JoomlaLock.com All4Share.net

ASHABIN KORUDUĞU ŞEY

Şereful  mekânı  bil mekîn. Beldelerin, mekanların şerefi orada mukim olan, orada bulunanlardandır. İşte nurunu  Efendimizden (sav) alan Medine-i Münevvere’de bir gün…

Habib-i Kibriya,  Seyyiduna Tâhâ,  Hz. Muhammed  Mustafa (sav) Efendimiz ashabı ile sohbetteler… Ashabını mübarek nazarlarıyla temizlemektedirler. Şairin dediği gibi ‘Taşı onunla yıkasalar akik biterdi bakışların ki,  keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’   Efendimizin  sözünden önce gözü ashabı  yıkamakta.

Sohbet meclisine zengin bir adam gelir. Üzerinde kıymetli bir cübbe vardır. Bu gösterişli elbise sahibi zat, Âlemlerin Efendisine (sav) selam verir  ve  oturur. Bir süre sonra da içeriye, fakir olduğu herkesçe bilinen ve üzerindeki elbiseler eski-yıpranmış olan bir sahabi  girer. Meclise bakar ve Fahri Kainat Efendimize (sav) selam vererek, az önce meclise gelen sahabenin yanına oturur. Zengin adam yanına oturulması üzerine elbisesini toplar ve başka bir yere oturur. Bu durum insanı eğitmek, Rabbine vasıl etmek için gönderilen Hazreti Nebi’nin (sav) gözünden kaçmamıştır. O zengin adama dönerek:

-Şu yaptığın şey; sırf, Müslüman kardeşini beğenmediğinden midir?  Yoksa senin zenginliğinden ona bir şey yahut onun fakirliğinden sana bir şey bulaşacağını zannetmenden midir?

Yapılan fiil ortadadır ve ümmetin sahibi-terbiyecisi kişiyi tel tel duygularına ayırmaktadır. O’na yalan söylemek mümkün değildir. ‘Hakkımızda ayet inip içimizin dışımıza çıkmasından korkardık.’ diyen öncenin şirk  ehli, Müslüman olduktan sonra Seyyiduna  Münzir (uyarıcı-korkutucu) olan  Hz.Peygamber’den (sav) nasıl korkmazlar?

Bir süre sessizlikten sonra zengin adam kalbine doğan  tevbe duygularını şöyle dile getirir:

-Ya Rasulallah! Nefsi emmarem sebebiyle yaptığım bu hatadan dolayı Allah’tan ve Rasulünden özür dilerim.

Sığın tevbe gölgelerine

Ki en serin hurma altıdır o.

Tevbe  Allah’ın gazabından, kızgın güneşten kurtaracak en emniyetli gölgedir insana. Tevbe arıtan, durultan bir rahmet deryasıdır insana. Tevbe, var olmanın bedelidir insana. Hatasını anlamaktır. Tevbe, yeniden başlamaktır. Tevbe Allah’a dönmek ve ‘Sensin, Ya Rabbi!’ demektir. Tevbe, varlığın bedeli, kul olmanın gereğidir.

Bu zengin sahabi içinde bir dönüşüm yaşamaktadır. Belki bilinçli belki gayri ihtiyari yaptığı bu davranışını  fark etmiştir. Çünkü karşısında ayna vardır. Ve bu ayna hem içi hem dışı olduğu gibi göstermekte,  insanı  tel tel çözmektedir. Büyüğümüz Mevlânâ Hâce Hazretleri’nin üstadı  Abdulhakim Hüseyni Hazretleri’ne  ‘Siz ne iş yaparsınız efendim?’ diye sorulması üzerine ‘Evladım, biz çözeriz ve bağlarız.’ demesi gibi.

Ashabı kiram, sonuna kadar dürüst olmak gerektiğini anlamıştır. Çünkü kendilerinin bile o güne kadar fark edemediği duygularını-davranışlarını tahlil eden, ortaya koyan bir terbiyeci vardır karşılarında. Tevbe hadisesinde, savaştan geri kaldığı için mazeret beyan edenlerin yanında Hz. Kab bin Malik

-Ya Resûlallah! İnsanlar bilirler ki ben bu toplumun güzel konuşanlarındanım. Vallahi mazeret beyan etsem Sizi ikna edebilirim ama yarın Rabbimizin huzurunda rezil olmaktansa burada suçumu kabullenmek daha doğru geliyor bana. Tebük seferinden  geride kalmamın hiçbir mazereti yok!, diyerek dürüstlüğünü, samimiyetini ortaya koymuştur. İşte bu sahabi  de ‘Suç samur kürk olsa kimse üstüne almaz.’ demeden hatasını kabullenmiş; insan oluşunu, Hz. Adem neslinden olduğunu teyid  etmiştir. Şeytan ‘Beni sen azdırdın’ derken Hz. Adem suçu kabullenip ‘Nefsime uydum hata ettim.’ diyebilmiştir. Sahabe itiraf eder, ‘Allah’tan ve Rasulünden  özür dilerim!’

Bu  büyüklüktür. Allah’ın yanında büyüklük anca böyle olabilir. ’Azamet ve Kibriya Benim ridamdır!’ buyuran Cenâbı Mevlâ’ya insan ne ile yaklaşabilir? Ancak günahını, hatasını, kusurunu bilerek…

‘Siz hiç günah işlemeseydiniz; sizi giderir, yerinize  günah işleyen sonra da tevbe eden bir kavim getirirdik.’ayeti kerimesi çok açık değil mi?

Önemli olan bir eğitimin içinde olmak. Çünkü hayat bir eğitim süreci. Nasıl  Hazreti Nebi  ashabını eğitmişse onun varisi olan insanı kamiller, evliyaullah da insanları aynı metodlarla Hakk’a vasıl etmiştir.

Bir sohbette o güne kadar kendime bile söyleyemediğim, daha sonra mesleğimden geldiğini  fark ettiğim bir davranışımı ortaya koymuşlardı da üç gün nefsim bana ‘Kaç, daha ne duruyorsun? İnsan bu kadar rezil edilmez ki! En azından birkaç gün uzak dur!’ gibi hezeyanlar telkin etmiş, üçüncü günün sonunda Hace Hazretleri alnımdan öperek, beşareten, bu küçük imtahını geçtiğimi ihsas etmişlerdi.

O zengin sahabe-i kiram dürüstlüğünü, tevbedeki samimiyetini taçlandıracak ciddi bir bedeli hemen sözünün sonuna ekleyecektir.

-...Allah’tan ve Rasulünden  özür dilerim. Şahid ol ya Rasulallah! Malımın yarısını bu kardeşime veriyorum!

Sahabei  kiram anlamıştır asıl zenginlik Allah’a ve Rasulüne sahip olmaktır. Bir savaş sonrası müellefe-i kulûb’a bütün ganimeti pay edip  ’Sizin payınıza Allah’ın Rasûlü düşmüştür. Payınıza razı olmaz mısınız?’  buyurması üzerine bütün Ensar (ra) ağlaşarak ‘Biz Allah’tan ve O’nun Rasûlünden razıyız, razıyız!’ deyip gönül huzuruyla Medine’ye dönmüşlerdi.  ‘Bütün insanlar bir tarafa gitse,  Ensar bir tarafa gitse Ben Ensar’ın tarafına giderim!’ diyen Hz. Peygamberi  Ensar da tercih etmiş; malını, canını O’nun yoluna feda kılmıştır.

-…Malımın yarısını bu kardeşime veriyorum!

Fakat  gelen cevap,  Ensardan  Muhacire; o günden bu güne çağlar üstü bir cevaptır. Hz. Peygamberin neyi önemsediğini anlayan ashabın cevabıdır bu!  ‘Kalbi selim ile gelenler müstesna’ hakikatini anlamanın cevabıdır bu.

-Ya Rasulullah! Ben onun bağışladığı malı istemem!

-Niçin?

-Zenginliğin onun kalbini bozduğu gibi benim kalbimi de bozmasından korkarım.

Cenâbı Hak bizleri Efendimize bağışlasın! O’nun güzel Ensarına,  Muhacirine bağışlasın!  Ve bugün Efendimizin varisi ekmeli olarak bizleri eğiten, Hakk’a vuslatımız için bizlere emek veren insana bağışlasın...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort