördük. Bunların dışında Mahmut efendi hazretleri İslami ilimler alanında, Süleyman Hilmi Tunahan (ks) hazretleri Kur’an hizmetleri alanında, Şehid Esad Erbili (ks) hazretlerinin yolunu takip eden Mahmud Sami Ramazanoğlu (ks) hazretleri gençliğin imanlı ve ahlaklı yetişmesi için görülmemiş fedakarlıklar yapmışlardır.

Özellikle tasavvufi alanda doğu ve güneydoğumuzun İslam’a sımsıkı sarılmasını sağlayan, rençperinden-doktoruna, eşkıyasından-albayına, her alanda insanlığı kucaklayan Allah dostlarının hizmetleri unutulamaz.

Abdulhakim el-Hüseyni (ks) hazretleri, Şeyh Seyda Muhammed Said El-Cezerî (ks), Alvarlı Muhammed Lütfi (ks), Şeyh Yahya Çokreşi (ks) gibi mübarek isimlerini saymaya güç yetiremediğimiz evliyaullah hazeratı bu aziz vatanımızın İslam’dan uzaklaştırılmasına Allah Teala’nın (cc) izniyle müsaade etmemişlerdir.

Şimdi bugün terör örgütlerinin İslam’ı kullanmaya çalışarak herkesin gözü önünde yapmış oldukları ihanete bakarak müslümanları ve onların muazzez liderlerini ve cemaatlerini suçlamak, onları da vatan hainleri gibi göstermek, hiçbir akli selim sahibi müslümana yakışmaz. Bunu yapsa yapsa yine içimizdeki yahudilerin ve hristiyanların paralı maşaları yapabilir. Onları da kâle almak gibi bir niyetimiz yok.

Netice olarak müslüman cemaatlerin içinde ve onları seven bir kardeşiniz olarak hepinizin adına diyoruz ki, İslam bin dört yüz küsur senedir cari olan bir dindir. Bu din gerek Peygamberi’nin (sav) söylemleri ve yaşantısıyla, gerek ashabının uygulamaları ile ve gerekse de evliyası, uleması, adil umerası ile bugünlere kadar bozulmadan gelmiştir. 

Biz bu dini, çeharıyar-ı güzin hazeratından, ehl-i beyt imamlarından, büyük mezheb imamlarımızdan, Cafer-i Sadıklar’dan, Hasan-ı Basrilerden, Abdulkadiri Geylanilerden, Mevlânâ Bahauddin Şah-ı Nakşibendlerden, Ebu Hasen Şazelilerden, Mevlâna Celaleddini Rûmilerden, Muhyiddini Arabilerden, Abdulhakim Arvasilerden, Abdulhakim Hüseynilerden ve bu gün Mevlâna Hâce Yakub-i Sani el-Haşimi Hazretleri ve emsali zatlardan öğrendik ve bundan sonra da onların yolundan gidenlerden talim edeceğiz. Bu ümmet bu zatların faydasını görmüştür. Onlarla birlikte olunca Cenab-ı Hakk’ın nasıl aziz kıldığını, onlardan uzaklaşınca da nasıl zelil kıldığını tecrübe etmiştir. Yine bugün evliyaullahtan yüz çeviren onların yolunu şirk kabul edenlerin yoğun olduğu bölgelerin nasıl bir çıkmazın içinde olduklarını ve ehl-i küfür tarafından nasıl zulme uğradıklarına şahitlik ediyoruz. Çünkü hadis-i kudside Efendimiz’e hitaben Rabbimiz celle ve âla hazretleri: “Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim.” (Buhârî, Rikak 38) buyuruyorlar. Bu açık ilahi tehdide rağmen Allah dostlarını ve onların yollarını inkar edenlerin akıbeti muhakkak perişanlık olacaktır.

Dolayısıyla günümüzde bilmeden birilerinin sözlerini tekrar eden saf müslümanları uyarmak açısından ve her zaman hayrın yanında olan cemaatlere ve büyüklerine yapılan saldırıların yarasıyla bu yazıyı yazma ihtiyacı duyduk. Allah rızası için müslümanlar olarak bu yanlışa düşmeyelim. Aklı evvelin biri diyor ki, “Bundan sonra hiç kimseye itaat etmeyen özgür bir nesil yetiştireceğiz.” Bunlar otuzlu yıllardaki firavun kalıntılarının sözlerini hatırlatıyor. Bu tip tasması başkasının elinde olanları dinlemeyelim. Allah’a, Rasulü’ne ve Allah adına hareket eden büyüklerimize itaat etmeyen bir nesil yarın başımıza bela olmaz mı? Zaten ahlaklı bir nesil yetiştirmenin çok zor olduğu bir dönemde özgürlük teraneleri ile cemaatlerden uzaklaştırdığımız çocuklarımıza İslam ahlakını nerede aşılayacağız.

Bu duygularla aklımızı başımıza alıp kendi bindiğimiz dalı kesmeyelim. Aksi takdirde düşmanlarımızın tuzağına düşüp gelecek nesillerimizi heba etmiş oluruz.

Allah yâr, kalpler beraber olsun.

 

Yazar:  Vahdettin Şimşek

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort