Dil ve Afetleri Gıybet Etmek - 3 - Şeb-i Vuslat
Dil ve Afetleri Gıybet Etmek - 3
Gıybete Kulak Vermek
Şaşkınlık ifadesiyle bile olsa gıybete kulak vermek de gıybettir. Zira bu hayretini, gıybet edenin keyfi gelsin de devam etsin diye açığa vurmaktadır. Bu yolla, gıybet edenin içindekileri döktürür ve: “Hayret! Ben onun böyle olduğunu bilmiyordum. Şu zamana kadar onu hayırlı kimse olarak bilirdim. Allah (cc) bizi o belâdan korusun...” der. Bütün bunlar gıybet edeni tasdik etmek olup hepsi gıybete girmektedir. Hatta yanında yapılan gıybete ses çıkarmayan kimse de gıybete ortaktır. Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Gıybeti dinleyen de gıybetçilerden biridir.”
Hz. Ebubekir (ra) ile Hz. Ömer (ra) konuşuyorlardı. Biri diğerine, “Falan adam çok uyur!” dedi. Sonra ikisi beraber Allah Resulü’nün yanına gittiler, ekmeklerine katık istediler. Rasul-ü Ekrem Efendimiz (sav):
“Siz katık yediniz!” buyurunca onlar,
“Hatırlamıyoruz!” dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (sav):
“Evet! Siz ikiniz kardeşinizin etinden yediniz!” buyurdu.
Dikkat edersen birinin söylediğini diğeri dinlediği için Peygamber Efendimiz (sav) ikisinin de suç işlediğini belirtmiştir.
Rivayete göre, iki kişi konuşurken biri, recmedilerek öldürülen Mâiz hakkında, “Köpeğin ölüsü gibi öldü!” dedi. Allah Resulü (sav) ikisine birden:
“Şu leşten yiyiniz!” buyurarak ikisinin de suç işlediğini ifade etmiştir.
Gıybeti İşiten Ne Yapmalı?
Gıybeti işiten, diliyle karşı çıkmadığı ya da korkuyorsa kalbiyle nefret etmediği müddetçe o günaha ortaktır. Sözü başka bir kelamla bölmeye ya da oradan kalkıp gitmeye gücü yettiği halde, yapılan gıybete karşı bir tavır almazsa, günaha ortak olur. Diliyle “sus” diyor, ancak kalbiyle devam etmesini arzuluyorsa bu münafıklıktır. Kalbiyle nefret etmediği müddetçe günahtan kurtulamaz. Eliyle sus diye işaret etmesi ya da kaşlarını çatıp alnını kırıştırması yeterli değildir. Bu davranış gıybeti yapılanı önemsememektir. Aksine gıybeti yapılana kıymet verip açıkça müdafaa etmelidir.
Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
“Her kim, yanında bir mümin kötüleniyor, o da gücü yettiği halde kardeşine yardım etmiyorsa, Allah onu kıyamet günü mahlukatın önünde rezil eder.”
Ebü’d-Derdâ (ra), Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Her kim, kardeşinin arkasından onun haysiyet ve şerefini korursa, kıyamet günü onun haysiyetini korumayı Allah üzerine almıştır.”
Bir hadis de şöyledir:
“Her kim, kardeşinin arkasından onun haysiyetini korursa, kıyamet günü onu cehennem ateşinden korumayı Allah üzerine almıştır.”
Gıybete Götüren Sebepler
Şunu iyi bil ki, insanı gıybete sürükleyen sebepler çoktur. Bunlar on bir maddede özetlenebilir. Bunlardan sekiz tanesi, herkesi ilgilendirir. Üç tanesi de din ehli ve havasla alakalıdır.
1. Öfkesini gidermek için gıybet:
İnsan, bir sebeple birine kızıp, öfkesi artınca, adamın ayıplarını anlatarak öfkesini sakinleştirir. Şayet kendisini engelleyecek dinî hassasiyete sahip değilse haliyle dili gıybete kayar. Bazen de kızgınlığını bastırır, ancak kızgınlık içinde gizlenir ve sabit bir kine dönüşür. Böylelikle sürekli gıybete sebep olur. Kin ve öfke, gıybete sürükleyen en büyük faktörlerdendir.
2. Arkadaşlara uymak için gıybet:
Kişi arkadaşlarına uyarak onların gıybet etmelerine yardımcı olur. Arkadaşları gıybetle gönül eğlendirirken, onların zoruna gider ve kendisinden nefret ederler endişesiyle, onlara karşı çıkmayı ya da o meclisi terk etmeyi uygun görmeyip konuşmalarına izin verir. Bu davranışının da güzel geçim ve hoş sohbet olduğunu zanneder.
Bazen arkadaşları bir şeye kızınca, o da o şeye kızması gerektiğine inanır. Böylelikle gizli ve açık her zaman onlarla birlikte olduğunu ifade eder. Onlarla beraber ayıp ve kusurları sıralamaya başlar. Bu yanlıştır.
3. Kendini savunmak için gıybet:
Birinin kendi aleyhine hareket edeceği, dil uzatacağı, itibarlı biri yanında onu rezil edeceği ya da aleyhine şahitlik yapacağı hissine kapılır. Onun yapacağı şahitlik geçersiz olsun diye arkadaşı onu kötüleyip ayıplamadan önce kendisi çabuk davranarak onu kötüler.
Ya da şöyle bir yöntem uygular: Peşine yalan sıralayabilmek için ilk önce arkadaşı hakkında doğru olan şeylerden bahseder. Yalanlarla doğruları birbirine karıştırarak, “Ben yalanı hiç sevmem. Bakın size şu şu halleri haber vermiştim. Mesele benim dediğim gibidir.” der ve kendini bu şekilde haklı göstermeye çalışır.
4. Yanlışı başkasına nispet ederek gıybet:
Yanlış yaptığı bir şey kendisine isnat edilen kişi ondan sıyrılmanın yollarını ararken, başkasının yaptığı yanlışları diline dolar. Halbuki kendini temize çıkarırken, başkasını kötülememeliydi. Bazen bu kimse başkasının da o yanlışta kendisine ortak olduğunu zikrederek suçunu hafifletmek ister.
5. Övünmek için gıybet:
Bazıları başkasının noksanını ortaya çıkarıp kendini yüceltmek ister ve “Falan cahildir, anlayışı kıttır, konuşması zayıftır...” gibi sözler söyler. Gayesi, kendisinin faziletli olduğunu ispatlamak, daha bilgili olduğunu göstermektir. Bazen de o kişinin hak yanında itibarının yücelmesinden korkar ve bu nedenle aleyhinde konuşur.
6. Haset ve kıskançlıkla gıybet:
Bazıları insanların sevdiği ve ikram ettiği birinin övülmesini istemez. Bu nimetin ondan gitmesini arzular. Bu maksadı için de onu kötülemekten başka hiçbir yol bulamaz. O kişinin insanlar yanındaki şeref ve haysiyetini düşürerek sevgi ve ikramdan uzaklaştırmak ister. Zira insanların ona ikramı, övgüyle bahsetmesi hasetçiye çok ağır gelir. Bu, hasedin ta kendisidir. Bu durum gazap ve kin değildir, çünkü bu ikisi, ilgili kişiye karşı suç işletebilir. Haset ve kıskançlık ise bazen iyi dostlar arasında da görülebilir.
7. Eğlenmek için gıybet:
Bazıları şakalaşmak, gönül eğlendirmek, zamanı gülüp eğlenerek geçirmek için başkasının ayıplarını zikreder ve insanları güldürecek şeylerini anlatır. Bunun kaynağı da kibir ve kendini beğenmektir.
8. Alay için gıybet:
Bazısı başkasını küçük düşürmek için onunla alay eder. Bu, o kişinin yüzüne karşı ya da arkasından yapılır. Bunun kaynağı da yine kibir ve alay edilen kimseyi küçük görmektir.
Din Ehlini ve Seçkin İnsanları Gıybete Sürükleyen Sebepler
En ince ve zor ayırt edileni, din ehlini gıybete sürükleyen sebeplerdir. Çünkü bu sebepler, şeytanın hayır altında gizlediği şerlerdir. Onda görünüşte hayır vardır, ancak şeytan onun içine şerri karıştırmıştır. Bunlar şöyle olur:
1. Hayret ve şaşkınlık ifadesiyle gıybet:
Şaşkınlık ifadesi kişiyi, dinde yapılan bir hata veya bir yanlışı gıybet yoluyla dile getirmeye sevk eder.
Mesela, “Falancadan gördüğüm şeye çok şaşırdım!” der. Bu sözüyle doğruyu söylemiş ve gördüğü yanlıştan dolayı hayretini ifade etmiş olabilir, ancak hayretini, o kişiyi belirtmeden ifade etmelidir. Hayret ifade ederken kişinin ismini de araya koydurmak şeytan için çok kolaydır. Böylelikle farkına varmadan gıybet etmiş, büyük bir günah işlemiştir. “Falancaya şaşıyorum, filanın yanında nasıl oturuyor? O cahilin biridir!” gibi sözler de gıybete girmektedir.
2. Şefkat görünümünde gıybet:
Bazısı, birinin başına gelen dertten dolayı üzülür ve: “Zavallı adam! Onun başına gelenler beni üzdü!” der. Üzüntüsü doğrudur, ancak bu üzüntü, ona adamın ismini vermemesi gerektiğini unutturur ve böylece gıybete girer. Onun adına üzülmesi, şefkat göstermesi, hatta hayrete düşmesi hayırdır ancak hiç farkında olmadan şeytan onu şerre sürüklemiştir. Üzülmek, şefkat göstermek adını anmadan da mümkündür. Kişinin, onun adına üzüntü duyup, şefkat göstermekle elde ettiği sevabı yok etmek için, şeytan onu ismini de anmaya kışkırtır.
3. Allah için kızma adına yapılan gıybet:
Kişi bazen birinin yaptığı yanlışlığı işittiği ya da gördüğü zaman gıyabında kızar. Onun ismini vererek kızgınlığını ortaya koyar. Aslında onun yapması gereken, iyiliği emredip, kötülükten sakındırarak, gidip bizzat kusur işleyene kızmalı; onun kusurunu arkasından anlatmamak, adını gizleyip yanlışını yaymamaktı.
Bu üç hususu, insanların çoğu hiç fark edemez. Kusur işleyene şaşkınlık, şefkat ve kızmak Allah (cc) için olunca onun arkasından konuşmanın bir sakıncası olmaz zannedilir. Bu düşünce hatadır. Gıybete ancak, ismi anmaktan başka hiçbir çaresi kalmadığı bazı özel hallerde izin verilmiştir. Bunun açıklamasını ilerideki sayılarda işleyeceğiz, inşaallah.
Gelecek sayımızda, dili gıybetten korumanın çarelerini paylaşmaya çalışacağız inşaallah.
Allah’a (cc) emanet olun...
Kaynakça:
Hüccetü’l İslam İmam Gazalî, Dil Belâsı, Semerkand Yayınları, 2011.
Yazar: Şeb-i Vuslat