JoomlaLock.com All4Share.net

AİLE ÇOĞALMAK KADAR, KORUMAKTIR.

Kur’an-ı kerim’de Rabbimiz: “Ey inanlar, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyunuz” (Tahrim, 66/6) buyurmuştur. Aile, İslam toplumun temel taşıdır. Sağlam bir Müslüman, temelleri sağlam atılmış aile ortamında yetişir.

Kısaca aileyi şu şekilde tarif edebiliriz: Aile karı, koca ve çocuklardan meydana gelen, fıtratın oluşturduğu küçük bir sosyal topluluktur. Tüm insanlar aile denen yuvada gözlerini açarlar. Dolayısıyla aile insanın ilk kültür ocağı, ilkokulu, ilk sevgi kaynağı ve ilk dostlarını tanıdığı bir yuvadır.

Dinimiz, aile ahlakıyla ilgili sağlam ölçüler koyar ve çeşitli tavsiyelerde bulunur, sosyal birliğin en üstün ve en sağlam şekliyle sevgi, bağlılık, merhamet, dayanışma, yardımlaşma, doğruluk, insaf ve Allah korkusunu gözeterek aile kurumuyla korunmasını ve sürdürülmesini hedef alır. Ailenin dünya hayatının düzeninde olduğu gibi, ahiret hayatında da önemi vardır. Rabbimizin emir ve yasaklarına uyanların erişecekleri mükafatı müjdelerken onların yanında atalar, zevceler ve soylarından salih olanların bulunacağı, buna karşılık Cehenneme girerken hüsrana uğrayanların kendilerini de ailelerini de ziyana uğratacakları haberi verilmiş, sevap ve azapta ailenin rolüne dikkat çekilmiştir. Aile ile birey birbirinden ayrı tutulmamıştır. Aile de biz şuuru vardır. Bir kişinin iyiliği aileye mal edilirken, ailede yetişen kötü bir bireyin durumunu da tüm aile paylaşır.

Aile cemaattir. Cemaat, cem’den gelen bir kelimedir. Toplanmak, bir arada bulunmak anlamına gelir. Bir topluluğun, kalabalığın cemaat vasfını taşıması anlamlı ve şuurlu olabilmesine bağlıdır. Yine peygamberimiz (s.a.v) “Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır”  buyurur.  Aile cemaatinde, imam babadır. Ev içindeki ve dışındaki ağır yükümlülükleri sebebiyle kadınlar üzerinde kaimdirler. Bu da babanın sorumluluğunu daha da artırır. Baba gerek ahlakıyla, gerek İslam’ı yaşamasıyla, gerekse çalışkanlık ve fedakarlığıyla, örnek olabilirse diğer aile bireyleri de bu güzel vasıflarla şekillenir. Aile babayı örnek alır. Anne, babanın yaşantısından etkilenerek çocuklarını yetiştirir. Çocuklar anne babanın toplumdaki yansımasıdır. Neyi nasıl görmüşse onu yaşar. Buna kültür denir. Kültür bir milletin kimliğidir. Milletlerin kimliği onu yaşayan ve yaşatan kişilerle sürekli hale gelir. Çocuğumuz için ilk dönemlerde tek örnek olmaya değer varlık ailesidir. Her şeyini ailesinden öğrendikleriyle şekillendirir. Aile büyüklerini taklit eder. Cemaati bulunduğu aile yapısı tarafından kişiliği şekillenir.

Ailenin önemi dendiğinde akla ilk gelen çoğalmaktır. Mutlaka bu ailenin toplumun sürekliliğini sağlama fonksiyonunu oluşturan en önemli amaçlarından birisiyken aynı zamanda aile bireylerinin fıtratını koruma ve yaşatma fonksiyonunu da unutturmamalıdır. Aile insanı Rabbiyle barışık tutabiliyorsa, bireyleri tehdit eden dünyevileşmekten muhafaza edebiliyorsa vazifesini icra edebiliyordur. Aileden murat koruma altına alabilmesidir. Yoksa üremek, genişlemek işin ikinci boyutudur. Asıl olan çokluk değil niteliktir. Toplum nitelikli bireyler sayesinde gelişir. Efendimiz(s.a.v)’in buyurduğu “Ümmetimin çokluğuyla övüneceğim” Hadis-i şerifinin bir diğer manası da Ümmetin niteliğinin artması ve genişlemesidir. Aile, İnsan-ı Kamil’e zemin hazırlamalıdır. Her aile daha ilk andan itibaren sağlam zeminler üzerinde bina ediliyorsa, dünyaya gelen her çocuk yetişeceği ortam tarafından neyi nasıl görüyor, nasıl yaşatılıyorsa o yönde bir şekillenme gösterir. Abdestsiz çocuğunu emzirmeme hassasiyeti taşıyan, kulağına okuduğu ninniyi zikirle söyleyen bir anneyle çocuklarının kursağından geçen her bir lokmayı helalinden kazanma hassasiyeti gösteren babanın oluşturduğu aileden peygamber Efendimiz(s.a.v)’in övüneceği nitelikli ümmetten başka ne çıkar ki.

Efendim Hace Hazretlerinin: “Her şey kaybolduğu yerde aranır” sözü içinde bulunduğumuz durumun çözümüdür aslında. Aile yapımız çürüdükçe, yetişen ümmet de farklı olmuyor maalesef. Asıl olan Ailenin sağlam temellere dayandırılmasıdır. Bu da işini değil eşini bulmakla olur. Eş seçiminde peygamber Efendimiz(s.a.v)’in tavsiyeleri bizim için iyi anlaşılmalıdır. Ailede eşlerin amaca uygun olarak seçilmesi çok önemlidir. İnsanların eş seçiminde kullandıkları ölçüler farklıdır ve çoğu kez geçici hevesler ve zevklerin etkisi söz konusudur. Bu sebeple Resulullah Efendimiz(s.a.v), ümmetini eş seçimi konusunda uyarmış ve sağlam ölçüler getirmiştir. Bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Kadın dört özelliğinden dolayı seçilir: Malı, soyu, sopu, güzelliği ve dindarlığı; evlilikten hayır görmen için eşin dindarını seç!” (Buhari, Nikah, 15) Buyurarak bizler için en doğru tercihi yapmıştır.

Yine Buhari’den gelen bir diğer rivayette: İki cihan güneşi, ashabı ile beraberken yanlarından bir adam geçer. Efendimiz(s.a.v) “Bu adam hakkında ne dersiniz?” diye sorar. “Bu kişi bir kızı isterse verilir, bir iş için aracı olursa geri çevrilmez, konuşursa dinlenir” dediler. Bir müddet sükut ettiler, sonra Müslümanların yoksullarından biri geçti. Efendimiz(s.a.v): “Bu adam hakkında ne dersiniz” diye sorunca, sahabe: “Bu adam birinden kız istese vermezler, bir iş için aracı olup ricada bulunsa geri çevirirler, konuşsa dinlemezler.” cevabını verdiler. Peygamberimiz(s.a.v): “Bu fakir, öbür zengin gibi dünya dolusu insandan daha    hayırlıdır.”     buyurdular. Peygamberimizin bu değerlendirmelerine göre eş seçiminde öncelik dindarlık ve ahlaka verilmeli, diğer iyi ve güzel vasıflar önem bakımından ikinci sırada tutulmalıdır.

Aile kurumu nikâhla başlamaktadır. Nikâh kelimesi, sözlükte; “eklemek, toplamak” veya “akit yapmak” gibi anlamlara gelmektedir. Dini ıstılahta ise: Evlenme, karı koca arasında birlikte yaşamaya ve karşılıklı yardımlaşmaya imkân veren ve taraflara karşılıklı hak ve ödevler yükleyen bir sözleşmedir. Birbirine haram olan kadın ve erkek, bu akitle birbirlerine helâl olurlar. İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması evlilikle mümkün olur. İslam dini aile yuvasını sağlam temellere oturtmak, faziletli nesiller yetişmesine zemin hazırlamak için meşru ölçüler içinde evlenmeyi hem emretmiş, hem de bir takım müeyyidelerle onu cazip hale getirmiştir. Allah Teala bir ayette şöyle buyurmuştur: “Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızk verir. Öyleyken batıla inanıyorlar ve Allah’ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar? ” (Nahl 16/72)        

Evlilikte eş tercihi mümkün olduğu kadar insan-ı kamille, büyüklerimizle, istişareli ve onların tercihine göre olmalıdır. Yerini ve zamanını onlara bırakmak en doğrusudur. Her şeyin zaman ve yerini doğru belirlemek başarının başlangıcıdır. Evliliğin akabinde aile olarak, birbirlerini tanıyabilecekleri evliliği anlayabilecekleri, sorumluluklarının farkına varabilecekleri zamanı eşler kendilerine tanımalıdırlar. Bunun için de büyüklerimiz evliliğin ilk 3-4 yılında çocuk tavsiye etmemişlerdir. Çocuk dünyaya getirmenin ne kadar önemli olduğunu anlayabilecek olgunluğu yakaladıktan sonra şuurlu anne-babalar olarak sağlam ve dirayetli bir yuvada, hazırlıklı olarak çoğalmak en doğrusudur. Bu şekildeki bir çoğalma nitelik taşıyacaktır. Cemaat şuurunu yakalayabilmek, ailede başlar. Aile cemaat olabilirse; beraberinde mahalle, kasaba, şehir, tüm dünya buna göre kurulur. Çünkü aile toplumun çekirdeğidir.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort