JoomlaLock.com All4Share.net

ALLAH (CC) RESÛLÜNÜN (SAV) İLK KIZ TORUNU HZ. ÜMÂME BİNTİ EBU’L AS (RA)

Annesi, Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) mübarek kızı Hz. Zeyneb (ra) babası. Mekke’nin ileri gelenlerinden, itimatlı, güvenilir, emin bir insan. Dürüstlüğü ve mertliğiyle meşhur bir tüccar, Ebü’l-As İbni Rebi’dir. Hz Ümame annemiz Mekke’de dünyaya geldi. Künyesi Ümmü Yahya idi. Bu künyeyi Muğire b. Nevfel ile yaptığı evlilikten meydana gelen çocuğundan dolayı almıştır. Hz. Ümâme (ra) Peygamber Efendimizin (sav) ilk kız torunu idi ve onu çok severdi. Efendimiz’in (sav) Hz. Ümâme’ye olan şefkati o derece idi ki namaz kılarken bile yanından ayırmazdı.

Hz Ümâme (ra), anneciği Hz. Zeyneb (ra) ile Mekke’de çok çileli bir çocukluk hayatı geçirdi. O, henüz çocukluğunun baharını yaşarken inancı uğruna anneciğinin verdiği mücâdelelere şahit oldu. Sevgili dedeciği Efendimiz (sav) Allah’ın (cc) elçisi olmuştu. Mekke’de yeni bir mücadele başlamıştı, Tevhid mücadelesi. Mübarek dedesi Efendimiz’e (sav) ilk inanan anneannesi Hz. Hatice (ra) idi. Peşinden anneciği Hz. Zeynep ve teyzeleri Hz. Rukiyye, Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Fâtıma birlikte İslâm’a koşmuşlardı. Küçük Ümâme’nin babası Ebû’l-As İbni Rebi’ ise henüz İslâm’a girmemiş ama ailesinin inancına da müdahale etmemişti. Sevgi ve hürmetinde bir eksiklik görülmemişti. Küçük Ümâme işte böylesine bir yuvada anne Müslüman baba müşrik bir ailede büyüyordu. O, zaman zaman toplumun baskısı altında kalan babasının üzüntüsüne de şahit oluyordu. Müşrikler babasını devamlı baskı altında tutmağa çalışıyorlardı. Hâlbuki Ebû’l-As ailesine bağlı, sevgi ve saygı ile çocuklarına hizmet eden, herkesin itimat ettiği, becerikli, işinin adamı bir kişiydi. Hanımını ve çocuklarını çok seviyordu. Hz Ümâme (ra) anneciğinin engin merhameti, şefkati, babasının mertliği ve dürüstlüğüyle büyüdü.

Müslümanlara artan baskılar karşısında sevgili dedeciği Allah Resûlü (sav) ashabının Mekke’den Medine’ye hicretine izin verdi. Ashab-ı Kiram inançlarını daha rahat yaşayabilmek için doğup büyüdükleri Mekke’yi çok üzülerek de olsa terk ettiler. Hz. Ûmâme ve anneciği Hz. Zeynep (ra) ise mecburen müşrikler arasında Mekke’de kaldı. Hz. Ümâme ve anneciği devamlı Ebû’l-Âs’ın hidayeti için dua ediyorlardı. Fakat o henüz İslâm’a gelememişti. Bu arada Müşrikler ordu hazırlayıp Medine’ye hücuma karar vermişlerdi. Ebu’l-Âs’ı da içlerine katabilmek için uğraşıyorlardı. Nihayet toplum baskısına dayanamayan Hz. Ümâme’nin babası müşriklerle savaşa gitmeğe karar verdi. Ama o şaşkın bir durumdaydı. Zira karşısında savaşacağı kayınpederi idi. Fakat bir türlü müşriklerin baskısından kurtulamadı. Bedir’e vardı ve mücadelede esir düştü. Kurtulma fidyesi olarak çok sevdiği eşi Zeyneb’ini (ra) Medine’ye gönderecekti. Bu şartla esaretten kurtuldu. Sözünün eri adamdı. Mekke’ye döndüğünde çok sevdiği ailesi Hz. Zeyneb’i ve kızı Ümâme’yi götürmeğe gelen kafileye Mekke dışına teslim edecekti. Ailesini kardeşi Kinâne İbni Reb’i ile Mekke dışına çıkarttı. Fakat Hz. Ümâme ve annesi müşriklerin saldırılarına maruz kaldılar, onları çıkartmak istemediler ve onlara saldırdılar. Kılıçlarıyla saldırarak devenin üzerindeki hevdeci aşağıya düşürdüler. Hz. Zeynep ve kızı Hz. Ümâme annelerimiz yere yığıldılar. Annesi hamile olduğu için yüksekten düşürülünce kanlar içerisinde kaldı... O henüz çocuktu. Elinden fazla bir şey gelmiyordu. Sadece anneciği şunu yap derse ona yardımcı olabiliyordu. Hz. Zeynep Mekke’ye getirilip birkaç gün tedavisi yapıldıktan sonra Medine’ye gidebilmişlerdi. İslâmiyet’in ilk günlerinden beri bütün sıkıntılara katlanan Hz. Ümâme’nin anneciği Hz. Zeynep hicret esnasında başına gelenleri de büyük bir sabırla atlattı. Fakat kocasının hidayeti aklından hiç çıkmıyordu. Devamlı onun için dualar ediyordu.. Nihayet o da bir sene sonra Müslüman olarak Medine’de ailesine kavuştu. Hz. Ümâme bu mesut evde 14 yaşlarına gelmişti. Annesini, babasını ve dedeciğini çok seviyordu. Onların sevgileriyle büyüyordu. Mekke’de çektikleri çileler geride kalmıştı. Fakat sevgili anneciği hicrette çok yıpranmıştı. Bir türlü de kendini toparlayamamıştı. Bir iki sene mutlu bir hayat yaşamışlardı. Anneciği sık sık rahatsızlanıyordu. Son hastalığında yatağından kalkamaz oldu. Kardeşleri Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Fâtıma annelerimiz başından hiç ayrılmadılar. Diğer annelerimizle birlikte Hz. Zeyneb’e hizmet ettiler. Hz Ümâme’yi daha yakın takib ettiler. Onu sevgiyle kucakladılar. Anne hasretini gidermeye çalıştılar. Hz. Zeynep sevdiklerinin arasında ruhunu Rabb-ül Alemin’e teslim etti. Kocası Ebû’l-As Hz. Zeyneb’inin dünyadan ayrılığına dayanamayarak bayıldı düştü. Sevgili Efendimiz (sav) ve ashab-ı kiram onu teselliye gayret etti. Hatta kızı Hz. Ümâme de babasının acısını hafifletmek için uğraştı. Onların yuvası bir sevgi ocağı idi. Birbirlerini çok seviyorlardı, gönülden bağlı huzur dolu mutlu bir aile ortamları vardı. Hz. Zeyneb’in ebedî âleme göç etmesiyle geride baba-kız kalmışlardı.

İki Cihan Güneşi Efendimiz (sav) damadı ve torununu devamlı gözetmeğe başladı. Yer yer mertliğini ve dürüstlüğünü yâd ederek ona iltifatlarda bulundu. Torunu Hz. Ümâme’yi de çok severdi. Hediyelerle ona olan sevgisini devamlı diri tuttu. Küçük çocukken Hz. Ümâme’yi omuzlarında taşırdı. Şimdi Ümâme daha çok sevgiye muhtaçtı. Bir gün, dedeciği Fahr-i Kâinat. Efendimiz’e (sav) birkaç parça altın hediye gelmişti. Onların içinde güzel bir gerdanlık da vardı. Onu alıp annelerimizin yanına gitti ve: “Bunu bana en sevimli olanınıza vereceğim” buyurdu. Annelerimiz kendi aralarında: “O gerdanlığı Ebu Bekir’in kızına verir.” dediler. Bu şerefin Hz. Âişe’ye ait olacağını düşündüler. Fakat Resûl-i Ekrem (sav) annelerimizin tahmin ettiklerine değil, sevgili torunu Hz. Ümâme’ye hediye edeceğini söyledi, torunu Hz. Ümâme’yi çağırdı ve kolyeyi onun boynuna taktı.

Hz. Ümâme gençlik çağına gelmişti. Annesinin vefatıyla ev işleri üzerine kalmıştı. Babasının hizmetlerini görmekteydi. Annesinin acısına kısa zamanda babacığını da kaybetme acısı eklenmişti. Sevgili dedeciği Fahri Kâinat Efendimiz de dünyalarını değiştirmişti. Geride teyzesi Hz. Fâtıma (ra) kalmıştı. O da altı ay gibi kısa bir zaman içerisinde vefat ederek sevdiklerine kavuşmuştu. Teyzesi Hz. Fâtıma vefatından evvel kocası Hz. Ali’ye (ra) şöyle bir vasiyette bulunmuştu: “Ya Ali! Ben vefat ettikten sonra sen evlenmelisin. Zira senin ve yavrularımın perişan olmasını istemem. Ne var ki, yabancı bir üvey annenin eline de yavrularımı bırakmak istemem. Bunun için ablam Zeyneb’in kızı Ümâme’yi kendine nikahlamanı isterim!..” Bu vasiyet üzere Hz. Ali (ra) Efendimiz, Hz. Ümâme ile evlenmeliydi. Çocuklarının da kendinin de bir sıcak ortama ve candan hizmete ihtiyaçları vardı. Bu evlilik ailedeki sıcak ortamı, mutluluğu ve huzuru devam ettirebilirdi. Bu düşüncelerle Hz. Ali (ra) Hz. Ümâme ile evlendi. Hz. Ümâme henüz bekârdı. İlk defa Hz. Ali ile nikâhlanmış oldu. Hz. Ümame annemiz, Hz. Ali Efendimiz’le evlenince kendini teyzesi Hz. Fatıma’nın henüz küçük olan çocuklarını yetiştirmeye adadı. Onlara çok iyi bakarak Allah Resulü (sav) ve kızlarından aldığı terbiye ile eğitti. Hz. Ali Efendimiz’le mutlu bir evliliği olan Hz. Ümame’nin Muhammed Evsat isminde bir oğlu oldu. Ancak oğlu fazla yaşamayıp küçük yaşta vefat etti. Anne-baba, dede-teyze acısından sonra bir de evlat acısı yaşamıştı. Artık veda vakti Hz. Ali Efendimiz’e (ra) gelmişti. Son nefeslerini vermek üzere iken eşi Hz. Ümâme annemiz’e, Hz. Muaviye’yi kastederek “Ben onun seninle evlenmek istemeyeceğinden emin değilim. Eğer biri ile evlenmek istersen, Muğire b. Nevfel ile evlen”, diye tavsiyede bulundu. Hz Ali şehit edildikten sonra, Hz. Ümame annemiz’in iddeti dolunca, gerçekten Hz. Ali Efendimiz’in (ra) tahmin ettiği gibi Hz. Muaviye tarafından istendi. Hz. Muaviye, Mervan b. Hakem’e mektup yazarak ondan, Hz Ümame annemizi kendisine istemesini bildirdi. Ona evlilik için 100.000 dinara kadar harcama yapabileceğini söyledi. Mervan, Hz. Ümame’nin yanına gitti ve teklifi iletti. Mervan’a cevap vermeyen annemiz, hemen birini Muğire b. Nevfel’e göndererek ona Hz. Ali Efendimiz’in (ra) vasiyetini ve Hz. Muaviye’nin kendisine talip olduğunu bildirdi. Mesajı alan Muğire b. Nevfel, Hz Ümâme annemizin teklifini kabul ederek vakit geçirmeden onunla evlendi. Muğire b. Nevfel ile bir süre evli kalan annemizin ondan Yahya adında bir oğlu oldu. Yahya da diğer oğlu Muhammed Evsat gibi küçük yaşta vefat etti. Hz Ümâme annemiz de oğlundan birkaç yıl sonra Hz. Muaviye döneminde Hicretin 40. yılında vefat ederek sevdiklerine kavuştu.

Rabbim şefaatlerine nail eylesin,
Allah’a (cc) emanet olun, Selam ve dua ile

Kaynakça:
Mehmed Emre, Büyük İslam Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul.
Hilal Kara, Abdullah Kara, Hanım Sahabeler Ansiklopedisi, Nesil Yayınları, 2008.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 ARALIK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort