JoomlaLock.com All4Share.net

AMELİ SALİH

Kendisini hamd ve sena etmekte aciz kaldığımız Rabbimizi yine O’nun bize öğrettiği ve beğendiği en güzel ve latif övgülerle hamd ile tesbih ediyoruz. Bütün güzel isimler ve sıfatlar O’nundur. Selâtü selâm refik-i a’lâ ve zatı mücella efendimize (sav), diğer peygamber efendilerimize, ehli beytine, ashabı kirama ve sâdâtı kiram efendilerimize olsun.

Rabbimiz bir ayeti kerimesinde şöyle buyurmuştur: “O gün ne namaz fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a kalbi selim ile gelenler müstesna.” (Şuara 88-89)  Hâce Hazretleri bir sohbetlerinde Şahı Nakşibendî Efendimizin(ksa) bir halifesine ait bir menakıptan bahsetmişti. O halifesinin âlim bir babası vardır ve nefs terbiyesi ve tezkiyesi hususunda bir mürşide ihtiyaç duymadığından oğlunun inâbe için yapmış olduğu bütün teklifleri geri çevirmiştir. Ölüm vakti geldiğinde çok ızdırap çeker ve kendine geldiğinde oğluna “Benden selim bir kalp istiyorlar. O da bende yok. Bana yardım et.” der. Oğlu da kendisine yönelmesini ve elini tutarak inâbe etmesini teklif eder. Kabul edip oğluna yönelmesiyle ruhunu huzur içerisinde teslim eder.

İnsanın ameli kendisine gurur ve kibir vererek varlığını arttırıyorsa imanı tehlikede demektir. O amel de ağyardır ve terki mutlak gereklidir. Kim Hakk’a yüz çevirir ve insanın hilafet sırrını görmezden gelirse, var oluş gayesini unutursa, ağyarı kalbine sokarsa, ona dar bir geçim vardır. Bu dar geçimi maddiyat olarak değil de marifetten ve muhabbetten mahrum kalmak olarak algılanılmasında fayda vardır.  Hâce Hazretleri bütün günah ve hataların affedilebilir olduğunu ancak varlık ve benlikle işlenen suçların affedilmeyeceğini buyurmuşlardı. Çünkü böyle yapmakla insan kendine tapınmanın yolunu açtığını belirtmişlerdi.

Bizim kestiğimiz kurbanların ne etlerinin ne de kanlarının rabbimize ulaşacağı, ancak niyetlerimizin ve ihlâsımızın ulaşacağı bize vahiyle bildirilmiştir. Öyle ise amelimizi salih yapan etkene yoğunlaşmak bize fayda verecektir. Kişi kusurunu bilmek kadar irfan olamaz demiş büyüklerimiz. Bizi ele veren, amellerimizi ifsat eden varlık bizim içimizde ve her nefesimizi onunla paylaşmakta ve harcamaktayız. Evimize giren küçük bir haşere olsa çığlık çığlığa bağırıyor, ne yapacağımızı şaşırıyor, yardım istiyoruz. İçimizdeki canavarı görmüyor, hiç oralı da olmuyoruz.

Hâce Hazretleri bir sohbetlerinde Niyazi Mısrî’nin(ksa) bir hikâyesini anlatmıştı. Bir gün ormanda dolaşırken karşısına bir ayı çıkar ve Niyazi Mısrî’yi fena halde hırpalar. Perişan bir vaziyette dergâha geldiğinde şeyhi ona bu halinden sorar. O da olayı anlatır. Hocası gülerek “Evladım, o ayı senin içindeydi. İçindeki varlık açığa çıktı ve seni bu hale getirdi.” der.

Hâce Hazretleri mutlak varlık sahibinin yanında, içimizde kendi elimizle beslediğimiz ve büyüttüğümüz bir varlığın, rabbimize karşı en büyük edepsizliğimiz olacağını söylemişti... Şeytan’ın (aleyhillâne) amelinin azlığından değil de, edepsiz oluşundan, ahlaksız oluşundan, inatçı ve büyüklük iddiasından Cenâbı Hakk’ın huzurundan kovulduğunu ifade etmişlerdi.

Hâce Hazretleri şeriatın iki türlü olduğunu zikretmişlerdi. Birincisi; Zayıflar, acizler ve tembeller, ikincisi ise muttakiler şeriatı. Evvelki fetva ve ruhsat ile ikincisi takva ve azimet ile amel ederler. Ruhsat ile amel edenler cennete ve derecâta, azimet ve takva ile amel edenler Cemal-i bâ kemâle ve rızaya nail olurlar. Amel etmek hakikatte Allah ile temas etmek olarak da algılanmalıdır. Kötülükleri verip iyilikleri almaktır. En güzel amel Allah ile yetinmektir.

Hâcegân büyükleri “Salih amelin başı; iman etmektir.” buyurmuşlardır. İmanı ise kalbe yerleşen ve amelle desteklenen bir ilim olduğunu belirtmişlerdir. İmanı besleyen ve destekleyen ameller şekli değil de daha ziyade yine kendi cinsinden yani kalbîdir. Kalp amellerinin başı niyet ve ihlâstır. Marifetullah için gerekli olan ilk nüve ihlâstır.

Her amelin gayesi ihlâsı elde etmektir. Amelin aslı niyet, niyetin aslı ise ihlâstır. İhlâs amel için sual edilen niçin, nasıl ve kim için? sorularına verilecek cevap ve kabul neticesindeki hâsılattır. Tasavvuf ise ihlâsın elde edilmesinde ki usuldür. Usul olmadan vusul (vuslat) olmaz. Hâce Hazretleri amellerin de bir gün yok olacağını ve geriye kalacak tek şeyin ihlâs olacağını ifade etmişlerdi. İhlâs ruhun amelidir. Cesetteki ruh ne ise amelde ki ihlâs da odur. Hâce Hazretleri kalp tezkiye edilmeden ihlâsın oradan çıkmayacağını ifade etmişlerdi. Hâcegân büyükleri kimde nefs kalmış ve diri ise, o kimsenin şirkten kurtulamayacağını ifade etmişlerdir. Yine insanın ehli Hak olmadıkça niyeti billâh (Allah ile) ve lillâh (Allah için) olmayacağını söylemişlerdir.

Herkesin niyet ettiği şey ancak kendisine amel olur. Ecirleri on, yüz, bin ve bigayrihisap olarak gerçekleşir. Efendimizin (sav) günde iki kez; sabah ve akşam Müslüman’ın kendisini muhasebe etmesini istemesi de; amellerde ki ihlâsın kontrolü içindir. Hâce Hazretleri bir sohbetlerinde 20 sene boyunca ilk safta namazlarını eda eden bir kişiden bahsetmişti. Bir vakitte   ikinci safta kıldığı için nefsi ona bunu insanlara nasıl izah edeceği ve insanların kendisini ayıplayacağı vesvese ile kendisine geldiğini ve yirmi yıllık namazı kaza ettiğini anlatmıştı.

Allahu Teâlâ ayeti kerimede sütün oluşumunu fışkı ve kan arasından getirilen tertemiz bir içecek olduğunu tarif etmiştir. Makbul ameller de ancak nefs ve şehvet arasından geçebilen saflığı ile onlara hiç temas etmeyen amellerdir. Bu da ancak insanın kendi iradesini terk, alçakgönül ve tevazu ile elde edilebilir.  Cemaatle kılınan namazda imama uyulur ve irade devre dışı bırakılır. Böyle nefs aradan çıkarılarak yapılan ibadetlerin ecri, kabulü ve sıhhati hakkında Kâinatın Efendisinin belirttiği ve övdüğü birçok hadis mevcuttur.

Ashabı Kiram Resulullah Efendimize (sav) hangi amelin daha hayırlı olduğunu sorduklarında, cevaben: “İlmi billâh” buyurmuşlardır. Üç defa daha aynı soru tekrar edilmiş ve Efendimiz hep aynı cevabı vermiştir. Onlar da “Ya Resulullah biz amelden soruyoruz, siz ilmi billâh diye cevap veriyorsunuz. Nedir bu ilmi billâh? demişler. Efendimiz: “İlmi billâh ile yapılan az amel binlerce ameli salihten daha hayırlıdır.” buyurmuşlardır.

Hâce Hazretleri insanın amel yapmadan önce kim olduğunu bilmesi, yaratılışındaki şerefi bilerek başlaması gerektiğini önemle vurgular. Asil bir varlık olduğunu bilerek bir işe başlamak, yapılacak amelin kalitesini de doğuracaktır. İkinci safhada insanın yapması gereken, ameli Rabbimizin niçin istediğini bilmesi, yani Allahu Teâlâ’nın kastını (niçinini ve neticesini) anlayarak ameli yapmasıdır.

Şeklî olarak yapılan amellerin insanın hidayetine delil teşkil etmeyeceğini büyüklerimizden işitmiştik. İnsanın hidayete ermesi veya hidayette hissetmesi ancak Allahu Teâlâ’ya olan sevgisi ile ölçülür. Hidayete ermek sevmenin kemale gelmesidir. Amel etmek ise sevemeye başlamanın alametidir.

Hâcegân yolu büyüklerinden Beyazidi Bestami (ksa) Hazretleri bir hac farizası esnasında nefsi kendisine ne kadar hayırlı bir insan olduğunu söyler ve amelinin çokluğu ile onu metheder. Nefsinin varlığını gören Hazret hemen oradaki bir ekmekçiye giderek kendisini tanıyıp, tanımadığını sorar. Ekmekçi: “Siz ulemadan ve sulehâdan filancasınız. Sizi hiç tanımaz olur muyuz? der. Beyazidi Bestami Hazretleri bunca yıllık amelini bir ekmek karşılığında kendisine vermek istediğini bildirir. Bir ekmek karşılığında bütün ömrünün amellerini bağışlar. Sonra o ekmeği de orada bulunan bir deveye yedirir. Ve gönlüne dönerek: “Şükür ameller de aradan çıktı ve baş başa kalabildik.” der.

Amellerin en büyüğü nefsi aradan çıkarmak ve Allah ile baş başa kalabilmektir. Tasavvuf ve mürşidi kâmil bunun gerçekleşmesi için elzemdir. İnsan onlar vasıtası ile ilahi ahlak ile ahlaklanır, ilahi sıfatlar ile muttasıf olur. Zikir, fikir, mücahede, mücadele tahliye, tezkiye ile huzuru Mevla, aşk, şevk, muhabbeti ilahiye, masivadan inkıta eder. Onlar yetmiş sene veya yetmiş bin sene ibadetten daha hayırlı olan bir saat tefekkür etmeyi insana öğreterek Hakk’ı tanımalarına vesile ve vasıta olurlar.

Hâce Hazretleri farzlardan evvelki farz, nefsin tezkiyesidir buyurarak kalbin ıslah oluşunun önemini vurgulamıştır. Çünkü ayette Allahu Teâlâ insanların suretlerine ve mallarına bakmayacağını, fakat kalplerine ve niyetlerine bakacağını bildirmiştir. Kalbi ıslah olup da, Hakk’ın tecellisine mazhar olan için Allahu Teâlâ bir kutsi hadiste şöyle buyurmuştur: “Kim Benim için olursa, Ben de onun için olurum. Ben kimin için olursam, benim için olan onun için olur.” buyurarak kalp ıslahının ve irşadının önemini vurgulamıştır.

İbni Arabî Hazretleri (ksa) zamanında âlim iki kardeş yaşarmış. Bunlardan birisi ahirete irtihal etmiş. Hayatta olan bir gece rüyasında vefat etmiş olan kardeşini görür ve kendinse nasıl muamele ettiklerini, ne ile karşılaştığını sorar. O da kendisine iyilikle muamele edildiğini bildirir. Kardeşi Cemâlullah ve visalden sual edince; vefat etmiş olan: “Aman o konuda hiç sual etmeyin. Çünkü batınî terbiyeden mahrum olanın Cemâlullah ve visalden de mahrum kaldığını bildirerek mahzuniyetini ve mahcubiyetini arz eder. Rüyasından uyanır uyanmaz doğruca İbni Arabî Hazretlerine gider ve rüyasını anlatır, kendisine inabe ederek nefsini terbiye ve kalbini tezkiye ile meşgul olur.

“İnsanları Allaha davet eden, salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” övgüsüne mazhar olan kâmil insanlar insanı Allah ile buluşturmak ve gönül yapmak için her daim büyük gayret içerisindedirler. Hâce Hazretleri Allah ile tanışmayan birinin imanının kâmil olamayacağını ifade etmişti. O’nunla tanışma fırsatı varken, alacağımız her nefesi, hasseten son nefesi onunla olmanın bilinci ile almak varken bu lütfu kaçırmayalım. Kâmil bir mürşidin sohbetinde bulunan insanın amellerin; kulu Allah’a yaklaştırdığını anlasa da hakikatinde O’nun hiç bir zaman kendisinden uzaklaşmadığını idrak eder.

Ameller bizde güzel ahlâkı oldurmalı ve olgunlaştırmalıdır. Yapmış olduğumuz her amel bizi takvaya ve veraya götürmelidir. Çünkü Kâinatın Efendisi buyurmuştur ki: “Her takva sahibi Muhammed ailesindendir.” Kim bu mübarek, muallâ aileden olmak istemez ki?

Ve âhiru’d-dâvâna eni’l-hamdülillahi Rabbi’l-âlemin. Ve sallallahu âlâ seyyidina Muhammedin ve âlâ âlihi ve sahbihi ecmain.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort