JoomlaLock.com All4Share.net

TESLİMİYET VE GÜVEN: Hz. İbrahim- Hz. Meryem (2)

Teslimiyet ve Güven Hz. İbrahim Hz. Meryem 2

Teslimiyet ve Güven: Hz. İbrahim - Hz. Meryem (2) - Gönül Pınarından

Sayı : 121 - Ocak 2018

 

Teslimiyet ve Güven: Hz. İbrahim - Hz. Meryem (2)

 

Hamd âlemlerin Rabbi olan, Âlim olan, Âdil olan, Kâdir olan Mevla-yı Müteal Hazretleri’ne olsun. 

Binler selat ve selam Şefaatçimiz, Sahibimiz, Efendimiz Ahmed Mahmud Muhammed Mustafa (sav) Hazretleri’nin üzerine olsun.

Gülzârı Hâcegân dergisinin değerli okuyucuları, bir önceki yazımızda teslimiyet ve güven konusunda Hz. İbrahim Peygamber’in (as) örnekliğini paylaşmaya çalışmıştık. Bu yazımızda da cennet kadınlarının efendileri Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Meryem ve Hz. Asiye annelerimiz içerisinden Hz. Meryem’in (as) hayatında teslimiyet ve güven konusunu incelemeye-paylaşmaya çalışacağız.

Hazreti Meryem tam bir güven örneği… Hâce Hazretleri buyuruyor: “Cenabı Hak Hz. Meryem’i bizlere örnek gösteriyor. Hz. Meryem garip bir kız çocuğu, annesi onu mabede adamış, mescide bırakmış. Daha sekiz, bilemedin dokuz yaşlarında Allah’a bırakmış, O’na teslim etmiş, O’na güvenmişti. Biliyordu yavrusu O’na emanet ve o günün şartlarında kız çocuklarının mabede girmesi yasaktı; ama annesi onu adamıştı. ‘Ey Rabbim bu çocuğumu sana adıyorum.’ İşte onu ordan çıkarmak isteyen bir toplumla karşı karşıyaydı Hz. Meryem.”

Şimdi Meryem’in konumunu düşünelim? Hz. Meryem hayasından, korkusundan, edebinden bir dilim ekmek isteyemiyor. Annesi de yanına çok gelip gidemiyor. Hz. Meryem şimdi kime güveniyor? Hz. Meryem’in canı bir şeyler çekse kimden isteyecek? Bizim çocuklarımızın canı bir şeyler çekti mi hemen babalarından istemiyorlar mı? Eee! Hz. Meryem’in babası o daha dünyaya gelmeden vefat etmiş. İşte burda Hz. Meryem Allah’a güvenmiş. Çünkü o Allah’ın evinde Allah’a misafir değil mi? Düşündüğümüzde belki bize çok uzak ve garip geliyor ama burayı iyi düşünelim değerli okuyucular.

“Bunun üzerine Rabbi, Meryem’i güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi ve (eniştesi) Zekeriyya peygamberi de ona kefil (himayesine memur) kıldı. Zekeriyya ne zaman Meryem’in bulunduğu mihraba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu. ‘Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?’ dedi. O da: ‘Bu Allah tarafından, şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır.’ dedi.” (Âli İmran Suresi 37. ayet meali)

Hz. Meryem’in eniştesi Hz. Zekeriyya onu ziyaret için odasına geliyor. Bakıyor ki Meryem’in önünde daha mevsimi değil belki fakat öyle yiyecekler-meyveler görüyor ki şaşırıyor. Soruyor; “Sana bunlar nereden geldi?” Bunu bize Kur’an haber veriyor. “Kim sana bunları getirdi? Buradaki zalimler bunları asla sana vermez, sen buradan dışarıya da çıkmıyorsun!” Hz. Meryem “Bunları bana Allah veriyor, Rabbim beni besliyor!” Şimdi Hz. Meryem’in Allah’ı bizim de Allahımız… Bizler neden bu kadar güvensiz kalıyoruz? O (cc) kulunun her şeyine kefil değil mi? 

Meryem Suresi’nde konu ayrıntılı bir şekilde anlatılır:

16- (Ey Muhammed!) Kur’ân’daki Meryem kıssasını da an (insanlara anlat). Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti.

17- Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona meleğimizi (Cebrail) gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.

18- Meryem: “Ben senden Rahmân (olan Allah)’a sığınırım. Eğer Allah’tan korkuyorsan (dokunma bana).” dedi.

19- Melek: “Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim.” dedi.

20- Meryem: “Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim.” dedi.

21- Melek: “Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki: Bu (babasız çocuk vermek), bana pek kolaydır. Hem biz onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Hem, bu önceden (ezelde) kararlaştırılmış bir iştir.” dedi.

22- Nihayet (Allah’ın emri gerçekleşti) Meryem İsa’ya gebe kaldı ve o haliyle uzak bir yere çekildi.

23- Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.” dedi.

24- Melek, Meryem’e, aşağı tarafından şöyle seslendi. “Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı.”

25- “Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün.”

26- “Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)’a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım.” de.

27- Sonra Meryem onu (İsa’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Onlar (hayretler içinde şöyle) dediler: “Ey Meryem! Doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın.”

28- “Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.”

29- Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Onlar: “Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” dediler.

30- (Allah’ın bir mucizesi olarak İsa şöyle) dedi: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı.”

31- “Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.”

32- “Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni zorba ve isyankar yapmadı.”

33- “Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir.”

34- İşte hakkında (yahudilerle hristiyanların) ihtilaf edip durdukları Meryem oğlu İsa’ya dair Allah’ın sözü budur.

İşte güven, işte teslimiyet… Şu imtihan dünyasında insanlar akıllarına güvenir. Bütün kontrolü aklın tuttuğunu zanneder, duygularıyla ve pek aceleci davranır. “İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir.” (İsra Suresi 11. ayet) 

Şu halde aklı terbiye ederek geliştirmek ve hak yolda kullanarak iyi değerlendirmek gerekmez mi? 

Bazen bir akıllı insan gördük mü, vay be deriz, ne akıllı insan! Acaba gerçekten hal böyle mi? İnsan yalnız aklıyla-zekası ve bilgisiyle değil, iradesiyle insandır. Sözde kayda değer hayatları olup günümüze kadar nice kalemlerin kaydettiği hayatları okuduk, dinledik fakat Hakk’ı bulamadıklarını gördük. Tam tersi Allah’a dost olmuş örnekler de var önümüzde. İşte onların ulaştığı makamları, onlar manevi irade kuvveti ile elde etmişlerdir. 

Hakk’ın güvendiği iyi bir insan olabilmenin meyvesi ancak ve ancak selim bir kalp, salim bir akıl ve güçlü bir irade birleşirse ortaya çıkar. Mümin şunu iyi bilir ki: hâl ve şartlar ne olursa olsun Allah kulunu hiç yalnız bırakmaz çünkü; altın yere düşmekle sakıt olmaz.

Şairin dediği gibi:

Bitmez sandıkların biter,
Gitmez sandıkların gider,
Yaşamak dedikleri bu işte,
Ne yaparsan yap,
Önünde kader, arkanda keder,
İkisinin toplamı bir hayat eder

 

Ey dost! Derdin ne olursa olsun umudun ve güvenin her zaman ALLAH (cc) olsun.
Selam ve dua ile…

 

Yazar:  Gönül Pınarından

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort